X

Renkli festivallerin şehri: Rio de Janeiro gezi rehberi

At the copa, Copacabana, the hottest spot north of Havana! At the copa, Copacabana music and passion were always in fashion… Kulağınızda çınlamaya başladı mı Barry Manilow’un unutulmaz Copacabana şarkısı? Bizi Copacabana plajına, yani Rio’nun bembeyaz kumlarına götüren o meşhur şarkı… Rengarenk karnavallarla anımsadığımız, müziğin ve eğlencenin hiç durmadığı, dünya üzerindeki en canlı, hareketli ve enerjik atmosfere sahip en harika şehir: Rio de Janerio. Brezilya’nın incisi bu muhteşem şehir, dağların, okyanusların ve yeşilliklerin arasında enfes bir dengeye sahip. Gelin, küçük bir keşfe çıkalım. İşte Rio de Janeiro gezi rehberi:

Rio de Janeiro gezilecek yerler

Sıcacık atmosferi, canayakın insanları, benzersiz coğrafyası ve soluksuz eğlence hayatıyla tam bir turist cenneti. Doğal güzellikleri, kültürel zenginlikleri ve canlı atmosferiyle büyüleyici bu şehirde mutlaka görülmesi gereken yerler:

  • Christ the Redeemer: Cristo Redentor veya Christ the Redeemer, dünyanın en büyük ikinci İsa heykeli. Corcovado Tepesi’nin zirvesinde bulunan bu heykel, şehrin ve ülkenin simgesi olmasının yanı sıra hem dini hem de kültürel bir merkez olarak kabul ediliyor. Ayrıca, şehrin en büyüleyici manzarasını sunuyor. 30 metre yüksekliğindeki bu görkemli yapı, Rio’daki unutulmaz bir ziyaretin kesinlikle vazgeçilmez bir parçası!
  • Jardim Botânico (Botanik Bahçesi): Rio de Janeiro’nun doğal güzelliklerini ve bitki çeşitliliğini keşfetmek için harika bir yer! Jardim Botânico, 1808 yılında Kraliyet Ailesi tarafından kurulan ve o zamandan beri halka açık olan Brezilya’nın en eski botanik bahçelerinden biri. 55 hektarlık bir alanı kaplayan bu bahçe, yerel ve egzotik bitki türlerini koruma ve sergileme amacı taşıyor ve kesinlikle görülmeye değer!
  • Sugar Loaf Dağı (Pão de Açúcar): Bu muhteşem tepe, Rio’nun en ikonik doğal cazibe merkezlerinden biri. Şehrin panoramik manzarasını seyretmek ve özellikle gün batımını yakalamak için mutlaka Sugar Loaf Dağı’na çıkmalısınız. Adını, şeker kamışının geleneksel konik şekline benzeyen yapısından alan bu tepe, Rio’nun en gözde ziyaret merkezlerinden biri. Görmeden dönmeyin deriz…

  • Ilha Fiscal Kalesi: Rio’nun en gözde tarihi yapılarından biri olan bu kale, Brezilya’nın bağımsızlık döneminin sonlarına doğru inşa edilmiş ve o günden beri ülkenin kültürel ve tarihi zenginliklerinden büyük rol oynamış. Hem tarihi hem mimari bir şölen tadındaki bu yapı, Brezilya’nın geçmiş tozlu sayfalarına doğru yola çıkmak için güzel bir fırsat.
  • Santa Teresa Mahallesi: Santa Teresa, Rio de Janeiro’nun tarihi ve sanatsal bir mahallesi. Zarif ve ihtişamlı eski evleri, renkli sokakları ve taş döşeli yolları ile tanınan bu mahallede uçsuz hayallere dalabilir, Rio’nun yerel kültürünü deneyimleyebilirsiniz. Ayrıca, sakin atmosferiyle dinlenebilir, yerel sanatçıların çalışmalarını keşfetme fırsatı bulabilirsiniz.
  • Lapa Merdivenleri (Escadaria Selarón): Lapa Merdivenleri, Brezilyalı sanatçı Jorge Selarón tarafından yaratılmış büyüleyici bir sanat eseri. Renkli mozaiklerle kaplı bu merdivenler, dünyanın dört bir yanından gelen seramik karo parçaları ile süslü. Lapa Merdivenleri, hem sanat meraklıları hem de fotoğrafçılar için büyüleyici bir mekan!

Rio de Janeiro ünlü plajları

Rio de Janeiro, dünyanın en ünlü plajlarına ev sahipliği yapıyor ve bu plajlar, şehirdeki yaşamın önemli bir parçasını oluşturuyor. Üstelik, pek çok turistin de Rio’yu tercih etmesinin en önemli nedenlerinden biri bu plajlar. İşte Rio de Janeiro’nun en ünlü plajları:

  • Copacabana Plajı: Copacabana Plajı, Rio’nun en ikonik plajlarından biri. 4.5 kilometre uzunluğundaki beyaz kumlu bu plaj, muhteşem okyanus manzarası ve kıyı boyunca uzanan palmiye ağaçları ile tanınıyor. Ayrıca civarda pek çok restoran ve eğlence mekanı da mevcut.
  • Ipanema Plajı: Copacabana’ya yakın olan Ipanema Plajı da dünya genelinde oldukça büyük bir üne sahip. Bu plaj, genellikle gençler ve yerel halk arasında popüler, çünkü muhteşem dalgaları heyecan severleri adeta kendine çekiyor.
  • Leblon Plajı: Ipanema’nın doğusunda bulunan Leblon Plajı, sakin ve lüks bir atmosfere sahip. Burası, sörf yapmayı sevenler için de ideal. Şehrin manzarasına dalmak ve doğal güzellikleriyle büyülenmek için de harika bir yer.

  • Praia de Botafogo: Bu plaj, genellikle diğer ünlü plajlardan daha sessiz ve huzur dolu bir atmosfer sunuyor. Şehrin sembollerinden biri olan Sugar Loaf Dağı’nın (Pão de Açúcar) güzel manzarasını izlemek ve enfes maviliklerde dalmak için mükemmel bir plaj olabilir.

Bu plajlar, Rio de Janeiro’nun güzelliklerini ve canlı atmosferini yansıtan en önemli turistik yerler arasında. Her birinin ise kendine has cazibesi var…

Rio de Janeiro festivalleri

Bu renkli şehir, plajları kadar festivalleriyle de ünlü. Tüm dünyanın bildiği, her yıl rengarenk görüntülere ev sahipliği yapan Rio Karnavalı kadar coşkulu başka festivaller de var. İşte sadece eğlence tutkunuzu beslemek için bile katılabileceğiniz Rio’nun en harika festivalleri:

  • Rio de Janeiro Karnavalı: Brezilya’nın ve dünyanın en büyük ve coşkulu karnavallarından biri. Her yıl Şubat ayında düzenlenen bu etkinlik, şehrin sokaklarını, sahillerini ve özellikle Sambadrome adlı özel bir arenayı dolduran binlerce kişiyle kutlanıyor. Emsalsiz maskeler, coşkulu samba dansları, özel gösteriler ve daha nicesiyle eğlencenin en yüksek dozuna erişmek için dünyadaki en şahane festival Rio Karnavalı olabilir.

  • Festa Junina: Festa Junina, Brezilya’da Haziran ayında kutlanan geleneksel bir festival. Bu festival, Brezilya’nın tarihine, kültürüne ve değerlerine derinlemesine bağlı ve tüm ülke genelinde büyük coşkuyla kutlanıyor. Festival ruhunu en iyi yansıtan şehirlerden biri olan Rio’da da büyük bir tutkuyla kutlanan bu festival, genellikle Haziran ayında başlıyor olsa da Temmuz’un ortalarına kadar kutlanmaya devam ediyor. Festa Junina, Brezilya kültürünün zengin bir yansıması ve insanların sevdikleriyle bir araya geldikleri, geleneksel oyunlar oynadıkları, geleneksel yemekleri tattıkları ve müziğin tadını çıkardıkları keyifli bir kutlamadır.
  • Rio Jazz Festivali: Her yıl Eylül ayında düzenlenen bu müzik festivali, dünya çapında tanınmış caz sanatçılarını ağırlıyor. Rio’nun güzel manzarası eşliğinde canlı caz performanslarına tanık olmak, müziğe, eğlenceye, coşkuya doymak için harika bir fırsat. Eğer yolunuz Rio’ya düşerse Eylül’de ziyaret ederek bu festivali yakalayabilirsiniz.
  • Gay Pride Festivali: Rio de Janeiro, LGBT+ topluluğunun büyük bir destek gördüğü ve çeşitliliğin kutlandığı bir şehir. Her yıl Haziran ayında düzenlenen Gay Pride Festivali (Parada LGBT) kapsamında, rengarenk geçitler ve etkinlikler düzenleniyor.
  • Rio Film Festivali: Rio, Brezilya sinema dünyasında önemli bir merkez ve bu önemli rolünü her yıl Ekim ayında düzenlenen film festivali ile kutluyor. Brezilya ve dünya sinemasının en iyi örneklerini sinema severlerle buluşturan bu festival, her yıl pek çok ünlü ismi de ağırlıyor.

Eğer siz de farklı türdeki festivallere ilgi duyuyorsanız, Rio hayallerinizi süsleyen bir destinasyon olabilir.

Rio de Janeiro’da ne yenir?

Peki, bu harika şehirde neler yenir? Brezilya mutfağı oldukça lezzetli ve ilgi çekici tatlara sahip. Hemen hemen her damak tadına uyan lezzetleri bir arada bulabilir, unutulmaz gastronomik deneyimler yaşayabilirsiniz. İşte Rio’dan yemeden dönmemeniz gereken harika tatlar ve onları deneyebileceğiniz en iyi restoranlar:

  • Porcão Rio’s: Porcão Rio’s, Brezilya’nın ünlü churrasco (Brezilya tarzı et) deneyimini sunan bir et restoranı zinciri. Burada, Brezilyalılar’ın rodizio adını verdiği tarzda etlerin kesilerek masanıza servis edildiği yerel bir yemek deneyimi yaşayabilir, farklı türdeki etlerin tadına bakabilirsiniz.
  • Aprazível: Aprazível, Rio’nun Santa Teresa semtinde yer alan ünlü bir turistik restoran. Burada, Brezilya mutfağının modern yorumlarına ve tropikal lezzetlere rastlayabilirsiniz. Moqueca (deniz ürünleri güveci), feijoada ve tropikal meyve tatlıları gibi yerel lezzetleri deneyebilirsiniz.
  • Zuka: Meşhur Ipanema yakınlarında bulunan ve daha modern tarza Brezilya usulü mutfağı deneyimleyebileceğiniz keyifli bir mekan. Deniz ürünlerinin ve et yemeklerinin tadına bakabilir, şehrin hareketli dokusunu hissedebilirsiniz.
  • Casa da Feijoada: Adından da anlaşılacağı gibi, Casa da Feijoada, geleneksel Brezilya yemeği olan feijoada’nın tadını çıkarabileceğiniz bir restoran. Bu yemek, siyah fasulye ve kuzu eti içeren güveçte servis edilen geleneksel bir tat.
  • Bar do Mineiro: Bu keyifli mekan, geleneksel Brezilya mutfağının lezzetlerini sunuyor. Birçok Brezilyalı restoranın menüsünde yer alan pão de queijo (peynirli ekmek topları) gibi atıştırmalıkları ve akşam yemeği için popüler yerel yemekleri burada deneyebilirsiniz.
  • Academia da Cachaça: Brezilya’nın ünlü içkilerini ve en ünlü yerel kokteyli Cachaça’yı denemek isterseniz bu mekan harika bir seçenek olabilir. Üstelik renkli ve lezzetli farklı yerel tatlarla hazırlanmış alkollü-alkolsüz içkileri de bulabilirsiniz.

Rio de Janeiro’da nerede kalınır?

Rio’da hemen hemen her bütçeye uygun konaklama alternatifleri bulabilirsiniz. Copacabana, Ipanema ve Lapa gibi popüler bölgelerde konaklayarak, şehrin en turistik yerlerine yakın olabilir, dilediğiniz yere kolayca ulaşım sağlayabilirsiniz. Bu bölgelerde otel, pansiyon veya airbnb evleri gibi farklı seçenekleri değerlendirebilirsiniz.

Bu tamamen sizin konaklamaya ayırdığınız bütçeye bağlı. Ancak daha konforlu ve lüks bir konaklama deneyimi istiyorsanız, şehrin nabzını tutan ibis Copacabana Posto 5, Rio Othon Palace Hotel, Fairmont Rio de Janeiro Copacabana, Vila Gale Rio de Janeiro gibi en iyi oteller arasından seçim yapabilirsiniz.

Biraz daha bütçe dostu konaklama seçeneklerini değerlendirmek istiyorsanız Massape Rio Hostel, Belas Artes, Downtown Santana Hotel gibi otel ve pansiyonlara da göz atabilirsiniz. Veya ev ya da oda kiralayarak da tatilini geçirebilirsiniz. Eğer Rio ruhunu şimdiden yakalamak istiyorsanız, sizi meşhur Copacabana şarkısı ile baş başa bırakalım:

Rio’da büyüleyici manzaralarla ve enfes tatlarla dolu, kültürel ve tarihi bir gezi yapabilir, unutulmaz deneyimlere imza atabilirsiniz. Daha fazla gezi rehberi için aşağıdaki yazılarımıza da göz atabilirsiniz:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale