X

Pratfall etkisi: Kusurlu ve hatalı olmanın karşı konulmaz cazibesi

Yeni ütülenmiş, bembeyaz gömleğinizin üstüne yanlışlıkla kahve döktüğünüzde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Peki fermuarınız açık kaldığında, pantolonunuzun ağı otururken cart diye yırtıldığında, kız arkadaşınıza göndermek istediğiniz fotoğrafı yanlışlıkla iş arkadaşlarınızın olduğu Whatsapp grubuna gönderdiğinizde, iş arkadaşlarınızla yemek yerken yanlışlıkla üstünüze yemek döktüğünüzde? Elinizde taşıdığınız dosyaların, defterlerin ve kitapların merdivenden inerken ayağınızın kayması sonucunda havaya saçılması ya da herkesin içinde buzda kayıp poponuzun üstüne oturmak size kendinizi nasıl hissettiriyor? Yetersiz, aptal, rezil olmuş, utanmış, kaygılı? ‘Benim güzel hatalarım var.’ diyerek kusurlarını kabul edebilenlerden misiniz yoksa ‘hata bir kez yapılır’ diyenlerden mi? Siz kendi hatalarınızla ya da sakarlıklarınızla ilgili ne düşünürsünüz bilmiyoruz, ancak Pratfall Etkisi yaptığımız bu hataların ve başımıza gelen absürt kazaların sosyal ilişkilerimizde bize avantaj sağlayabileceğini söylüyor. Evet, yanlış duymadınız: Bu yazıda yakalayacağınız herhangi bir yazım hatası, Uplifers editörlerine karşı sempati beslemenize neden olabilir 🙂

Sosyal psikolojiye göre beceriksizlik kaynaklı bazı hatalar, bazı durumlarda kişiye sosyal ilişkilerinde avantaj sağlayabiliyor. Sahip olduğumuz kusurların ve beceriksizliğimizin, yani zayıf ve kırılgan yanlarımızın topluluk içinde sergilenmesine aracı olan ufak kazalar ve tatsız anlar diğerleri tarafından oldukça sempatik bulunmamıza neden oluyor ve insanlar üzerinde bıraktığımız bu izlenim Pratfall Etkisi olarak adlandırılıyor.

Pratfall Etkisi nedir?

Pratfall Etkisi, son derece yetkin ve havalı olduğu düşünülen kişilerin gaf yaptıklarında ya da pot kırdıklarında; bunu yapmayan ve mükemmel imajlarını koruyanlara göre daha sevimli, içten ve samimi görüldüklerini; dolayısıyla sosyal anlamda daha fazla kabul gördüklerini öne süren bir teori olarak biliniyor. İlk olarak 1966 yılında, sosyal psikolog Elliot Aronson tarafından ortaya atılan bu teori, başkaları tarafından “üstün” olarak görülen insanların küçük ve komik hatalar yaparak daha çekici hale gelebileceğini söylüyor. Aronson’a göre bu “üstün”, “mükemmel” ve “tanrısal” kişiler sahip oldukları kişilik özellikleri, becerileri, yetkinlikleri, bilgi birikimleri ve toplumdaki statüleri nedeniyle diğerleri tarafından ‘insanüstü’ olarak algılanıyor. Yaptıkları küçük hatalarsa onları diğerlerinin gözünde insanlaştırarak daha çok sevilmelerine ve grup tarafından kabul edilmelerine olanak sağlıyor.

Pratfall Etkisi gerçeğini özellikle bu tanıma uygun olan ünlü isimleri gözlemleyerek test edebilirsiniz. Örneğin, ünlü sinema oyuncusu Jennifer Lawrence oyunculuk yeteneği ve güzelliği konusunda tartışmaya mahal vermeyecek derecede başarılı bir isim olsa da, halk tarafından bu kadar sevilmesinin ve tanınmasının daha önemli nedenleri kırmızı halı etkinliklerindeki ikonik düşüşleri ve röportajları sırasında yaptığı komik gaflar. Lawrence bu talihsiz meslek kazaları nedeniyle, mükemmel ve kusursuz bir oyuncu olmasına karşın genelde alçakgönüllü ve halka yakın bir ünlü olarak lanse ediliyor.

Aronson da teorisini test etmek için yaptığı deneyde, bu varsayımı destekleyen bulgular elde etmiş. Üniversite öğrencisi olan 48 katılımcıyı 4 gruba ayıran Aronson, her bir gruptan deney için kurgulanmış 4 ayrı yarışma programında, bazı soruları cevaplaması istenen kişilere ait ses kayıtlarını dinlemelerini istedi. Birinci grup bilgili olan birinin, ikinci grup sıradan birinin, üçüncü grup bilgili olan ancak sakarlık yapan birinin, son grup ise sıradan ve sakarlık yapan birinin sorulan sorulara verdiği yanıtları dinledi. Bilgili kişiler sorulan soruların %92’sine doğru cevap verirken, sıradan olan kişiler soruların yalnızca %30’una doğru cevap verebildi.

Aronson, ses kayıtları dinlenen kişilerin ‘bilgili oluşunu’ ve ‘sıradanlığını’; katılımcılara onlar hakkında kişisel bilgiler sunarak pekiştirdi. Katılımcılara bilgili olan kişinin liseden onur derecesiyle mezun olduğu, üniversite gazetesinde editör olarak çalıştığı ve koşu takımında başarılı bir sporcu olduğu bilgisi verildi. Buna karşılık sıradan olan kişininse not ortalamasının düşük olduğu ve koşu takımına girmek istese de kabul edilmediği söylendi. Konuşma kayıtları sırasında birinci ve dördüncü kayıtlarda Pratfall Etkisi yaratmak için sorulara cevap veren kişiler bir anda ‘Eyvah yeni aldığım elbisemin üstüne kahve döktüm!’ diyerek bir kaza yaşandığını ifade etti.

Katılımcılar kendi gruplarına verilen farklı ses kayıtlarını dinledikten sonra, cevaplarını duydukları kişiyle ilgili izlenimleri hakkında sorulan bir dizi soruyu yanıtladılar. Sonuçlar tam da Aronson’un öngördüğü gibiydi: Bilgili olduğu düşünülen ve üstüne kahve döken konuşmacı, katılımcılar tarafından en sevimli ve sempatik bulunan kişi oldu. Bununla birlikte, sıradan olduğu düşünülen kişinin program sırasında üstüne kahve dökmesiyle birlikte, katılımcıların bu kişiye karşı beğenisinin azaldığı gözlemlendi.

* Bu deneyde ‘sıradanlık’ olarak belirtilen durum kişinin toplumdaki statüsünden bağımsız olarak, öne çıkan bir becerisinin ya da yeteneğinin olmadığını ifade etmek için kullanılmıştır. 

Pratfall Etkisi’nden neler öğrenebiliriz?

‘İlk yapılan yanlışa kaza, İkincisine hata, Üçüncüsüne ise tercih denir.’ – Dostoyevski

Gün boyunca kendi hayatımızı, becerilerimizi, sahip olduklarımızı ve kişilik özelliklerimizi sürekli başkalarınınkiyle karşılaştırıyoruz. Ancak kendimizi bizden daha iyi olduğuna inandığımız diğer insanlarla karşılaştırmak genelde özgüvenimizin düşmesine, kendimize olan inancımızın azalmasına ve olumsuz benlik imajı geliştirmemize neden olabiliyor. Statü sahibi ve mükemmel gibi görünen kişilerin de hata yapabileceği gerçeğini somut olarak gördüğümüzde, kendi hatalarımıza karşı daha kucaklayıcı olmamız ve öz şefkat geliştirmemiz daha kolay hale geliyor.

İlginç şekilde, benlik saygısı çok yüksek olanlar için, bir başkasının hata yaptığına şahit olmak aynı etkiye sahip olmayabiliyor. Yani, özgüveni çok yüksek olan gözlemci zaten kendisinin bir anlamda “mükemmel” olduğuna inanıyor ve bu nedenle de karşısındaki kişi ne kadar mükemmel olursa olsun hata yaptığını görmek özgüveni yüksek olan gözlemcilerin bu kişilere olan sempatisini artırmak yerine azaltabiliyor. Genelde narsisistik eğilimlere sahip kişiliklerin başka birinin yaptığı bir hata karşısında böyle bir tutum sergilediği düşünülüyor.

Peki, bu bilgiler ışığında Pratfall Etkisi’nden kendi yaşamımız için nasıl dersler çıkarabiliriz?

1. Hata konusunda aşırıya kaçmayın

Söz konusu beceriksizlik ve sakarlık olduğunda, sempatik görünmek ve çileden çıkarmak arasında çok ince bir çizgi olduğunu hatırlamak gerekiyor. Sırf daha sempatik görünmek için bilinçli olarak yaptığınız hatalar ya da özensizliğiniz çevrenizdeki diğer insanların hayatını olumsuz etkilediğinde, çevrenizdekiler tarafından itici biri olarak etiketlenmeniz daha olası hale gelir. Sürekli olarak hata yapmanız, güvenilmez ve tutarsız olduğunuz izlenimi verebilir ve sosyal ilişkilerinizi olumsuz etkileyebilir. Hatalar baharat gibidir: Az miktarda kullanıldıklarında içine girdikleri yemeğin lezzetini muhteşem hale getirseler de, sadece baharat kullanarak yaptığınız bir yemeğin ağızda korkunç bir tat bırakması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla sırf daha sempatik görünmek için bilinçli olarak hata yapmanız ya da üst üste yaptığınız hataların tekrarlanmaması için çaba göstermemeniz sosyal ilişkilerinize ve dışarıdan algılanan kişilik imajınıza zarar verebilir.

2. Hatalarınızdan ders alın ve tekrarlamamak için çaba gösterin

Hata yapmak insanı ‘insan yapan’ şeylerden biri. Hiçbirimiz kusursuz değiliz ve dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren deneye-yanıla öğreniyor, kendimizi ancak hata yaparak geliştirebiliyoruz. Hepimiz zaman zaman söylemememiz gereken şeyleri söyleyebiliyor, ne kadar dikkatli olursak olalım istemediğimiz tepkiler verebiliyoruz. Dolayısıyla gerçekten ‘kazara’ yapılan şeyler karşısında hoşgörü gösterebiliyor, yapılan hataları tolere edebiliyor, hatta hata yapan kişinin kırılganlığı üzerinden kendi kırılganlığımızı hatırlayarak ona karşı sempati bile duyabiliyoruz. Ancak aynı hatalar üst üste tekrar edildiğinde ya da bilinçli olarak tekrarlandığını hissettiğimiz an sempatimiz anında ortadan kalkıyor. Dolayısıyla kendinize hata yapma esnekliği bırakırken, bir yandan da daha önce yaptığınız hataları tekrarlamamak için çaba sarf etmeniz de Pratfall Etkisi’ni etkili şekilde kullanmanın önemli püf noktalarından biri.

3. Hatalarınızın sempatik hale gelmesinin doğru zamanlamayla mümkün olduğunu unutmayın

‘Hata yapmanın zamanı mı olur?’ dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, ‘kaza geliyorum demez.’ Ancak ilk izlenimin ne kadar önemli olduğunu ve belirli koşullarda hata yapmamaya ekstra özen göstermeniz gerektiğini bildiğinizi düşünüyoruz. İlk izlenimde beceriksiz ve sakar olarak değerlendirilmeniz, sonraki hatalarınızda ‘dikkatsiz olduğunuz’ gerekçesiyle aleyhinize işleyebilir. Ancak yetenekli, becerikli ve dikkatli biri olarak tanınıyorsanız, yaptığınız hatalar sempati kazanmanıza aracı olabilir. Örneğin, topluluk önünde konuşurken sürekli ne dediğinizi unutuyor, iki lafı bir araya getiremiyor ve konular arasında doğru geçiş yapamıyorsanız bu hatayı sürekli tekrarlamanız kişilik imajınıza zarar verebilirken, normalde çok akıcı konuşan ve hitabeti güçlü biri olarak biliniyorsanız topluluk önünde konuşurken başınıza gelebilecek en kötü şey bile hatanızın hoş görülmesini sağlayabilir. Her şeyde olduğu gibi hata ve kusurları göstermenin de bir zamanı olduğunu, hatalarınızın tolere edilebilmesi ve lehinize işlemesi için önce olumlu bir ilk izlenim bırakmanız gerektiğini unutmayın.

Gözlemci olan kişilerin özgüveni ya da zihninin o anda ne kadar meşgul olduğu gibi kontrolünüz dışındaki bazı küçük faktörler yarattığınız izlenimi etkiliyor olsa da, yaptığınız hataların miktarı ve büyüklüğü konusunda dikkatli olarak, hatalarınızdan ders alarak ve kendinden emin, yetkin bir ilk izlenim vererek, gelecekteki olası hatalarınızın size zarar veremeyeceği, koruyucu bir kalkan oluşturabilmeniz mümkün.

İlginizi çekebilir: Zeigarnik etkisi: Yarım kalan ilişkiler, tamamlanmamış işler neden akılda kalır?

Kaynaklar: Changin Minds, Everyday Psychology, Wikipedia

Merve Dökmeci: Lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 4 yıl boyunca uzmanlık deneyimimi üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık biriminde (BÜREM), bireysel danışmanlık ve grup çalışmaları ile edindim. Bu süreç zarfında sempozyum ve kongrelerin organizasyonunda, ve çeşitli bilimsel araştırma projelerinde yer aldım. Mindfulness Temelli Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüne olan ilgim ve araştırmalarım sonucunda, öz şefkatin kişilerarası kabul-red ve duygusal tepkisellik arasındaki ilişkiye olan etkilerini incelediğim tezimle birlikte, yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Programı’nda doktor adayı olarak bilimsel çalışmalarımı ve uzmanlık eğitimimi sürdürüyorum. Doktora eğitimimle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde başlayan akademisyenlik yolculuğuma ise, MEF Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Akademideki çalışmalarımın yanı sıra, kurucusu olduğum Uniqus Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık merkezinde, beden farkındalığı ile travma çözümlemesi ve stres yönetimi üzerine psiko-biyolojik bir yaklaşım olan Somatik Deneyimleme’yi mindfulness pratiğime entegre ederek; bireylere psikolojik danışmanlık, kurumlara ise seminer ve eğitim destekleri veriyorum. Büyük bir heyecanla çalıştığım ruh sağlığı alanındaki bilgi birikimimi paylaşma merakımın ve yazmaya olan tutkumun beni 2013 yılında buluşturduğu Uplifers’ta, editör olarak ilgi duyduğum konularda araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale