X

Özdeğerimizi nasıl belirleriz, iş yaşantımız özdeğerimizi etkiler mi?

Birçok insan kendi değerini belirleyebilmek için hayatının sadece belli bir yönüne odaklanma eğiliminde olabiliyor; dış görünüş, ilişkiler, hobiler, sahip olunan eşyalar, mezun olunan okullar ve benzeri değişkenlerle kendilerine değer biçebiliyorlar. Bu düşünce yapısına sahip insanlar giydikleri kıyafetlerin, sahip oldukları arabaların ya da fiziksel özelliklerinin yüksek standartlarla olmasıyla öz değerlerinin artacağına inanabiliyorlar. Öte yandan, birtakım insanlar da kendi değerlerini belirlemek için hayatlarının yalnızca profesyonel alanına yöneliyorlar ve işlerinin, kariyerlerinin özdeğerlerini belirlediğini düşünüyorlar. İş yerinde ne kadar başarılı olurlarsa o kadar değerli bir insan oldukları inancıyla yaşıyorlar.

Gerçekten, iş yerinde başarısız geçen bir günün sonunda eve döndüğümüzde artık daha değersiz bir insan mı oluyoruz? O gün yöneticimiz yaptığımız işi beğenmediyse, iş arkadaşlarımızdan eleştiriler işittiysek, uğraştığımız bir projenin iptal edildiğine dair mail aldıysak, artık daha mı değersiziz? Öyle olabilir mi sizce, işimiz özdeğerimize karar verebilir mi? Ya da işimiz, özdeğerimize karar vermiyorsa hayattaki özdeğerimizi belirleyen şey ne olabilir, hiç düşündünüz mü?

Hayatta özdeğerimizi ne belirler?

Evet, başarılarımız, ulaştığımız hedefler, topladığımız tebrikler, duyduğumuz sevgi sözcükleri, güzel gözlerimiz, pürüzsüz cildimiz, severek kullandığımız aksesuarlar, pahalı ve şık kıyafetler veya para biriktirip aldığımız araba kendimizi daha iyi hissetmek, “Çok mutluyum!” diye haykırmak için güzel ve geçerli sebepler olabilir ama hiçbiri tek başına özdeğerimize karar veremez.

Sadece güzelliğimiz bizi değerli yapıyorsa bir sivilce özdeğerimizi yitirmemize neden olur mu? Ya da sadece kendimizden daha önemli, daha “değerli” gördüğümüz, popüler biriyle arkadaşız diye mi değerli oluruz? Arkadaşlığımız bir şekilde biterse artık yaşamımıza değersiz biri olarak mı devam etmek zorunda kalırız? Yöneticimiz, o gün yaptığımız işi eleştirse, artık özdeğerimiz tükenmiş mi demektir? Elbette ki hayır.

Özdeğerimizi, yalnızca kendimiz belirleyebiliriz. Zamandan, mekandan, sahip olduklarımızdan, başardıklarımızdan ya da etrafımızdaki insanlardan bağımsız bir şekilde, kim olduğumuzu bilerek, özümüze sahip çıkarak, bizi biz yapan her şeyi olduğu gibi kabul ederek, kendimizi değerli görebiliriz. Sadece kendimiz olduğumuz için, özgün birer varlık olarak bu dünyada diğer herkes, her şey kadar yer kapladığımız için çok ama çok değerliyiz. Materyalistik her şeyden kendimizi soyutladığımızda, farklı değişkenlere göre sarsılmayan, azalmayan, kıymetini yitirmeyen benliğimizi özdeğerimizle eşleştirebildiğimizde tamız, tamamız. Ancak “Ben, ben olduğum için değerliyim.” diyebildiğimizde hayatımızdaki tüm taşları yerine oturtabilir, özdeğerimize sahip çıkabiliriz.

Belki tüm bunları biliyoruz, hepsinin farkındayız ama yine de özellikle günümüzün, belki de tüm hayatımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz, işimizden, ailemizden zaman zaman daha çok ilgilendiğimizin işimizin, özdeğerimizi etkilemesine izin veriyoruz. İş yerindeki başarılarımızla, profesyonel hedeflerimizle, gelişen kariyerimizle özdeğerimizin ne olduğuna karar verme eğiliminde oluyoruz. Çalışmalarımız iyiyse, iş yerinde her şey yolundaysa, “Süperim, harikayım, ben çok değerliyim…” diye düşünürken; işte bir şeyler ters gittiğinde hemen kendi değerimizi sorgulamaya başlıyoruz. O zaman özdeğerimizin zamandan, mekandan, işlerden, insanlardan bağımsız olduğunu unutuveriyoruz. Peki ama neden?

İş yaşantımız özdeğerimizi nasıl etkiler?

Keşke hayat mükemmel olsa, her işimiz her zaman yolunda gitse, her şey planlandığı gibi ilerlese, iş yerindeki tüm hedeflere ulaşılsa…ama böyle bir dünya tabii ki mümkün değil. İşler aksayabilir, sunumlar toplantıya yetişmeyebilir, kendinizden büyük, başarılı bir performans beklediğiniz o gün hastalık kapınızı çalabilir, iş arkadaşlarınızla ya da yöneticilerinizle anlaşmazlıklar yaşayabilirsiniz, bunların hepsi iş yaşantısının olağan bileşenleridir.

İş yerinde yaşanan olumsuz durumlar, elimizde olmadan içimizde kendi değerimizi sık sık sorgulama ihtiyacı doğurabilir. Eleştiriler, karşılaştırma, psikolojik durumumuz, rol kaybı ve benzeri değişkenler iş yaşantısında özdeğerimizin etkilenmesine sebep olabilir. İş arkadaşlarınızın veya  yöneticinizin bir çalışmanızı beğenmeyerek eleştiri yağmuruna tutması ya da yan masanızda çalışan arkadaşınızdan övgü dolu sözlerle bahsedilmesi sizde “Ben neyi yanlış yaptım, benim işlerim neden beğenilmiyor, benim ondan ne eksiğim var…” gibi düşünceler yaratabilir. O gün işe giderken canınızın sıkkın olması, tabiri caizse ‘tersinizden kalkmanız’, normalde üzerinize alınmayacağınız şeyleri kendinize yormanıza neden olabilir. Oysa ki yöneticiniz telaşla bir toplantıya yetişmeye çalıştığı için sizi fark etmemiştir ama siz o gün belki de her şeyi tersinden anlamaya meyilli olduğunuz için  “Kesin bana sinir oluyor…” diye düşünmeye başlamışsınızdır… 

Uzun zamandır terfi almayı beklediğimiz bir pozisyona başka biri geçtiğinde “Ben yeterince iyi değilim, öyle olsa beni seçerlerdi, zaten ben kimim ki, kimse farkıma varmıyor…” gibi uzayıp giden kara kara düşüncelerle sarıyoruz kendimizi ve değersiz olduğumuz inancına kapılıp gidiyoruz.

Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, mükemmelliklerimiz kadar kusurlarımıza da değer vermek demektir. – Sandra Bierig

İş yerinde olumsuz bir şeyler duyduğumuzda, hata yaptığımızda, çalışmalarımız beğenilmediğinde, eleştirilere maruz kaldığımızda kendimizi daha değersizmiş gibi hissediyoruz. Öte yandan, terfi aldığımızda, övgü dolu bir mail okuduğumuzda, projemiz çok başarılı sonuçlar verdiğinde de çok daha değerli biri olduğumuzu düşünüyoruz. Tüm yaptıklarımızı toplumsal yargılara göre değerlendirerek, iyi-kötü, güzel-çirkin, başarılı-başarısız gibi kalıplara sıkıştırarak kendimize değer biçiyoruz. “İş yerinde başarılıysam özdeğerim tepelerde, başarısızsam değersizim.” yanılgısına kapılıyoruz. Oysa ki, ne duyduğumuz sözler, ne işlerimizin başarısı, ne şirkete kazandırdığımız karlar ne de iş arkadaşlarımızın tutumları bizim değerimizi belirlemez. Çevresel hiçbir değişken bizim değerimizi değiştirmez, kendimize biçtiğimiz değere ancak ve ancak biz karar verebiliriz. İşinizde çok çalıştığınızı, elinizden gelenin her şeyi yaptığınızı düşünüyorsanız, zaten değerli bir çalışan olarak iş yaşantınızda kendi değerinizi kendiniz belirlemiş olursunuz. Siz işinizi iyi yaptığınıza inanıyorsanız, iyisinizdir. Başkalarının ne dediği bunu değiştirme gücüne sahip değildir. Kendimizi algılayış biçimimizi, kendimize verdiğimiz değeri artırmak istiyorsak sadece kendimizle ilgili bir şeyler yapabiliriz; başkalarının düşünceleriyle, değer yargılarıyla değişikliğe giderek veya onlara göre yaşamımızı şekillendirerek değil.

Siz kendinizi nasıl görüyorsanız, nasıl değerlendiriyorsanız, özdeğeriniz de odur. Yaşanan olumsuzluklar, iş arkadaşlarımızın, yöneticilerimizin tutumları, işlerin istediğimiz gibi gitmemesi veya eleştirilerle baş edemememiz bizi değerimizin azaldığı düşüncesiyle baş başa bırakmak için zorlasa da değerimiz bunlara göre artıp azalmaz. Yeteneklerimize güvendikten, hata yapabileceğimizi kabul ettikten ve elimizden gelenin en iyisi yaptıktan sonra zaten bizim kendimize verdiğimiz değeri hiçbir şey sarsamaz.

İş yaşantınızın özdeğerinizi etkilememesi için öneriler

İş yerinde kötü bir gün geçirirken, olumsuz geri dönütler karşısında moral bozmamak için direnirken, uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir proje iptal edilmişken veya yöneticinizden o gün beklediğiniz övgü dolu sözleri işitememişken tüm bunların özdeğerinizi etkilemesine izin vermemek için iş yaşantınıza katacağınız birkaç değişiklik özdeğeriniz ile ilgili olumsuz düşüncelere kapılmaktan sizi çekip alabilir. Öncelikle kendinize verdiğiniz değeri kendinize yatırım yaparak yükseltebileceğinizi hatırlayın. Fiziksel ve zihinsel sağlığınıza özen gösterin. Bedeninize, ruhunuza iyi bakın. Sağlıklı beslenerek, düzenli spor yaparak kendinizi önemsediğinizi gösterin. Kendinizi geliştirmekten hiçbir zaman vazgeçmeyin ve hiçbir çevresel etmenin özdeğerinizi etkilemesine izin vermeyin. İşte işinize yarayabilecek öneriler:

  • Kendinize sık sık sözlü hatırlatmalarda bulunun: “Evet, yapmam gereken işler var ama ben sadece bu işlerden ibaret değilim.” ya da “Bu çalışma beklediğim gibi geçmemiş olabilir ama ne ilkti ne de son olacak, gelecek çalışmalarıma odaklanabilirim.” gibi olumsuz durumun girdabına kapılmadan kendinizi oradan çıkaracak cümleler kurun.
  • Yaptığınız işlerin kaydını tutun. Her gün tamamladığınız, başardığınız, iyi iş çıkardığınızı düşündüğünüz çalışmalarınızdan en az üç tanesini bir kenara not edin. Böylece, geriye dönüp baktığınızda yaptığınız güzel işleri bir arada görmek, neler başardığınızı anımsamak size kendinizi çok daha iyi hissettirebilir. Eğer, yaptığınız başarılı işleri fark edemeyecek kadar gri gözlüklerle baktığınızı düşünüyorsanız çalışmalarınızı bilen ve güvendiğiniz bir iş arkadaşınızdan sizin yerinize yazmasını isteyebilirsiniz.
  • Evden çalışıyorsanız çalışma odanıza, ofisteyseniz çalışma masanızın üzerine veya hemen masanızın yanındaki duvara baktığınızda kolayca görebileceğiniz bir “özdeğer tablosu” hazırlayın. Mümkün olduğu kadar çeşitli görseller kullanarak başarılarınızı taçlandırın. Yöneticinizin attığı övgü dolu bir mailin çıktısı, şirkete büyük bir iş bağladığınız günün tarihi, şirket içi bir eğitimi başarıyla tamamladığınız gün çekilmiş bir fotoğrafınızı… Aklınıza ne geliyorsa, panoya yerleştirin.
  • Değerinizi belirlemeyen şeylerin listesini yapın ve sık sık bakın. (Dış görünüşünüz, bankadaki paranız, üzerinizdeki elbise, kullandığınız araba, başka insanların fikirleri vb. materyalist ve çevresel tüm etmenler ile listeyi uzatabilirsiniz.)
  • Olumsuz düşünceler yuvarlandıkça büyüyen çalılar gibi üzerine odaklandıkça daha da karmaşık bir hal alabilir. Kendinizle ilgili negatif tutumlarda bulunmaya başladığınızı hissettiğinizde bunun önüne geçmek ve odağınızı hemen değiştirebilmek için bir hatırlatıcı tasarlayın. Küçük kırmızı bir daire size olumsuz düşüncelere “Dur!” demenizi hatırlatabilir. Bilgisayarınızın bir kenarına, telefonunuzun arkasına veya masanızın köşesine yapıştıracağınız küçük bir hatırlatıcı, karamsar düşüncelerde sürüklenmekten sizi çekip alabilir.
  • Değişikliklere ve yeniliklere açık olun. İşinizde daha iyi olmak için bir şeyler yapmak, yeni projeler üretmek, çalışmalarınıza farklı bakış açıları ekleyecek eğitimlere katılmak, şevkinizi artıracağı için kendinizden daha emin, özgüveniniz daha yüksek bir şekilde çalışmanıza yardımcı olur. İşlerinizi ileriye taşımak için farklı girişimlerde bulunmanız, işinizin iyi olması için çalışmalar yapmanız, işinize emek harcadığınızı ve elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı görmenizi sağlar. Kişisel gelişiminize katkı sağlayacak eğitimlere katılın, ilham veren çalışmalara konuk olun.
  • Kişisel algılama alışkanlığınız varsa kendinize bu kötülüğü yapmayın. Yöneticilerinizin ya da iş arkadaşlarınızın hayatlarında neler olup bittiğini, o gün neler hissettiklerini, zor bir dönemden geçip geçemediklerini bilemezsiniz. Konuşulan her cümleyi, ortaya atılan her eleştiriyi üstünüze almayın. Bir sözün veya davranışın sebebi ya da ulaşmak istediği öznesi belki de siz değilsinizdir. Size günaydın demeyen iş arkadaşınızın aklında belki de bambaşka bir şeyler vardır ve gözü hiçbir şey görmüyordur. Kişisel algılayarak modunuzu boş yere düşürmeyin.
  • Başkalarını memnun etmek için değil, kendinizi memnun etmek için uğraşın. Onay, alkış, takdir beklemeyin; yaptığınız iş sizin içinize siniyorsa siz beğeniyorsanız, zaten kıymetlidir. Siz emek harcadığınız için değerlidir; başkalarının sözleri, yaptığınız işin değerini düşüremeyeceği gibi sizin de özdeğerinizi aşağıya çekemez.

Sizin değerinizi belirleyecek şey sadece bir söz, bir bakış, bir takdir olamaz. Siz hepsinden çok daha fazlasısınız, önce buna inanın. İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplıyor olabilir ama siz sadece işinizden ibaret değilsiniz. Sadece kendiniz olduğunuz için çok değerlisiniz. Sizi siz yapan her şeyle gurur duyun, kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve çok sevin. Eğer her şeyin içinden çıkılmaz bir hal aldığını düşünmeye başladıysanız sadece şuna odaklanın: “Ben benzersizim.”, bu size özdeğerinizi hatırlamanızda yardımcı olabilir.

Kaynak: indeed, mindshift

İlginizi çekebilir: Kendini takdir et: Muhtemelen farkında olmadığınız muhteşem özellikleriniz

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale