X

Öz sevginizi büyütmek için sınır çizmeyi öğrenin

Nasıl sınır çizersiniz? Kenarlarınız köşeli mi, yoksa duruma hayata ve ana göre değişebilen esneklikte mi?
Karşınızdaki üzülmesin diye sınırlarınızı genişletir misiniz?
Karşınızdaki sizi daha çok sevsin ya da karşınızdakine ayıp olmasın diye sınırlarınızı genişletir misiniz?
Sizin cebinizde yokken karşınızdakine vermeye kalkar mısınız?
Zarafetle sınırlarınızı çiziyor musunuz?

İçinde yaşadığımız toplum, aileden getirdiklerimiz, yönelimlerimiz bu sınırları çizmeyi ya da çizememeyi öğretiyor. Bu ister sevgiliniz ile ilişkiniz, ister aileniz ile ilişkiniz, isterseniz arkadaşlarınızla ilişkiniz olsun, zarafetle sınır çizebiliyor musunuz? Çünkü sınır çizebilme becerisi, önce kendimizle sonra her şeyle kurduğumuz ilişkilerin sağlıklı olmasını sağlar!

Sınır çizmek ne demek?

İlk önce ayakları ile yeryüzünü kaplayan, kalbi atan varlığa öncelik vermek, ardından da onun kalbini sıkıştıran yollara, insanlara hayır diyerek sınır çizerken, kalbini ferahlatan yüzlere, yollara doğru cesur adımlarla yürüme cesaretini alabilmek… Yine bir anda yazılıyor ve okunuyor ama idrakıyla pratiği seneler sürebiliyor.

Benim için destek ya da yardım istemek ve onu almak büyük hamlelerdi. Daha çok vermeyi bilirdim. Hele birini sevdim mi, verebildiklerimi Özde’yi sıkıştırsa da vermeyi seçerdim. Konu sadece kadın-erkek ilişkileri değil, bir şeyi sevdim mi, büyük sevip onu şımartmayı seçenlerden oldum. Ben verdikçe tüm cazibem kayboldu ve karşımdakilerinin bana saygıyı duymalarını yitirdim. Günün sonunda da arkadaş ya da sevgili hangi ilişki dinamiği içinde olursak olalım, bitti. Alma ve verme dengesi eşit şekilde işlemediğinde bu bağlantının sağlıklı olması için bitmesi, ölmesi gerekiyor ki, yeni bir şey doğabilsin. Çok sevdiğim bir arkadaşım var ve gözüken o ki şu an ilişkimiz içindeki dans bitti! Birkaç kere yazdım, aradım ama artık sırf onu seviyorum ve birbirimizin en kötü zamanlarında yanında olduk diye onu aramaya da devam etmeyi bıraktım!

Sınır çizmek, aslında öz sevgiyi büyüten bir hareket! Empati duygusuna fazla yüklendiğimizde sınır çizmesini bu yüzden kaybediyoruz. Neden bu kadar empati duygusunun içinde kaybolduğumuzun altı tabii ki hepimizin filmine göre farklı nedenler barındırıyor.

Yoga dersinde partnerli ters duruş pozları için çalışma gösterirken öğrencilere önce konumlanma şekillerini gösteririm. Önce senin bedenin sıkışmadan, yerleşsin sonra dokun, destekle! Aynı pratik aslında hayat içinde geçerli. Yoga dersinde sıkışarak, bedeni yanlış konumlayarak yönlendime yapıyorsanız, kesinlikle sakatlık çıkacak ve aynı eğilimi hayata yaydığınızda duygusal incemeler yaşayacaksınız.

Birini sevmeniz ve onu önemsemeniz çok güzel, ama bu sevgiyi büyütürken önce varlığınızın kapladığı yeri güvenle oluşturun, sonra verin! BİRİNİ İYİLEŞTİRME VE İYİ ETME EĞİLİMİ, İNANIN BANA ULVİ FALAN DEĞİL!

Kimseyi düzeltemezseniz,
Kimse sizi düzeltemez,
Kimseyi iyileştiremezseniz,
Kimse sizi iyileştiremez
Ancak siz isterseniz, her şey mümkün olur!
Bu hikayenin kahramanı sizden başkası değil!

Hikayenin tek istediği buranın kahramanı olduğumuzu kabul etmek, iyileşmeyi düzelmeyi dışarıda aramaktan vazgeçmek. Önce kendi bahçenizdeki çiçeklerle ilgilenin, solanları koparın, yeni çiçekler ekin, sulayın. Bahçenizde alabildiğince güzel kokulu çiçekler büyümeye başladığında, her isteyene onları vermeyin! Zaman verin, gözlemleyin!

İç sesiniz her zaman aslında ne yapmanız gerektiğini biliyor! Gabor Mate bedenle kurulan bağ kopunca bu sesi duyması zorlaşıyor, oysa hayatta kalmak için bağlantı yerimiz iç sesimiz diyor. Dolayısıyla onu duymak için bedenle çalışmalara başlamak (yoga, dans vb), belki bir terapist desteği almak, uzun yürüyüşlere çıkmak… Liste herkesin hayatına göre çok değişken ama inanıyorum ve biliyorum adım adım kendi biricik listemizi bulabiliriz.

Özellikle yoga başlangıç derslerinde tam olarak amacım bu: Sesi açmak! Basit hareketlerle öğrencinin bedeniyle ve nefesiyle iletişim kurmasına vesile olmak, hangi hareketinin kalbini ferahlatırken, hangisinin sıkıştırdığının bulması için nefesi, pusula gibi kullanmayı öğretiyorum ki, dersten sonra ufak ufak bu hayata yayabilsin! Ben iç sesimi dinlemeyi yoga ile öğrendim ama inanıyorum ve biliyorum ki; anbean hepimiz için yeni olasılıklar doğuyor. Yeter ki, adım adım yaklaşıp deneyebilelim ve varlığımızın hakkını verelim! İşte o zaman film değişmeye başlıyor! Ne dersiniz?

İlginizi çekebilir: Mükemmel olmak için çabalamanıza gerek yok

Özde Çolakoğlu: Çalışma Ekonomisinden mezun oldu. Mezun olduktan sonra metin yazarlığı, editörlük, sosyal medya uzmanlığı gibi farklı alanlarda uzun yıllar çalıştı. 2009 yılında yoga ile tanışmasının ardından farklı uzmanlar ve stillerle çalışma şansı yakaladı. Bedende başlayan bu öğretiyi daha da derinleştirmek isteyen Çolakoğlu bu amaçla ilk temel yoga uzmanlık eğitimini 2012 yılında aldı. O zamandan itibaren farklı birçok eğitime katıldı ve katılmaya devam ediyor. Ocak 2018’de Yoga Alliance’ın E- RYT 500 Sertifikasını almaya hak kazandı. 2013 senesinden itibaren çeşitli yoga merkezlerinde ders vermeye başlayan Çolakoğlu, 2017 yılında Githa Yoga ekibine katıldı ve stüdyonun ana hocalarından biri oldu. Bu dönemde stüdyonun büyümesi için kurucu ekip ile birlikte çalıştı, atölyeler ve eğitimler verdi. Çolakoğlu, yoga uzmanlık programları düzenleyerek uzmanlar yetişiyor. 200 ve 300 saatlik temel ve ileri yoga uzmanlık programları ve kamplar düzenliyor. 2021’de bu mesleğini stüdyo sahipliğine dönüştürmüştür. Kadıköy, Moda’da kurulan, Yoga ve Ayurveda merkezi Goa Yoga’nın kurucu ortağıdır.
İlgili Makale