X

Oyuncu Veysel Diker ile ‘Şifa Niyetine’ bir sohbet

Veysel Diker’i hepimiz tanıyoruz. Oyunculuğu, yazım dili ve her birini bizlere büyük bir ustalıkla sunarken son dönemlerde sesiyle de anlattıkça anlatan, düşündüren, bizleri bambaşka duygulara sürükleyip farklı bir kentte, hiç tanımadığımız insanlarla, hiç bilmediğimiz bir dilde konuşturan sevgili Veysel Diker’i…

Sohbet ederken, sizi bir kitabı dinliyormuş hissiyle baş başa bırakan ve dünya görüşüyle bildiğiniz pek çok şeyi yeniden düşünmenize neden olan, aynı zamanda ailesiyle olan güçlü bağları ve bu denli dışa dönük bir meslekte daha sakin ve sade bir yaşam sürmeyi başarmış; “En büyük mutluluğum müzik dinlerken yemek yapmak ve bunları oğluma, eşime dostuma yediriyor olmak.” diyen Veysel Diker ile yaptığımız röportajı keyifle okumanızı diliyorum.

Tanıdığımızın dışında, sahnenin uzağındaki Veysel Diker kimdir?

Aslında tanıdığınız Veysel’i sorayım öncelikle size. Televizyondan, dizilerden, tiyatrodan belki… Tiyatrolarımı izlemişseniz ne ala. Onu daha çok yeğlerim tabii. Tiyatro sahnesinde çok daha kendim olduğumu düşünüyorum. Rol kişisi olarak değil tabii; içten kendimi. Rollerin arkasındaki Veysel’i ne derece görebiliyorsunuz bilmiyorum ama zor olsa gerek. Rolümü iyi oynarım. Ancak tanıdığınız kişi daha çok roller aracılığıyla tanıdığınız silüetim dersek daha iyi anlamış oluruz.

Pandemi döneminde ben de iyice tanıdım kendimi. Evde olmayı çok seven, evde yemekler yapmayı çok seven; evi tertipleyip, düzenleyip, çarşafların kenarına lastik çevirerek yatak düzenli olsun kaygısı yaşamaktan tutun da, ‘Aman çiçeklerin saksısı daha güzel olsun; iyi ki değiştirdim mutlu oldular.’ diyen bir Veysel var. Yani hayatı daha sakin yaşamayı ve içte olmayı seviyor, işim ne kadar dışta olmayı gerektiriyorsa ve sunuyorsa da normal hayatta da içteki Veysel’i yaşamayı yeğliyorum ve çok seviyorum. Kendimle paylaştığım zamanda, yemek yapmak ve bunu oğluma, eşime, dostuma yediriyor olmak ve onların beğenisi almak dünyadaki en büyük mutluluğum. Onu da yaparken mutfakta müzik dinlemek… Hayatta beni daha fazla mutlu eden elbette bir iki şey vardır, ama bu kadar yoktur.

Yaz mevsimini çok seviyorum. Deniz kenarı, mor çiçekler, balıklar… Dünyayı seviyorum. Sorunuza hala cevap bulmaya çalışıyorum. Daha çok detay, küçük şeylerin farkına varıp onların sahibi olmak ve onları kendine sunuyor olmak, onların farkına varmak beni çok mutlu ediyor. Zamanımın büyük bir kısmını oğlumla geçiririm. Onunla basketbol oynamak, film izlemek, ders çalışmak, eğlenmek… Her gece uykusundan önce 1 saat odasında otururuz. O oyuncakları ile oynar ben de onun odasında oturur kitap okurum. Bu bizim ritüelimizdir. Çok mutlu olduğum saatler. Sonra onu uyuturum. Onun huzurla uyuduğunu görüp salona geçme anımı hiçbir şeye değişmem. Veysel, küçük anların mutluluğunu yaşamaktan keyif alan ve daha da mutlu olan bir adamdır.

‘Her şey mutluluğa hizmet etmeli’ diyorsunuz. Dünya olarak neyi yanlış yapıyoruz?

Şunu çok iyi biliyoruz; bu filmin sonunda bütün karakterler ölüyor. Dünyada ölüm diye bir şey kesin var. Hepimizin belki de tek ortak fikirde olduğu konu bu. Sağlık alanının iyileşmesine rağmen günümüzde 70-80 civarında bir yaş ortalaması var. Yaşadığımız süre kendi kafamıza göre çok uzun olabilir ama evren tarihine göre bir zerreyiz. Yani yaşadığımız kısım o kadar kısa bir dönem ki…

Bu dönemde eğer seçme hakkımız varsa ben mutluluktan yanayım. Çünkü bana iyi hissettiriyor. Mutlu olunca ya da mutlu edince bunun keyfi olağanüstü güzel geliyor bana. Neyi eksik yapıyoruz? Hayatımda mutlu edecek şeyleri istiyorum ve onların yaşaması ve çoğalması için elimden geleni yapıyorum. Mutluluk için çaba harcamak gerekir. Çaba her anlamda; kişisel gelişimden tutun da çevremizi güzelleştirmeye kadar…

Mesela ben sigara içen birisi değilim. Yerlerde izmarit görünce kendi kendime sesli konuşuyorum. ‘Dünyaya bunu nasıl yaparsınız?’ Gözlemliyorum ve izmariti yere atarken o kadar rahatlar ki… Bu denli rahat olmaları beni ürkütüyor. Sitede yaşıyorum. Normalde site hayatı düzenlidir ve bir çerçevesi vardır. Çalışan ve yaşayan insanlar var. Belirli bir eğitim ve ekonomi seviyelerine sahipler. Elbette çevreye dikkat etmek bunlara endeksli değil. Ama bir nebze de olsa etkilidir diye düşünüyorum. Sitesine, evine girerken sigarasını yere atan insanlarla aynı yerde yaşamak beni mutsuz ediyor. Hayata karşı kaba olmamakla alakalı bir durum. Doğaya, hayvanlara ve insanların birbirine karşı kötü davranıyor olması beni ürkütüyor.

İvmesi her geçen gün artan bir şekilde kadın cinayetleri mevzusu var bu ülkede. Kadın mutsuz, ayrılmak istiyor, birçok gerekçesi var. Bir erkeğin ayrılmak isteyen karısını öldürmek gibi bir hakkı olduğunu düşünmesi dehşet verici bir durum. Bunun bireysel bir şey olduğunu düşünmüyorum ben. Bu toplumsal bir ‘hak görüş’ diye düşünüyorum. Toplumun birçok dinsel, sosyolojik, psikolojik açıdan erkeğe verdiği kaba bir imtiyaz. Erkek bu gücünü kendi kan dolaşımından aldığı kadar, bu zihinsel yapının çıkış noktası aynı zamanda yaşadığı toplum ve bu toplumun bileşenleri. Dolayısıyla çok üzücü bir şey. Bizlerin bu acıları yaşamaması mümkün değil. Bu durum, ülkemizdeki Türk erkeğinin acıklı halidir. İstenmemeyi kendine yedirememe ezikliğidir. Kadın seni istemiyorsa özür dilerim deyip gidebilmek güzel bir şeydir. Bence şu an Türkiye’deki en büyük problemlerden biri kadın cinayetleri.

Mutlu olmamız için haddimizi, sınırlarımızı bilmemiz gerekiyor. Bir ülkenin bile sınırlarını biliyor olması gerekir. Makul olmak ve hırsları törpülemek gerekiyor. Ne yaparsan yap maksimum 80-90 yıl yaşayabiliyorsun. Cana can katacağına can almak bence hastalıklı bir hal. İnsanın ve toplumun hasta olması ile alakalı bir durum. Umarım iyileşiriz. Toplumun en büyük iyileştiricilerinden bir tanesi sanat diye düşünüyorum. Sanat iyileştirir. Müzik, tiyatro, resim… Çünkü orada kişi izlediği, baktığı, işittiği sanat ürünlerinde kendini tedavi edici çıkarımlar yaşayabilir. Bunun birçok bilimsel açıklaması var. Gerekirse bunu da uzun uzun açıklarım sizlere.

Tiyatro ile bambaşka bir bağınız var. Hayata bağlanmak için mi, yoksa yaşamdan uzaklaşmak için mi sahne?

Hayattan kaçmak için değil aslında. Hayattan biraz uzaklaşıp tekrar hayatı anlatabilmek için kullandığım ve yaşadığım bir yolculuk benim için. İnsanlara onları anlatabilmek için onlardan uzaklaşabiliyor olmanız gerekiyor. Bunun teknikleri var. Yabancılaşmak deniyor buna. Ama bu uzaklaşmak ruhen; sanatçının toplumdan kopması manasında bir şeyden bahsetmiyoruz elbette. Bu zor da olsa bilinçli bir şekilde uzaklaşmak gerekiyor. Bir doktorun kendi çocuğunu ameliyat edebiliyor olması gibi bir şey düşünün. Onu çocuğu gibi düşünürse belki de yapamayacak. Panik olur ve işini yapamaz. Durum bizde de böyle. Yaşadığın şeye sanki ben yaşamamışım gibi uzaklaşıp onun bilgisine ulaşıp, onu kurgulayıp, bir sanat eseri haline getirip sunuyor olmakla ilgili bir yabancılaşmadan bahsediyoruz. Dolayısıyla her kaçışım daha da kucaklaşmak için aslında.

Biraz da ‘Şifa Niyetine’ oyununuz üzerine konuşalım. Geniş bir kitleye ulaştınız. Bekliyor muydunuz?

Altan Erkekli hocayla yapıyoruz. 4. yılımıza girdik. Pandemiden dolayı biraz ara vermek zorunda kaldık ama inanılmaz güzel bir sahne yolculuğumuz var. Türküler söylüyoruz, hikayeler anlatıyoruz. Bunu nasıl yaptığımız konusunun altını çizmek istiyorum. Burada sanırım ikimizin de kalben uzlaştığı, belki içinde bulunduğumuz sektöre de bir tepki ya da sektörün de bize sonuç olarak yaşattığı bir durum bu.

Sahnede samimi olduğumuzu, çok içten olduğumuzu düşünüyorum. Bunun bir kurgusal süreç olduğunu bilmemize rağmen süreci içselleştiriyor olmamızı ‘bizim sanat yolculuğumuz’ diye adlandırabilirim. Böyle işlere umarak başlamazsınız; hissedersiniz, yaşarsınız. Belki de ummadığımız şeylere dönebilir, bilemeyiz. Bugüne kadar yaşadığımız şeyler nasıl ki ummadığımız şeylerse belki daha da ummadıklarımıza dönüşecek. Belki dünyayı kurtaran bir programa dönüşecek. Yaşadığımız kısımla ilgili söyleyebileceğim şey, sahnede bu samimiyeti yakalayabiliyor olmamız bence bizim için sanatsal bir evrim noktası. Ben mutluyum ve o sahnede olmak içime çok siniyor. İnşallah pandemi biter ve yine seyircinin karşısında oluruz.

2021 için yeni bir projeniz var mı?

Ben pandemide dizi yazdım. Oyunlar, projeler yazardım ama bu kez bir dizi yazdım. Şu an elimde 3 bölümü hazır, bitmiş ve ötesi de olan 18 karakterli bir dizi var. İsmi de ‘Gelecek Güzel Günler’. Gelecekle ilgili hayalleri güzel olan, komedi ile hayatın gerçeklerini yaşamdan uzaklaşmadan anlatan bir televizyon projesi geliştirdim. Yapımcılarla da görüşüyorum. Kısmet, inşallah olur.

Türkiye’de sanat konusunda iyimser misiniz, gerçekçi mi?

Bu konuda iyimser olmak için çok çaba harcamak gerekiyor çünkü makas maalesef daralıyor. Ülkenin genel konjonktürü itibariyle pek de huzurlu olduğu söylenemez. Ekonomik, politik, sosyolojik birçok anlamda… Sanat sanki gereksizmiş gibi görülüyor. Halbuki az önce bahsettiğim negatif sonuçların ortadan kalkması için toplumsal ruh sağlığına ve sakinleşmeye ihtiyacımız var. Bunun da hiç tartışmasız sanatla olabileceğini düşünüyorum. Sanata çok ihtiyacımız var. Keşke farkında olsak.

Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama büyük bir ülkedeyiz. Biz mi onlara ulaşacağız yoksa onlar mı fark edecekler bilemiyorum ama bir şekilde ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum. 2500 yıldır üzerinde yaşadığımız bir toplumda amfitiyatrolar var. Buralarda tiyatrolar oynanırdı ve hükümet bunları desteklerdi. Hem eğlence hem de eğitim amacı vardı. Seyirci sahnede izlediği bir tragedyada ki karakterin yaşadıklarını görerek korkardı. ‘İyi ki bana böyle bir şey olmadı’ diye korkardı. En önemli ikinci şey de acıma duygusu. Seyirci, bu iki duygu ve oyuncu ile kurduğu bağ üzerinden bir iyileşme süreci yaşardı. Yani o oyuncunun yaşadığı felaketleri yaşamadan, onun duygusunu yaşardı. Yaşadığı duygu üzerinden de bilgiye ulaşırdı. Bu sayede ruhunu eğitmiş olurdu. Yine o amfi tiyatrolar var ama maalesef, sert cümleler söyleyeceğim ama; devletler ve hükümetler destekli bir futbol var. Yine seyirciler, oyun ve oyuncular var. Ama buradaki tek amaç seyirciyi düşündürmemek ve eğitmemek. Tamamıyla onları taraftar haline getirerek çatıştırmak. Klasik kapitalizm mantığı. Parçala, böl, yönet. Sen kırmızı, sen beyaz tarafsın diyerek buradan sanayiyi geliştirmek. Sanayiden kastım, sahadaki oyunun seyircinin zihinsel ve sosyolojik gelişimine hiçbir katkısı olmayan, sadece öfkesini kusabildiği, bağırıp çağırabildiği, kaba bir rahatlama alanı sunmaktan öteye geçemiyor. O anlamda işimiz çok zor. En büyük rakibimiz düşünmeyi istemeyen kitleler, topluluklar ve devletler. Ama sanat hep vardı ve var olmaya da devam edecek. Umarım sanatla tanışan şanslı kitleden olursunuz. Ben tanıştım ve çok mutluyum.

Şimdi bir zaman yolculuğuna çıkalım. 53 yaşındaki Veysel Diker 33 yaşındaki Veysel’e ne söylemek isterdi?

Zamanı iyi değerlendir Veyselcim. Hızlı geçiyor. Bak 33’tük 53 olduk. Her salisenin farkına var. Değerini bil. Dolu dolu yaşa. Yaşamadım mı? Yaşadım tabii ki. Ama hani belki daha da çok fark ederek yaşardım. Bu konuda kendime haksızlık etmek istemiyorum. Bir gün hayatını nasıl yaşadın diye sorarlarsa ‘dolu dolu yaşadım’ derim. Kelebek filminde vardır; Steve Mcqueen bir gece rüyasında görür. Hakimler onu yargılarlar. Yargının sonucu şudur: ‘Senin suçun hayatını boşa harcamaktır’ derler. Umarım hayatımızda hiçbir zaman kendimize hayatını boşa harcadın demeyiz. Çünkü çok güzel yaşamak büyük bir hediye. O anlamda, ‘yaşamak çok güzel’ Veyselim. Sakın küçük şeyler için üzme kendini. Gül eğlen. Yapman gerekeni yap. Kimseye kötü davranma. Hakkını yeme kimsenin. Güneşi her zaman göğüsle. Denizi, balığı, ağacı, yeşili, kendini sev. Kirli kalma. Saçların yağlı olmasın. Güzellikle, hayatı güzel kılmakla, estetikle ilgili ne yapabiliyorsan, gücün neye yetiyorsa yap.

Mesela o yaşlarda bir gün eve giderken yağmurlu bir gündü İstanbul’da. Yolda çok küçük beyaz bir kedi buldum. O kadar küçüktü ki bıraksam belki yarım saat sonra ölecek. Eve götürdüm, kuruttum. Ertesi gün veterinere götürdüm. Bakımları yapıldı. Böylece bir kedim oldu: Omlet. Uzun müddet benle yaşadı. Bıraksam belki de ölecek. Ona dokunabildim. Etrafımıza baksak belki dokunabileceğimiz o kadar hayat var ki. Her şey için söylüyorum bunu. Kirliliği bile ortadan kaldırmak ya da kirliliğe sebep olmamak… Çok önemsiyorum bunu. Çünkü maalesef ülkemiz insanın çevreye karşı kaba olduğunu düşünüyorum. Özden, ruhsaldan başlıyor aslında bu. Mutsuz olan mutsuzluk, içi kötü olan kötülük saçıyor. Keşke etrafımızdaki güzellikleri fark edip daha da güzelleştirebilsek.

Dünya olarak içinde bulunduğumuz karmaşadan uzaklaşmak için çeşitli kavramlara yöneldik. Bu konuda okuyucularımıza söylemek istedikleriniz neler?

İnsanlara hayatın güzelliğini, zamanın kıymetini ve biten bir şey olduğunu anlatmak gerekiyor. İstediğin kadar biriktir, karnını doyurabildiğin kadar yiyebiliyorsun. Kapitalizmin verdiği şeylerden biri de ‘artık miktara ulaşma hastalığı’. Kendimize kıyamet sendromu yaşatıyoruz. Sanki büyük bir kıtlık olacak gibi, inanılmaz şekilde biriktiriyoruz. Hem vücudumuzda yağ olarak hem de mal, mülk ve para biriktiriyoruz. Bence dünyanın en büyük hastalığı biriktirme. Dünyanın bu anlamda sakinleşmesi gerekiyor.

Pandemi bu konuda bizleri bir nebze de olsa bilinçlendirdi ama ben bu durumda bile akıllanmadığımızı düşünüyorum. Bu durum insanların bir trajedisi. İnsanlık bir evrim geçiriyor. Evrim henüz bitmedi ve daha başındayız diye düşünüyorum. Makinayı ve maddeyi yönettik ancak mana kısmını hala yönetebildiğimizi düşünmüyorum. Şablonik olarak bazı öğretiler bizlere eğitim bazında anlatılmaya çalışılsa da günümüz insanına yetmiyor maalesef. Yeni dönemin yeni öğretilerine ihtiyacımız var. Kentli insanın ruhsal eğitim süreçlerine ve araçlarına ihtiyacı var. Sanat, bilimle birlikte dünyaya hakim olursa daha tedavi edici olur. Bu şekilde daha sağlıklı bir dünyaya dönüşebiliriz. Birçok ülke bu durumun farkında ancak ruhsal veya bedensel açlığın verdiği delirmişlikle toplumlarına bunu fark ettiremiyor. Şu an bilgi çağında olduğumuz söyleniyor ama bunu çok az bir kitle yaşıyor. Dünyanın büyük bir kısmı bence hala Orta Çağ kabalığında ve karanlığında yaşıyor. 100 ya da 200 yıl mı sürer bilmiyorum ama dünyadan umudum var. Umarım dünya iyiye gider temennisiyle cümlelerimi bitiyorum. Kalın sağlıcakla.

Yağmur Aşık Mola: Yağmur Aşık Mola, 1993 yılında Aydın’da doğdu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli ajans ve gazetelerde muhabirlik yaptı. Halen bir kamu kurumunda editörlük görevine devam etmektedir. Türkiye’nin en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Nazilli’de hayatını sürdüren Mola, minimalizm, dijital detoks, sağlıklı yaşam konularında araştırmalar yapmış, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar kaleme almıştır. İletişim: yagmurasik1@gmail.com https://www.instagram.com/yagmurmola/

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale