X

Öğrenmek: En iyi stres giderme yöntemlerinden biri

En son ne zaman yeni bir şeyler öğrenmekle uğraştınız?” diye sorsam, çoğunluğun yakın zamanları işaret edeceğini tahmin ediyorum. Hayat akışlarımızda “pandemi etkisi” denebilecek ve yoğunluğu değişse de hala devam eden bu dönemin belirgin sonuçlarından biri, yeni şeyler öğrenmeye eğilmemiz oldu. Bunu hem zaman zaman Instagram hesabımdaki nabız yoklamalarıma gelen yorumlardan, hem eğitimlerde katılımcıların anlattıklarından, hem de kendi çevremde aktif çalışmaya devam edenlerden biliyorum.

Çok sayıda insanın aynı sırada bu davranışı benimsemesi altında farklı tetikleyiciler yatıyor olabilir. En sık rastladığım sebep, bu dönemde eksilen etkinliklerden kazanılan zamanları doldurma isteği. Kimileri için hep ertelenen, ilgi duyulan bir konuya eğilme fırsatı. Bu dönemde işleri azalan, biten ve yeni bir alanda çalışmaya hazırlananlar için zorunlu bir etkinlik. Bir diğer sebep ise, stresle mücadelenin en etkili yöntemlerinden biri olması olabilir. Bu sonuncusu, bu yazımın da odağını oluşturuyor.

İş stresi, son yıllarda gitgide daha çok üstünde durulan ve hem kurumların verimliliğini, hem çalışanların sağlık ve mutluluğunu, kısaca esenliğini etkileyen önemli bir konu. Pandemi etkisi altındaki günlerde ise, çalışılan kurumun kültürüne, ekonomi ve politika gibi dış etkilere ya da kendimiz ve yakınlarımızın sağlık durumlarına bağlı olarak iş stresini yönetmek daha çok gündemimize girdi.

İş stresinin yol açabileceği olumsuz sonuçlar sadece bireyler bazdaki kaygı ve sağlık sorunları değil. Organizasyonlar nezdinde de etik dışı davranışlar, çalışanlar arası iletişim sorunları gibi önemli olumsuzluklara yol açıyor. Kapsamlı araştırmaların özetini içeren bir makaleye göre, işteki stresle baş etmek için genellikle 3 ana stratejimiz var:

  1.  Stres yaratan işin üzerine giderek daha çok eforla halletmeyi seçmek.
  2. Rahatlamak için uzaklaşmak, hoşumuza giden şeyler yapmak ve molalarla tazelenmek.
  3. Bir şeyler öğrenmeye odaklanmak.

Yazılarımı ve podcast bölümlerimi takip edenler, öğrenme konusuna sık vurgu yaptığımı biliyor olabilir ve işin araştırma boyutu da, yukarıdaki stratejilerden en çok sonuncusunun etkili olduğunu söylüyor. Her biri ayrı birer yazı konusu olabilecek olan bu stratejilerden, en etkili olanın öğrenme olmasının birkaç sebebi var: Öğrenmek konusunda kapasitemizin bir sınırı yok, yani tükettiğimiz bir kaynak değil. Bir diğeri de, o anda sağladığı stresle temasımızı kesme faydasının yanında, geleceğe yönelik sonuçlar da yaratması ve gerektiğinde kullanmak üzere elimize yeni araçlar vermesi. Ancak elbette istek ve merak gibi ön koşulları var. Ayrıca öğrenmeyi de bir “iş” ya da “görev” gibi görmek, amaçlanan faydayı -buradaki şekliyle, iş stresini iyi yönetmeyi- sağlamayacaktır.

Öğrenmek ile kastettiğimiz ne?

İş stresini yenmede öğrenme etkinliğini araç olarak kullanacaksak, strese neden olan konuyla ilgili bir şeyler öğrenmek de, ilgisiz başka konulardaki bir öğrenme de işimize yarayabilir. Her ikisinin de işe yarama sebebi, öğrenme moduna geçen zihnin, stres faktörüyle aramızda bir tampon bölge oluşturarak olumsuz etkiden bizi ayırması.

Öğrenme eyleminin, aşırı veya çok az olmayan, dozunda bir zorluk içermesi beceri geliştirmek için gereklidir ve beynimize ihtiyaç duyduğu odaklanmayı sağlayacak, dikkatimizi sorundan alarak çözüm yoluna odaklayacaktır. (Meraklısı için: Uygun dozda zorlanmanın getirdiği performansa ilişkin en ünlü teori, Csikszentmihalyi’nin Akış Teorisi.) Eğer büyük bir stres yaşadığınızı düşünüyorsanız, bu zorluk konusunu abartmamaya dikkat etmek akıllıca olacaktır. Mizaç olarak ulaşması zor ya da uzun vakit alacak hedeflere yatkınsanız, kendinizden beklentiniz genelde başkalarından beklentinizden daha yüksekse, bu defa farklı strateji belirlemek öğretici olacaktır. Örneğin, kolayca halledebilecek ya da ilgilenmekten zevk duyulacak bir konuyu seçerek, küçük görünen bir hedef yolunda çok sayıda keşif yapmaya çalışmak gibi.

Yansıtma yapmak ya da derinlemesine düşünmek de etkili bir öğrenme tekniğidir. Seçtiğiniz öğrenme konusunda yaşadıklarınızı tanımlamak, anlamlandırmak, neler öğrendiğinizi ve daha öğrenmeniz gerektiğini düşünmek, hatta daha da iyisi, yazmak yeni kapılar açacaktır. Bu düşünme yöntemi için, bir alt başlıktaki soruları da kullanabilirsiniz. Bunun için bolca gözlem yapmak işe yarayacaktır. Gözlemi hem kendi üzerinizde, hem de başka insanlar üzerinde yapmak yeni keşiflere imkan yaratır. Her zaman olduğu gibi, bunu yaparken de yargısız olmak, amacın keşif olduğunu unutmamak kritiktir. Keşifler yaptıkça kararlar almak, kendine ödevler vermek, denemelerde bulunup her denemenin değerlendirmesini yapmak, yansıtma yapabilmek için bolca malzeme sağlayacaktır.

Bir diğer önemli nokta, öğrenme amaçlı ele alınan konu ne olursa olsun, ilerlememizi gözlemleyebilmektir. İlerlediğini görmek insana hem motivasyon verir, hem de içselleştirme fırsatı.

İlerleme nasıl gözlemlenebilir?

Bir kurs ya da derse katılarak bir şeyler öğreniyorsak, bu daha kolaydır. Ön test-son test gibi uygulamalar, ödevler, sınavlar, bilgi ve becerimizi aşamalar arasında ölçmek bunu sağlar. Eğer böyle yapılandırılmış bir öğrenme ortamında değilsek ve kendi kendimize bir konuyu araştırıyor, okuyor ya da sadece seçtiğimiz konuya bakış açımız ve davranışlarımız üzerinde kendi başımıza çalışıyorsak, kendimize aşağıdaki soruları sorarak ilerlemeyi değerlendirebiliriz. Bu soruları öncelikle en başta sormak, beklenenden de fazla netleşme sağlayabilir. Daha sonra ise, zaman hedefleri de koyarak belli aşamalarda aynı soruları tekrar sormak, kat edilen yolu değerlendirmeye ve öğrenimlerimizin sürdürülebilir hale gelmesine yol açacaktır.

  • Bu konu hakkında neyi öğrenmek/geliştirmek istiyorum?
  • “Öğrendim” demem için neleri görmem gerek? Ne vakit “öğrendim/ilerledim” diyebilirim?
  • Hedeflediğim aşamaya gelmek için her zamankinden farklı ne yapabilirim?
  • Neleri denedim ve nasıl sonuçları oldu?
  • Başarısız denemelerim bana neyi farklı yapmamı söylüyor?
  • Sırada deneyebileceğim neler var?
  • Başarılı uygulamalarım bana neyi öğretti? Bundan sonra hangi durumda nasıl yapmalıyım?
  • Şu anda, başlangıç noktamdan ne kadar ilerlemiş haldeyim? Gelmek istediğim noktaya ne kadar yakınım?

Öğrenmeye alan açmak

Bir şeyi öğrenmeye karar vermek ve harekete geçmek, elbette kendi inisiyatifimizdedir. Ancak bazen, özellikle kurumsal hayatta karşımıza farklı fırsatlar da çıkabilir. Kurumsal eğitimler, koçluk ve mentorluk programları gibi. Bunları bazen biz talep edebiliyorken, bazen zorunlu olarak bize sunuluyor da olabilir. Her hâlükârda inisiyatif yine bizdedir. Cebimizden ücret çıkmadan sağlanan bu imkanlar için harcayacağımız zamanı nasıl lehimize kullanabileceğimizi önden düşünmek, alacağımız faydayı dramatik şekilde artırır.

Eğer işyerinde yetki sahibiysek, öğrenme fırsatları için ekibimize de alan açmak çok iyi bir fikir. Öğrenme veya bunu bir stres yönetim aracı olarak kullanma konusunda herkes aynı düzeyde talepkar ya da bilinçli olmayabilir. İş stresiyle etkili şekilde baş edebilen insanlar hem kendilerine fayda sağlayacak, hem bizim stres seviyemize olumlu yönde etki edecek, hem de iş ve takım performansı artacaktır. İnsanları öğrenme konusunda teşvik etmek, iş stresiyle ilgili faktörler veya başka konular hakkında öğrenme adımları atmalarını desteklemek, iyi bir liderlik örneğidir.

Bütünsel bakış açısıyla, ailemiz ve arkadaşlarımız gibi yakın çevremizde de iş stresinin olumsuz etkilerine maruz kalanları görüyorsak, onlara da bu konuda ön ayak olmak ya da uygun desteği sağlamak çok iyi bir fikir olabilir.

Öğrenmenin yaşı

Öğrenmenin yaşı yoktur” şeklindeki atasözümüz, tüm atasözleri gibi, nesillerce aktarılan bir bilgeliğe işaret ediyor. Hangi konuda ne öğrenmek istediğimize bakmak, ilgi duyduğumuz konuyu seçmek, akıllıca bir yaklaşım olabilir. Çünkü ilgimizin ve isteğimizin yüksek olduğu konuda harcayacağımız çaba daha gönüllü olacak, öğrenme becerimiz de daha yüksek olacaktır. Öte yandan, eğer iş stresini yenmek amacıyla yola çıkıyor ama konu seçiminde kararsızlık yaşıyorsak ya da amacımız öncelikle herhangi bir konuda hızlı ilerleme kaydetmek ve motivasyon artırmak ise, bulunduğumuz yaş grubuna göre de bir seçim yapmak mümkün.

Farklı yaş gruplarında farklı becerilerin zirveye çıktığı, pek çok araştırma yapılarak bulunmuş. Şu sıra en gelişkin dönemini yaşayan becerileriniz ne ise, bunları kullanacağınız bir konuyu öğrenmek ya da çalışmak için seçmek, yukarıda bahsettiğim hızlı sonuçları almanızı sağlayabilir. Bunun için aşağıdaki özet listeye bir göz atmanızı öneririm. (Becerilerin yaşlarla ilişkisi hakkında daha ayrıntılı bilgiyi burada bulabilirsiniz.) Bu listedeki yaşları sarsılmaz sabit birer yaş olarak değil, yaklaşık dönemler olarak dikkate almakta fayda var. Ayrıca her yaş grubu için aşağıda yer alan aktivite önerilerinin sadece öneri olduğunu, daha uygun fikirleri düşünerek kendinizin bulabileceğinizi unutmayın.

18 yaş: Beynin bilgi işleme gücü ve ayrıntıları takip etme becerileri zirvede. Her tür yeni bilgiyi, konuyu öğrenmek için uygun dönem. Detayı çok veya önemli olan konularda özellikle başarı yüksek olacaktır.

22 yaş: Farklı isimleri hatırlama gücünün en yüksek olduğu yaş. Sosyallik ve insanlarla temas içeren aktiviteler içeren uğraşlar iyi fikir.

32 yaş: Yeni yüzleri öğrenme. Yine sosyal görevler, aktiviteler ve çalışmalar yüksek performansla gerçekleştirilebilir.

43 yaş: Konsantrasyon ve odaklanma yükseliyor. Doğal ilgi duyulan herhangi bir alanda, uzun okumalar yapmak gerekiyorsa uygun yaş bu dönem. Diğer insanları dinleme ve anlama içeren aktiviteler de görece daha rahat öğrenilebilir.

48 yaş: İnsanların duygularını doğru anlama becerisi. İnsanları etkileme, gruplar üzerinde etki yaratma, eğitmenlik, danışmanlık, mentorluk, koçluk, kişilerle birebir çalışma gerektiren konular, destek rolleri bu yaş grubunda en iyi öğreniliyor. Duygusal zeka konusunda kendini geliştirmek bu yaşta daha kolay.

50 yaş: Yeni bilgileri anlama ve öğrenme, aritmetik becerisi. İlgi alanındaki konuları araştırıp öğrenmek için iyi zaman. Hesap kitap içeren aktiviteler de dahil edilebilir.

67 yaş: Kelime haznesi. Yazmak, konuşma yapmak, içerik hazırlamak gibi eylemler, ilgi duyulan yabancı dilde kendini geliştirmek veya çeviri yapmak gibi konular seçilebilir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun son yayınladığı Geleceğin Yetkinlikleri listesinde de gördüğümüz üzere, öğrenme konusu sadece stres azaltıcı olarak kalmayacak, bugün ve gelecekte hemen her alanda amacımıza yönelik kullanacağımız bir özelliğimiz olacak gibi görünüyor. Hayatın karşımıza çıkardığı tüm zorlanmaların aslında bu yönümüzü güçlendirmek için birer fırsat olduğunu hep hatırlamak dileğiyle…

Kaynakça:

https://hbr.org/2018/09/to-cope-with-stress-try-learning-something-new
https://www.businessinsider.com/best-age-for-everything-2017-3#people-are-most-likely-to-make-big-decisions-when-their-age-ends-in-a-9-22
https://www.businessinsider.com/smartest-age-for-everything-math-vocabulary-memory-2017-7#peak-vocabulary-skills-happen-around-age-67-8
https://www.weforum.org/reports/the-future-of-jobs-report-2020/digest

İlginizi çekebilir: Birlikte öğrenme deneyimi: Öğrenme grubunuzu oluştururken dikkat etmeniz gereken 7 nokta

Ece Ağabeyoğlu, ACC: 1998 – 2014 arasını kapsayan tam zamanlı kurumsal çalışma döneminde sigorta ve bankacılık sektörlerinde satıştan risk analizine, oradan eğitmenliğe ve koçluğa uzanan yerli ve küresel kurumlardaki yolculuğunda giderek iş tatmini ve insana merak saldı. Örgütsel Psikoloji alanında danışmanlık, profesyonel koçluk, eğitmenlik, iş ve meslek danışmanlığı şapkalarını taktı. Son yıllarda denge kavramına ilgi duyuyor. Ece, kurumsal eğitimler vermenin dışında, kendi yolunu kendi çizmek isteyen bireylere meslek seçimi, kariyerdeki adımlar ve iş tatmini gibi konular etrafında destek veriyor. Öğrenmeyi ve paylaşmayı seviyor.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale