X

Neden Isırmak İsteriz?

Daha önce sevdiğiniz bir insanı, bir kedi yavrusunu veya bir bebeği ısırmak istediniz mi? İngilizcede “cute aggression” olarak isimlendirilen sevimli saldırganlık, özünde agresif bir davranış içerse de aslında sevgiyi ifade etme şekillerinden biridir.

Sevimli saldırganlığın, kişinin çok fazla sevgi duyması halinde bundan kurtulmak için gerçekleştirdiği bilinmektedir. Yani partnerinizle birlikteyken ona olan sevginizi güçlü bir şekilde ifade etme dürtüsü hissedip onu ısırmanız, duygularınızla başa çıkmanıza yardımcı olmaktadır.

Neden sevdiğimiz ve sevimli bulduğumuz şeyleri ısırmak istediğimizi, sevimli bulduğumuz şey karşısında neden onu yalnızca sevmenin tek başına yeterli olmadığını bu yazıda okuyabilirsiniz.

Sevimli Saldırganlık Nedir?

Aşırı derecede sevimli bir hayvan gördüğünüz zaman dişlerinizi ve yumruklarınızı sıktığınızı fark ettiniz mi? Zarar verme gibi bir amacınız olmasa dahi bir şeyi sıkma isteğiniz oldu mu? Bunlar, son derece normal davranışlardır ve sevimli saldırganlık adı verilen kavram sonucu ortaya çıkmaktadır.

Sevimli bulduğumuz şeyler genelde yuvarlak yanaklar, büyük gözler, geniş bir alın, küçük bir çene ve küçük bir burun gibi özelliklerdir. Bu özelliklere sahip şeyler gördüğümüzde bunları korumak ve bunların bakımını sağlamak isteriz.

Sevimli saldırganlık, dimorf ya da iki biçimli ifade olarak kabul edilen bir durumdur. Dimorf ifade, dışsal eylemlerle içsel olarak hissedilenlerin eşleşmemesini ifade etmektedir. Dimorf ifadeye bir diğer örnek olarak mutlu olan kişinin ağlaması olarak gösterilebilir.

Normalde insanların yüz ifadeleri iletişim kurmada büyük bir öneme sahiptir. Yüz ifademiz, diğer insanlara nasıl hissettiğimizi ve nasıl davranacağımızı göstermede etkilidir. Örneğin, mutluluktan ağlayan birini gördüğümüzde o kişinin kendisini toparlaması için birkaç dakikaya ihtiyacı olduğunu biliriz.

Duyguların yoğun bir şekilde hissedildiği anlarda basit bir gülümseme, yaşanan duyguları tam olarak yansıtmayabilir. Bu gibi durumlarda ortaya çıkan dimorf ifadeler, kişinin duygusal durumunu karşısındakilere daha iyi bir şekilde yansıtmasına olanak sağlar.

Sevimli saldırganlık nedeniyle ortaya çıkan sıkma ve ısırma isteği, oldukça sıcak ve olumlu duyguları temsil etmektedir. Ayrıca bu davranışlar dışarıdan agresif görünüyor olsa dahi aslında yararlı olabilir. Örneğin, bebekler sevimli saldırganlık ile karşılaştıklarında şakacı ve gerçek agresiflik arasındaki farkı tanırlar. Bu ikisi arasındaki farklı anlamak önemlidir. Çünkü şakacı saldırganlık, bebeğin yaşamı boyunca sık sık karşılaşacağı bir davranış olacaktır.

İlginizi çekebilir: Neden Bilinmeyenden Korkuyoruz?

Neden Sevdiğimiz Şeyleri Isırmak İsteriz?

Beynimiz, bizi yoğun bir şekilde mutlu eden bir kimyasal olan dopamin ile ödüllendirerek sevimli şeylere bakmaktan zevk almamızı sağlar. Bebeklerin yanı sıra yavru hayvanlar, çizgi film karakterleri ve daha birçok şeye sevimli bulduğumuz için bakar ve bunlardan zevk alırız.

Araştırmalara göre beynimiz, sevimli olmayan şeyler yerine sevimli olanlara daha fazla ilgi göstermektedir. Beynimiz, sevimli şeylere daha fazla ilgi gösteriyor olabilir. Peki ya biz neden sevimli bir şeyler gördüğümüzde ısırmak gibi garip tepkiler veriyoruz?

Sevimliliğe maruz kalmak genelde dışarıdan agresif gibi görünen tepkilere neden olur. Yumruk sıkmak, diş sıkmak ve ısırmayı istemek, sıkça karşılaşılan tepkilerdir. Yani sevimli bir şey gördüğünüzde olumlu duygularla dolsanız dahi dışarıdan saldırgan görünen hareketler sergileyebilirsiniz.

İnsanların sevimli bir şey gördüklerinde onu ısırmak istemesinin nedeninin, duygularını ifade etmek olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle bir bebek gördüğünüzde onun yanaklarını ısırmak istiyorsanız, bunun duygularınızla başa çıkmak için gösterdiğiniz normal bir tepki olduğunu unutmamalısınız.

İlginizi çekebilir: Gençler Neden Karamsardır?

Neden Isırarak Severiz?

Isırmak istediğiniz şeyler yalnızca kedi, köpek ve bebek gibi sevimli canlılar olmayabilir. Sevdiğiniz yetişkin bir insanı da ısırmak isteyebilirsiniz. Isırarak sevmek gibi sevgiyi farklı şekillerden göstermenin nedeni dopamin, serotonin, adrenalin, endorfin, oksitosin ve vazopressin gibi çeşitli kimyasallarla ilişkili olduğu düşünülmektedir.

İnsanlar sevgilerini genelde sarılmak, öpmek ve dokunmak şeklinde gösterir. Bunlar sevgiyi göstermenin nazik yollarıdır. Ancak bazı insanlar sevgilerini ısırmak gibi daha agresif şekillerde göstermeyi tercih edebilir. Severken ısırmak genelde karşı cinsten bireyler ile anne ve çocuk arasında gerçekleşmektedir.

Partnerlerin birbirini ısırmasının nedeni, aralarındaki sevgidir. Sevdiğimiz insanlardan etkilendiğimiz için onlara sevgimizi tüm gücümüzle göstermeye çalışırız. Sıradan kelimeler basit gibi göründüğü için sevgimizi genelde dokunarak gösteririz.

Sevgiyi dokunarak göstermenin yollarından bir tanesi ısırmaktır. Hatta bazen içinizdeki duygular çok güçlü olabilir ve bunları “Seni yerim” gibi cümleler kurarak göstermek isteyebilirsiniz. Sevilen kişiyi ısırmak ya da yemek istemeyi açıklayan çeşitli teoriler olmakla birlikte bunlardan bir tanesi, aynı anda hem sevmek hem nefret etmektir.

Bu teoriye göre sevdiğimiz kişiye bir yandan sarılmak ve dokunmak isterken bir yandan da tam olarak bir olamadığımız için onu yok etmek istiyoruz. İkinci durumda öpmek ve sarılmanın yanı sıra ısırmak gibi davranışlar görülebilir.

Annenin çocuğunu ısırmak istemesinin ise içgüdüler ve evrimsel süreçle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Anneler, çocuklarına karşı açlığa benzer bir his içerisindedir. Yani bebeğini gören bir anne, lezzetli bir yemeğe bakarken açlıktan ölen bir kimse gibidir. Bu durumu açıklamak zor olmakla birlikte annenin bebeğine karşı beslediği bu hislerin oldukça normal olduğu unutulmamalıdır.

İlginizi çekebilir: Sosyal Yalnızlık: Neden Dışlanıyorum?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler

Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

İlgili Makale