X

Mutluluğu, yarına, geleceğe, emekliliğe ertelemeyin: Anda yaşamanın önemi

Bu yazı, yaşama dair sahip olduğunuz bakış açısını bir cümleyle değiştirebilir. Geçmişinizi, geleceğinizi düşünürken kendinizi sürekli endişeli bir ruh hali içinde buluyor ve bir türlü ‘anda kalamıyorsanız’ işte işinize yarayacak Epikuros’un o sorgulayıcı cümlesi: “Doğmadan önce var olmadığı için kimse üzülmüyor; o zaman neden bir gün var olmayacağın için kendini kötü hissediyorsun?” Merak etmeyin, aslında ölüme dair ürkütücü bir şeyleri değil; ‘anda yaşamanın önemi’ni konuşacağız ve biraz yaşamlarımızı sorgulayacağız.

Ölümü unutmak mı, hatırlamak mı?

İngiliz yazar ve gazeteci Oliver Burkeman’ın The Guardian’da kaleme aldığı ‘In your own time: How to live for today the philosophical way’ (Kendi zamanınızda: Felsefi bir şekilde bugün için nasıl yaşanır) yazısını, mutluluğu çoğu zaman gerçekleşmesi beklenen koşullara bağlayan çoğumuz için yeniden yorumlamak istedik.

Aslında Burkeman’ın felsefi olarak bugünü yaşayarak mutlu olma anlayışı; hem Epikuros’un bir gün yok oluşumuzu unutturan sözünü hem de Carl Jung’un 35 ile 65 yaş aralığında yakamızdan tutacağını düşündüğü ölümün varlığını harmanlıyor. Yani, hem yarınlar hiç yokmuşçasına hem de her an gelebilirmişçesine yaşamanın dengesinde ‘anda kalmayı’ vurguluyor. Biz de düne dertlenmeden, yarına endişelenmeden, yapacaklarımız için beklemeden, ne varsa bugün yapmaya ilham bulmanın hepimiz için önemli olduğunu düşündük.

Zirvede her şey tamam mı?

Hepimizin hayatında zihinde yaratılmış bir ‘zirve’ vardır… Hep daha zaman varmış gibi gelen ve çok uzak bir ufukta henüz ulaşılması zor bir yokuşmuş gibi görünen; isteklerimizi, hayallerimizi, hedeflerimizi saklayan o ‘zirve’, sanki yolun sonuymuş gibi gelebiliyor; ya da varılması gereken bir yermiş gibi… Yani, o zirveye ulaşınca her şey ‘tam’ olacak ‘tamam’ olacak sanıyoruz… Peki oluyor mu ya da olacak mı, dersiniz?

O zirve hepimiz için ‘mezun olacağımız, emekliye ayrılacağımız, taşınacağımız, yeni bir iş bulacağımız, evleneceğimiz, çocuk yapacağımız, doktoraya başlayacağımız, ev alacağımız, büyük yatırımlar yapacağımız, kısaca ‘gelecekte’ olunca rahatlayacağımızı, hayatımızın amacına ulaşacağımızı sandığımız herhangi bir şey’ olabilir, yanılıyor muyuz?

‘Oraya’ varınca mutluluk var mı?

Siz de kendinizi sık sık “Mezun olunca her şey çok iyi olacak, işe bir gireyim çok mutlu hissedeceğim, taşındıktan sonra kendime zaman ayırmaya başlayacağım, emekli olunca hayatımı yaşayacağım, çocuklar bir üniversiteyi kazansın keyfime bakacağım…” gibi cümlelerle telkin ederken yakalayıp mutluluğu hep sonraya erteliyorsanız, artık bunu değiştirme zamanı.

Çünkü, hiçbirimizin çok bol zamanı yok. İster emekliliğinizin hayalini kuruyor olun ister mezuniyetinizin. Hepimizin bir an önce farkına varması gereken tek şey ‘şimdiki anın gücü’. Çünkü, zihinlerimizde tasarladığımız o zirveye vardığımızda, umduğumuz mutluluğu bulmaktansa, kaybettiğimiz mutluluklara üzülebiliriz. Ama şu anın kıymetini bilerek yaşarsak mutlu anılar hanemize bolca puan ekleyebiliriz.

Kedileri mi seversiniz, yavruları mı?

Ölümlülükle yüzleşmeyi ertelediğimiz için kariyer yapıyoruz, aile kuruyoruz, mülk ediniyoruz, bir şeyler üretiyor ve başarıyoruz. Aksi halde her şeyin bu kadar çabuk biteceği bilgisine odaklanırsak vazgeçebiliriz, diyor Burkeman. Çok doğru söylediğini belirtmek gerek. Ancak, şunu da eklemekte fayda var, tüm bunları yaparken yani bir şeyler üretir, başarırken; özellikle de bir amaca, zirveye yönelik çalışırken bugünü de elden kaçırmamak gerekiyor.

Çünkü, modern zamanda istemsizce yaşamımızı araçlaştırabiliyoruz. Yani, tüm yaşamımızı yalnızca bir şeye ulaşmak için bir araçmış gibi kullanabiliyoruz; daha doğrusu onu heba ediyoruz. Hep ‘şu olsun’ ‘şu bitsin’ ‘bu gitsin ‘ondan sonra’ ‘şu gün gelince’ gibi tanımladığımız uzak gelecek için çabalarken kaçırdığımız tek şey içinde yaşadığımız anın güzelliği oluyor. Ünlü ekonomist John Mynard Keynes, zamanında bu zihniyeti ‘when-I-finally’ olarak tanımlamış, yani Türkçesi ile “sonunda ben… olduğumda, yaptığımda, gittiğimde vb.” kalıplarla geleceğe bakarken bugünü unutmak anlamında kullanmış. Ayrıca, bu zihniyete sahip kişiler için de onlar kedilerini değil; kedilerinin yavrularını; hatta onları da değil; onların yavrularını, onların yavrularını… severler demiş. Gelin, biz önce kedileri sevelim; gelirse yavruları da o zaman severiz.

İlk yarı ikinci yarı yok: Yalnızca bugün

Belki bu zihniyet, yaş ilerledikçe evrilmeye başlıyor ve anın tadını daha fazla çıkarma isteği oluşabiliyor. Ancak, bu kez de ne kadar az zamanımızın kaldığını düşünüp daha fazla üzülebiliyoruz. Jung’un hayatın ikinci yarısı olarak tanımladığı second half of life, belki de yaşamımızın sonuna doğru yaklaştığımız için pişmanlıkların en çok hissedildiği zaman olabiliyor; çünkü geçen zamanı geri alamayacağımızın daha iyi farkına varıyoruz. Bu pişmanlığı yaşamamak, zamanın kıymetini hayatımızın ‘ikinci yarısında’ anlamamak için bugün elimizdeki her anı doyasıya yaşayabiliriz.

Eğer özel bir gün için dolabınızda beklettiğiniz bir elbiseniz varsa bugün giyin, yalnızca misafirleriniz için sakladığınız yemek takımlarınız varsa bu akşam yemeğinde onları kullanın, mezun olduğunuzda, işe girdiğinizde ya da araba aldığınızda kutlamak için gideceğiniz bir mekanınız varsa, bugün gidin. Hiçbir şeyi değil; ‘anı’ kutlayın. Var olduğunuz, her anı…

Ve Burkeman’ın şu sözlerini geleceğe yönelik yaşayıp bugününüzü unuttuğunuz her an hatırlayın: “Zamanınızla gerçekten yapmak istediğiniz her şeyi yapmak için nihayet daha iyi bir konumda hissedeceğiniz gerçek bir an yok; bunu yapmak için uygun tek anın şu an. Hayat, daha iyi bir şey için kostüm provası değil; işin püf noktası anı yakalamanıza engel olan şeylere izin vermemek. Geçmiş, geçmişte kaldı ve yakında hiçbir gelecek kalmayabilir. O yüzden sadece ve gerçekten burada, şu anda olmalısın.”

Kaynak: The Guardian

İlginizi çekebilir: Modern dünyada Stoacılık prensiplerinden mutluluk için nasıl faydalanabiliriz?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale