X

Menstrual döngünüzle uyumlanın: Adet döngüsünün her evresine uygun sağlıklı yaşam rehberi

Yaşamınız boyunca, ergenlikten menopoz dönemine kadar her ay bedeninizde gerçekleşen değişimlerin ne kadar farkındasınız? Vücudunuzun ihtiyaçlarınızın nasıl değiştiğini, kendinizi neden bazen çok enerjik bazense hiç olmadığı kadar yorgun, bitkin ve halsiz hissettiğinizi anlamlandırmakta zorlanıyor musunuz? Peki, yaşam kalitenizi iyileştirmenin ve deneyimlerinizi çok daha tatmin edici kılmanın yolunun dişil bilgelikten ve tıpkı sirkadiyen ritim gibi biyolojik bir döngü olan menstrual döngünüzle uyumlanmaktan geçtiğini biliyor muydunuz?

Araştırmalar, cinsiyet hormonlarındaki, özellikle östrojen ve progesterondaki dalgalanmaların, menstrual döngünün hangi aşamasında olunduğuna bağlı olarak, duygulardaki ve davranışlardaki değişikliklerden sorumlu olduğunu gösteriyor. Menstrüasyon döneminizden hemen önce ya da regliniz sırasında daha uyuşuk ve içe kapanık hissetme eğilimi, ardından yumurtlamaya yaklaştıkça daha mutlu, enerjik ve özgüvenli hissetmeye doğru kademeli geçiş aslında bilimsel araştırmalarla desteklenenen durumlar.

Adet döngünüz boyunca meydana gelen bu hormonal değişimler, yalnızca ruh halinizi ve enerji seviyenizi değil, aynı zamanda çekiciliğinizi, ağrı toleransınızı ya da yeme isteğinizi etkileyebiliyor. Bu döngüsel kalıpların rastgele olmadığının farkına varıp kabul ettiğinizde, hormonlarınızın size karşı değil, sizin için çalışmasını sağlamak için beslenmenizi, egzersizlerinizi ve sosyal etkileşimlerinizi düzenleyerek bu hormonal enerjiden yararlanabilirsiniz. Nasıl mı?

Menstrual Faz (1-7. gün)

Olgunlaşan yumurtanın döllenmemesi sonucu vücuttan atılmasını içeren menstrüasyon (adet kanaması) dönemi,  yaklaşık 3-7 gün kadar sürebilen zaman dilimini kapsıyor. Yeni bir döngünün başlangıcına işaret eden adet kanamasının ilk günü başlayan bedenin ‘kış mevsimi’nde, östrojen ve progesteron hormonları en düşük seviyelere gelir ve hormon dengesindeki bu değişim adet kanamasını tetikler. Kanamanın ilk gününden son gününe doğru ilerledikçe, her geçen gün biraz daha enerjik ve motive hissetmeye başlayabilirsiniz.

Dişi bedeninin erkek bedenine fizyolojik ve hormonal olarak en benzediği dönem olan menstrüasyon döneminin sonunda fiziksel performansınızın en üst seviyeye ulaştığını gözlemleyebilirsiniz. Yüzücüler üzerinde yapılan bir araştırma, kadın yüzücülerin performanslarının en yüksek olduğu ve en hızlı hareket ettikleri zamanların menstrüasyon sırasında; en düşük ve en yavaş zamanlarınsa luteral fazda, yani döngünün son zamanlarında olduğunu gösteriyor.

Menstrual fazda zihin sağlığını korumaya yönelik öneriler

Menstrüasyon dönemi boyunca, beyninizin her iki bölümü de birbiriyle senkronize olur ve son derece iyi iletişim kurar, bu da sezgiselliğinizin yükselebileceği ve doğal olarak içinize dönebileceğiniz anlamına gelir.

Bu dönemde eğer mümkünse, yavaşlamak ve bedeninizdeki değişimlerin bulunduğunuz çevreyle uyumlanması için kendinize biraz zaman ayırmaya çalışmalısınız. Kendinizi anlamak, yaşam amacınızı keşfetmek ve hedef belirlemek için uygun bir zaman dilimi olan bu dönemde düşüncelerinizi ve duygularınızı yazıya dökmek, vizyon panosu hazırlamak, sizi rahatsız eden alışkanlıklarınızı, özelliklerinizi ve davranışlarınızı gözden geçirmek size fayda sağlayabilir. Tıpkı soğuk ve fırtınalı kış günlerinde olduğu gibi içinize dönmek, konuşmaktansa dinlemek, sessizliği tolere edebilmek, düşünmek ve değişim yolculuğu için ilk adımları atarak eskiyi geride bırakmak size iyi gelecektir.

Menstrual faza özel beslenme önerileri

Vücudunuzdaki kan kaybını ve enerji düşüşünü telafi etmeye yardımcı olmak için vitamin ve mineraller (özellikle demir ve çinko) açısından zengin, sıcak ve doyurucu yiyecekler tüketmeye çalışabilirsiniz. Sıcak tencere yemekleri, acı biber gibi vücut ısısını artıran besinler, çorbalar, hafif pişirilmiş koyu yapraklı yeşillikler, sebzeler ve kırmızı et bu dönemi daha rahat geçirmenize yardımcı olabilir.

Menstrüasyon sırasında insülin duyarlılığı artar, bu nedenle yaz döneminde çilek, armut, şeftali; kış aylarındaysa elma, avokado, limon, greyfurt gibi düşük glisemik indeksli meyveler kan şekerini dengelemenize yardımcı olacaktır.

Baş ağrıları, kramplar, şişkinlik gibi PMS semptomları bu dönemde de devam edebileceği için D vitamini, kalsiyum, Omega-3 ve B vitaminleri açısından zengin, anti-enflamatuar gıdaların tüketimini artırabilirsiniz.

Menstrüasyon sırasında kaybedilen kanla birlikte akyuvar sayınız da azalabilir ve bu nedenle de bağışıklık sisteminiz zayıflayabilir. Bağışıklık sisteminizi desteklemek için antioksidan bakımından zengin yiyecekleri tüketebilir; C vitamini ve çinko için narenciyeler, biber, brokoli, çilek, kivi gibi besinlerden yararlanabilirsiniz.

Menstrüasyon döneminde kan kaybını telafi etmek için C vitamini kaynağı olan, demir ve çinko yönünden zengin besinlerle beslenebilirsiniz. Kale, ıspanak, pazı, karalahana, brokoli, mantar, pancar, biber, mercimek, barbunya, nohut, narenciye, çilek, kiraz, ananas, mango, papaya gibi besinler bu minerallerce oldukça zengin yiyeceklerden bazıları. Ayrıca kanla birlikte su da kaybedeceğiniz için su oranı yüksek besinler tüketmeniz, bolca su içmeniz ve kaybettiğiniz mineralleri geri kazanmanız oldukça önemli.

Menstrual faza özel egzersiz önerileri

Menstrüasyon döneminin başlangıcında enerjiniz en düşük seviyelerde olacaktır, bu nedenle öz bakımınıza ve dinlenmeye zaman ayırarak vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışabilirsiniz. Birkaç gün hafif yoga hareketleri, pilates ve yürüyüş yapabilirsiniz. Enerjinizin geri gelmeye başladığını hissettiğinizdeyse yavaş yavaş normal egzersiz düzeninize geri dönebilir, hareket sıklığını ve yoğunluğunu kademeli olarak artırabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Regl döneminde doğru beslenme ve egzersiz

Foliküler faz (8-13. gün)

Foliküler faz, menstrual döngünün ikinci evresidir ve adet kanamasının sonlanmasının hemen ardından başlar. Bedenin adeta ilkbaharı olan bu evrede içsel kaynakların dış dünyayla uyumlanmada etkili şekilde kullanılabilmesi, artan yaratıcılığın ve yaşam enerjisinin maksimum verimle, doğru alanlara kanalize edilebilmesi bu 7-10 günlük süreçte oldukça kolaydır.

Vücut bu fazda yumurtlamaya hazırlanırken, hormonların salınımı da yükselişe geçer. Ancak bu süre zarfında artan tek şey hormonlarınız değildir; enerjiniz ve zihinsel fonksiyonlarınız da optimum düzeye ulaşır. Bu da yeni fikirler geliştirmek, zihinsel olarak zorlayıcı olabilecek sorumlulukları yerine getirmek, yeni deneyimlerden beslenmek ve konfor alanınızın dışına çıkmak için size fazlasıyla alan açar.

Foliküler fazda zihin sağlığını korumaya yönelik öneriler

Dikkat, yaratıcılık, problem çözme, detayları analiz edebilme gibi zihinsel fonksiyonlarınızı kullanmanızı gerektirecek işlerinizi bu dönemde başarılı şekilde tamamlayabilirsiniz. Sosyalleşmek, diğer insanlarla etkili iletişim kurmak, yeni arkadaşlıklar ya da ortaklıklar geliştirmek gibi kişiler arası iletişimle ilgili konularda adım atabilir, gelecekle ilgili hedeflerinizi gözden geçirebilir ve planlama yapabilirsiniz. Yapılacaklar listenizdeki uzun zamandır ertelediğiniz ya da motivasyon bulamadığınız için başlayamadığınız işler için oldukça uygun olan bu zaman diliminde ayrıca denemek istediğiniz yeni hobiler ve geliştirmek istediğiniz becerilerinizle ilgili adımlar atabilirsiniz.

Foliküler faza özel beslenme önerileri 

Östrojen hormonunu dengelemeye ve büyüyen folikülleri beslemeye yardımcı olan hafif, enerji verici yiyeceklerle beslenmeniz bu dönemi çok daha rahat geçirmenize yardımcı olabilir. Beyaz et, balık, yumurta, yoğurt, mercimek, barbunya, kinoa gibi hafif protein kaynaklarından destek alabilir; öğünlerinizde taze çiğ salatalara, yulaf ezmesiyle zenginleştirilmiş bowllara ve Omega-3 deposu olan keten tohumuna yer verebilirsiniz.

Östrojen hormonunu dengelemek için, metabolizmanızı hızlandırarak fazla üretilen östrojeni vücudunuzdan uzaklaştırmanıza yardımcı olacak lifli gıdalar ve koyu yapraklı yeşillikler tüketebilirsiniz.

Büyüyen folikülleri beslemek için avokado, ıspanak, ayçiçeği çekirdeği, badem ve alabalık gibi E vitamini ve sağlıklı yağlar açısından zengin yiyecekleri öğünlerinize ekleyebilirsiniz.

Hücre yenilenmesini desteklemek, fiziksel aktivite nedeniyle oluşabilecek sakatlık ve yaralanmaların iyileşmesine destek olmak için, özellikle ağır egzersizlerden sonra kolajen sentezini artıracak protein ve kompleks karbonhidratları tüketebilirsiniz.

Yumurta, süzme peynir, fındık yağı, yağsız tavuk eti, somon, bakliyatlar, mevsim meyveleri, kepekli tahıllar ve yulaf bu dönemde tüketebileceğiniz gıdaların başında geliyor. Kas, tendon ve bağ iyileşmesine yardımcı olmak için ise doktorunuza danışarak kolajen ve C vitamini takviyesi alabilirsiniz.

Foliküler faza özel egzersiz önerileri

Foliküler faz, fiziksel gücün ve hızın tavan yaptığı dönemdir. Testosteron ve östrojen hormonlarınızın seviyesi yükseldikçe, kendinizi çok daha enerjik, güçlü ve aktif hissedebilirsiniz, bu nedenle fiziksel sınırlarınızı zorlayan herhangi bir egzersiz türü bu dönemde kendinizi çok daha canlı ve mutlu hissetmenize yardımcı olabilir.

Daha önce hiç denemediğiniz ancak uzun zamandır yapmak istediğiniz egzersizleri ilk kez denemek için foliküler evre en doğru zaman dilimi olacaktır. Ayrıca egzersiz rutininize yeni teknikler ve hareketler ekleyebilir, HIIT derslerine ya da arazi koşularına katılabilirsiniz.  

Vücudunuz bu fazda antrenmanlarınıza çok daha iyi uyum sağlayabilecek kapasitede olacaktır, dolayısıyla özellikle bu dönemde bolca spor yapmaya ve hareket etmeye çalışmalısınız.

Artan progesteron seviyeleri yaralanma riskini artırabileceği için ağır antrenmanlara başlamadan önce mutlaka yeterince ısındığınızdan ve vücudunuzu bu zorlu sürece hazırladığınızdan emin olun.

Kendinizi oldukça güçlü hissettiğiniz için bedeninize fazla yüklenmeniz ve yormanız olası. Bu yüzden ağır egzersizlerden sonra vücudunuzun yenilenmesine ve onarılmasına yardımcı olacak şekilde beslenmeye ve dinlenmeye çalışın.

Yumurtlama fazı (14-21. gün)

Metaforik olarak bedeninizin yaz mevsimi olarak düşünebileceğiniz bu faz, özellikle sosyalleşme konusunda etkili adımlar atabileceğiniz bir dönem. Özgüvenin tavan yaptığı, normalde olduğundan çok daha konuşkan, sosyal, iletişime açık olduğunuz bu dönemde hem sosyal ilişkilerinizi geliştirebilir hem de hedeflerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olabilecek insanları networkünüze ekleyerek başarılı işbirliklerine imza atabilirsiniz.

Yumurtlama fazında zihin sağlığını korumaya yönelik öneriler

Uzun zamandır konuşmaktan çekindiğiniz, sizi korkutan ya da geren tüm konuları bu dönemde konuşabilir ve açıklığa kavuşturabilirsiniz. Topluluk önünde yapmanız gereken konuşmaları, önemli toplantılarınızı ve ekip çalışması gerektiren işlerinizi ve sorumluluklarınızı da mümkünse bu döneme erteleyebilirsiniz.

Yumurtlama fazına özel beslenme önerileri

Bu evre süresince vücudunuzda östrojen hormonu oldukça yüksek seviyelerde olacak, bu nedenle karaciğerinizi destekleyen ve enflamasyon önleyici yiyecekleri tüketmeniz son derece önemli. Ayrıca ıspanak ve bitter çikolata gibi magnezyum açısından zengin gıdalara da yönelerek östrojen ve progesteron hormonlarınızın dengelenmesine yardımcı olabilirsiniz.

Karaciğerinizi östrojenden arındırmak için, taze yüksek lifli meyve ve sebzeleri ve hafif protein kaynaklarını tüketebilirsiniz. Yeşillikleri; karnabahar, brokoli ve lahana gibi turpgillerden oluşan sebzeleri suyunu sıkarak, çiğ olarak ya da buharda pişirerek öğünlerinize ekleyebilirsiniz. Bu besinler ayrıca vücudunuzun aşırı östrojen de dahil olmak üzere biriken toksinleri atmasına yardımcı olabilecek bir antioksidan olan glutatyon açısından da son derece zengin.

Bu dönemde kan şekeri seviyelerinizde dengesizlikler olabilir ve bu dengesizlik ani şeker ve karbonhidrat krizlerini beraberinde getirebilir. Sağlıklı yağlar içeren gıdalarla ve atıştırmalıklarla iştahınızı kontrol edebilir, enerji seviyenizi koruyabilirsiniz. Somon gibi yağlı balıklar, tuzsuz ve kavrulmamış kuruyemişler; keten tohumu, chia, susam gibi yağlı tohumlar, avokado ya da fıstık ezmesi bu dönemde vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılamasına destek olabilir.

Bu dönemde vücut ısınız yükseleceği için vücudunuzdan terle birlikte atılan su ve mineralleri yenilemeye, bolca mineralli su tüketmeye çalışın.

Ayrıca, yumurtlama evresinden bir sonraki evrede PMS semptomlarının ortaya çıkmaya başladığı luteal faza geçiş yapacağınız için bedeninizi bu evreye hazırlamanız da son derece önemli olacaktır. D vitamini, kalsiyum, Omega-3 ve B vitaminleri açısından zengin anti-enflamatuar gıdaları tüketebilirsiniz. Fındık, yağlı tohumlar, çilek, sade yoğurt, zeytinyağı, yağlı balıklar, taze otlar ve zerdeçal, zencefil, tarçın, kırmızı biber, kakule, kimyon, sarımsak, maydanoz gibi iltihap önleyici besinler bir sonraki evrede PMS belirtilerinizin azalmasına yardımcı olabilir.

Vücudunuzun antioksidan kapasitesini artırmak için kuruyemişler, çilek, vişne suyu ve kivi; C vitamini ve çinko ihtiyacını karşılamak için narenciyeler, biber, brokoli, kuş üzümü; magnezyum ihtiyacınızı karşılamak içinse ıspanak, bitter çikolata, kabak çekirdeği, badem, kaju ya da besin takviyelerinden destek alabilirsiniz.

Bu aşamada artabilecek kas yıkımına karşın vücudunuzu korumak için yumurta, süzme peynir, fındık yağı, yağsız kırmızı ve beyaz et gibi protein kaynaklarını antrenmandan önce ve antrenmanınız bittikten yaklaşık 30 dakika sonra tüketmeye çalışın.

Yumurtlama fazına özel egzersiz önerileri

Foliküler faza benzer şekilde, yumurtlama evresinde de enerji seviyeniz çok yüksek olacağı için dayanıklılık ve güç gerektiren antrenmanlara yoğunlaşabilirsiniz. Özellikle yağ yakımının çok daha kolay olduğu bu dönemde kardiyovasküler egzersizlere; güç, dayanıklılık ve direnç antrenmanlarına odaklanabilirsiniz.

Bedeninizin egzersiz sırasında glikojen yerine yağ yaktığından emin olmak için kardiyo egzersizlerinizi mümkün olabildiğince hafif ancak uzun süreli yapmaya dikkat edin. Hareket ederken nefes nefese kalmadan konuşabiliyorsanız, doğru yoldasınız demektir. 🙂

Luteal faz (22-28.gün)

Menstrual döngünün son aşaması ise tıpkı sonbahar mevsiminde olduğu gibi, ilkbahar ve yaz aylarında yaptığınız her şeyi ‘hasat’a hazırlamanın ve vücudunuzu yavaşlatmaya başlamanın zamanı. Bu aşamada, hem progesteron hem de östrojen seviyeleri oldukça yüksek seviyelere gelecektir. Progesteron üretiminin durması, menstrüasyonla birlikte bir sonraki yeni döngünün başlamasına aracılık eder.

Bu aşama genelde döngüdeki en uzun süren faz olarak bilinir ve yaklaşık 10-14 gün sürebilir. Çoğu zaman, bu aşamanın ikinci yarısında enerjinizin düşmeye başladığını ve PMS semptomlarının başladığını hissedebilirsiniz. Dolayısıyla bu dönemde bedeninizden gelen sinyallere dikkat etmeniz; kendinizi sinirli, şişkin, duygusal hissettiğiniz anları fark etmeniz ve önlem almanız kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. Bu dönemde bedeninizin ve ruhunuzun ihtiyaçlarını dinlemeye, kendinize şefkat göstermeye ve dinlenmeye özen göstermelisiniz.

Luteal fazda zihin sağlığını korumaya yönelik öneriler

Önceki evrelerdeki dışa dönüklüğünüze karşın bu evrede dikkatinizin daha çok içinize dönmeye başladığını hissedebilirsiniz. Konfor alanınızın dışına çıkmak istemeyebilir, dışarı çıkmaktansa daha çok evde vakit geçirmek isteyebilir, tanıdık olan kişilere, mekanlara ve deneyimlere bağlı kalma arzusu duyabilirsiniz. Tek başınıza yapmanız gereken işlerinizi ve kendinizle kaliteli vakit geçirmenizi sağlayacak günlük tutma, kitap okuma, müzik dinleme, meditasyon gibi dinlendirici ve içinize dönmenizi sağlayacak aktiviteleri günlük rutininize dahil edebilirsiniz. Detaylara daha fazla takıldığınızı, planlama yapmak istediğinizi ve hayatınızın her alanında düzen ve tertip arayışında olduğunuzu hissedebilirsiniz.

Luteal faza özel beslenme önerileri

Bu dönemde çorbalar, sulu yemekler ve patates, havuç ve kabak gibi kök sebzeleri tüketebilirsiniz. Sağlıklı yağları ve proteinleri bu dönemde de tüketmeye dikkat etmelisiniz. Lahana ve brokoli gibi yiyecekler, nörotransmiterleri dengeli tutmanıza ve PMS semptomlarını önlemenize yardımcı olabilir. Ayrıca, serotonin üretimine destek olan ve magnezyum açısından zengin yiyecekleri de bu dönemde bolca tüketebilirsiniz.

Lif, kompleks karbonhidratlar ve protein yönünden dengeli beslenmeye çalışın. Artan karbonhidrat ihtiyacınızı karşılamak için kinoa, esmer pirinç, karabuğday gibi sağlıklı besinleri öğünlerinize ekleyebilirsiniz.

Ruh halinizi dengelemek için lösin (amino asit) açısından zengin proteinleri tüketebilir ve serotonin üretimini artırmaya yardımcı yağlı tohumlar, yumurta, hindi ve süzme peynir gibi triptofan açısından zengin gıdaların alımını artırabilirsiniz.

D vitamini, kalsiyum, magnezyum, omega-3 ve B vitaminlerini içeren gıdaları tüketerek adet öncesi gerginlik semptomlarını (PMS) hafifletebilirsiniz. Ton balığı, uskumru, yumurta, ceviz, keten tohumu, chia tohumu, böğürtlen, ahududu, çilek ve yaban mersini gibi anti-enflamatuar ve antioksidan bakımından zengin gıdaları tüketmeye devam edebilirsiniz.

Kafein ve alkol gibi dehidrasyona neden olan içeceklerden kaçınarak bolca su tüketmeye dikkat edebilir, uyku kalitenizi iyileştirmek ve vücudunuzun dinlenmesini sağlamak için melatonin hormonunun salınımını destekleyen kiraz, muz, yulaf, ceviz gibi besinlerden faydalanabilirsiniz.

Luteal faza özel egzersiz önerileri

Luteal fazın başlangıcında enerji seviyeniz hala yüksek olacağı için, enerjinizin azalmaya başladığı ana kadar (genelde luteal fazın son 5 gününe kadar) yüksek yoğunluklu antrenmanlarınızı sürdürmeye devam edebilirsiniz. Ancak kendinizi yorgun hissettiğiniz ve egzersiz yapmak için gerekli motivasyonu bulamadığınız zamanlarda yürüyüş, yoga, pilates gibi daha düşük yoğunluklu ve sakinleştirici egzersizlerle hareket ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Egzersizlerinizi o gün kendinizi nasıl hissettiğinize bağlı olarak esnetebilmek, kişiselleştirebilmek ve vücudunuzun ihtiyaçlarına saygı göstererek fazla zorlamamak bu dönemde kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale