X

Melisa Çiçeği Bakımı Nasıl Yapılır?

İster bahçenizde isterseniz de evinizde sade bir süs bitkisi istiyorsanız, melisa çiçeğine şans verebilirsiniz. Limona benzer taze narenciye kokusu olan melisa çiçeğinin beyaz veya açık sarı renkli çiçekleri ile hem bahçenizi hem de evinizi renklendirebilirsiniz.

Kelebek ve arı gibi tozlayıcı böcekleri çeken ve kötü böcekleri uzaklaştıran melisa çiçeği, bahçedeki neredeyse tüm sebzeler açısından faydalıdır. Melisa çiçeği aynı zamanda yiyeceklerde ve içeceklerde kullanılabildiğinden dolayı bahçeniz için olduğu kadar sizin için de faydalı olacaktır.

Melisa çiçeğine dair merak ettiklerinizi ve melisa çiçeği bakımında dikkat etmeniz gereken püf noktalarını bu yazıda okuyabilirsiniz.

Melisa Çiçeği Nedir?

Melisa çiçeği, anavatanı Avrupa olan bir bitkidir. Buruşuk ve oval şekilli yapraklara sahip olan melisa çiçeğinin limona benzer taze bir kokusu vardır. Melisa çiçeği aynı zamanda tıbbi amaçlarla uzun yıllardır kullanılmaktadır. Açık havada hızlı bir şekilde yetişen melisa çiçeği istilacı olabildiği için iç mekanda ve dış mekanda melisa çiçeği yetiştirmek için saksı kullanmayı düşünebilirsiniz. Bitkinin gelişimi dış mekanda daha hızlı olsa da yetişme koşullarına dikkat ettiğinizde iç mekanda da kolayca melisa çiçeği bakabilirsiniz.

Melisa çiçeğinin genel özellikleri ve ihtiyaçları şu şekildedir:

Botanik adı: Melissa officinalis

Türü: Otsu, çok yıllık

Olgunlaştığında ulaştığı ölçüler: 45-60 cm yükseklik, 45-90 cm genişlik

Güneş isteği: Tam, kısmi

Toprak isteği: Drenajı iyi toprak

Toprak pH’ı: Nötr ila asidik

Çiçeklenme dönemi: Yaz

Çiçek rengi: Beyaz, açık sarı

Kökeni: Avrupa

İlginizi çekebilir: Çarkıfelek Çiçeği Bakım Kılavuzu

Melisa Çiçeği Nasıl Bakılır?

Melisa çiçeği, açık havada yetiştirmesi kolay bir bitkidir. Ancak iç mekanda melisa çiçeği bakmak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Öncelikle evde bakılan melisa çiçeğinin daha fazla güneş ışığına ihtiyacı olacaktır. Aksi halde kök çürümesi gibi sorunlar görülebilmektedir. Bununla birlikte güneş ışığı ve sulama konusunda bazı temel noktalara dikkat ettiğinizde melisa çiçeğine iç mekanda da rahatlıkla bakabilirsiniz.

İç mekanda ve dış mekanda melisa çiçeği bakmak için dikkat etmeniz gereken noktalar genel olarak şu şekildedir:

Işık ihtiyacı

Melisa çiçeği, tam veya kısmi güneş alan yerlerde yetişen bir bitkidir. Bununla birlikte iklimin sıcak olduğu yerlerde güneş ışığının yoğun olması halinde bitki zarar görebileceği için melisa çiçeğine özellikle öğleden sonra gölge sağlayabilirsiniz.

Su ihtiyacı

Melisa çiçeği, nemli ancak ıslak olmayan toprak ister. Melisa çiçeği kuraklığa dayanıklı bir bitki olsa da susuzluğa biberiye ve lavanta gibi bitkiler kadar dayanıklı değildir. Bu nedenle bitkinizi çok kurumasına izin vermeden toprağın 3-5 cm’lik kısmı kuruduğunda sulamalısınız. Ayrıca sıcak yaz günlerinde nemin korunmasına yardımcı olmak için toprakta bol miktarda organik madde olduğundan emin olmalısınız. Melisa çiçeği en çok yetişirken suya ihtiyaç duyduğu için kökü sağlamlaştıktan sonra genelde haftada bir sulama yeterli olmaktadır.

Toprak ihtiyacı

Melisa çiçeği hafif kumlu ve drenajı iyi toprak sever. Saksı toprağı genelde melisa bitkisi için uygun olmakla birlikte karışımın yoğun olduğunu veya sulamalar arasında çok ıslak kaldığını fark ederseniz kum ve kaktüs toprağı gibi malzemeler kullanabilirsiniz. Ayrıca toprağın pH’ının 6,7 ila 7,3 arasında olmasına dikkat etmelisiniz. Saksı seçerken ise toprağın su tutmaması ve bitkide kök çürümesi olmaması için drenaj deliği bol bir saksı tercih ettiğinizden emin olmalısınız. Saksının gözenekli malzemeden yapılmış olması, topraktaki fazla nemi çekmeye yardımcı olacağı için kil veya toprak saksılar kullanabilirsiniz.

Sıcaklık ve nem ihtiyacı

Melisa bitkisi iç mekan sıcaklığı konusunda fazla seçici değildir. Bu nedenle bitkinizi klima veya ısıtıcı yanında veya rüzgar alan bir yerde tutmamanız yeterli olacaktır. Melisa çiçeği nem konusunda da seçici olmadığı için bitkinizin yeteri kadar nem alması için nemlendirici cihaz kullanmanıza gerek olmayacaktır.

Gübre ihtiyacı

Melisa çiçeği genelde toprakta bulunan besinden daha fazlasını almaya ihtiyaç duymaz. Ancak bitkinin büyümesini teşvik etmek için birkaç haftada bir sıvı gübre kullanabilirsiniz. Bununla birlikte yetiştirdiğiniz melisa çiçeğini yemek veya içmek için tüketecekseniz, gübreleme yapmamanız daha iyi olacaktır.

İlginizi çekebilir: Hosta Çiçeği Bakımı

Melisa Çiçeği Nasıl Çoğaltılır?

Melisa çiçeği, tohumlarını saçarak kendi kendine çoğalabilen bir bitkidir. Bu nedenle istilacı olarak kabul edilir. Bununla birlikte iç mekanda yetiştirilen çiçeklerin genelde tohum saçtığı görülmemektedir. Bu nedenle bitkiniz güçsüzleşmiş gibi görünüyorsa çoğaltmaya uğraşmak yerine üreticilerden melisa çiçeği fidesi satın alarak baştan yetiştirmeye başlayabilirsiniz.

Melisa Çiçeği Tohumdan Nasıl Yetiştirilir?

Melisa çiçeği tohumlarının çimlenmesi ve büyümesi için bol güneş ışığı gerekir. Bu nedenle tohumdan melisa çiçeği yetiştirecekseniz, toprağa ektiğiniz tohumların üzerini hafifçe kapatmalısınız. Ayrıca saksıyı bol ışığa maruz bırakmalı ve toprağı kurumayacağı kadar sulamalısınız. Fideler kolayca tutulur hale geldiğinde bitkilerinizi daha büyük bir saksıya nakledebilirsiniz.

Melisa Çiçeği Nasıl Hasat Edilir?

Melisa çiçeğini yiyeceklerde ve içeceklerde kullanmak için sabahın erken saatlerini tercih edebilirsiniz. Melisayı balık ve kuzu eti hazırladığınızda sosların içerisinde kullanabilirsiniz. Veya mide rahatsızlığınız varsa midenizi rahatlatmak için demleyerek tüketebilirsiniz. Topladığınız melisaları serin ve karanlık bir yerde kurumaları için sapları baş aşağı bakacak şekilde asabilirsiniz.

Melisa yapraklarını kurutucuda da kurutabilirsiniz. Ancak makine kullandığınızda yaprakların lezzetinde kayıplar olabileceği için bitkiyi doğal yollarla kurutmanız daha iyi olabilir. Kuruttuğunuz yaprakları altı aya kadar hava almayan bir kapta saklayabilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale