X

Meditasyona neden ihtiyacınız olduğunu biliyor musunuz?

Meditasyona neden ihtiyacım olsun ki? Kitap okurken, müzik dinlerken, sahilde bir yürüyüşte, hobilerime zaman ayırdığımda, sevdiklerimle bir aradayken rahatlayıp gevşiyorum zaten.” 

Kişiye özel olarak çeşitleri artırılabilecek olan tüm bunlar ve fazlası hepimize doğal bir neşe, esenlik, yaşamdan daha fazla keyif alma halini getiriyor, doğru. Peki bunları yapmaya vakit bulamadığımız günlerde de durum aynı mı? Ne yazık ki bedenlerimizde bir gevşeme butonu yok ve gün içerisinde ihtiyaç duyduğumuz anlarda kolaylıkla bir duygu durumundan diğerine geçiş yapamıyoruz.

Stresin sizde yarattığı etkilerini migren, mide bulantısı, tansiyon gibi kronikleşmiş semptomlarınız varsa eminim çoktan keşfetmişsinizdir. Henüz ve ne mutlu ki bunlar sizde yoksa biraz dikkatle baktığınızda zihnen strese girdiğiniz anda kendinizi dişlerinizi sıkmış, omuzlarınızı kulaklarınıza doğru çekmiş, oturuşunuz öne kapanmış, kaşlarınızı çatmış, belki de ellerinizi yumruk yapmış, bedeninizi normalde olduğundan daha katı bir halde bulabilirsiniz.

Gerçekten! Herhangi bir sebepten aynaya bakmadığımız, bir yerimizde acı veya ağrı hissetmediğimiz zamanlarda bedenimizin ne kadar farkındayız?

Her bir tecrübemizin bedenimizde bir kaydının tutulduğu artık hepimiz için aşikâr. Yaşam dinamiğinden kopmadan devam etme amacı ile hareket ettiğimizde bilinçli veya bilinçsiz olarak yaşanan deneyimin etkilerini bilinçaltına doğru itebiliyoruz. Daha sonra da belki günün sonunda kısa vadede bir baş ağrısı, uykusuzluk, belki uzun vadede birikenlerin neticesinde daha ciddi sayılabilecek bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyorlar. Stres sadece zihinsel bir sorun değil. Zihin ve beden birbirinden ayrı değil.

Bedeni olmayan bir zihin mevcut değil.

Duygusal, zihinsel ve fiziksel stres altında olduğumuz zamanlarda gevşemek, rahatlamak her birimizin ortak ihtiyacı. Bazı bilinçli gevşeme yöntemleri meditasyon haline dönüşebilir veya meditasyona daha rahat bir geçiş sağlayacak içsel bir sükunete erişmek için bir gevşeme tekniği kullanılabilir. Meditasyonu gevşeme halinden ayıran en önemli şey, her adımın farkındalık, açık fikirlilik ve yargılama olmadan gerçekleştirilmesidir.

Gevşeme egzersizlerinde amaç, daha çok farkındalığın yönlendirildiği alanı, odaklı bir şekilde gevşetebilmeyi aramaktır, ki bu çok kıymetli bir uygulamadır. Meditasyon deneyiminde bedenin tümü üzerinde bir tarama yapılırken gevşemeye ihtiyacı olan bir alan keşfedilirse onu değiştirmeye çalışmadan nasıl hissettiğinin farkına varmak amaçlanır. Birinci uygulamada bilinçli bir kontrol mekanizması işletilirken ikinci çalışma duyusal farkındalıkla çalışır. Dikkat vermenin birinci öncelik olduğu her iki uygulama da çok faydalı, gerekli ama birbirinden farklıdır.

Belirli bir şekilde şu anda yargılamadan dikkat göstermek farkındalığın genel tanımını oluşturur. Her ne yaşıyorsak ona doğru kendimizi bilinçli olarak yöneltip mevcut deneyimi açıklık, kabul ve merakla fark etme halimizdir.

Bahsi geçen en sade haliyle otomatik pilottan çıkmaktır. Otomatik pilot devre dışı kaldığında gelişen olaya karşı bir tutum geliştirmek seçeneği bizimdir artık. Stresin artmasının ve kronikleşmesinin en önemli etmeni olan kontrolsüz zihin aktivitesi ve bedende yol açtığı etkileri durmuş veya etkisini kaybetmeye başlamıştır. Bu sayede mevcut an olaylarını tüm sadeliğiyle fark ederek bilinçli seçimler yapmak kolaylaşmıştır.

Tüm bunlar sayesinde tekrar eden düşünceleri gerçeklermiş gibi kabul etmek onlarla ve duygularımızla savaşmak için harcadığımız meyvesi olmayan enerjiyi şu anda yaşananı kabul etmeye verebiliriz.

Duygusal, zihinsel, fiziksel stres altında olduğumuz zamanlarda meditasyon bize üzerimizdeki baskının etkilerinden hafifleyip rahatlamak için alan açabilir.

Düzenli meditasyon yapanların ortak geri bildirimleri daha sağlıklı olmak, azalmış kaygı, yaşamda daha fazla tatmin ve daha istikrarlı bir mutluluk duygusu.

Tüm bunların bir tanesini bile tüm benliğimizde hissetmek büyük bir keyif değil mi?

Kontrollü deneylerle yapılan bilimsel araştırmalar rahatlama çalışmaları ve farkındalığa davet getiren meditasyon uygulamalarının her ikisinin de neticesinde herhangi bir uygulamaya tabi olmayan bireylere kıyasla rahatsızlık hissinin azaldığını, pozitif ruh halinin arttığını ortaya koymuş durumda.

Meditasyon; bilinçli farkındalık teknikleri üzerine verdiğim eğitimlerden sonra özellikle pratiğine düzenli ve dikkate değer bir sürede devam etmeyi seçenlerden benim de aldığım aslında evrensel olan en önemli geri dönüş dış yaşam koşulları ve stres faktörleri değişmediği halde tüm bunlarla olan iletişimlerinde kendilerinde keşfettikleri olaylarla ilişkilerini yönetmede daha yetenekli ve şefkatli bir tavra sahip olmalarıydı. Dolayısıyla kendileri ile olan iletişimlerini de… 

Bu çalışmaların bilinçli farkındalığa teşvik eden önemli farkı; meditasyon uygulaması yapanlarda tekrarlayan düşünceler ve bunlara yönelik olumsuz tepkiler arasındaki ilişki, rahatlama ve gevşeme pratiklerine göre çok daha fazla azalmakla birlikte buna dönüş eğiliminde de dikkat çekici oranda düşüş olması. Bir diğer ayırıcı sonuç ise kronik ağrı problemi yaşayan genç yetişkinlerin meditasyon uygulaması ile daha düşük ağrı seviyesine ulaşmış olmaları.

Toparlayacak olursak araştırmalar meditasyonun ve rahatlama pratiklerinin ortak yönleri paylaştığını ancak farklı uygulamalar olduğunu, meditasyonun iyi olma hali, kaygı, stres, kaliteli uyku düzeni gibi çoğu psikolojik durum için daha büyük etki boyutları olduğunu gösteriyor.

Sürdürülebilir yaşam keyfi ve ferahlığı araştırmasında ne kadar gevşediğimiz değil ne kadar farkında, yargısız ve şefkatli bir tavır yükseltebildiğimiz önemlidir.

Olanı olduğu gibi yorumsuz gözlemlemek. Zihne bu şekilde yaklaşmak deneyimi.

Meditasyon, zihinlerimizin nasıl çalıştığını ve zihnimizle nasıl çalışacağımızı keşfetme yolculuğudur.

Bu makale ilginizi çektiyse hayatınıza çekmek veya mevcut olanı korumak ve çoğaltmak istediğiniz neşe ve esenlik arayışınız olabilir.

Farkındalıkla görmek yaşantımın her alanında en büyük destekçim. Ben dikkat vermeyi seçtikçe keyifle sürekli devam edeceği kesin olan bir yolculuk. Amacı ne zihni boşaltmak ne de düşünce üretmek. Tam farkındalık; eylem ya da düşünce yoluyla şimdiki zamandan kaçınmak ya da onu değişikliğe uğratmaya çalışmayı dilemeden yaşama halidir.

Eğer kendinizi yorgun, yaşam hevesi kırılmış, öfkeli, tükenmiş hissediyorsanız… Odaklanma ve zaman yaratmak sizin için sorunsa… Sizi rahatsız eden acı ve günlük olaylarla başa çıkma zorlaştıysa… Zihninizin içi sürekli düşüncelerle kalabalıksa… Sakinleşip hoşça vakit geçirmeye, yaşadığınız anın tadını çıkarmaya ihtiyacınız varsa…

Bu yaklaşım dünyayla ilişkinizi kökünden değiştirebilir. Bu sayede size acı veren şeylerin etkisini azaltıp, sevinçlerinizi, neşenizi yükseltebilirsiniz.

Heyecanla vermek istediğim haber şu ki; pozitif bir yaşam deneyimi yaşamak ve bunu korumak isteyenlere destek olmak için 3 Ekim Cumartesi günü saat 11:00 de başlayacak ve takip eden 10-17-24-31 Ekim ve 7 Kasım tarihleri boyunca aynı gün ve saatte 6 hafta boyunca sürecek olan “Hazineni Fark Et” isimli online bir program hazırladım. Hazineni Fark Et, kadim yoga yaşam felsefesi başta olmak üzere bakmak yerine görme halini yaşatacak içeriği, tüm dünyada bilinen, uygulanan ve pozitif sonuçları ile binlerce insanı peşinden sürükleyen bilgilerin, özenli bir harmanı.

Günlük yaşantınıza kolaylıkla katabileceğiniz meditasyon teknikleri, nefes egzersizleri, bakmak ve görmek arasındaki farklı deneyime kapı açan görsel içeriği ile bu eğitim;

Stres, acı ve günlük yaşamın zorluklarıyla daha rahat baş etmenize,
Rahatsız edici olaylarla zarafet ve sakinlikle başa çıkmanıza,
Bu anda tam olarak mevcut ve canlı olmanıza,
Terapötik etkileri ile stresin bede n duyumlarınızdaki huzursuzluk veren etkilerinin azalmasına katkı olmak amacıyla tasarlandı.

Program içeriği hakkında detaylı bilgi sahibi olmak, kaydolmak veya tanışmak isterseniz bircesin@gmail.com adresimden bana ulaşabilir, hakkımda biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz @birceileyoga Instagram hesabımdan beni takip edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Daha keyifli bir yaşam deneyimi için bir program: “Hazineni fark et” başlıyor

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale