X

Kusursuz aşkın formülü: Yakınlık, bağlılık ve tutku

Hazır hormonların kıpır kıpır olduğu yaz aylarındayız, filmlere, dizilere konu olmuş yaz aşklarına maruz kalıyoruz, biraz aşkın biliminden bahsedelim istedim. Anlatacağım teori Psikolog Robert Sternberg’in araştırmalarına dayanıyor. Sternberg insanlara aşkı nasıl algıladıklarıyla ilgili sorular sormuş ve analizlerinin sonucunda aşk için 3 ana şartın olduğu sonucuna ulaşmış. Bu 3 şart, tutku, bağlılık ve yakınlık. Kusursuz aşk için bu üçlünün dengede olması gerekse de bu üç şart farklı şekillerde eşleştiğinde sevginin başka çeşitlerini oluşturuyor. Kişisel görüşüm, kusursuz aşk üçgeninin etrafında bir de üçgenin tümünü kapsayan saygı çemberi olması ama ona daha sonra değineceğim.

Kusursuz aşk tanımından önce gelin aşkı oluşturan bu 3 koşulun farklı kombinasyonlarını inceleyelim.

Yakınlık

Sosyal varlıklar olarak başkalarıyla iletişim kurma ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Günlük yaşamımızda birçok insanla iletişime geçsek de aklımızdan geçen düşünce ve duyguları herkesle paylaşmıyoruz. İşte yakınlık öğesi burada devreye giriyor. Yakınlığın bize sağladığı şey normalde paylaşmayı tercih etmeyeceğimiz düşüncelerimizi yakınlık duyduğumuz kişi ile paylaşabilmek. Ancak yakınlık elementi, gerçek hayatta genelde tutku ya da bağlılık elementiyle birlikte gelebilmekte. Yani bir insana yakınlık duysanız da bir şeyler paylaşabilmek için tutku ve/veya bağlılık da duymanız gerekebilir. Bu şartı bozan bir durum internet üzerinden kurulan ilişkiler. Siz de fark etmişsinizdir ki bazen sanal âlemde tanışılan kişilerle çok derin sohbetler edilip, kimse ile paylaşılmayan düşünceler paylaşılabiliyor. Bu tarz ilişkilerde anonim olmak, sadakat ya da güçlü duygular beslemeden de yakınlık kurabilmemizi, düşüncelerimizi korkusuzca paylaşmamızı, sonunda da bu ilişkiden zevk almamızı sağlayabiliyor.

Yakınlık ve bağlılık

Kanki, kanka, dost, en yakın arkadaş… Duygu ve düşüncelerinizi rahatlıkla dile getirdiğiniz, sırlarınızı çekinmeden paylaştığınız, iki eliniz kanda olsa desteğe koşacağınız bu ilişkilerinizdeki formül, yakınlık ve bağlılık. “Ölümüne kankayız” söylemindeki “ölümüne”, sonsuza kadar sürecek olan bir bağlılık yeminine atıf yapıyor aslında. Bu insanların ihtiyacınız olduğunda orada olduklarını bilmek bile size sevildiğinizi hissettir. İşte bu ikilinin oluşturduğu sevgi modeli şefkatli ve arkadaşça olan sevgidir.

Yakınlık ve tutku

Düşünün ki birini çok beğeniyorsunuz, onu çok güzel/yakışıklı, seksi buluyorsunuz ve onunla kısa bir süre de olsa zaman geçirmek istiyorsunuz. Aranızdaki kimya her nasıl oluyorsa onu size, sizi ona çekiyor ve kendinizi onunla muhteşem bir gece geçirmiş olarak buluyorsunuz. Sabah olup güneş her yeri aydınlattığında gelen huzursuzluk hissi “bağlılık” noksanlığından kaynaklı. Bu demek değil ki o kişiyle birkaç gün sonrasında aynı şeyleri yaşamayacaksınız. Tutku ve hissettiğiniz yakınlık orada olduğu sürece aynı günün birçok kez tekrarlanması mümkün. Arada bağlılık olmadığı sürece farklı hayatlar yaşamaya devam ederek bu romantik ilişkiyi sürdürebilirsiniz.

Bağlılık

İki insan düşünün, yıllar önce birbirlerine tutku ve yakınlık duygusu beslemiş ve bağlılık yemini etmiş. Ancak yıllar onları değiştirmiş, paylaşacak pek bir şeyleri kalmamış, birbirlerine olan arzuları tükenmiş, heyecan yok olmuş, cinsellik bitmiş, akıllarından geçen düşünceleri ya da hissettiklerini paylaşmanın bir anlamı kalmamış, ancak bir şekilde birlikteliklerini sürdürüyorlar. Bu ilişkinin temel taşı bağlılık. Bu bağlılık, ortak kurulmuş bir hayat, konfor alanı, alınmış bir ev, sahip olunan çocuklar, kurulu düzen, ekonomik bağ bile olabilir.

Tutku

Eğer birine karşı yoğun bir şekilde tutku hissediyorsanız ama herhangi bir yakınlık duymuyor ya da sadakat göstermiyorsanız kara sevdaya düşmüş olabilirsiniz. Tutku duyduğunuz bu kişiyle fiziksel bir şeyler yaşamanız da çok olası, ancak bunun sadece bedensel bir tatmin olabileceğini hatırlatmakta fayda var.

Tutku ve bağlılık

Az rastlanan bir aşk türü olsa da hayatınızın bir evresinde kendinizde ya da arkadaşlarınızda karşılaşmış olduğunuz bir model olabilir. Düşünün ki bir insana fiziksel olarak çekiliyor ve buna karşı koyamıyorsunuz ve aranızda yazılı olmayan ve çok güvendiğiniz bir anlaşma var. Ne olursa olsun bir fırsatını bulup buluşuyor ve pek de kişisel bir şey paylaşmadan duygusal ve fiziksel olarak tatmin oluyorsunuz. İşte bu biraz budalaca bir aşk bağı… Yakınlık eksikliğinden dolayı da içi genelde boş oluyor.

Kusursuz aşk

Geldik bu üçgenin denge merkezine. Umarım bu yazıyı okuyanlar daha önce bu duyguyu tatmışlardır ya da köşeyi döndüklerinde bu kombinasyonu bulacakları kişiyle karşılaşır. Hepimizin arzuladığı birliktelik tutku, yakınlık ve bağlılık üçlüsünün iyi bir karışımını içerir. Hayatımızdaki kimseyle paylaşamadığımız detayları rahatlıkla paylaşabileceğimiz bir samimiyet, onu gördüğümüz anda göğsümüzü sıkıştıran bir arzu ve hayatımızda başkalarına ihtiyaç yokmuşçasına güven veren bir bağlılık yemini. Bu üçlü gerçekten dengedeyse uzun vadeli bir ilişki kaçınılmaz.

İşte Sternberg’e göre kusursuz aşkın formülü bu, ancak saygı bunun neresinde? Saygı, aşkı oluşturan tarifte dengeleri korumak için çok önemli bir faktör. Çiftler arasında saygı azaldığında, bireyler arasındaki paylaşım dramatik olarak azalıyor, dolayısıyla yakınlık şartı darbe yiyor. Zamanla sizin düşüncelerinizi küçümseyen, göz deviren, dinlemeyen ya da hor gören bir partner düşünün, onunla gerçek düşüncelerinizi paylaşmaya devam edebilir misiniz? Onun bu davranışlarıyla sizin de ona karşı duyduğunuz saygı azalacak, zamanla aranızdaki tutku da yok olacaktır. Tutku ve yakınlığın olmadığı, sadece bağlılığın kaldığı yerde ise boş aşk vardır. Hatta saygısızlığın hükmettiği ilişkilerde bağlılık yemini de rafa kaldırılabilir ve ilişkide aşktan eser kalmaz. Bu nedenle saygı unsuru her zaman ön planda olmalı, çiftler arası saygıyı azaltmaya neden olabilecek herhangi bir konu proaktif olarak çözümlenmelidir.

Formülü öğrendiniz, geçmiş ilişkilerinize yönelik bir inceleme yapabilir ya da önünüzdeki maçlara bakabilirsiniz. Hepinize tutku-yakınlık-bağlılık üçlüsünün dengede olduğu bir deneyim diliyorum.

İlginizi çekebilir: Güvenli ilişki için ilk adım: Bağlanma çeşitleri

Ayşe Nazar Çoban: ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğumdan beri petrol sektöründe çalışıyorum. 3 yaşında başladığım spor ise hayatımın merkezinde. Bugün hala aktif olarak antrenman yapıyor ve rüzgarı yakaladığım her an büyük bir tutkuyla uçurtma sörfü (kitesurf) yapıyorum. Öğrenmek, kendimi geliştirmek ve öğrendiklerimi çevremdekilerle paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Peki, Upwind hikayem nasıl başladı? Çalışmakta olduğum şirketin yetenekli kadınlar programına seçildim ve bu programda bir koç ile çalışma fırsatı bulduğum zaman, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ICF onaylı koçluk, NLP eğitimlerinin yanı sıra Toronto Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünden eğitimler aldım. Şu an kurucusu da olduğum Upwind çatısı altında yaşam, kariyer ve nefes koçluğu desteği veriyorum.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale