X

Konuştuğumuz dil, düşünme şeklimizi nasıl etkiliyor?

Bir dil kullanarak konuşmak, insanların sahip olduğu sihirli yeteneklerden biridir. Dil sayesinde en karmaşık düşünceleri dahi birbirimize aktarabiliriz. Bu ise bize, fikirlerimizi zaman ve mekanlar boyunca yayma olanağı sağlar. Dil sayesinde, aklımızdan geçenlerin başkaları tarafından da düşünülmesini mümkün kılabiliriz.

Dünya üzerindeki yaşayan dil sayısı 7000 civarında. Ve bu dillerin hepsi birbirinden birçok yönden ayrılıyor. Bu da ister istemez akla “Konuştuğumuz dil, düşünme şeklimizi etkiler mi?” sorusunu getiriyor. Aslına bakarsanız, bu şimdiye kadar sayısız kez yanıtlanmaya çalışılmış, oldukça eski bir soru. Hatta Kutsal Roma imparatorlarından Charlemagne de, bu konuda “İkinci bir dile sahip olmak, ikinci bir ruha sahip olmaktır” şeklinde bir yorum yapmış.  

Binlerce yıldır üzerine düşünülen bu konu hakkında, elimizde yakın zamana kadar çok fazla bir veri yoktu. Ancak dil üzerine çalışmalarıyla tanınan bilişsel bilimci Lera Boroditsky ve diğer bilim insanlarının laboratuvarlarında yaptığı çalışmalar, artık bu kadim soruya bilimsel bir yanıt vermemize olanak kılıyor.

İlginizi çekebilir: Zihin uyarıcıları algılama süreci ve hızlı ve yavaş düşünme sistemi

Diller arasındaki ilginç farklar

Şu an bu yazıyı okuyor olmanız, Türkçeye hakim olduğunuz anlamına geliyor. Türkçe dışında başka bir dil biliyorsanız, bu dilin İngilizce olması hayli olası. O halde İngilizce ile Türkçe arasındaki farklardan en çok bilinen ve bahsedileni hatırlayalım isterseniz: Türkçede akrabaların büyük bir kısmı için ayrı isimler kullanılırken (amca, dayı, teyze, hala, görümce vs…) İngilizcede tek bir isim birden fazla akraba için kullanılıyor (uncle: amca, dayı; aunt: teyze, hala). Bu ise Türklerin, akrabalık bağlarına daha fazla önem verdiğini gösterirken; bir yandan da bizi karşıt bir nedenselliğe götürüyor. Yani konuştuğumuz dil sayesinde akrabalarımızın zihnimizdeki yeri daha da belirginleşiyor.

Bu örnek, diller arasındaki farklar söz konusu olduğunda ilk akla gelenlerden. Ancak dünyada bundan daha ilginç örnekler de var. Örneğin; Aborjinlerde ‘sağ, sol’ sözcükleri yerine ‘kuzey, güney, doğu, batı’ yönleri kullanılıyor. Yani bir kimse sağ bacağını kastetmek için ‘güneydoğu bacağım’ diyor. Ve bu durum, Aborjinlerin yön mefhumunun diğer insanlardan daha güçlü olmasını sağlıyor.

Diller arasında farklılık gösteren konulardan biri de renkler ve sayılar. Bazı dillerde renklerin ton farkları tamamen önemsizken, diğer dillerde bu konu önem arz edebiliyor. Bu durum ise Boroditsky’nin laboratuvar çalışmalarında kendini, katılımcıların beyinlerinde oluşan dalgalarla gösteriyor. Açık ya da koyu olmasına bakmaksızın, mavi rengi her seferinde mavi diye tanımlayan katılımcılarla, koyu maviyi ‘lacivert’ diye tanımlayan katılımcılar arasında, bilimsel anlamda gözlemlenmiş net farklar bulunuyor; çünkü ikinci gruptakilerin beyni renkleri ayırt etmeleri sayesinde daha farklı çalışıyor.

Sayı konusunda ise son derece ilginç bir gerçek karşımıza çıkıyor: Bazı dillerde sayıların olmaması gerçeği. Evet, biz şu an 1,2,3… şeklinde sayıların olmadığı bir iletişim biçimi düşünemiyor olsak da, bazı diller bu tür sayılara sahip değil. Bu noktada ise bu dilleri konuşanların matematik becerileri, ister istemez, gelişmiyor ve bu da düşünme biçimlerine önemli ölçüde yansıyor.

Sonuç olarak; konuştuğumuz dil, nelere dikkat edeceğimizi belirlerken, düşünme biçimimizi de net bir şekilde etkiliyor. Bu durumda birden fazla dil bilmenin, farklı düşünce tarzlarına kapı açmak açısından, kişisel gelişimimize nasıl büyük bir etkisinin olduğunu anlayabiliriz.

İlginizi çekebilir: Yeni bir dil öğrenmek için kullanabileceğiniz birbirinden yaratıcı yöntemler

Lera Boroditsky’nin diller ve düşünme biçimleriyle ilgili eğlenceli örnekler verdiği konuşmasını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale