X

Kendimizi önceliklendirmek bencillik değil; temel bir ihtiyaçtır

İngilizce’de sıkça kullanılan bir tabir olan “You can’t pour from an empty cup.” deyişini daha önce duydunuz mu? Türkçesi ile “Boş bir bardaktan dökemezsin.”. Bu söylem aslında başkalarıyla ilgilenmeden, başkalarının ihtiyaçlarını önceliklendirmeden önce kendimize bakmamız gerektiğini anlatan anlamlı bir metafor. Hani, her uçak yolculuğunda “Oksijen maskenizi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın.” uyarısı yapılıyor ya; işte bu hatırlatma da boş bardak metaforuyla aynı çalışıyor. Yani: Önce kendimize odaklanmak. Aksi halde ne kendimize ne de bir başkasına faydamız olabilir.

‘Ayıp olmasın’ kültürü

Ne yazık ki önce kendimize odaklanmanın bencillik sayıldığı bir kültürde yaşıyoruz. Bir düşünün kaç kez canınız sadece kendinizle baş başa kalmak isterken görüşmek isteyen bir arkadaşınızı kırmak istemediğiniz için buluşmaya gittiniz? Ya da yorgun argın eve geldiğinizde tek ihtiyacınız ayaklarınızı uzatıp dinlenmek iken ‘aman yanlış anlamasınlar’ diyerek evde misafir ağırladınız? Ben söyleyeyim, defalarca kez…

Tüm hafta dört gözle beklediğim cumartesi günü için kafamda onlarca plan varken sırf başkalarına ‘ayıp olmasın’ diye hayalini kurduğum o kadar çok plana veda ettim ki… Ne olurdu sanki ‘hayır’ deseydim. Ama tabii ‘hayır diyememek’ de toplumumuzun bir başka kanayan yarası. Aman kimse kırılmasın, küsmesin, yanlış anlaşılmayayım, ayıp olmasın derken, bir bakıyorum da hep benden gitmiş. Hep ben boş bardaktan doldurmuşum meğer; yoktan var edip de.

Halbuki insanın kendine zaman ayırması, bedensel ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamayı önceliklendirmesi kadar doğal ne olabilir ki? Ne var yani ben bir cumartesi akşamını evde misafir ağırlayarak geçirmek yerine ayaklarımı uzatıp kitap okumak istiyorsam veya dışarıda takılmak için plan yaptıysam? Ya da kendimi enerjik hissetmediğim için arkadaş buluşmasına katılmak yerine evde kaldıysam? Buna kim ne karışır, ne der, değil mi? Ama ne yazık ki acı gerçeğin öyle olmadığının çoğumuz farkındayız.

‘Aklımızın ipleri’

Peki, bu devran böyle gider mi? Gider tabii de bence artık gitmemeli. Yoksa, zaten her gün maruz kaldığımız onlarca iç karartıcı haber, felaket tellalları, geçim sıkıntısı, savaşlar, olumsuz gelişmeler derken zar zor tuttuğumuz aklımızın iplerini iyice elden kaçırabiliriz. Haksız mıyım? Her gün adeta kendi kendimize karşı psikolojik bir savaş verdiğimiz günümüzde bir de zevk aldığımız, bize keyif veren, iyi hissettiren şeyleri ötelersek, söyler misiniz yaşamın ne anlamı kalır? Kendimize bakmayacaksak, kendimizle ilgilenmeyeceksek ne yapıyoruz ki biz…

En son ne zaman başkalarının ihtiyaçlarını, arzularını ya da sizin için ne istediklerini hesaba katmadan sadece kendinize odaklandınız? Eminim ki uzun zaman olmuştur. Sevdiklerimizi düşünmekte, onların iyiliğini istemekte, yardımcı olmaya çalışmakta elbette ki yanlış bir şey yok, ancak tüm bunları yaparken kendimizi hiçe sayıyor, ‘ben ne istiyorum, ben nasıl hissediyorum, bu konu hakkında ne düşünüyorum’ gibi soruları görmezden geliyorsak, işte o zaman bir sorun var demektir.

‘Self care’

Çoğumuzun zihnini, kalbini kurcalayan bu konuda harekete geçebilmek için elbette yazının devamında kendimize odaklanmak, ihtiyaçlarımızı önceliklendirmek için neler yapabileceğimize de değineceğim ancak bir konudan daha bahsetmezsem olmaz: Self care; yani kişisel bakım. Hani şu binlerce alanda karşımıza çıkan, ‘Tiktok paylaşımlarından YouTube videolarına Instagram postlarından reel’lere tüm ünlü isimlerin, fenomenlerin cilt bakımından meditasyona, makyaj malzemelerinden egzersiz türlerine içerikler ürettiği ‘self care’ konusu var ya, sizce de teoride mükemmel ama pratikte çok zor değil mi? Merak ediyorum, günümüzün aciliyet ve meşguliyet kültüründe, ‘hayır’ diyemeyen ve ‘ayıp olmasın’larla yaşayan toplumunda bazen duş alırken bile koştur koştur hareket etmiyor muyuz? Yoksa bir garip ben miyim 😊.

Bir pazar sabahında dakikalarca kremlerimi sürmeyi, uzun uzun köpüklü bir banyo yapmayı, mumumu yakıp saatlerce başka hiçbir şey yapmadan oturmayı ben de çok istiyorum ama olmuyor mesela. Ya birileri arıyor ya birileri geliyor ya birilerinin bir işi, bir planı oluyor ve benim bu uzun uzuun düşündüğüm ‘self-care’ler yalan oluyor. Yani, ben yapamıyorum. Sonra ne oluyor? Sonra tabii ki yine benden gidiyor. İyi oluş falan hak getire…

Öyleyse, yapılacak şey belli: Kendini ön-ce-lik-len-dir. Evet! Sizin de yaşamınızda benzer durumlar varsa çok geç olmadan bir adım atmak ve pusulanın yönünü önce kendinize çevirmek için bir şeyler yapabilirsiniz. Siz de tüm bunları düşünüyor ya da arada bir de olsa aklınızdan geçiriyorsanız merak etmeyin, bencil falan değilsiniz. Sadece kendinizin de en az başkalarına harcadığınız kadar zaman ve enerjiyi hak ettiğini fark ediyorsunuz.

Kendinize odaklanmak için yapabilecekleriniz

İşte zamanla daha da fazla tükenmemek, öz değeri korumak, kaybolmuş hissetmemek, öz sevgiyi pekiştirmek ve en önemlisi iyi oluşu desteklemek için kendinize odaklanmanıza ve ihtiyaçlarınızı önceliklendirmenize yardımcı olacak ipuçları:

1. Sağlıklı sınırlar belirleyin

Kendimize odaklanmak için ilk yapmamız gereken sağlıklı sınırlar inşa etmek. Ne demek bu derseniz, işi özü gerektiğinde ‘hayır’ demeyi öğrenmek. Böylece gerçekten istemediğimiz, yapmaktan keyif duymayacağımız, bize iyi gelmeyecek her şeyden uzaklaşarak o vakti ve enerjiyi kendimize ayırabiliriz.

2. Destek alın

Her ne kadar kendine odaklanma bireysel bir yolculuk gibi görünse de biraz destek şart. Bu nedenle kendimize odaklanmaya karar verdiğimizde ve ihtiyaçlarımızı artık önceliklendirmek istediğimizde yakın çevremizle bunu paylaşmamız gerekir. Sevdiklerimize, ailemize, partnerimize bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu ve herkesin böyle bir ihtiyacı olduğunu anlatabilir, anlayış beklediğimizi dile getirebiliriz. Örneğin, bir anne olarak çocuğunuzun bakımıyla tek başınıza ilgileniyor ve kendinize zaman ayıramıyorsanız bu konuda partnerinizden beklentilerinizi onunla konuşabilirsiniz.

3. Öz şefkat pratiği yapın

Öz şefkat, kendimize odaklanmak ve başkalarını önemsemek arasındaki doğru dengeyi kurmanın en kilit anahtarıdır. Sevdiklerimize destek olmak, ihtiyaçlarına koşmak, duygusal-fiziksel destek sağlamak, kesinlikle iletişimimizi güçlendirmek için çok önemlidir ancak denge olmazsa onlarla olan ilişkimizi güçlendirirken kendimizle olanı bozabiliriz. Öz şefkat pratikleri ile kendimize ihtiyaçlarımızı karşılamanın ne denli önemli olduğunu hatırlatabilir, refahımızı iyileştirebiliriz.

4. İçsel yolculuğa çıkın

İçsel yolculuk derken astral seyahati kastetmiyorum ama o da olabilir tabii size bağlı, neden olmasın 😊 Özümüzle bağlantı kurmak için kendimize dönüp bir bakmak, benliğe odaklanmanın en sükûnetli yolu. Peki, bunu nasıl yapabiliriz? Aslında tek bir yöntem yok, tamamen kendi ihtiyaç ve tarzımıza bağlı. Örneğin, meditasyon kendimize bağlanmanın en etkili tekniklerinden biri. Ancak tek değil. Nefes egzersizleri, mindfulness pratikleri, şükretme, olumlamalar gibi birçok iyi yaşam pratiği içsel yolculuk için fırsat yaratarak kendimizi ön plana almaya yardımcı olur.

5. Ben zamanı yaratın

Bildirimleri kapatın, telefonu sessize alın, bilgisayar ekranından uzaklaşın, mümkünse kapı zilini sökün, şaka şaka 😊. Ama dış dünyadan birazcık da olsa kopabilmek için yapabileceğimiz her önlemi almakta fayda var. Çünkü, ben zamanı yaratmanın en önemli inceliği gerçekten kendimize odaklanabilmek için uyaranların sesini kısmaktır. Gün içinde, akşam eve geldiğinizde ya da bir Pazar öğlesinde kendinize ben zamanı yaratmaya özen gösterin. Bu, sosyal planlara hayır demek ve misafir kabul etmemeyi içerse bile…

6. Kişisel bakım planı oluşturun

Kişisel bakım, dikkatimizi basit şekilde kendimize vermemizi sağlar. Uykudan beslenmeye cilt bakımından egzersize ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi belirlemek, bunlara uygun bir plan oluşturmak kendimize odaklanmamıza yardımcı olabilir. Ancak bu plana sadık kalmamız gerektiğini unutmamalıyız.

7. Günlük yazın

Biraz nostaljik anılara giderseniz ilkokul öğretmeninizin günlük yazmaya teşvik ettiğini hatırlayabilirsiniz. Ben hatırlıyorum hem söylediklerini hem de yazdığımı; süslü püslü kokulu bir günlüğüm vardı 😊. Tabii yıllar içinde kayboldu gitti. Ama hala geri getirmek için çok geçmiş sayılmaz. Kendimize odaklanmanın, duygularımızı, düşüncelerimizi, isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi dile getirmenin etkili bir yolu olarak her gün bir şeyler karalamak, içimizden geçenleri yazıya dökmek odağımızı yalnızca kendimizde tutmamıza yardımcı olabilir.

8. Yeni bir hobi edinin

Hobiler, yaşamı zevkli hale getirmenin yanı sıra kendimizle ve sevdiğimiz bir şeylerle zaman geçirmenin; dolayısıyla yalnızca kendimize odaklanmanın harika bir yolu. Eğer bir hobiniz varsa ama benim gibi zaman ayıramıyorsanız; ben zamanlarınızı hobilerinizi de kapsayacak şekilde planlayabilirsiniz. Herhangi bir hobi ile ilgilenmiyorsanız da nelerden keyif aldığınızı bulmak için farklı alternatifleri deneyebilirsiniz.

9. Doğada yürüyüş yapın

En son ne zaman kendinizle ve doğayla baş başa bir yürüyüş yaptınız? Cevabı hatırlamıyorsanız hemen bir plan yapın; zira ben hatırlamıyorum ve akşam ilk işim her şeye es verip en yakın yürüyüş yoluna ‘koşmak’ olacak. Hem bedenimizi hem zihnimizi dinleyebileceğimiz, kendimizle baş başa olmanın ve doğanın iyileştirici gücünün farkına varabileceğimiz bu fırsatı kaçırmamalı, günlük rutinimize mutlaka dahil etmeliyiz.

10. Karşılaştırma yapmayın

Hepimiz insanız; ne kadar zarar verici olduğunu bilsek de zaman zaman kendimizi başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olabiliyoruz. Ancak, bunu yapmak odağımızı kendimize çevirmek isterken yine başkalarına yönlendirmemize neden olur. Herkesin hayatı, deneyimleri, duyguları, düşünceleri, imkanları, yaşam tarzı farklı. O nedenle kıyaslama yapmak elma ve armutu ortak paydada yargılamaktan farksız. Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmak yerine sahip olduklarımıza, elimizdekilere, kendi duygu ve düşüncelerimize odaklanmalıyız.

Unutmayın, kendinize odaklanmak, kendinizi hayatınızda bir öncelik haline getirmek; kendinizin en iyi versiyonu olmak için duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak kendinize bakmak demektir. Ayrıca, bir tür öz sevgi pratiğidir. E haydi o zaman soruyorum: Bugün ‘sadece’ kendiniz için ne yaptınız? Umarım verecek çok güzel cevaplarınız olur.

İlginizi çekebilir: İlerlemenin fark edilmeyen kısmı: ‘Görünmez çalışmalar’ üretkenliğimizi nasıl etkiliyor?

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale