X

Kendimize yarattığımız konfor alanları aslında kolaya kaçmak mı?

Sabitlik ihtiyacı ile birbirimizi ve kendimizi nasıl da kısıtlıyoruz. Bugün bir danışanımla konuşurken beklentilerimizin, pozitif veya negatif yönde alışageldiğimiz paternlerimizden geldiğinden bahsettik. O kadar alışıyoruz ki aynı şekilde davranmaya ve hissetmeye, farkına bile varmıyoruz altında yatan duygunun, bizi o davranışa sürükleyen halin ne olduğunun. Ne yaparsak yapalım tekrarlayan durumlar yaratıp içinde sıkıntıyla kalakalıyoruz. Farkında olmadığımız gizli ajandalarımız bizi bu tekrarda kalmamız için sürekli olarak motive edip yönetiyor.

Sabitlik, sürekli tekrar hali de elbette bir konfor alanı yaratıyor. Alışılmış olan, bilinmeyenden her zaman daha kolay gelir insanoğluna.

Hatta genlerimize işlemiş bir sözümüz bile var, gelen gideni aratır diye.

Yeni olanın riskini almaktansa, elimizdekinin kahrını çekmeyi yeğleriz. Buna da tatlı bahaneler buluruz; bağlılık, vicdan, sebat, can çıkar huy çıkmaz vs.

Oysa sadece korkağızdır, basitçe. Ve bu da çok doğaldır. Kendi korkaklığımızın boyutları o kadar büyüktür ki, aslına bakarsanız yürüyen kocaman korku kuklaları gibi dolaşırız.

İçindekini söylemekten korkan, bir adım daha atıp varlığını göstermekten korkan, sevmekten ve sevilmekten korkan, başarısızlıktan korkan, ölmekten korkan, korktuğunu görmekten korkan… Ve daha binlerce belki.

Korku halinin yarattığı hipnoz ile dünyayı karşımıza alıp, kendimize kabuklar örmeye başlıyor ve böylelikle koruma kalkanlarımızı kaldırıp kendi küçük hapishanemizde sürekli defans içerisinde yaşıyoruz.

Bize yaklaşan her durumu ve kişiyi de tehdit olarak görüp, ince ince yargılayıp etiketledikten sonra bir kalıba oturtup sabitliyoruz.

İşin komik tarafı, karşımızdakini sabitle dediğimiz anda aslında kendimizi de aynı yerde bir noktaya sabitliyoruz. Eşimiz, sevgilimiz bizsiz sokağa çıkmasın diye, kendimizin de onsuz sokağa çıkmaması gibi.

Bu kısıtlama, durumlarda belirgin olarak görünür olsa da en çok mental ve kimlikler arasında gezinen hallerimiz de vardır. Kendimizden ve karşımızdakinden sürekli bir kimlik içinde kalmasını bekleriz. “Bir anneye yakışır hareket etmelisin!” Bir anne nasıl işe gider, nasıl sevişir, nasıl sosyalleşir, nasıl giyinir gibi…

Oysa çocuk doğurmuş olmak, bir de anne kimliği almış olmak, diğer tüm kimlikleri silip atmaz.

Güçlü olan ve bir şekilde gizli ajandalarımızla beslenen kimliğimizin ardına saklanıp, onun yaşamımızın her yerine nüfuz etmesine izin veriyor ve kendimizi o kimliğin, o duygu durumunun içine hapsediyoruz. Bunu kendimize yaparken, karşımızdakilerden de aynı şeyi bekliyoruz.

Bir anneye nasıl davranılır ise sadece öyle davranılsın istiyor ve bunun için zemin hazırlıyoruz.

Bu durumda ilişkiler kısırlaştığı gibi, taraflarda öz güven kaybı da oluşuveriyor. Kendisini sadece tek bir platformda ifade etmeye alışmış olan, başka bir yerde ve durumda beslediği kimlik içinde olmayınca çıplak, savunmasız ve güçsüz hisseder. Dolayısıyla, kendi ortamına döner dönmez, güçlü olduğu tarafın ajandalarını daha büyük bir endişenin yarattığı azimle beslemeye başlar.

Garip bir kısır döngü hikayesidir bu. Bu kısırlık, hem kişinin kendisini, hem de karşısındakini bir nevi hadım eder. Beklentilerimiz, durumlar için belirlediğimiz tavır ve davranışlar bizi kısıtlar. Kısıtladığı şey yalnızca bizler ve karşımızdakiler değil, yaşamın sunduklarıdır.

Beklenti ve isteklerimiz korku bazlı tohumlardan çıkıyor ise özellikle, oluşmasını istediğimiz durumlar için çok daha ihtiraslı davranıp daha da körleşebiliyoruz.

Eğer becerebilirsek beklentisiz olabilmeyi, gizli ajandalarımızın neler olduğunu ve nasıl çalıştığını görebilmeyi, yaşamın bize sunduğu sonsuz olasılıkları da görebilir hale geliriz.

Ayni şekilde, yıllardır tanıdığımız eşimiz, dostumuz, sevgilimiz, karşımızdakini bir kimliğe sıkıştırmayıp, şekilden şekle, durumdan duruma akmasına izin verir ve biz de bunu kendimiz için yapabilirsek, sonsuz ilişkiler kurmaya başlarız. Hem kendimizle hem de karşımızdakiyle.

Bir anne, aynı anda bir bebek, bir erkek, bir ergen, bir iş kadını olabilir ve karşısındaki de onun bu rolleri içinde ustaca devinmesine, kendi rolleri arasında gezinerek izin verir. Bir dans gibi, içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye, sürekli salınan dairesel hareketler içinde.

Ancak bu şekilde, kendi sonsuzluğunu ve tamamlanmış olmanın doyumunu yasayabilir insan. Kendine ve dolayısı ile diğerlerine, yaşama, her an değişimi için izin vererek…

Sevgiyle…

 

İlginizi çekebilir: Evrenin adil olması: Kendi otantikliğini ona sunmayı ihmal etme

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale