X

Kalbinizden geçenlere dikkat: Ne dilersen, o gerçek oluyor

Hedefler ve hayaller, büyümemizi ve gelişmemizi sağlamak için çok önemlidir. Durgun olmamızı engeller ve tam potansiyelimize kapıları açar. Hedef odaklı yetiştirildik ve hayatımızın her alanında, hem kendimizden, hem bizden beklenenlerin peşinde koşmaya devam ediyoruz. Aynı anda olabildiğimiz her şey olmaya, yapabildiğimiz her şeyi yapmaya çalışıyoruz.

Planladıklarımızın bir kısmı gerçek olurken, bir kısmı da olmuyor. Bazılarımız o anki ruh halimize istinaden olana da olmayana da şükredip devam edebiliyorken, bazılarımız olmayanların neden sorguları içinde kıvranıp duruyor. Bize dayatılanlar için her zaman geçerli olmasa da çoğunlukla samimi bir dilek atıyor kendi seçimimiz olan hedefler ve hayallerin ilk tohumunu.

Bizi daha iyi hissettirecek şeylerin kompozisyonu olan dilekler, çoğunlukla hoşa gitmeyen bir durumdan daha iyi bir konuma geçmek niyeti ile zaman zaman negatif duyumlar ve iç sıkıntısı ile dile gelen şeyler. Olmasını istediklerimizi diliyoruz.
Dilemek, istediklerimize giden yoldaki ilk adım. Onları pasif ve kısa vadede faydası hissedilmeyecek olan yerine, hedefe varan yolda yapılması gerekenler listesinin ilk eylemi olarak görmeye izin verirsek, belki aradığımız farkı yaratmaları kolaylaşabilir.
Dilemeye izin vermek bu yüzden önemli olabilir. Dilemek istemeyi, istemek yapmayı, eyleme geçmeyi güçlendirebilir.

Evet, hemencecik, kolayca gerçek olmuyorlar. Ama diliyoruz, dua ederken, doğum günü pastası üflerken, aynı isimden iki kişinin ortasında olduğumuzda, kirpiğimiz yanağımıza düştüğünde, bir yıldız kaymasına şahitlik ettiğimizde. Öyle zamanlar oluyor ki ne dilediğimizin farkında bile olmuyoruz. Bence işin sırlı kısmı asıl burada. Onların vuku bulduklarını, gerçekleştikten sonra geriye dönüp baktığımızda, olanın kalbimizden geçenden ötürü olduğunu görebiliyoruz.

Kalpten dilenenler olur denir. Asıl soru kalbimizden gerçekten neyin geçtiğini biliyor muyuz?

Yoga eğitmeni olana dek farklı farklı firmalarda birden fazla sektörde benzer pozisyonlarda bir beyaz yakalı olarak çalıştım. Kendi işimi yaptığım bir dönemim de oldu. Tüm iş hayatım boyunca bildiğim tek şey kendi işimi yapmak istediğim ancak o işin o an icra ettiğim işim olmadığıydı.

Kendi zamanımı kendim programlamak, yeni insanlarla tanışmak, yaptığım işte yaratıcılık olmasını, hayata katkı olmayı, sürekli öğrenmeyi, öğrenmeye alan açan teşvik eden bir şey olmasını istiyordum. Bebeğim kucağımdaydı ama bir adı yoktu. Tabi bunları şimdi bu şekilde anlatabiliyorum. O zamanlarda hemen herkes gibi bunalmış ve ne yöne gideceğimi bilmiyor olduğumu sandığım bir yolda ilerliyormuşum gibi hissediyordum.

Benim için doğru yolda. Kalbimin götürdüğü yolda. Her şey paramparça oluyormuş, tüm düzen bozuluyor tüm emekler boşa gidiyor gibi düşünürken bırakmak en zor olan. Hedeflere veya hayallere koşarken olan şey aslında ulaştığımız yer değil oraya giderken kendimizle tanışma yolculuğumuz. Belki de şu hayatta kendimizi bildiğimiz andan son nefesimize kadar cevabını aramaya devam edeceğimiz “Ben kimim? sorusunun cevabına dair bir yolculuk.

Yolum yogaya çıkana kadar pek çok yeni insanla tanıştım, pek çok farklı eğitim aldım. Pek çok farklı ekolle tanıştım. Yoga eğitmenlik eğitimine başlayıp da yogaya aşık olduğumdaysa belki de hala o analitik zihin kalıbı içindeydim. Kendime 40 yaşıma kadar süre tanımıştım kendimce iyi bir eğitmen olabilmek ve yaşama devam etmek için mecbur hissettiğim beyaz yakalı yaşantıma gereken süreyi vermek için. Belli ki hala yolculuğumun sandığım kadar da farkında değildim.

Sonrasında ne mi oldu? Dikkat vermediğimiz anlarda adına kader diyerek özetlediğimiz süreçler birleşti ve tamamen plansız programsız 40 yaşıma daha oldukça uzun bir zaman varken tam zamanlı olarak sadece eğitmenlik yaparken buldum kendimi. Bunu ben dilemiştim oysa ki. Ve yine kalpten dileyip, dilediklerimi unuttuğum andan itibaren yaptığım seçimlerle bu dileği gerçekleştiren de bendim.

Yaşantımda olmasını istediğim o bağımsız, yaratıcı ve iletişime olanak veren ortamı yaratmıştı bir dilek dilemek suretiyle eyleme geçmiş oluşum. Sonraki adımlar hep dileğimden doğuyordu. Gerçekten ihtiyacımız olanın ne olduğunu ifade etmek için ona ihtiyacımız var. Bunu nasıl yapmamız gerektiğine dair o öz bilgiye haiziz. Dünyada hiç kimse bize neyi isteyip isteyemeyeceğimizi neyin bize iyi hissettirip hissettiremeyeceğini söyleyemez.

Hani derler ya; ağzından çıkan söze dikkat et gerçek olur. Kalbimizden geçen dilekler de gerçek oluyor. Bu noktada günlük yaşam dilimize ve yaşamımızı yorumlama şeklimize farkındalık getirmesini umduğum birkaç sorum var. Darda hissettiğimiz bir anda dilediklerimiz bizi gerçekten olumlu bir şeye mi sevk ediyor? Yaşamlarımıza katkı ve umut vadediyor mu?

Her ne kadar geleceğe bir atıfta bulunsa da dilediklerimiz, şu anda hoşnut olmadığımız bir halden türerken, dikkati mevcut anda tutmamıza ve farkındalığımıza da katkı sağlıyorlar. Kendimizi bulma yolculuğunda bizler için nelerin kıymetli olduğunu belirlerken samimi bir ayna vasıtası görüyorlar.

Şimdi dönüp kendi yaşantınıza baktığınızda hayal ettiklerimizin gerçekleşebilme ihtimalini hissettirdiyse eğer bu yazı, yeni yılda daha nicelerini gerçekleştirme gücünüze sahip çıkmaya ne dersiniz?

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Gerçekçi olmayan değerler üzerine bir deneme: Gölgelerinizin nedeni siz olabilir misiniz?

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale