İyileşme öyküleri: Sonunda buldum seni

Sevginin, hak etmem gereken bir şey olduğuna inandım yıllar boyunca. Ancak çok çalışkan, çok üretken, çok başarılı, çok güzel, çok güçlü, kısacası mükemmel olursam sevilebileceğime. Mükemmel olmak için çabaladım durdum. Tabii, bu, kendi kendimi hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir işe yaramadı sonunda.

Çocukluğunda koşulsuz sevgiyi tatmak yerine, sevilmesinin birtakım koşullara bağlı olduğunu hissetmiş bireylerde bende olan türden bir mükemmeliyetçiliğin var olduğunu biliyordum bilmesine de, bu işi nasıl çözeceğimi bilemiyordum, işte.

Terapi, davranışımın altında yatan sebepleri görmeme ve bu konuda farkındalık geliştirmeme yardımcı olmuştu ama kendimi mükemmel olma sevdasından nasıl kurtaracağımı öğretmemişti bana. Bunu tek başıma başarmak zorundaydım. Sonunda, bir cevap arayıp durmak yerine, bir soru sormaya karar verdim ben de.

Güneşli bir pazar sabahı meditasyona oturmuşken, tam da nefesime odaklanmayı başarabildiğim anda, kedim Yoko teklifsizce kucağıma gelip oturdu ve mutlulukla yalanmaya başladı. Gözlerimi açtım, ona baktım, sonra da elimde olmadan gülümsedim. Yoko da bana baktı ve ağzını kocaman açıp esnedikten sonra, mırıl mırıl mırlayarak keyifle yalanmaya devam etti.

O an çok önemli bir şeyin farkına vardım: Ben sırf sevilebilmek için kendimi mükemmel olmaya adamışken, kedim bunu hiçbir şey yapmaksızın, sadece var olarak başarıyordu. Sadece kendisi olarak, sadece var olarak, sadece Yoko olarak. Ve bir an durup düşündükten sonra, şöyle sordum kendime: “Sadece var olduğum için sevilmeyi başarabilir miyim ben de?”

Sonra gözlerimi kapattım ve meditasyon yapmaya devam ettim kucağımda kedimle. Ama bu soru uzun süre aklımdan çıkmadı. Bir yandan nefesimi dinlerken, bir yandan da kalbimin üzerine götürdüm elimi nazikçe. Ve şöyle sordum bu sefer de: “Sadece var olduğum için kendimi sevmeyi başarabilir miyim ben de?”

Başkalarından koşulsuz sevgi talep edemeyeceğimi biliyorum artık. Çocukluk geride kaldı ve yetişkinler birbirlerini koşulsuz olarak sevemezler, sevmemeliler de zaten belki de. Evet, bazen ben de yetişkin olmaktan istifa etmek istiyorum ama durum böyle.
Ve durum böyleyken, aslında hiçbir koşula bağlı olmaksızın, daima ve sonsuza dek bizimle olduğundan emin olabileceğimiz tek bir sevgi türü var hayatta, o da kendimize duyduğumuz sevgi. Kendimize duyduğumuz sevgi hep içimizde bir yerlerde bizimle ve onunla temas kurmayı başarırsak, bir daha asla yalnız hissetmeyiz kendimizi.

Evet, o sabah elimi kalbime götürdüğümde ve kalp atışlarımı avcumun içinde hissettiğimde, ne pahasına olursa olsun kendim olduğum için teşekkür ettim kendime. Ve o anda, “kendimi” koymaya karar verdim “mükemmel”in yerine. “Mükemmel değil, otantik olmak istiyorum” dedim yüksek sesle. “Mükemmel değil, kendim olmak istiyorum. Ve kendimi olduğum gibi yeterli görüyorum.”

Eskiden mesafeliydim böyle şeylere. Bu türden olumlamaları yüksek sesle söylemek komik ve tuhaf gelirdi bana. Ancak bunları içten bir biçimde, gerçekten inanarak söylediğimde, kendimi çok daha mutlu ve huzurlu hissettiğimi fark ettim zaman içinde. İşe yaradıklarını gördüm bir şekilde. “Şu wellness gurularının bir bildikleri varmış!” dedim kendi kendime.

Şimdilerde, tıpkı kedim Yoko gibi, sadece var olduğum için sevilmeyi hak ettiğimi söylüyorum her gün kendime. Dahası, sevginin hak edilecek bir şey olmadığını ve ne olursa olsun onun daima içimde, benimle olduğunu. Kedilerden öğreneceğimiz ne çok şey olduğuna ise şaşırıyorum her seferinde.

Dışarıdan gelecek hiçbir şey mutlu edemez bizi bizim kadar, çok iyi biliyorum bunu. Aynı zamanda, biliyorum ki, kendimi keşfetme ve sevme yolculuğumda bana katılmak isteyen başkaları da var bu dünyada. Onlar beni zaten çok çalışkan, çok üretken, çok başarılı, çok güzel, çok güçlü, kısacası mükemmel olduğum için değil, sadece var olduğum için seviyorlar aslında.

Mükemmel bir yerde yaşamıyor sevgi. O hayatım boyunca karmaşık, dağınık, kusurlu, melankolik, kaotik bir yerde bekledi beni. Kendi kalbimin derinliklerinde, yani. Bu yüzden, meditasyonumu bitirirken son kez kalbime dokunuyor ve şöyle fısıldıyorum ona: “İşte, sonunda buldum seni.”

İlginizi çekebilir: İyileşme öyküleri: Kaktüs çiçekleri

Zeynep Alpaslan Yazar
Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı ... Devam