X

İlişkilerin en temel yapıtaşı: Doğru iletişim üzerine düşünceler

Bazı şeyleri değiştirmek istediğinizi düşünürken, aslında belki de yaşanması gereken değişime karşı koymak için çabaladığınızı fark edersiniz… Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda ne yapmalıyız diye düşünüyorum. Değişime direnmeli miyiz? Yoksa her şeyi olduğu gibi akışına mı bırakmalıyız? Burada bana göre konunun içeriği ve önemi çok ama çok önemli…

Özellikle ikili ilişkilerde, evlilikte fikir ayrılığına düştüğünüz insanla aranızdaki bağı gözden geçirirsiniz ve öncelikli olarak üç soru hayatınıza yön vermenizde en büyük etken olur.

  • Birincisi hala karşımdaki insan tarafımdan değer ve saygı görüyor muyum?
  • İkincisi bir çocuğa sahipseniz eğer, çocuğunuzun geleceği için birlikte karar verip iyi, güzel bir birlikteliği sağlamak adına yeterli özveriyi beraber sağlayabiliyor muyuz? Ya da sağlayabilecek miyiz?
  • Üçüncüsü ise bu iki soru birlikte değerlendirildiğinde iki sorunun cevabı birbiriyle uyumlu mudur?

Çünkü birbirleriyle bağdaşmayan cevaplarınız varsa, orada ne kadar sağlıklı bir etkileşim içinde olup birlikteliği yürütebilecek öz değerlere sahip olabilirsiniz ki? Çocuğunuz sağlıklı bir birey olarak anne, baba ile beraber büyüsün diye çaba harcarken, kendinizden ödünler verirken, aslında bu değişime direnmek ne kadar sağlıklı olur?

İşte burada devreye yine her şeyin ama her şeyin özünde yer alan “sevgi bağı” giriyor.

Her ne kadar zaman içinde hepimiz değişip farklı fikirlere sahip olsak da, çiftlerin arasında yer alan sevgi ve saygı bitmediği sürece, bir şeyleri yürütebilmek için şansınız hala var demektir.

Aslında zaman içinde hepimizin yaptığı hata, çift olarak daha fazla zaman geçirmek yerine, hayat koşuşturmacasına dalıp birbirine yeteri kadar ilgi göstermemek. Fikir ayrılıklarımız olsa da sağlıklı bir iletişim kurmaktan vazgeçmek… Sorunları görmezden gelip tam anlamıyla hissettiklerimizi söylemek yerine, daha büyük dertlerimiz varmış gibi kabul edip bazı gerçekleri halının altına süpürmek… Sonra bazı şeylerin zamanla düzelmesini beklemek… Yaptığımız en temel hatalar bunlar.

Kalbinizi tam anlamıyla karşı tarafa hissettirdiğinizi düşündüğünüzde, eğer hala olumlu bir dönüş alamıyorsanız, işte orada ciddi bir iletişim sıkıntısı var demektir. Ya karşınızdaki insan artık eskiden olduğu gibi hissetmiyordur size karşı, ki böyle bir durumda en temel ihtiyaç olan sevgi bağı sarsılmış, hatta kopmuş olur… Ya da içinde size karşı olan sevgi hala yaşıyor olsa da, derinlerde bir yerde yorgunluğundan ötürü, ortaya çıkacak gücü bulamıyordur kendinde. Fakat sizin için cevabın hangisi olduğunu, yalnızca siz bilebilirsiniz ve karşınızdaki insan ancak gösterdiğiniz çaba, hal ve hareketlerle anlayabilir bunu.

Bu sebeple bir şeyleri akışına bırakırken bu çabayı göstermeyip, karşı tarafın her şeye rağmen içinizdeki gerçeği nasıl olsa bileceğini düşünmek bir şeyleri ne kadar düzeltebilir ki? Tek taraflı çaba, bir ilişkiyi nereye kadar ayakta tutabilir? İşte bence birlikteliklerin asıl problemi birbiriniz için çabalamaktan vazgeçtiğinizde başlar. İnsan ancak her şeye rağmen değer gördüğünü hissettiğinde bazı şeyleri tolere edebilir. Ama tolere edemediğiniz bir noktaya vardığınızda asıl kopmalar orada başlar.

Böyle bir kopma yaşamamak için duygularımızı daha çok belli etmeli ya da dile getirmeliyiz. Olayları saygı çerçevesinde tartışabilmeli ve konuşabilmeliyiz. Birbirimizin yüreğine dokunabilmeli ve hatta bazen şımartmaktan çekinmemeliyiz. Hayat yalnızca kalpten yaptığımız şeylerle daha anlamlı ve güzel olmuyor mu? O halde duygu ve düşüncelerimizi kendimize saklamak neden? Bunu hiçbir zaman anlayamayacağım sanırım… Üzüntümüzü, kırgınlığımızı kelimelerle ifade edip çözmek yerine, gurur yapıp olayı günlerce süründürmek neden?

Ben arada geçen onca süreye acıyorum. Bir şeyleri hemen konuşup çözebilecekken, karşındaki insana günlerce soğuk davranıp psikolojik eziyet etmek bencillik değil de nedir? Ama bazı insanların kırgınlıklarını ifade ediş biçiminin bu olduğunu çok iyi biliyorum. Bazılarımızın konuyla ilgili duygularının soğuması zaman alabiliyor, çok iyi anlıyorum. Ama bana yine de zaman kaybı gibi geliyor, başka hiçbir şey değil.

Hayat, hissettiklerimizle değerli ve güzel. Hepimizin üzüntümüzü, kırgınlığımızı, sevgimizi, aşkımızı, tüm duygu ve düşüncelerimizi daha çok kelimelerle ifade edebildiği, daha güzel günler görmek dileğiyle…

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Aşk nedir? Emekle doğru orantılı aşkın halleri

Gamze Okutan: 15 Aralık 1986 Beykoz İstanbul doğumlu olan Gamze Okutan 2004 yılında Paşabahçe Ferit İnal Lisesi’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar mağazacılık sektöründe satış danışmanlığı ve sağlık sektöründe hizmet veren bir firmada yönetici asistanlığı yaptı. Çalışma hayatı sebebiyle üniversiteye biraz ara verdikten sonra 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden mezun oldu. Şu anda Yazılım ve Teknoloji alanında hizmet veren bir firmada Mali & İdari İşler Yetkilisi olarak meslek hayatına devam ediyor. Evli ve bir kız çocuk sahibi bir anne. Pusula kitabının yazarı. Gamze Okutan’ın kendini bildi bileli sanata, kişisel gelişime, psikolojiye olan ilgisi hep vardı. Zaman zaman şiir yazmayı, deneyimlerini ve gözlemlerini paylaştığı yazılar yazmayı, kendi çapında hobi olarak müzikle uğraşmayı ve söylemeyi çok seven biri. Ayrıca arada sırada meditasyonla zihnini sakinleştirip stres atmayı, yoga ile bedensel enerjisini korumayı seviyor. Hayatta pozitif ve negatif her şeyin bir bütün olarak güzel olduğunu düşünüyor. Olaylara bakarken çoğunlukla pozitif taraftan değerlendirmeyi yani bardağın dolu tarafından görmeyi ve çözüm odaklı olmayı seviyor. Fakat negatifin ağır bastığı durumlarda duyguların sonuna kadar yaşanması gerektiğini aksi takdirde mutlu olmanın mümkün olmayacağını düşünüyor. Hayatı dolu dolu, tutkuyla, hissederek yaşamayı seven aslında hayatın kendisine aşık, hayalperest bir yolcu olarak tanımlıyor kendini. Hayatın paylaştıkça güzellikler getireceğine olan inancını ve umudunu hiçbir zaman kaybetmemiş biri olarak paylaştıkça belki küçük dokunuşlarla bakış açımızdaki yansımaları çok daha renklendirebiliriz diye düşünüyor. Hep birlikte, el ele birbirimizin yoluna daha çok ışık tutarak yönümüzü bulmamıza bir nebze olsun katkı sağlayabileceğimize inanıyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale