X

İlişkilerde bağlanma ve kadının güçsüz kılınması sorunu

 

Bağlanma kavramı, eskiden ikili ilişkiler yerine ebeveynlerle bebekler arasındaki ilişkiler için kullanılmaktaydı. Bağlanma teorisinin sahibi John Bowlby ile birlikte çalışan Mary Ainsworth, bebeklerde bağlanma ile ilgili ilk çalışmayı 1953-1955 yılları arasında, Uganda’da gerçekleştirdi. Çalışmada; 6 farklı köydeki 23 aileden toplam 28 tane sütten kesilmemiş bebek incelendi. Burada süt emmeyi bırakan bebekleri anneden ayırıp büyük anneleriyle birlikte bırakmak alışılagelmiş bir uygulamaydı. Bu uygulama ise bebeklerin annelerinden ayrıldıklarında nasıl davrandıklarını değerlendirmede oldukça yarar sağladı. Ainsworth’un ulaştığı sonuçlara göre; bebeklerinin ihtiyaçlarına duyarlı olan anneler güvenli bağlanma modeli geliştirirken, bebeklerinin ihtiyaçlarını algılayamayan, onlara mesafeli olan anneler güvensiz bağlanma modeli geliştirdi. 28 çocuktan 5’i anneleriyle aralarında bir bağ oluşturmakta başarısız olmuştu. Bunun nedeni annelerin izlediği tepkisiz ve ulaşılması zor ebeveynlik şekliydi. 7 bebekse annelerine güvensiz şekilde bağlandıkları için onlardan ayrılırken ciddi zorluklar yaşadı. Bunun nedeni ise muhtemelen annenin öngörülemezliği ve kendi güven sorunlarıydı.

Bebeklerinin ihtiyaçlarına duyarlı olan anneler güvenli bağlanma modeli geliştirirken, bebeklerinin ihtiyaçlarını algılayamayan, onlara mesafeli olan anneler güvensiz bağlanma modeli geliştirmekte.

Bowlby, ilk bağlanma süreçlerinin çocuğun ilerleyen dönemlerde diğer insanlarla kurduğu ilişkiler konusunda belirli bir zihinsel modelin oluşumuna neden olduğunu belirtiyor. Bu zihinsel model, çocuğun daha sonra bakımını üstlenen kişilerle ve romantik partnerleriyle nasıl bir ilişki kuracağına dair bir inanç sistemini ifade ediyor. Aslında tanık olduğumuz yetişkin yaştaki duygusal ilişkilerin çoğu anne-bebek ilişkisine oldukça benzer çizgiler içeriyor. İki ilişki türünde de bireyler aynı bağlarla birbirine bağlanıyor. Aradaki en büyük fark ise yetişkin duygusal ilişkilerinde hemen her zaman cinsel çekimin de olması.

Güvenli ya da güvensiz olması fark etmeksizin, bağlanmanın olduğu ilişkiler, bireylerde bir çeşit bağımlılığın gelişmesine ve bireysel özgürlüklerinin gelişiminin kısıtlanmasına neden oluyor. Romantik ilişkiler, her ne kadar ortak hareket etme kaygısı içerse de evliliklerde ya da aynı evi paylaşma durumunda bu durum geçerli değil. İkinci tür ilişkilerde, -bağımlılığın olduğu ilişkilerde de diyebiliriz- geleneksel cinsiyet rolleri olmasa bile, genellikle kadın ve erkeğe ayrılan belli roller olabiliyor.

Bağlanmanın olduğu ilişkilerde bu geleneksel rollerin tekrarlanması, kadının baskı altında kalması ile sonuçlanıyor. Geleneksel heteroseksüel ilişkilerde kadın sık sık, aldığından daha çok vermesi gerektiği konusunda aklının çelinmesi riskiyle karşı karşıya. Bu ilişkilerde kadın genellikle erkekten daha fazla duygusal destek veren taraf oluyor. Aynı şekilde ilişkiye daha fazla emek veren de onlar oluyor. Kadınların ilişkilerinde eşitlik için mücadele etmek zorunda kalmaları ise tatmin edici bir hayat yaşamalarını engelliyor. Ne var ki tek eşli uzun ilişkilerde kadınlar ayrılıp kendi yollarına devam edemeyecek kadar bağlanmış oluyorlar.

Geleneksel heteroseksüel ilişkilerde kadınlardan almaktan çok vermeleri bekleniyor.

Bunun nedenlerinden biri, erkek partnerlerinin kimliklerini ya da bakış açılarını farkında olmadan benimsemiş olmaları ve bu durumun onların kendi gelişim ve dönüşümleri önünde umut kırıcı bir engel olarak çıkması. İkinci bir neden ise, doğası gereği insanın bir projeye ne kadar yatırım yaparsa o kadar adanmış hissetmesi ve devam ettirmek için uğraş vermeye hazır olması. Dolayısıyla heteroseksüel ilişkilerde daha fazla veren taraf olan kadınlar, ilişkilerini yürütme konusunda da daha fazla bağlanmış hissediyorlar.

İlginizi çekebilir: Bırakma sanatı; vazgeçmeyi öğrenmekBırakma sanatı;

Kadınların kalmayı tercih edip tek eşli uzun ilişkilerini korumalarının bir diğer nedeni ise erkeklerden daha farklı bir bağlanma şekillerinin olması. Çoğu erkeğin aksine kadınlar sıklıkla bağımlılık içeren bir bağlanma şekline sahipler. Bu ise bizi başka bir toplumsal role götürüyor: Önce muhtemelen kendinden yüksek statüde bir erkeğe daha sonra da bir çocuğa bağlanmanın kadının kaderi olduğu düşüncesine. Filozof Marilyn Friedman’ın ifade ettiği üzere “Kadınlardan evlenmeleri bekleniyor. Bu evliliği ise kendilerinden daha uzun, daha güçlü, yaşça daha büyük, daha zengin, daha zeki ve daha yüksek statüde olan biriyle gerçekleştirmeleri isteniyor.” Batı toplumları her ne kadar bireyin bağımsızlığına ve kişisel gelişim ve dönüşüme artı değer yüklemeye başlasa da, ilişki yapıları bu yeni trendi yakalamış değil.

Bağlanmanın olduğu ilişkilerdeki sorunlardan biri de kadın cinselliğinin bastırılması. Ataerkil toplumlarda hala kadınlar üstünde, arzularını bastırma ve bedenlerinden soyutlanma baskısı devam etmekte. Evde ve okuldaki cinsel eğitimin kadının cinsel arzusunu bastıran kültür normlarını eleştiriden uzak olması ise bu duruma katkı sağlıyor. Kadının kendi cinselliğini ifade etmekten yoksun olması, daha sonra cinsel kimliğini geliştiremediği geleneksel ilişkiler kurmasına neden oluyor.

Bağlanmanın olduğu ilişkiler aslında tek eşliliğin normal, doğal ve etik olarak doğru ilişki türü olduğu varsayımını da içeriyor. Bu varsayım ise geleneksel ilişkileri karakterize eden istatistiklere bakıldığında ironik bir varsayım olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü psikologlar Meg Barker ve Darren Langdridge’in ifadelerine göre geleneksel ilişkiler fiilen değil ismen tek eşli. Bir araştırmaya göre ABD’deki evli çiftlerin yüzde 60’ı evlilikleri boyunca belli bir noktada eşlerini aldatıyor. Bu vakaların yüzde 70’inde aldatılan eş durumu asla öğrenmiyor. Öğrenenlerin yüzde 80’i ise eşlerini affedip evliliklerine devam ediyor. Ne var ki tek eşlilik normal, doğal ve etik olarak doğru sayılmaya devam ediyor.

İlişkilerde bağlanma ile ilgili bu tür kültürel normlar ise, ömür boyu süren tek eşli ilişkilerde kadınların kişisel bağımsızlıklarından ödün vermelerine yol açarken, aynı zamanda bizim de geleneksel yaşam biçimlerini oluşturan değerleri sorgulamadan kabul etmemize neden oluyor.

Kaynak:

psychologytoday.com

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale