İçimizdeki düşman: Nefret kültürünü tanımak ve onun bir parçası olmamak

Nefret kültürü, aslında insanlık kadar eski olsa da, onu modern çağın hayatımıza dahil ettiği iletişim teknolojileriyle birlikte daha fazla fark eder olduk. Üstelik günümüz insanının üzerindeki stresin baskısı arttıkça, nefret kültürünün görünürlüğü de aynı oranda çoğalmaya başladı. Artık gündelik yaşantımızda pek çok şeye kolayca sinirlenebiliyor, fazla tepki verebiliyoruz. Ve böyle zamanlarda hoşgörü ve anlayış gibi kavramlar ister istemez daha anlamlı hale geliyor.

“The Opposite of Hate: A Field Guide to Repairing Our Humanity” kitabının yazarı Sally Kohn, nefret kültürünün küçük yaşlarda başladığını ifade ediyor. Kohn’a göre; akran zorbalığı şeklinde tanımladığımız nefret türüne yoksul ve eşcinsel çocuklar daha fazla maruz kalıyor ve bu bir tesadüf değil. Bir başka ifadeyle yetişkinlerin kamusal düzen ve kültürlerinde ayrımcılığa maruz kalan insanlar, aynı zamanda okulda da büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalmış çocuklar oluyor.

İlginizi çekebilir: Sosyal medyada nefret söylemi sorunsalı

Gündelik yaşantımızda pek çok şeye kolayca sinirlenebiliyor, fazla tepki verebiliyoruz.
Bilinçaltı ön yargısı

Sally Kohn, nefreti geniş bir çapta tanımlamayı tercih ediyor. Çünkü bu insanlık için büyük bir sorun ve bu sorunu sadece aşırı boyutlardaki haliyle değil, tamamıyla çözmemiz gerekiyor. Örneğin; sokakta yürüyüş yaparak ten rengi veya cinsiyetleri yüzünden bazı grupların haklarının elinden alınması için tezahüratlar yapmanın nefret olduğuna hepimiz katılıyoruz, değil mi? Peki ya o grubun sizden daha aşağı olduğunu düşünüyor ama söylemiyorsanız? Bu nefret mi? Peki ya o insanların sizden aşağı olduğuna inanıyor fakat buna inandığınızı bile bilmiyorsanız? Kohn bunun isminin bilinçaltı ön yargısı olduğunu ifade ediyor ve ona göre bu tür durumların hepsinin temelinde aynı şey var: nefret.

Nefreti tanımak

Nefreti tanımak, onu bırakmanın ön koşulu. Ancak pek çoğumuz, duyduğumuz şeyin nefret olduğunun farkında bile değiliz. Aksine, nefret ettiğimizin düşüncelerin ve insanların bizden nefret ettiğini söyleyerek haklı olduğumuzu düşünüyor ve savunuyoruz. Öte yandan hepimiz nefrete karşıyız ve hepimiz nefretin bir sorun olduğu kanısındayız. Fakat bunun diğerlerinin sorunu olduğunu düşünüyoruz. Nefret dolu olmayı hep başkalarına yakıştırıyoruz.

Kohn bu konuyla ilgili olarak şu sözleri sarf ediyor:

“Hepimiz nefret ediyoruz. Bunu tam belli olmayan genelleyici bir anlamda söylemiyorum. Gerçek anlamda hepimizi kastediyorum. Beni ve sizi… Kendimizi konumlandırdığımız o üstün mertebe, bu durumu besliyor. Nefret dolu olan onlar, biz değiliz diyoruz. Kendimizin doğuştan iyi olduğunu, onlarınsa olmadığını düşünüyoruz. Ancak nefretin en temelinde yatan şey tam olarak bu. Değişmesi gereken şey bu.”

Nefret kültüründen kurtulmak

Nefret kültürü, bir toplumu tümden etkileyen başlı başına büyük bir sorun. Bundan kurtulmak içinse en başta nefretimizin farkına varmalı, onu tanımalı ve içimizdeki tüm nefret dolu düşüncelerle yüzleşmeliyiz. Bu, elbette bir anda olabilecek bir şey değil. Aksine belki de bir ömürlük çabayı gerektiriyor. Ancak daha sevgi dolu ve huzurlu bir yaşamın bu çabaya değeceği açık.

Sally Kohn’dan nefret ve nefret kültürü ile ilgili daha fazla şey öğrenmek ve anlattığı ilginç hikayeleri dinlemek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

TED Talks Daily | What we can do about the culture of hate | Sally Kohn

 

İlginizi çekebilir: Sizden nefret eden insanları anlamanın yolları 

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!