X

Hobilerimiz üretken olmak zorunda mı?

“Hobileriniz nelerdir?” sorusu iş mülakatlarından arkadaş sohbetlerine, yeni girilen bir ortamdan flört uygulamalarına kadar çoğu yerde karşımıza çıkabiliyor. Peki, bu soruyla karşılaştığınızda sizin aklınıza ne geliyor? Cevabınızı direkt olarak verebiliyor musunuz yoksa biraz zorlanıyor musunuz? Hobi, aslında boş zamanlarımızı keyifli bir şekilde geçirmek, zihnimizi rahatlatmak, akışta kalmak ve en önemlisi kendimizi iyi hissettiren, zevk aldığımız herhangi bir şeyle zaman harcamak için tercih ettiğimiz aktivitelerin tümü. Ancak, zaman geçtikçe hobi kavramına farklı görevler, misyonlar yüklenebiliyor ve bu durum özellikle farklı hobilere sahip kişiler için zorlayıcı olabiliyor. Örneğin, balık tutmak, ahşap boyamak, tığ işi yapmak gibi geleneksel olarak değerlendirilebilen hobilerin yanında kişiye keyif veren seyahat etmek gibi aktiviteler hobi olarak sınıflandırılmayabiliyor. Peki, kime göre, neye göre?

Psikoterapist Bari Schwars, HuffPost’ta yer alan bir konuşmasında hobilere farklı bir açıdan yaklaşıyor ve ‘Hobi kelimesi kaygı uyandırma eğilimine sahip olabiliyor. Hobileriniz nelerdir dendiğinde hoşumuza giden bir aktiviteyle güvenle cevap vermek yerine panikleyebiliyor; ‘hobilerim, hobi sayılır mı’ diye düşünebiliyor ve kabul edilebilir yanıtlar bulma arayışına girebiliyoruz‘ diyor. Diğer bir deyişle kişilerin hobileriniz neler sorusu karşısında endişe etmelerine, strese girmelerine dikkat çekiyor.

Hobi nedir, ne değildir?

Uzmanlara göre gerçek ya da doğru bir hobiniz yokmuş gibi hissetmeniz ya da keyif aldığınız şeylerin hobi olarak sayılmadığını düşünmeniz tamamen normal. Çünkü tükenmişliğin ve stresin had safhada olduğu şu çağda keyif veren herhangi bir şeye sahip olma fikri çok uzak görünebiliyor ve onu daha zorlu, daha kompleks bir şeye dönüştürme ihtiyacı doğabiliyor. Örneğin, yalnızca açık havada yürümek sizi mutlu eden, zamanınızı daha anlamlı getiren, keyifli bir aktiviteyken; yeterince zorlayıcı olmaması ya da çok kolay yapılabiliyor olması onu hobi olarak dile getirmenize engel olabilir. Oysa ki hobi özünde ‘kişinin boş zamanlarında keyif aldığı bir eylem’dir. Yani, hobileri listeleme baskısını hissetmek yerine basitçe ‘Ne yapmaktan zevk alıyorum?’ sorusuna yanıt vermek rahatlatıcı bir etki yaratabilir. Eğer siz de size keyif veren bir eylemin hobi olamayacak kadar kolay ya da basit ulaşılabilir olduğunu düşünüyorsanız ya da başkaları tarafından hobi olarak kabul edilmeyeceğinden endişe ediyorsanız Sue Varma‘nın sözlerine kulak vermenizde fayda var:

Klinik psikiyatri doçenti Sue Varma, Huffpost‘a verdiği bir röportajda hobiler üzerine çok anlamlı bir anısını paylaşıyor: “Birisi bana hobimin ne olduğunu sordu ve ben de seyahat etmek dedim. ‘Eh, bu gerçekten bir hobi değil’ dediler. Ama benim için öyle. Öğrenmeyi, keşfetmeyi, eğlenmeyi seviyorum ve kendimi ödüllendirilmiş hissediyorum. Seyahat etmenin içine dalıyorum ve seyahatlerden büyüyorum. Benim için seyahat etmek bir hobi ve bu konuda bilinçliyim. Bunu yapıyorum ve bunun için düşünce ve çaba harcıyorum. Daha iyi oluyor muyum? Belki hayır. Ama zaten daha iyi olmamı gerektiren bir şey de yok.” diyor.

Yani, birine keyif veren bir eylemin bir başkası tarafından ‘hobi değil‘ olarak değerlendirilmemesi pek de önemli değil. Sue Varma’nın da dediği gibi size keyif veriyorsa, yaptığınız şeyden zevk alıyor, mutlu oluyorsanız gerisi boş.

Birçok insan özellikle iş görüşmelerinde ya da yeni birileriyle tanıştığı ortamlarda hobilerinden bahsetmek konusunda tereddüt yaşayabiliyor; sebebi ise tam da bu örnekte olduğu gibi bir başkasının ‘hobi değil‘ demesinden çekinme. Kimse herhangi bir hobisi yüzünden yeteneksiz, başarısız ya da geri kalmış olarak etiketlenmek istemiyor; ama sorun da zaten tam olarak bu. Hobinin doğrusu ya da yanlışı yok. Siz neyden keyif alıyor ve zamanınızı zevkle değerlendiriyorsanız o, sizin için doğru hobidir. Bu nedenle dünya üzerindeki birçok insanın aksine kimsenin kendisine kabul görmek için keyif almasa bile zoraki ilgi alanları oluşturmasına ‘fake’ hobiler yaratmasına, asıl keyif aldığı aktiviteleri gizli tutmasına gerek yok.

Hobiler ‘üretken’ olmak zorunda mı?

Tüm bunların yanı sıra hobilerin ruhuna zarar veren ve kişileri sahip oldukları hobiler yüzünden strese sokan bir konu daha var –ki o en fenası- başarı baskısı. “Hobim var mı, keyif aldığım aktiviteler hobi mi…” gibi stres yaratan soruların yanı sıra hobi kavramının bir de içinde bulunduğumuz modern çağ ile harmanlanmış karanlık bir tarafı daha var: Kariyer gelişimi ve ‘iş’e dönüşmesi. Yaşadığımız toplumda hızla etkisi artan ‘başarı odaklı kültür’ü düşündüğümüzde üretkenlikten uzak, kazanç sağlamayan, sadece keyif veren bir hobi, ne yazık ki hobi olarak bile değerlendirilmiyor.

Genel kanıya göre insanların hobi olarak yaptıkları eylemlerden somut ve başarılı sonuçlar elde etmeleri bekleniyor. Örneğin, yemek yapmaktan keyif alan yemek programı sunsun ya da yemek tarifleri kitabı yazsın; egzersiz yaparken mutlu olan profesyonel bir sporla uğraşsın ya da el sanatlarını seven bir sergi düzenlesin gibi kişilerin keyif aldıkları herhangi bir şeyi ne yazık ki kariyere dönüştürmeleri için bir beklenti yaratılıyor. Hobi baskısı yeterince ağır değilmiş gibi bir de başarı baskısı yaratılınca amaç zevk almaktan ziyade ‘iş yapma’ya dönüyor. Evet, acı ama gerçek. Hobiler, hedefler ve gerçekçi olmayan üretkenlik kavramlarıyla tıkandığında, bir sonuç gösterme baskısını artırıyor ve herhangi bir hobi artık eğlenceli gelmek bir yana sıkıcı, zorunlu ve somut ürün kaygılı bir işe dönüşüyor.

Bu hobi baskısının üzerine bir de ‘üretkenlik baskısı’ eklenince; iş keyif almaktan çok bir tür işkenceye evriliyor. Bu durumun nedeni ise ne yazık ki geleneksel hobi fikrinde yatan resim yapmak, ahşap boyamak ve benzeri eylemlerin sonunda ortaya bir şey çıkması gerektiği inancı. Oysa ki hobi kavramı bunlarla ilgili değil. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi hobilerin boş zamanı değerlendirmek için keyif veren eylemleri içermesi ve kişinin zihnini rahatlatmasına, akışta kalmasına yardımcı olması yeterli.

Yani hobilerin üretken olması, belirli bir iyileştirme ya da ilerleme ölçütleri içermesi gerekmiyor. Yalnızca ve yalnızca keyif vermesi gerekiyor. Sizin halihazırda sahip olduğunuz hobileriniz yani size zevk veren eylemler, günün sonunda ilerleme kaydettiğiniz alanlarsa ya da elinizde bir ürünle son buluyorsa tüm bunlar bonus olabilir. Ancak, olmuyorsa da bu bir eksiklik ya da hobiden tamamen uzak olmak değildir. Hobi tanımımızı “bize anlam ve neşe getiren şey” olarak güncellediğimizde yeni bir şey öğrenmek veya bir beceride daha iyi olmak sadece ek bir bonus olarak karşımıza çıkabilir, hepsi bu.

Hobiler üzerindeki üretkenlik ve başarı baskısını nasıl yenebiliriz?

Peki tüm bunları bir kenara koyduğumuzda hobi baskısından daha doğrusu hobiler üzerindeki başarı ve üretkenlik baskısından kurtulmak mümkün mü? Elbette ki. Aslında yapmanız gereken şey çok basit: Sadece kişisel dünyanızda size zevk verene şeylere odaklanmak. Hepsi bu. İster egzersiz yapın ister seramik, ister koşun ister resim çizin; fark etmez. Ortaya bir ürün koyma zorunluluğu hissetmeden, üretken olma çabası gütmeden ya da çevrenizdeki kişilerin ‘hobi’ tanımlarına uymaya çalışmadan sadece sizin için anlamlı olan ve sizi iyi hissettiren şeyler için zamanınızı harcadığınızda hobilerinizin yani size keyif veren eylemlerin tadını doyasıya yaşayabilirsiniz.

Ayrıca, hobiler söz konusu olduğunda kendinizi başkalarıyla kıyaslamamaya da özen gösterin. Her hobinin bir çıktısı, bir ürünü olmak zorunda değil. Örneğin, puzzle yapmak hobileriniz içerisinde yer alıyorsa illaki bir puzzleı tamamlamak veya çerçeveletip duvara asmak zorunda değilsiniz. Hobisi fotoğraf çekmek olan bir yakınınızın çektiği fotoğrafları panoda sergilediğini gördüğünüzde sanki siz de hobilerinizden bir çıktı almak zorundaymışsınız gibi hissetmeyin. Önemli olan hobilerinizle ilgilenirken nasıl hissettiğiniz, keyif alıp almadığınız; yani sonucunda ne olduğu değil.

Herhangi bir karşılaştırmaya ihtiyacınız olmadığını kendinize hatırlatın. Hobilerinizin tamamen sizi rahatlatan şeylerle ilgili olduğunu unutmayın. Neyin hobi listesinde yer alması gerektiğine odaklanmak, keyif aldığınız aktivitelerin bir başkasının lügatında hobi olarak sayılıp sayılmadığını düşünmek ya da ortaya illaki bir ürün çıkarmayı dert etmek yerine siz sadece kendi dünyanıza yönelin. Unutmayın; kendi hayatınızdan daha fazla zevk almanın yolunu ancak siz bilebilirsiniz. Kendinizi hobilerinizin keyifli kollarına bırakın, zevk alın ve geçirdiğiniz eğlenceli anların tadını çıkarın; başka hiçbir şeyi düşünmeden…

Kaynak: huffpost

İlginizi çekebilir: Sadece kendimiz için yaptığımız hobilere ne oldu?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale