Sadece kendimiz için yaptığımız hobilere ne oldu?

“Hobilerin neler?” sorusu çocukluğumuzdaki anketlerde kaldı artık. Hatta eskiden özensiz bir detay gibi puzzle yapmayı, kitap okumayı, dans etmeyi yazıyorduk cv’lerimizin altına. Keyif aldığımız ve düzenli yaptığımız aktivitelere hobi derken şimdi kendimizi kanıtlamaya çalıştığımız ve başarılı hissettiğimiz alanları hobi olarak nitelendiriyoruz sanki. Özellikle Instagram hayatımızın bir parçası olduğundan beri hem kendi dünyamızı paylaşıyor hem başkalarının dünyalarına tanıklık ediyoruz. Hesapların ve hayatların farklılaştığı alanlar kişisel ilgilerimiz ve hobilerimiz olunca da hepimiz yaptığımız her şeyde bir ilerleme kaydetmek istiyor gibiyiz.

Mesela bir zamanlar sadece hoşumuza gittiği için sahilde koşarken zamanla kaç km koştuğumuzu, hangi hızla koştuğumuzu paylaşır olduk. Hatta başkalarının performansları bizi tatlı bir rekabete bile itti. Kondisyonumuz arttıkça bu hobiyi daha verimli kullanmayı arzuladık. Sonra bir bakmışız ki maratonlara hazırlanıyoruz. Çalışıyor, çabalıyor, kendimizi stres altında hissediyoruz. Başka örnekler de oluyor çevremizde; kendine ait zamanlarda resim yapmaya başlayan arkadaşımız şimdi kişisel sergisi için uğraşıyor, kendi partilerini düzenlemeyi sevenler artık organizasyon şirketleri kuruyorlar.

Tabii ki bu güzel bir şey; sadece dönüşümü fark etmek gerek, tercihlerimizin farkına varmak. Sanırım hepimizin paylaştığı hayallerden biri; sevdiğimiz şeyleri yaparak para kazanmak. Bunun için emek vermek, bir arayışta olmak çok doğal. Sadece bu amaç için hobilerimizi feda ettiğimizi görmek ürkütüyor beni. Yani ilk başta bu aktiviteye neden başladığını hatırlıyor musun? Acaba sadece bir aroma mı katmak istiyordun hayatına? Boş zamanlarında yaratıcılığını yansıttığın, sana sükunet, mutluluk ve canlılık veren hobinle yakın arkadaş olmak mı istiyordun acaba? Bu hafiflikte başlayan yolların, başarıya ulaşmaya çalıştığımız alternatif kariyer yollarına dönüştüğünü hissediyorum bazen. Hatta bu rekabet dolu ortam, “zaten yapamam” hissimizi tetikleyip bizi denemekten bile vazgeçirebiliyor. Başarı kaygısı duymaya başladığımızda risk alıp hobilerle ilgilenmek yerine Instagram’da gezinmeyi, Netflix’teki son dizileri izlemeyi daha çekici bulmaya başlıyoruz. Sonra bu döngü dönüp duruyor.

Oysa yemek yapmak, ahşapla uğraşmak, yüzmek ve daha birçokları gibi hiçbir hobi, bize iyi gelmek için “en iyisi” olmamızı beklemiyor. Hatta sanatla ve sporla kendimizi ifade etmenin; endişeden depresyona, demanstan kansere birçok rahatsızlık üzerinde hafifletici etkisi olduğunu kanıtlayan birçok araştırma var. Keyif alarak odaklandığımız bu hobiler yaşımız kaç olursa olsun hafıza, gözlem, motor ve problem çözme becerilerimizi geliştirmemize yardımcı oluyor. O yüzden kendimizi kanıtlamak yerine yaptığımız şeyin sonucundan bağımsız sürecinden keyif almayı hatırlamaya ne dersiniz?

Kendimize alternatif kariyerler yaratmak, geç fark ettiğimiz bir yeteneğimizi parlatmak hobiden farklılaşıyor bence. O hafif gönüllü, hata yapmayı seven, mükemmel olmayan yanlarımızla barışma hissi beni sıklıkla ziyaret ediyor bugünlerde. Sen de sadece deneyen, denemekten hoşlanan tarafını tekrar hayatına katmayı ister misin? Belki sana özel kalır, belki kusurlarla yaptıklarını paylaşır, ilham olursun başkalarına. Sence de elimizi attığımız kimi şeylerde sıradan olmak ve yine bundan keyif almak çok özgürleştirici değil mi?

İlginizi çekebilir: Her şeyin bir zamanı var: Tomurcuklar hazır olduğunda çiçek açar

Seza Aslanbaş Yoga Eğitmeni
ODTÜ Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra 7 yıl kurumsal şirketlerde satış planlama ve pazarlama departmanlarında çalıştım. 2013 yılında dışarıdan her şey ... Devam