X

Hayatımızdaki iki önemli güç: Şükür ve teşekkür! Çok şükür!

Bu sene aileden kayıplar yaşadığımız; kah çok üzülüp, kah çok sevindiğim bir sene oluyor. Anlatması zor; yaşaması, içinden geçmesi daha da zor dönemler diyebilirim. Böyle zamanlardaysa insan sanırım biraz daha kendine, biraz daha gözleme düşüyor. Ve ben de fark ediyorum ki, bugünlerde beni ayakta tutan iki önemli güce sahibim; şükür ve teşekkür! Çok şükür!

Yaşayamadıklarına, paylaşamadıklarına, yapamadıklarına hayıflanmak; belki de en alışılagelmiş olanı. “Adaletin bu mu dünya?” diye haykırmak da en içten geleni; kabul ediyorum. İşte böyle anlarda hafızamı tazelemeye ve kendime şu soruyu sormaya çalışıyorum: “Peki dünya sana hep kötü mü davrandı Sino?

Mutluluktan ağladığın, heyecandan uyuyamadığın, gülmekten çenenin yorulduğu günlerin de olmadı mı? Peki ya ailenle, arkadaşlarınla paylaştığın şahane zamanlar, nasıl geçti hayatından? Kıymetini bilerek ve her anına şükrederek mi? Yoksa zaten olması gereken de bu diyerek, önem bile vermeyerek mi?

Bu sorulara benim cevabım ne diye düşünürken, çocukluğuma kayıveriyor aklım bir anda. “Şükretmeyi genelde becerebilmişim, aferin be!” diyorum kendime. Peki ya nasıl yapmışım derken, karşıma başka bir kelime çıkıyor: Teşekkür!

Sıcacık mis gibi, emek emek hazırlanan anne yemeklerine teşekkür etmişiz. Hafta içi yorgun olsa da bizlere ders çalıştıran; hafta sonu bizleri pikniğe, top oynamaya götüren ailemize teşekkür etmişiz. Küçücük bir iğne hediye edilmiş olsa; teşekkür etmişiz, yanında öpücüğü ihmal etmemişiz. Arkadaşlarla birlikte keyifli zaman geçirmişiz, teşekkür etmişiz. Manavda, markette bir şey tarttırmışız; teşekkür etmişiz. Bir yerde kalmışız, bir yerde yemişiz; parasıyla değil mi demeden hep çok teşekkür etmişiz. Ajans bizim için hazırlanmış, uykusuz kalmış; işi bu değil mi demek yerine teşekkür etmişiz.

Belki de gereğinden fazla teşekkür etmişiz her şeye; büyük küçük fark etmeden, o zaten onun görevi, şu bunu hak etmez ki demeden, ayırt etmeden. Gönlümden gelen, ağzımdan çıkan o teşekkürler, ne mükemmel şeylermiş aslında. Yükseltmiş enerjimi, çoğaltmış hislerimi, güldürmüş yüzümü ve başka yüzleri, şanslı hissetmişim kendimi. Şükretmişim hayatıma!

Evet, kabul ediyorum. Eskiden “Pollyanna” modunda geziyormuşum. “Her şey güzel olacak!” belki de en fazla kullandığım cümleymiş. Zamanla hayatın sadece toz pembe olmadığını, zaten öyle olmasının da pek normal olmadığını öğrenmişim neyse ki! Önemli olan hayata iyisiyle kötüsüyle kollarını açabilmek ve kötü bir şey yaşanıyorsa da hayatta, bunun da elbette vardır bir sebebi diyebilmekmiş. Geçmişinin, bugününün değerini bilebilmekmiş. Hayatın sana sunduklarına teşekkür edebilmekmiş.

Belki de bu yüzden büyüklerin “Değer, kıymet bilenlerle karşılaştırsın” dileği artık daha da manalı geliyor bana. Çünkü emek, zaman, para, insan hiçbir şeyin kıymeti bilinmez olmuş gibi hissediyorum bazen. Her şeye çok hızlı ve istediği anda ulaşmaya alışan topluluk; bir şey azıcık gecikince söylenmeye, azarlamaya, kavgaya hep hazır halde bekliyor maalesef. Şikayetler, “bunu beğenmedim”ler havada uçuşurken; bir küçücük “teşekkür”ü ise birbirine çok görüyor herkes.

Neden böyle “teşekkür”ü kıt bir ülke olduk diyorum. Çevremize teşekkür edebilmemiz için, kendimize teşekkür edebilmeyi bilmemiz gerekiyor sanki. Sürekli kendini eleştiren, yeterli bulmayan kişi; eksik olanı gören göz, olanı çoğaltmayı da başaramıyor maalesef. Eksikler birikip dağ gibi şişerken içinde; minik teşekkürlerin yarattığı “iyi ki” hissini yaşayamıyor.

Kendi hayatına şükür edeceğine, başka hayatlarla değiştirmek istiyor kendisininkini. Keşke daha zengin, güzel, akıllı, x ya da y olsa.. Bulunmadığı yer ona hep cazip geliyor, sahip olduğunu ise fark etmeden çatır çatır harcayıp bitiriyor. Eh tabi kendisini de yiyip bitiriyor; geriye ise bolca mutsuzluk, hüzün, pişmanlık kalıyor.

Evet zor günlerden geçiyoruz, dünyanın hızına ayak uydurma telaşındayız hepimiz biliyorum. Eskiden az, bizim için çoktu; şimdiyse sınırsız seçenek var, çok var ama pek manası yok olanın. Herkes çok çabuk yenisiyle değiştirmeye alıştığı için, kullan at eşyalar gibi her şeyi kullanıp atıyor. Kısacık mutlu olmuş gibi yapıp, sonra mutsuz döngüsüne geri dönüyor sanki. Peki nasıl bu döngü kırılabilir, zor günlerden aydınlık günlere geçilebilir diyorum. Ve sorumun cevabında yine iki kelime beliriyor: Şükür ve teşekkür! Çok şükür!

Siz de hayatınızdaki karanlıktan sıkıldıysanız, bir şeyleri değiştirmek istiyor ama nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız; bana her zaman güç vermiş iki kelimeden başlamayı düşünebilirsiniz. Minik minik hayatınızda olan ve olmayan şeyleri gözden geçirmek ve onlara “teşekkür” etmek; hiç hayal bile edemeyeceğiniz kadar iyi hissettirecek ve etkisi gitgide büyüyecek! Sağlığınıza, evinize, işinize, arkadaşlarınıza, sevgilinize, eşinize ve daha başka kimlere; daha çok değer veren, kıymet bilen gözlerle yeniden bakacağınız ise size kalmış. Zamanla “teşekkür”ler birikecek, “şükür”ü getirecek. Aldığınız nefese, yaşadığınız hayata “şükür” edebilmekse; daha güzel ve mutlu günleri… Peki ilk teşekkürünüz kime olacak, karar verdiniz mi?

Not: Ömrümdeki en şahane gün batımına şahit olduğum, Akdeniz ve Ege’nin buluştuğu Knidos’tan, nefes kesici bir Datça akşamından fotolar. (Ağustos, 2016) Bu muhteşem anlar ve daha niceleri için ise en büyük “teşekkür”üm, canım eniştem Kenan Şahan’a!

 

İlginizi çekebilir: Korkuyu ve inançsızlığı bir kenara bırak, aşk seni bulmaya gelsin

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale