X

Hayatımızda tezahür eden ilişkiler: Muhteşem “ben” mıknatısı

Yaşadıklarımız bu derece basit mi diye düşünebilirsiniz, benim bu olanlarla yani başıma gelenlerle ne ilgim olabilir? Neden ben? Başkaları hayatlarına gayet normal bir şekilde devam ederken neden tüm değişimler, tüm zorluklar veya alınması gereken kararlar beni buluyor? Ne yaparsam yapayım her nerede olursam olayım neden huzur bulamıyorum? Neden her ilişkimde değersizlik hissi ile karşılaşıyorum, aldatılıyorum?  Veya neden bir süre sonra sevgi, saygı ve paylaşım heyecanımı kaybediyorum?

Bir kitaba sığacak kadar çok soru sorabiliriz değil mi? Fakat cevapları almaya hazır mıyız, işte bu noktayı “anlamak” yani diğer bir deyişle aslında hayatımızda tezahür eden tüm o “benim bu olanlarla ne ilgim olabilir” diye sorguladığımız şeyler aslında “bizlerin” içinden hem de kalbimizin derinliklerinden gelmekte…

Şimdi sizlerle birlikte bir hayal kuralım, önümüzde kocaman bir mıknatıs olduğunu düşünelim, bu mıknatısı hayatımızın merkezine yerleştirelim ve tam yanında duralım, bakalım akışta neler ile karşılaşacağız yani bu mıknatısın varlığı zamana ve göreceğimiz manzaralara nasıl etki edecek? Hemen şu sorunun aklınıza geldiğini biliyorum ‘ama bu mıknatıs neyi çekecek yani ne işe yarayacak?’ İşte cevap aslında hayatımızda karşılaştığımız sorunlara kocaman bir ayna tutmaya yetiyor; biz mıknatısımızı neyi çekmek için kullanıyorsak, bilinçli veya bilinçsiz “neye olur veriyorsak” onları bize getirmek için çalışacak… Yani sadece “mıknatıs” olma görevini bizim neyi kendimize çekmek istediğimizden bağımsız olarak sadece “getiriyor” olacak…

Örneğin, ilişkilerimizde başkalarının kendimizden daha önemli olduğuna inanıyoruz, mıknatısınız sizce ne için çalışıyor olacak? Size bunu getirecek çünkü çekmek için yaydığınız mesaj, ben senden daha önemsizim, önceliğim sensin, bu ilişkide sen ön planda ve daha kıymetli olacaksın… Ve ne kadar tanıdık bir hikayedir ki yakınırız, ilişkilerimde istediğim değeri göremiyorum, her seferinde karşıma aynı tip insanlar çıkıyor, istediğim değeri bana veren bir kişi olmayacak mı? Cevabımız evet olabilir, fakat bunun için “öncelikle o değeri kendi kendimize vermemiz” yani mıknatısımızı yani çekim gücümüzü harekete geçiren mesajımızı “yeniden oluşturmamız” gerekiyor…

Son zamanlarda oldukça sıkça karşılaştığımız diğer bir olgu ise ilişkilerimizde yaşadığımız aldatılma ve aldatma halleridir. Kendi deneyimimi samimiyetle daha önce sizlerle paylaşmıştım, oldukça zorlu bir süreçtir. Özellikle evlilik ve benzeri bir durumda karşılaştığınızda aldatılma durumu, değersizlik, istenmeme veya tercih edilme hissinizi ve en önemlisi egonuzu yerle bir edebilir. Fakat daha yakından bakalım, mıknatısımız ne diyordu, tüm bunlar yaşanırken biz nasıl mesajlar yaymaktaydık? Yine kendimden örnek vereceğim, neden sevildiğimi, neden bir evlilik içerisinde olduğumu ve neden bir kişinin duygularına layık olduğumu bilmiyordum… Yani mıknatısımın yayını tam olarak şu ifadeleri içeriyordu “neden seviliyorum, bunu hak ediyor muyum, bir insanın sevgisine layık mıyım, bunu hak ediyor muyum”, fakat “bana gösterilen sevgi” için bunu sorgularken, halen çok sevdiğim ve her zaman muhteşem değer ve minnet ile andığım eski eşime çok derin bir aşk ile bağlıydım. Ve sonuç tahmin edeceğiniz gibi, sevgili mıknatısımdan çıkan “çekim” bana sevgili evren tarafından verdiğin mesajlar görüldü ve ‘işte tüm gerçekliği ile sana geldi’ olarak geri döndü, evliliğim son buldu…

Peki bu hep böyle mi olacak?

Şunu sorabilirsiniz, peki bu hep böyle mi olacak? Gelin hep birlikte sevgili yaşanmışlıklarımızla devam edelim… Benim hikayemde, bu oldukça zorlu süreci üç yıllık çok yoğun “kendimle baş başa kaldığım” bir dönem ile aştım; kendi kendimi yeniden tanıdım, uzun süreli ve yalnız olduğum uzak mesafe seyahatlere çıktım, öncelikle “kendi kendimin en iyi arkadaşı oldum” ve dışarıdan tüm beklentimi kestim… Sonuçta, kendimle öyle bir uyuma ve muhteşem bir huzura ulaştım ki  hayat karşıma muhteşem bir sevgi çıkardı… Tabi ki dediğinizi duyar gibiyim, tabi ki mıknatısımın yayını çoktan değişmişti, o “layık değilim”lerden geçtiğim yayın “ben sevginin en güzel halini hak ediyorum, ben kendim burada muhteşem bir huzur, sevgi ve mutluluk haliyim”… İşte bu karşıma çıkan ikinci bahar bana bir insanın dünyada ne derece yüksek “sevilebileceğini” öğretti, her an her daim minnetlerim, teşekkürlerim ve sevgiyle anacağım bu kişi bana hayatın ne derece “sevgi” ile dolu olduğunu, yaşadığım tüm kırgınlıkların, üzüntülerin ve beğenilmeme duygusunun iyileştirilebileceğini göstermişti…

Bu noktada hepimizin aklına şu geliyor, o halde eden yalnız kalıyoruz? Neden bu anlattığımız güzel başlayan hikayeler mutlaka bir son buluyor? Hikayeme şöyle devam edeceğim, hepimiz değişiyoruz, her ne kadar biz mıknatısımızla yayına aynı tonda devam etsek de örneğin benim yaşadığım durumda bu şöyle tezahür buldu; sevginin en güzel haline her zaman minnet duyacağım fakat “kendim” olmak yolunda “tek başıma” çıkmam gereken uzun bir yol… İşte “ben” mıknatısım yayınına şu an şöyle devam ediyor “ilahi dünyada bulunma amacımı ve ruhumun diğer yarısını arıyorum”… İşte bu arayış bugün şu anda bu yazıya dönüşen canım kelimelerin sizlerle buluşmasının en doğal sebebidir. Bu yayın henüz bir tezahüre ulaşmadı fakat samimiyetle paylaşabilirim ki burada anlatamayacağım o kadar farklı öğretmen ve mesaj ile birleşti ki, çekim gücüne sonsuz bir güven ile ben de sizler gibi akışta neler olabileceğini heyecanla “sadece yaşayarak” görmek üzere sonsuz bir “huzur, mutluluk ve kendi gibi olma” hali içinde beklemekteyim…

Ben mıknatısı

Sevgili Sanaya Roman “Ruhsal Büyüme; Yüksek Benliğiniz Olmak” adlı değerli eserinde “ben mıknatısı”nı şöyle yorumluyor;

“…Siz manyetik iradenizi geliştirebilirsiniz. Manyetizma güçlü bir kuvvettir. İstediğiniz şeyi onu size gelmeye zorlayarak değil, onun gelmesine izin vererek kendinize çekebilirsiniz. Bir şeyleri elde etmek için çok fazla zorlarsanız, aslında o şeyleri geri itersiniz. Bir şeye uzanmak ile onun size gelmesine izin vermek arasında farklı bir his vardır.”

“Ben” mıknatısını sevgili Diana Cooper Spiritüel Yasalar eserinde bizler için bakın nasıl irdeliyor;

“…Her yanınıza mıknatıslar yapıştırılsaydı, bazı nesnelerin size yapışacaklarını, bazılarının geriye doğru sıçrayacaklarını, birçok nesnenin de hiçbir tepki vermeyeceğini tahmin edebilirsiniz… Hayatınızdaki her şeyi ve herkesi siz kendinize çekersiniz. Diğer nesneleri ve insanları ise itersiniz. Birçok durumun ise size göre hiçbir manyetik çekim gücü yoktur. Örneğin, bu şeyleri size getirecek titreşimi yaymadığınız için, açlık çekmemişsinizdir ya da evsiz kalmamışsınızdır.

…Evren karşınıza aynalar çıkararak kendi içimize yönelmemizi sağlar. Etrafınıza bakıp çevrenizdeki insanları inceleyin. Hayatınızın sahnesinde rol alanların mutlaka bir sebebi vardır. Belirli türdeki insanları veya durumları hayatımıza çektiğimizi ne kadar şiddetle reddedersek, evren karanlık yönümüzle yüzleşmemiz konusunda o kadar ısrarcı olur.

…Siz bir mıknatıssınız: Size benzeyen şeyleri kendinize çekersiniz.”

Şu an bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, “ben” mıknatıslarınız ile barışmanızı dilerim, hayatınıza neleri getirmek için yayın yapıyorsunuz, titreşimleriniz ve aklınızdan geçen sorular ile düşünceleriniz sizi hangi amaçlarda yansıtıyor, kendinizi mutlu, huzurlu, sevilmeye layık, başarılı, arkadaş canlısı veya dürüst olarak nitelendirebiliyor musunuz?

Sevgili evren hepimiz için karşılıksız bolluk ve bereketini sunmak üzere yanıbaşımızdadır, muhteşem “ben” mıknatısımız ile bugünümüzü dönüştürmek sadece bir “olumlu” düşünce kadar uzağımızda…

Bol şanslar…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale