X

Hayatımın hikayesi, seni her gün yeniden yazan “benim”

Bir gün boyunca kaç “olumlu” kaç “olumsuz” ifade kullanırsınız? Peki nasılsın sorusuna verdiğiniz cevabın tonu nedir? “İyiyim, çok iyiyim, bomba gibiyim”… Hemen farklı bir örneğe geçelim, bu senaryoda yeni biriyle tanıştınız ve kendinizi anlatıyorsunuz. İşte tam şu anda kendiniz hakkında neler söylemektesiniz? “Ben böyle sıradan biriyim” veya “ben genel olarak hep aynı şeyleri yaparım” veya bir diğer örnek “hayatım genelde sıkıcıdır, monotondur, aynı düzlemde ilerler”

Her anlatımımızda bizler aslında bir hikaye yazarız evrene, kendi hikayemizi. Bu diğer bir açıdan kendi kendimize bakışımızdır. Hayatımızın monoton olduğunu düşünmemiz gibi. Veya sıkça karşımıza çıktığı üzere şöyle hikayelerimiz de vardır; “o bana bunları yaptı, onun yüzünden günlerce bekledim, o ilişkimizde ne olacağına ve ne olmayacağına karar veremedi” veya “onun seçimleri nedeniyle bugün bu noktadayız”

İşte tüm bu ifadelerin “öznesi” olan “o” aslında “ben” ne yaptım sorusundan gizlenmeyi kapsamaktadır. Hikayemizi anlattığımız veya kısaca çokça suçladığımız “o” bizlerin hayatının gerçek öznesi olabilir mi? Yani bizler muhteşem “kurbanlar” olurken, muhteşeme “edilgen” kişi olurken, cümlelerimizin “özne”lerine gönül rahatlığı ile yerleştirdiğimiz “o” adeta başımıza gelen her şeyin sorumlusu oluverir… Peki sizce bizler aynı cümleleri “ben” öznesi ile kurmaya başlasak her şey farklı olabilir miydi?

Aynı noktada “ben” onun tüm sorumuzluklarına rağmen bu ilişkiye devam etme kararı aldım ve hayatımı buna göre düzenledim… Başka bir örnek, ben onun bana ihanet etmiş olmasını kabul edemezdim ve onunla ilişkimi sonuçlandırdım. “Ben” yaşadığım şehri değiştirmek istiyordum ve bu değişikliği gerçekleştirdim. Yani “ben”, hayatımın yegane ve tek hikaye anlatıcısı olarak ancak “ben” öznesi ile hikayemi yorumlamaya başladığımda gerçekten anlattığım bir “kurbanın” hikayesinden “güçlü” bir ben tarafından anlatılan bir hikayeye dönüşebilecektir…

Bakın başka nasıl hikayelerimiz vardır; ilişkilerimiz çokça zaman anlatımımızın çok önemli bir kısmını oluşturur. “Öyle adam kaldı mı, istediklerim asla karşıma çıkmaz, herkes bulur da ben bulamam, ben ilişkilerimde hep üzüldüm yine üzüleceğim ve üzülmeye devam edeceğim, neden hep sorunlu kişiler ile karşılaşıyorum neden hep huzursuz ilişkiler benimle” gibi birçok kez hikayelerimize karıştırdığımız yakarışlarımız, şikayetlerimiz, “olmaz” inançlarımız ve kısacası “olumsuz” kodlamalarımız vardır. Sizce hikayesinde çoktan “ben zaten böyle bir insan ile karşılaşamayacağım” cümlesini yazan biri bu kişi ile karşılaşacak olsa bile bunu anlayabilecek düzeye gelmiş olabilir mi veya “yine ihanete uğrayacağım, sürekli aldatılıyorum ben sevilmeye layık değilim” şeklinde anlatımı olan bir kişinin aldatılması veya kendine değer vermeyecek eşlere çekilmesi ne kadar doğal bir akıştır farkında mısınız?

Bakın sevgili Jen Sincero Var Olmak Senin Elinde isimli güzel eserinde “hayata anlattığımız” hikayelerimizi nasıl yorumluyor:

“…Örneğin, diyelim ki hikayen ilişkilerde berbat olduğun üzerine yazılmış. Özgürlüğe kavuşuyorsun. Birisine bağlanmak zorunda değilsin. Başka fırsatlara bakabilirsin. Savunmasız olarak kendini incitme riskini göze alamazsın. Her zaman yalnız olduğun için şikayet eder ve insanlardan sempati toplarsın. Bütün yatak sana aittir, hiçbir zaman uzlaşmak zorunda kalmazsın ve yaz olmadıkça bacaklarını jiletle almak zorunda kalmazsın.

Farkına varmıyoruz ancak hikayelerimiz yoluyla iyi hissetmeyi, istediğimiz şeyi almaktan daha önemli bir konuma getiriyoruz. Çünkü daha tanıdık geliyor, hoşnut oluyoruz ve bunu geride bırakmaktan korkuyoruz. Eğer çocukluğumuzdan beri depresyondaysak, mağdur bir haldeysek ya da başka bir şey olduysa “ödülleri” toplamaya devam etmek adına yetişkinler olarak bu durumun gerçekten biz olduğuna inanarak kendimizi kandırıyoruz.

…Örneğin diyelim ki Kalbi Boş Sally artık o kadar çok bıktı ki gerçek, güçlü yanıyla tanışmak ve ilişkiler konusunda problemleriyle yüzleşmek istiyor. Bunu yaparken hikayelerinin neler olduğuna açıklık getirerek işe başlıyor:

  • Bir erkekle tanışamıyorum çünkü artık iyi erkek kalmadı.
  • Flört etmeyi beceremiyorum.
  • Bir erkeğe ne diyeceğimi asla bilmiyorum.
  • Erkekler beni çekici bulmuyor. En azından iyi olanlar.
  • Erkekler benden korkarak uzaklaşıyor.
  • Onlara güvenmiyorum.
  • Benim için gerçekten uygun birisi olduğuna inanmıyorum.

…İyi adamların olmadığını söyleyerek niye hiçbir erkekle görüşmediğim gerçeğinin sorumluluğunu almak zorunda kalıyorum. Kendimi mağdur hissedebiliyorum ve yalnız olmamın haklılığını gösteriyorum. Erkeklerin ne kadar korkunç olduklarını iyi bir tanesi ile birlikte olmayarak kanıtlıyorum.

…Hikayeleriniz de dahil bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Yine de en sonunda acıya ve kayıplara neden olan sahte bir güvenlik hissi için bu hikayelere tutunuyoruz. Bunları bir kenara bırakmak için hevesli ol. Büyümeye devam ettikçe hikayeni yeniden yazmayı sürdür.”

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sevgili sen, hayata anlatmakta olduğun hikayelerin nedir, nelerin ardına kendini saklamaktasın veya bugün hayatta almayı ertelediğin kararlarını nelere dayandırarak saklanmaktasın? Hangi yolları aslında kendince kapatmaktasın, sana ulaşan yeni arkadaşlara yeni kişilere yeni oluşlara yeni iş fırsatlarına ve belki de yeni aşklara kalbini ve kendini o hikayelerin ardına gizlenmeden açabiliyor musun? Sen bugün nefes alışınla bu dünyaya hangi mesajı hangi hikayeyi yansıtmaktasın?

İşte her an ve her gün hikayemizi yeniden yazmak fırsatı bizlerin elindedir; bu yüzden kendinizi anlattığınız her cümlenizi derinden inceleyin… Sizi siz yapan durumlar kendinizi özdeşleştirdiğiniz acılar, korkular, terk edilmeler, aldatılmalar, kayıplar, başarısızlıklar sadece “hikayeden” ibarettir… İşte hikayelerimizi yeniden yazmak gücü, sadece ve sadece bizlere bahşedilmiştir…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale