X

Hayatı ertelemek: Mutluluğu askıya almak istediğinizden emin misiniz?

“Bu hafta bir geçsin kendime zaman ayıracağım, şu zor günleri atlatalım görmek istediğim yerlere gideceğim, işimi değiştirdikten sonra çok mutlu olacağım, taşındıktan sonra her şey yoluna girecek, yeni aldığım elbiseyi özel bir günde giyeceğim, daha iyi para kazandığımda rahatlamayı öğreneceğim…” ve benzeri birçok söylemin ortak noktası sizce nedir? Sizin için de bu cümleler hayatınızda büyük bir yer kaplıyorsa; ‘hayatı ertelemek’ diyebilir miyiz?

Zaman, sandığımız kadar sınırsız değil

Erteleme alışkanlığı (procrastination) dediğimizde çoğumuzun aklına yapılması gereken işler, sorumluluklar geliyor, peki ya mutluluk? Mutluluğu erteleyişlerimiz ne olacak… Çoğumuz bunu yapıyoruz; mutluluğumuzu, istediğimiz büyük bir şeyin gerçekleşeceği ve kendimize mutlu olma izni vereceğimiz sihirli bir gelecek tarihine kadar askıya alıyoruz. Evet, o ‘büyük şey’ her ne ise, o gerçekleştiğinde hayatımız çok daha iyi olabilir ama gerçekten o zamana kadar mutluluğumuzu askıya almayı istiyor muyuz?

Mutluluk, sınırlı kaynakları olan, dünya üzerinde kıtlık yaşadığımız bir olgu değil; yani onu tüketemeyiz, dünya üzerinden silemeyiz; hepimize yetecek kadar çok mutluluk var, hatta fazlası mevcut. Öyleyse bu cimrilik, tutumluluk, kıtlık bilinci niye? Niye hem bugün hem de yarın mutlu olmayalım, niye mutluluğu erteleyelim; ya ‘o büyük şey’in olmasını beklerken hiç beklemediğimiz bir şeyler olursa? Depremler, yıkımlar, büyük acılar, kayıplar belki de zamanımızın sandığımız kadar sonsuz olmadığını anlamamıza yetmez mi? Bir sabah uyandığımızda yapmak istediğimiz şeyler için artık zamanımızın kalmadığını fark edersek ne olacak? O en sevdiğimiz elbiseyi giyeceğimiz bir yer olmazsa, işimizi-evimizi değiştiremezsek, daha fazla para kazanamazsak ya da artık birlikte tatile çıkmak istediğimiz dostlarımız artık yanımızda yoksa… O zaman ne olacak, mutluluklarımızı daha ileride bir tarihe mi erteleyeceğiz?

Mutluluğu, alışkanlık haline getirebiliriz

Size aklınızın bir köşesinde her zaman tutmanız gereken anlamlı bir öğüt; ‘Mutluluk diğer alışkanlıklar gibidir: Ne kadar çok uygularsanız, o kadar doğal hale gelir.’ diyor The Triangle of Truth kitabının ünlü yazarı Lisa Earle McLeod. Öyleyse, neden mutluluğu daha çok yaşamaya değil de belli zamanlar için saklamaya, onu azaltmaya çalışıyoruz? Birinci ve en kritik neden zaman. Hep ‘daha zaman olduğunu’ sanıyoruz ve erteledikçe erteliyoruz. Hayatı dolu dolu yaşamayı, merak ettiğimiz yere gitmeyi, istediğimizi yemeyi, sevdiklerimizle eğlenmeyi, kendimize daha iyi bakmayı, mutlu olmayı, mutlu etmeyi erteliyoruz. Çünkü ‘daha çok zaman var’ diyoruz, oysa ki olmayabilir. Bir an gelir ve o daha var dediğimiz zamanın aslında tükendiğini görebiliriz. O her zaman ziyaret etmek istediğimiz şehir bile yok olabilir… İkinci ise mutluluğu hak ettiğimize inanmıyoruz. Neden ki, neden hak etmeyelim mutluluğu? Hepimiz hak ediyoruz, mutluluk hepimizin en doğal hakkı ve ihtiyacı. Üçüncü neden ise bizi gerçekten neyin mutlu ettiği konusunda kafamız karışık. Belki daha çok paramız olduğunda, belki yaşadığımız şehri değiştirdiğimizde mutlu olacağımızı sanıyoruz ve onlara eriştiğimizde beklediğimizi bulamayabiliyoruz; çünkü bizi mutlu edeceğini sandığımız şeyin aslında doğru olmadığını fark edemiyoruz.

Para, ün, şöhret, zenginlik, başarı gibi kavramlar genel geçer mutluluk nedenleri gibi gelebilir; ancak mutluluğun bir standardı yok. Hatta, bilimsel çalışmalar, bunların hiçbirinin gerçek mutlulukla ilgili olmadığına dikkat çekiyor. Araştırmalara göre sürdürülebilir mutluluğun üç önemli faktörü var; anlam ve amaç duygusu, aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, başkalarına yardım etmek. Yani sandığımız gibi çok para çok mutluluk getirmiyor ya da harika bir spor araba mutlu olacağınızı garantileyemiyor. Dilerseniz Para mutluluğu satın alabilir mi?Araştırmalara göre sürdürülebilir mutluluğun üç önemli faktörü var; yazımıza da göz atabilirsiniz. Mutluluk bugünde, şu anda ve aslında içimizde. Yardım elimizi ihtiyacı olana uzatmak kadar, sevdiğimiz bir dostumuzla buluşmak kadar yakınımızda. Bu kadar yakındaysa daha neden erteleyelim? Neden mutluluğu ileri bir tarihe öteleyip askıya alalım?

Aceleci dostumuz zamana karşı neden mutluluklarımızı erteliyoruz?

Hayat, düşündüğümüzden daha kısa olabilir, daha zaman var sanarken kum saatinin son tanesi de aşağıya düşebilir. Ertelediğimiz her şey, elimizdeki fırsatların kayıp gitmesine neden olabilir. Bugün elimizin altındaki herhangi bir şeyi yarın veya gelecekte yapabileceğimizin garantisini kim verebilir? Hiç kimse. Bugün yapmadığımız için yarın pişman olmayacağımızı kim söyleyebilir? Hiç kimse. Öyleyse durmak, beklemek, ertelemek ne diye?

Hayatımızı yaşayacağız; yapmamız gerekenleri yapacak, sorumluluklarımızı yerine getirecek, düzenli işlerimizi takip edeceğiz, akışta kalacağız. Ama kendimize de iyi bakacağız; bakmak zorundayız. Hayatımız boyunca yanımızda olacak tek kişi kendimiziz, kendi kendimizin her şeyiyiz. O yüzden mutluluklarımızdan da biz sorumluyuz. Bir yere gitmek istiyorsak gitmek, yeni bir adım atmayı düşünüyorsak denemek ancak bizim elimizde. Evet, gelecek planları yapıyoruz, yapacağız da ama bu, bugünü yaşamamıza engel olmamalı. Yoksa bir gün tüm geçmişimiz gözlerimizin önünden geçerken kurduğumuz cümlelerin hepsi ‘keşke’ ile başlayabilir… Ve o zaman o ‘keşke’lerin acısını dindirecek bir teselli bulmakta çok zorlanabiliriz. Bunu istiyor muyuz? Bir düşünün…

Hayatı ertelemek bizi değerli anlardan mahrum bırakır

Hayatı ertelemek, gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarmamızı engelliyor, bunun ne kadar farkındayız?

Hayatı ertelemek yerine, bugün elimizin altındaki herhangi bir şeyi yapmak için çaba harcamalıyız; sonradan pişman olmamak, zaman kalmadı diye hayıflanmamak için; ‘çok geç olmadan’ yapmalıyız ne istiyorsak. Belki de o özel günlere sakladığınız kıyafeti giymenin, sürekli ertelediğiniz o tatile çıkmanın, hep denemek istediğiniz bir girişimi başlatmanın artık zamanı gelmiştir…

Uçlarda yaşamamıza da gerek yok; ağustos böceği ya da karınca olmak zorunda değiliz. Yarınlar için çabalamaya devam ederken bugünü kaçırmadan yaşayabiliriz. Belki de ‘o yola artık çıkmamız gerek’, çünkü hayat ertelenmeye gelmez.

İlginizi çekebilir: Hayatınızı dönüştürmenize yardımcı olacak Budist öğretiler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale