X

Gerçekten yaşadığını hissetmek için: Gör, anla, fark et

Kapadokya’da bu sene 4.’sü düzenlenen Vofa (Vibrations of Anatolia) yani Sesle Şifa Festivali’ne katıldım. Beden, zihin, ruh bütünlemesi etrafında bir sürü çalışma vardı. Bu sene en çok neyden etkilendin derseniz hemen söyleyebilirim ki kundalini yoga derslerinden.

Benim kundalinide ilk deneyimimdi ve birçok şey gibi tam zamanında girmiş oldu ki hayatıma, bana ışık dolu ve çok geniş kapılar açtı.

Son senelerde yaptığım çalışmalar hep yavaşlamak ve durmak üzerine oldu. Yavaşlamanın ve durmanın ihtiyacını, hayattaki önemini anlıyorum farklı farklı yollarla son bir kaç senedir. Kendime izin vermek, hayatın içerisinde illa koşmadan da var olabileceğim ve durarak da gelişebileceğim bilgisi bana çok iyi geldi.

Tam da buraya gelmeden önce benim için artık daha çok hareket zamanı geldi, ihtiyaçlarım bu yönde ilerliyor hayatımın bu döneminde diye kendi kendime düşünmüşken festivalde girdiğim kundalini yoga dersleriyle beraber aldığım zevk, açıldığını gördüğüm alanlar bana doğru noktada olduğumu teyit ettirdi.

Öncelikle çok fazla kendisiyle, ruhuyla çalışan bir insan olarak aslında ne kadar zihinde yaşadığımı, ne kadar zihnimin hapishanesinde var olmaya çalışıp kendi sınırlarımı çok daraltmış olduğumu fark ettim. Aslında zor olmayan ama alışık olmadığımdan ötürü bedenimi zorlayan bir hareketle karşılaşınca “Ben yapamıyorum. Benden bu kadar” demek zaman zaman kendini olduğun gibi kabul etmek olsa da benim için zihnimin “Tamam artık sen daha fazla yapamazsın. Hadi bırak” diye bana söylemleriymiş. Bu iki noktayı ayırt etmek çok önemliymiş. Hocamız İrem Greenfield: “Hadi bırakma! Zihninin ve bedeninin ötesine geç! Haydi!” dediğinde anladım.

Bir eşik varmış. Ben zihin eşiği diye adlandırıyorum şu an. Tam da: “Yeter artık daha fazla yapamayacağım bu hareketi, bittim!” dediğinde bırakmadığında geçilen ve o anın sonrasında daha yeni başlamışsın gibi daha rahat ve taze enerjiyle yapılan.

Bu durumu kendimde birebir gözlemlemek bana çok şey anlattı. Meğer benim gerçeğim sandığım halim aslında zihinden gelen yanıltmacalarmış. Sınırlarım bildiğimden çok daha genişmiş. Yapamam diye kestirip attığım ama aslında çok da yapmak istediğim bir çok şeyi yapabilirmişim! Ve artık gündelik hayat içerisinde her böyle bir durumla karşılaştığımda bu durum ‘kendime izin vermek mi yoksa zihnimin vızıltılarına kanmak mı’ diye soracağıma kendime söz veriyorum. Hissediyorum; çok geniş alanlar açılacağını hayatımda bu noktada. Artık isteklerin, hayallerin gerçeğe dönüşme noktasına daha yakınım. Şükrediyorum.

Görmek, fark etmek, anlamak insanı nasıl da başka noktalara taşıyor.

Bir diğer konu ise yine kundalini yoga dersinde fark ettiğim şey: Baya otomatik ve ezberden yaşamış olduğum hayatı.

Mesela derste bir noktada bacaklarla bisiklet çevirme hareketi yapmamız söylendi. Yapmaya başladım. Ve yine bir noktada ‘ah, uh, tamam, yeter yoruldum’lar içimde havada uçuşuyordu. O an İrem: “Sadece bisiklet çevirme. İçinden o bisiklet çıksın, bisiklet ol” dedi ve bum! Ne kadar ezbere yapıyormuşum! Ne kadar ezbere yaşıyormuşum!

Düşünmeden, kendimi ana vermeden. Her şey otomatikleşmiş. Peki o zaman buna yaşamak diyebilir miyiz?

Azra Kohen’in de Fi,Çi,Pi kitap üçlemesinde altını bastıra bastıra her defasında altını çizdiği gibi ‘hayat deneyim’ değil mi?

Otomatik hareket ettiğimiz noktada, hiçbir ana ruhumuzu, kendimizi katmadığımız noktada o deneyim ne demek, ne yapıyoruz, neden yapıyoruz anlayabilir miyiz?

Ve ben bedenim aracılığıyla bisiklete dönüşürken ne zihnim kaldı ne bedenim. Sadece ruhum akıyordu o ana, bedenim aracılığıyla. Hissettim. an’da olmayı, ruhumun hayata aktığını, yaşamanın ne demek olduğunu hissettim.

Ve karar verdim. Anlarımın içinde var olmaya, yaşamda yaşam olmaya, bir bebek saflığında hayatı yeniden keşfetmeye karar verdim.

Hayat, gerçekten yaşamaya karar verdiğinde yaşama dönüşüyor.

Tüm bu gördüklerimin, anladıklarımın dalga dalga hepimize yayılması; her birimizin hayata katılması dileğiyle…

Nice anlamlı hayatlar, yaşamlar olsun hepimiz için o zaman.

Aşk’la…

 

İlginizi çekebilir: Ego ve sevgi çatışması: Gerçek sevgi nedir, nasıldır?

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale