X

Gelecekte bizi ne bekliyor: Yapay Zeka robotlar duygusal zekaya sahip olabilir mi?

Yapay Zeka artık günümüzde kendini analitik yetenekleri ve bilişsel becerileri konusunda açıkça kanıtlamış durumda. 1997 yılında dünyanın en iyi satranç oyuncusu Garry Kasparov, IBM tarafından üretilmiş olan, saniyede 200 milyon hamle hesap etme kapasitesine sahip Deep Blue’ya karşı 6 setlik maç sonucu 2,5’a 3,5 skorla yenilgiye uğradı. Hatta iş öyle bir hal aldı ki ilerleyen yıllarda saniyedeki hamle hesaplama hızlarıyla yarışan bilgisayarlar arasında dahi şampiyonalar düzenlendi.

2016 yılında sinir ağı ve takviyeli öğrenme (deep learning) içeren yapay zekâ sistemi AlphaGo, hamle sayısı yanında sezgisel düşünce gerektiren Go oyununda, en iyi oyunculardan Lee Sadol’u yendi.

Kendini bilişsel ve işlemsel alanlarda, ölçme, tanıma, hesaplama, raporlama alanlarında başarıyla kanıtlayan Yapay Zeka, duygusal olarak da geliştirilebilir ve tıpkı insanlardaki gibi bir duygusal zekaya sahip olabilir mi? İnsanı insan yapan en değerli özelliklerimizden biri de empatidir. Peki ya bir Yapay Zeka’ya empati kurabilmesi ve hem duyguyu anlayıp, hem de buna uygun davranış sergilemesi öğretilebilir mi?

Bugün bir çok Yapay Zeka şirketi ve bu alandaki mühendisler bunun cevabına “Evet!” diyor. Aşağıda bu alandaki en önemli 4 çalışmaya değineceğiz ve içlerinden biri olan Affectiva’ya biraz daha yakından bakacağız.

Yüz tanıma ve duygusal analiz 

Hepimizin bildiği gibi yüz tanıma teknolojisi zaten hepimizin hayatında var. Apple 2015 yılında Faceshift ve 2016 yılında ise San Diego merkezli Emotient isimli iki girişimi satın aldı ve bunu Faceid teknolojisinde kullanmıştır. Bizler de artık her alanda yüz tanıma kilitleri ile karşılaşıyoruz. Bunun bir tık ilerisi ise yüzdeki ifadelerin duygusal analizinin yapılması, ancak görünen o ki Yapay Zeka teknolojileri bunun da bir tık ilerisine geçmiş durumda ve sadece duygusal analiz değil tam bir insan algısında Yapay Zeka makinaları geliştirmiş durumdalar.

Emotient

Sloganı : “Use facial expressions to understand emotional reactions with Emotient”

Duygu Duyarlı Bilişim mottosuyla geleceğe öncülük etme iddiasındaki Emotient, 2008 yılında University of California Machine Perception Lab’de doğmuştur. Girişimin Danışma Kurulu’nda yüz davranışı ve makine öğrenimi alanında iki önemli isim Doç. Dr. Paul Ekman ve Terry Sejnowski yer almaktadır.

Apple, 2016’da San Diegolu bir start-up olan Emotient’ı satın almıştı. Emotient’ın Apple’ın ilgisini çekmesinin sebebi, yapay zeka kullanarak insanların nasıl hissettiğine dair ölçümler yapan bir teknoloji geliştirmiş olması. Teknoloji, tüketicilerin kullanımına onay verdikleri web kameraları aracılığıyla çalışıyor. Tüketicilerin izledikleri videoya gösterdikleri reaksiyonlar, yüzlerindeki 49 ayrı noktanın hareketine göre ölçülerek mutluluk, şaşkınlık, üzüntü, iğrenme, korku ve kafa karışıklığı gibi duygulara göre kategorize ediliyor. Markalar da, ürünlerinin reklamını yapmak için hazırladıkları yaratıcı çalışmaları bu reaksiyonlardan çıkan raporlara göre yeniden düzenliyor.

Beyond Verbal

Sloganı: “Develops Voice Enabled AI to create proprietary vocal biomarkers for personalized healthcare screening & emotion monitoring”

2012 yılında İsrail’de kurulan bir başka Yapay Zeka (AI) start-up şirketi olan Beyond Verbal, ses tonunu analiz ederek kişinin esas duygusunu tespit etmeye yönelik bir teknoloji geliştirdi. Telefonda, mikrofonda ya da sesle kontrol edilen bir uygulamada kullanıcının sesinden duygularını anlamaya çalışıyor. 19 yıllık bir araştırmanın ürünü olduğu belirtilen Beyond Verbal, 30 dilde yüz binlerce duygu etiketli ses kullanılarak geliştirilmiş. 2014 Eylül ayında 3,3 milyon dolar yatırım alan Tel Aviv merkezli girişim, konuşmaların içeriğiyle ilgilenmiyor, sadece sesi dinleyerek gerçek zamanlı duygu ölçümü yapıyor.

Beyond Verbal, kurumsal pazar araştırmacıları ve uygulama geliştiricilere yönelik çözümler sunuyor. Yatırımla birlikte bu alanlara kişisel bakım ve sağlığı da ekleyen Beyond Verbal, bulut tabanlı Wellness API’ını yayınladı. Wellness API, akıllı telefon ya da giyilebilir cihazların kullanıcılarını dinleyerek duygusal sağlık durumunun takip edilmesini sağlıyor.

Cogito

Sloganı: “The best minds in behavioral science and enterprise technology have come together to create an artificial intelligence solution that analyzes the human voice and provides real-time guidance to enhance behavior”

İnsan davranış ve duygularını anlamak için sese odaklanan bir diğer girişim Cogito, sağlık sektörüne odaklanmasıyla farklılaşıyor. Sesle duygusal analizi birleştiren teknolojisini geliştirmek için çağrı merkezleriyle çalışan Cogito, en önemli sinyalleri yakalayabilmek için 80 milyon davranışsal veri noktası tespit etmiş. Bunun sonucunda depresyon ve stres gibi işaretleri algılayabilen algoritmasıyla Cogito, ilk ürünü Cogito Dialog’u çağrı merkezleri için geliştirmiş. Müşterilerin ses, konuşma hızı, akışı, sesin tınısı gibi parametreleri ölçüyor ve bunları işe yarar bilgiler şeklinde gerçek zamanlı olarak bir gösterge panelide yayınlıyor.

Cogito daha önce Boston Maratonu bombalama olayının bireyler üzerindeki psikolojik etkisini ölçen Companion mobil uygulamasıyla gündeme gelmişti. Şirketin bugün Raytheon ve United States Government’s Defense Advanced Research Projects Agency (DARPA) ile birlikte mobil telefonlardan güvenli bir şekilde kullanıcıların duygularını analiz eden bir sistem üzerinde çalıştığını da belirtmek gerekebilir. Start-up firmalar için bu oldukça üst düzey bir ilgi.

Affectiva

Sloganı: “Affectiva, İnsan Algısı Yapay Zeka, Her şeyi İnsan gibi Algılar.”

2009 yılında MIT Media Lab’de doğan Affectiva Duygusal analitik ve zeka konusunda önde gelen girişimlerden biridir. Ürettiği yapay zeka teknolojisi, insanın herhangi bir görsel veya durum karşısında verdiği duygusal tepkileri anlamaya odaklanıyor. Duygusal tepkileri tanımlama için yüz ifadelerini analiz eden Affectiva, bugüne kadar 75’ten fazla ülkede, yaklaşık 7 milyon 800 bin farklı yüzle çalışmış.

Affectiva, insanların yüz ifadelerini tanımlayabilen, duygusal bir algılama teknolojisidir. 2019 yılı itibarıyla da sadece duygusal algılama değil, tamamıyla İnsan Algısında bir Yapay Zeka teknolojisi olduklarını iddia ediyorlar. Nüanslar, duygusal, karmaşık bilişsel haller, davranışlar, tepkiler ve insanların diğer nesnelerle etkileşimleri…

Affectiva’nın doğuşu

ABD merkezli Affectiva’yı kuran Rana El Kaliouby ve Rosalind Picard, duygusal hesaplamanın (affectiva computing) öncüleridir. Rana Affectiva CEO’sudur ve Rosalind, MIT Media Lab’daki Affectiva Computing grubuna başkanlık eder.
Rana El Kaliouby, Mısır da doğmuş ve Mısır’da bir bilgisayar Mühendisiyken Cambridge üniversitesinde ph.D programına kabul edilmiştir. İngiltere’ye geldiği ve ailesinden evinden uzakta geçirmeye başladığı bu sürede dediğine göre Laptopuyla, diğer tüm insanlarla olduğundan daha fazla zaman geçirdiğini farketmiş ve hal böyleyken Laptopumun aslında benim ne hissettiğimle ilgili hiçbir fikri yoktu diyor. Bununla beraber ailesiyle olan sosyal medya konuşmalarında ise oradaki yalnızlığını ve üzüntüsünü ifade edebilmek için tek yapabildiği somurtma ikonu kullanmakmış. Ve bunu rahatsız edici bulmuş. Böylece duygularımızdan anlayan teknolojiler geliştirebilme fikri edinmiş.

Rana el Kaliouby’ye göre Affectiva nedir, nasıl çalışır ne işe yarar? The Raise of Machines röportajından bir bölüme bakarsak şu şekildedir, “ Affectiva olarak Yapay Zeka’ya çok belirli bir bakış açımız var. Biz Duygusal Yapay Zeka Platformuyuz. Yani bir çok YZ bilişsel, işlemsel, tek bir şeyi yapmak üzere… ancak Affectiva olarak bizim vizyonumuz ise Yapay Zeka kavramına, makinalarımıza ve dijital deneyimlerimize Yapay Duygusal Zeka’yı getirmek.

Ve biz bunu yapabilmek için insanların yüz ifadelerinin, seslerinin (ses tonlarının), mimiklerinin olduğu çok çok büyük bir data ile makine öğrenimi olan bir makinayı besliyoruz. Bu sizin yüz ifadelerinizin duygusal karşılığını veren bir harita çıkartabilen bir makine öğrenimi. İlgili, odaklı mısınız, yoksa kafanız mı karışık, nazik misiniz, stresli misiniz vb.. Ve daha sonra bu veriyi birçok alanda kullanabiliyoruz. Araç kullanımında güvenlik amaçlı, reklam verenler tarafından, oyun sektöründe, medya araştırmalarında, sağlıkta…”

Duygu analizi yapan YZ (Yapay Zeka) uygulamaları yaşamımızda hangi alanlarda kullanılıyor?

Bu teknolojiler özellikle insanı anlamaya yönelik olanlar o kadar çok sektörde gereklilik arz ediyor ki, dolayısıyla şirketler hangi sektörlere teknolojilerini entegre edeceklerini kendileri seçiyorlar. Emotient daha çok müşteri taleplerini, müşteri reaksiyonlarını tanımlaya yönelik pazarlama alanına yönelmiş durumda; Affectiva ise alanını çok daha spesifik tutuyor ve otomotiv sektöründe olası kazaları önlemeye yönelik çalışmaları ile teknolojisini otomotiv sektörüne entegre ediyor. Sürücülerin dikkatinin dağıldığı, stres düzeyinin fazla yükseldiği vb. anları analiz ederek geri bildirim veriyor. Böylelikle Kişinin duygusal durumuna bir aynalık yapılmış oluyor ve böylelikle kendini farketmesi sağlanıyor. Belki geliştirilecek teknolojilerle, sürüş halinde olan kişinin bir panik atak, sinir krizi veya aşırı eğlence ve mutluluktan dikkatinin dağınık olması gibi tespitlerin neticesinde arabanın otomatik olarak park haline geçmesi vb. önlemler de alınabilir.

Affectiva otomotiv sektörü ile beraber pazarlama sektöründe de ve digital sektörde de teknolojisini birleştiriyor. Dijital platformda kullanıcılara biyometrik çözümler de getiriyor. İMotions uygulamaları Apple’ın da iş birliğiyle  duyguyu algılayan teknolojileri ve biyometrik çözümleri bir araya getiriyor.

Birkaç örnekle duygusal analiz yapan teknolojilerin kullanım alanlarına bakacak olursak…

  • Bir çağrı merkezi çalışanı, ekranında açılan bir kalp simgesinin olduğunu gördüğünde telefonun diğer ucundaki müşterinin duygusallaştığını anlar.
  • Bir iş başvurusu analizinde, işe alım yapan kişinin, başvuran kişinin video röportajı incelenerek, beden dili ve yüz ifadeleri önceki başarılı işe alımlar ile karşılaştırıp, onun uygun olup olmayacağına karar vermesine yardımcı olur.
  • Doktorlar hastalıkları teşhis etmek için yapay zeka kullanırlar.
  • Satış temsilcileri müşterileri hakkında daha fazla bilgi edinmek için yapay zeka kullanır ve daha fazla şey satın almalarını sağlar.
  • Otistik kişiler, karşısındaki insanın ne duygu hissettiğini giyilebilir Duygusal YZ ile anlayabilir.
  • Güvenli yolculuk için araç sürücüsünün ve araçtaki diğer kişilerin yüz ifadesi ve ses analizi yapılarak olası bir tehlike önlenir.
  • Yaşlılara egzersiz yaptıran YZ robotu, insanların yüz ifadelerinden bulundukları duygu durumunu analiz edip gerekirse egzersizi durdurabilir. ( Boğaziçi Üniversitesi – Doç. Dr. Ali Albert Salah)

Duygusal analiz yapan Yapay Zeka’nın psikolojide kullanımı

Bu sıralar duygusal analiz yapan Yapay Zeka ürünlerinin şu an esprisinin yapıldığı ve belki de öngörüldüğü gibi robot psikologlar olarak karşımıza çıkması gerçekleşmez. Çünkü insanın daima bir insan iletişimine ihtiyacı var. Ancak yansıtma (tepki verme) yöntemi kullanan psikolojik danışmanlık hizmetinin verilebileceği, belki bazı terapi yöntemlerinin belli bir bölümünün, örneğin kişinin otomatik düşüncesini tespit etmekte kullanılan Bilişsel Davranışçı tedavilerin bir kısmının bu YZ robotları tarafından yapılması, psikolojik bir rahatsızlığın teşhisinin belirlenmesinde psikologlara ve psikiyatristlere oldukça net bir şekilde yardımcı olabileceği görülüyor.

Ama az önce bahsettiğim gibi insanın insana ihtiyacı var. Ne kadar psikolojik rahatsızlıkların tanı belirtilerini bilse ve kişinin cümlelerindeki anlamı tespit edip aynı zamanda duygusal analizini yapabilse de; asla insan kıvamında bir psikolog ya da terapist olamaz. Ancak bu tezin çürüme ihtimali de daima aklımızın bir köşesinde duruyor.

Şimdiden hayatımızda Cleverbot ve Woebot gibi psikolojik danışmanlık hizmeti veren Yapay Zeka Uygulamaları var. Yakında şu soruyla karşılaşmamız an meselesi “Hoşgeldiniz, psikoloğunuz robot mu olsun, insan mı?” ve geçtiğimiz yıl Newyorker Magazine’de yayımlandığı gibi, “Machines know how you feel !”

Siz yine de bir insan terapiste ihtiyaç duyarsanız şimdilik benimle iletişime geçebilirsiniz. Ben Dilek Cantimur, şu an Üsküdar Üniversitesine Psikoloji alanında Yüksek Lisans yapmakla birlikte 4 Yıldır Theta Healing Terapisi uygulayıcısı ve meditasyon eğitmeniyim.

0554 963 4286 numaralı telefondan veya dilekcantimur@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz. Hakkımda daha detaylı bilgiye erişmek için www.creatingground.com adlı siteyi ziyaret edebilirsiniz. İlginiz için teşekkürler.

İlginizi çekebilir: Doğanın sunduğu yaşam felsefesi: Vipassana

Dilek Cantimur: Dilek Cantimur, 20 Kasım 1988, İstanbul doğumluyum. 2011 yılında Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünü burslu okuyup onur derecesiyle mezun olduktan sonra 5 yıl finans sektöründe çalıştım, fakat daha sonra “özümü gerçekleştirebilme yolumun” bu olmadığını fark ettiğimde bu illüzyona bir son verip Özüme Ait olan Hayatı inşa etmeye başladım. Hem aldığım tüm meditasyon ve enerji eğitimlerinden hem de yüksek lisans eğitimim süresinde edindiğim bilimsel gerçekler neticesinde öğrendim ki Her Problem ve Hastalık ilk önce İnsanın kendi Zihninde yaratılıyor. Şimdi terapilerimde bu zihinsel nedenlerin keşfedilmesi, bilinçaltı blokajlarının dönüştürülmesi konusunda en etkili yöntem olan Theta Healing terapisini uyguluyorum ve bir de günlük hayatlarında uygulayabilecekleri basit fakat çok etkili 7 derslik Meditasyon programları sunuyorum. Ve hayallerimden birinin tezahürü olarak kurduğum “CreatinggrounD” merkezinde farkındalığa hizmet eden birbirinden farklı ve değerli etkinlikler düzenliyorum. Bütünün hayrına… Aşkla.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale