X

Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor: ‘Bebeğinize Fransız Kalın’ kitabından çocuk yetiştirme ipuçları

Üniversitede çocuk sağlığı ile ilgili dersimize giren bir hocamız vardı, aslında çocuk doktoruydu. Renk renk papyonlar takarak derse gelirdi, keşke ismini hatırlasaydım da unvanı ile birlikte yazabilseydim. Kendisinin yanılmıyorsam o zamanlar 2-3 yaşında bir çocuğu vardı ve yemek konusunda yaşadıkları deneyimlere sıkça derste yer verirdi. Bir keresinde çocuğunun sadece bir dilim kavunla 2 güne yakın bir süre geçirdiğini ve geçen zamanda başka bir şey yemediğini anlatmıştı. Bir hastalık ya da sağlık sorunundan dolayı değil, canı istemediği ya da belki de inatlaştığı için. 2 gün boyunca küçük yaşta bir çocuğun bir dilim kavunla günlük yaşamına devam etmesi fazlasıyla şok edici bir bilgi, değil mi? İlk duyduğumda ben de çok şaşırmıştım. Ancak Fransız ebeveynler ile ilgili birçok şey karşıma çıktıkça bu durumun aslında pek de şaşılacak bir şey olmaması gerektiğini fark ettim.

Türk ebeveynlerde çocukların yemek yeme seanslarının adeta bir mücadeleye dönüştüğünü örneklerle eğlenceli bir şekilde üniversitedeki o hocamdan dinlemiştim. Anne veya babaların çocuklarını kaşıkla beslerken (ki bu da vurgulu bir durumdu; çocuk neden kendi yemiyordu) sanki çocuklar yemeye çok isteklilermiş gibi bir de dudaklarının kenarında kalan yemekleri kaşıkla sıyırıp tekrar yedirdiklerine dikkat çekmişti. 🙂 Belki de çoğu kez şahit olduğumuz bu gerçekçi durum, böyle anlatıldığında tüm sınıfın yüzünü güldürmüştü. Bir düşünün; kaç kez elinizde kaşıkla çocuğunuzun peşinde yemek yedirmek için koşup kan ter içinde kaldınız? Ya da bir restoranda yan masanızda çocuğuna yemek yedirmeye çalışan bir ebeveynin şekilden şekle girmesine kaç defa tanık oldunuz? Sayıca biraz fazla olabilir.

Peki, bizim kültürümüzde benzer birçok durumla karşılaşmak mümkün iken çocuk yetiştirme konusunda alışılagelmiş kaidelerin dışına çıkmayı başaran Fransız ebeveynler neyi farklı yapıyor olabilirler? Onlar neden kaşıkla çocuklarının peşinden koşmuyor? Amerikalı gazeteci, yazar Pamela Druckerman’ın Paris’te çocuk yetiştirme deneyimini aktardığı ve Fransız çocuklarının çok daha iyi huylu, kibar, kendi kendine yetebilen ve yemek yeme konusunda ailesine zorluk çıkarmayan çocuklar olduğunu anlattığı Bringing Up Bébé: One American Woman Discovers The Wisdom Of French Parenting gerçekten de çok ilginç bilgiler içeriyor. Gelin Druckerman’ın kitabını birlikte keşfedelim.

Fransız ebeveynler çocuklarıyla nasıl konuşuyorlar?

Fransız ebeveynler her şeyden önce çocuklarını ‘gerçek anlamda‘ dinliyorlar. Druckerman’ın kitabına göre Fransızlar bebeklerinin dünyadan bihaber ufaklıklar değil, öğrenebilen ve bir şekilde düşündüklerini, hissettiklerini anlatabilen rasyonel varlıklar olduklarını düşünüyor. Kısaca, tiny little humans.

Günümüzün koşuşturmasında ve sonsuz meşguliyetlerinde çocuklarla ilgilenmek zaman zaman zorlaşabiliyor olabilir. Hele bir de teknolojiye olan düşkünlüğümüz üstüne eklenince… Bir düşünün çocuklarınızı gerçekten dinliyor musunuz yoksa aynı anda başka bir şeylerle uğraşırken sadece söylediklerini duyuyor musunuz? Fransız ebeveynler iletişim kurmaya önem veriyorlar ve çocuklarını tüm dikkatleri onlarda olacak şekilde dinliyorlar.

  • Bebeğinizin beklentilerini anlamak ve verdikleri ipuçlarını anlamlandırmak için onları uzun bir süre gözlemleyin. Fransızlar bu şekilde derin bir hassasiyet geliştirilebileceğini ve bunun da bebek bakımını çok değiştirdiğini düşünüyor.
  • Bağ kurmak çok önemlidir. Küçük yaştan itibaren çocuğunuza gösterdiğiniz ilgiye, kullandığınız dile, göz temaslarınıza, jest mimiklerinize dikkat edin.
  • Nazik olun ve onun önünde nazik bir model oluşturun. Küçümseyici bir ses tonu ve kelimeler kullanmak yerine, kendinizi tuhaf bile hissetseniz “lütfen, teşekkürler” gibi kelimeler kullanın. Çünkü, çocuklar söylediklerinizden daha çok yaptıklarınıza odaklanırlar.

Fransız bebekler geceleri nasıl bu kadar kolay uyuyorlar?

Druckerman’a göre eğer bebeğinize izin verirseniz, o da gece saatleri için kendi planlamasını yapabilir. Bebekler her uyku döngüsünün sonunda uyanıp ağlayabilir. Aslında bu, bebeklerin gece boyunca uyku döngülerini birleştirmeyi öğrenme süreçlerinin bir parçasıdır. Bebekler her uyandıklarında çok daha fazla ağlayabilir.

Druckerman’a göre Fransız ebeveynlerin farkı burada ortaya çıkıyor. Fransız ebeveynler bu durumda çok fazla endişeye kapılmıyor. Bebeklerinin doğduktan sonraki ilk birkaç ay içinde uyku düzenine alışacağına inanıyorlar ve ağlama krizlerinden, gece uyanmalarından paniklemiyorlar. Çünkü bu durumu kronik bir sorun olarak değil; kısa süreli bir problem olarak görüyorlar.

  • Bebeğiniz uyku arasında ağlayarak uyandığında, ona 5 dakikalık bekleme süresi tanıyın. Böylelikle bebeğinizin sizin yardımınız olmadan uykuya geri dönme şansı olur. Fransız ebeveynler bu tekniği “The Pause” olarak isimlendiriyorlar ve uyku düzeninin şekle girmesi için işe yaradığına inanıyorlar.
  • Bebeğinizi perdeler açıkken uyutun. Böylelikle gece ile gündüzün farkını daha kolay kavrayabilirler.
  • Gece uykusunun neden gerekli olduğunu bebeğinize anlatın. Bebeğinizin bunu anladığına inanın. En sonunda sizin haklı olduğunuzu anlayacaktır. Belki daha ileriki yaştaki çocuklarınızın bile bunu anladığından emin olamıyorsunuzdur ama bir deneyin, ne kaybedersiniz? 🙂

Fransız ebeveynler çocuklarına yemek düzenini nasıl öğretiyorlar?

 Çocuğunuzla brokoli savaşı verdiğiniz zamanlar, havuçları yedirebilmek için peşinde koştuğunuz ya da sebzeleri şekilden şekle sokup farklı bir şeymiş gibi yedirmeye çalıştığınız anlarınız var mı? Druckerman’a göre Fransızlar için “çocuk yemeği” diye bir şey yok. Fransız ebeveynler ile çocukları neredeyse aynı şeyleri yiyor. Bu durum devlet okullarında ve kreşlerde de böyle. Bu sayede çocuklar sebzeleri uzaylı yiyeceğiymiş gibi görüp sebze yememek için direnmiyorlar.

Druckerman, Fransız çocuklarının yemek yeme düzenlerinin de anne-babalarla aynı olduğunu söylüyor. Fransız çocuklar günde 3 ana öğün ve öğleden sonra 1 ara öğün şeklinde besleniyor. Bu beslenme düzeninde mümkün olduğunca paketlenmiş gıdalardan uzak durmaya özen gösteriyorlar.

  • Bebeğiniz katı gıda almaya hazır olduğunda, tahıl yerine farklı tatları olan sebzelerden yedirin. Fransızlar damak tadı denilen şeyin çok küçüklükten geldiğine inanıyor.
  • Bebeğinize veya çocuğunuza her istediğinde değil, aile yemek saatlerine uygun olacak şekilde yemek yedirin. (Aç kalır korkusuyla yemek düzeninizin dışına çıkmayın. İlk başlarda zor gelse de kendinize bunu denemek için şans verin.)
  • Öğleden sonra tek bir ara öğün yaptırın. Böylelikle çocuğunuz sabretmeyi ve kendini kontrol etmeyi öğrenir. Ayrıca akşam yemeği zamanında daha aç olacağı için bu öğünde daha iyi yemek yiyecektir.
  • Çocuğunuz aç olduğunda öncelikle sebzeleri verin. Öte yandan çocuğunuza özel yemek yapmayın, herkesin aynı şeyi yemesini sağlayın.
  • Eğer bir şeyi sevmediyse, çocuğunuzu onu yemesi için zorlamayın. Ancak masadaki her şeyin tadına bakmasını rica edin. Çocuğunuzun sevmediği şeyi bir sonraki sefer, yanında başka bir yiyecekle, daha farklı hazırlayarak sunun.
  • “Yemeği sevme/sevmeme” konusunun ötesine geçin ve çocuğunuzla tatlar, yiyeceklerin dokuları üzerine konuşun. Böylelikle çocuğunuzun bir şeyi neden sevip sevmediğini anlayabilir, onun başka yiyeceklere olan merakını artırabilirsiniz.
  • Yemek yemesi için çocuğunuza işkence etmeyin. Yemeği kısa ve keyifli tutun. 20 dakika sonunda çocuğunuz yemiyorsa onu anlayışla karşılayın.
  • Çocuklarınızın yemekleri deneyimlemelerine izin verin. Tarifler uygulamalarına uygun alanlar yaratın. Druckerman kitabında, Fransız çocukların çoğunun ilk olarak ‘yoğurtlu kek‘ pişirmeyi öğrendiklerine değiniyor. Tarifte boş yoğurt kutuları diğer malzemeleri de ölçmek için kullanılıyor. Çocuğunuzla denemek isterseniz, tarifi yazının sonunda bulabilirsiniz.

Fransız çocuklar nasıl bu kadar iyi huylu oluyorlar?

Sabır sadece bir erdem değil, aynı zamanda bir beklentidir.” diyor Druckerman kitabında. Buna göre Fransız ebeveynler, öfkeyle mücadele etme ve memnuniyeti uzun süreli kılma gibi becerileri çocukların da öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Sabır, insanın kendisinin beslediği bir sakinlik ise çocuklar da kendilerinden bunun beklendiğini anlayabilir.

  • Çocuğunuz bir şeye ihtiyaç duyduğu anda her şeyi önüne sermeyin. Ona sakince önce yemek pişirmeyi bitirmeniz gerektiğini, bir mail göndermeniz gerektiğini, dişlerinizi fırçalamanız gerektiğini veya o an neyle ilgileniyorsanız onu söyleyin.
  • Çocuğunuzun konuşmanızı, yaptığınız işi bölmesine izin vermeyin, siz de onu bölmeyin. İşinizi bitirdikten sonra onunla ilgileneceğinizi söyleyin ve sözünüzü de tutun. Ondan da aynı şeyi bekleyin.
  • Çocuğunuzun kendini kontrol edebileceğine güvenin. Odanın altını üstüne getirmeden en sevdiği oyuncağı nasıl alabileceğini ona öğretin ve ona duyduğunuz güveni hissettirin.
  • Çocuğunuzun kendisini evrenin merkezi gibi düşünmesine izin vermeyin.

Bonus: Yoğurtlu kek tarifi

Yoğurtlu kek, çocukların kolayca yapabileceği ve bu esnada birçok duyuyu kullanarak, aynı zamanda da ölçme becerilerini geliştirerek eğlenceli zaman geçirebilecekleri bir tarif. Tarifin sırrı ise, yoğurt kutuları. Yoğurdu ekledikten sonra boşalan kutuları diğer malzemeleri ölçmek için kullanmayı unutmayın.

Malzemeler:

-2 küçük kutu yoğurt
-4 yoğurt kutusu kadar un
-2 yumurta
-1 çay kaşığı vanilin
-1.5 çay kaşığı kabartma tozu
-Dilediğiniz kadar toz şeker (Tarifte yer alan 2 yoğurt kutusu kadar ancak ne kadar tatlı olmasını istediğinize göre ekleyebilirsiniz.)
-1 yoğurt kutusu kadar bitkisel yağ
-Servis için krema (crème fraîche isteğe göre)

Yapılışı:

1. Yoğurt, yumurta, şeker, vanilya ve yağ çırpma teli ile yavaşça karıştırılır.
2. Ayrı bir kapta un ve kabartma tozu birleştirilir.
3. İki karışım bir araya getirilir.
4. Dondurulmuş meyveler, çikolata parçaları ve isteğe göre eklenebilecek malzemeler karışımın içine eklenir.
5. Yaklaşık 35 dakika, fırında 180-200 derece arasında pişirilir.
6. Pişme esnasında kontrollü bir şekilde bıçak ile kekin pişip pişmediği kontrol edilir.
7. Kek piştikten sonra soğuması için beklenir.
8. İsteğe göre yanında biraz krema (crème fraîche) ile servis edilir.

Afiyet olsun!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kaynak: businessinsider, pameladruckerman, guardian, Bringing Up Bebe

İlginizi çekebilir: Çocuk gelişimi, ebeveynlere tavsiyeler, çocuk kitapları: 2021 yılının en çok okunan Parent Up yazıları

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale