X

Evde olmak size ne hissettiriyor: Ebeveynlik sorumluluklarını yerine getirirken kendinizi unutmayın

Hayat zor ve bir o kadar da güzel duygular yaşatıyor bize. Birçoğumuzun mesleki rolü, ilişkiye ait rolleri, anne ve babalık rolü ve sorumlu olduğunu düşündüğü zorunlulukları var. Tüm bu hareketlik içinde kendimizde nelerin olup bittiğini yeterince doğru bir gözle değerlendirebiliyor muyuz? Kendimize bu zamanı ayırabiliyor muyuz? Yoksa sadece “olması gereken bu” deyip yaşadığımız bu zorlu pandemi süreci içinde savrulup, olanı biteni görmezden mi geliyoruz?

Şimdi pek çoğunuzun nefeslenmeye fırsat bulmanın imkansızlığını konuştuğunuzu duyabiliyorum. Özellikle salgın sürecinin üzerimize sanki hiç yokmuş gibi getirdiği yük bizi biraz daha ağırlaştırırken, uzaktan çalışabilme şansına sahipsek evlerimizde kalarak günlük akışımızı kontrol etmeye çalışıyoruz.

Anne/baba olmak güçtü, şimdi daha da güç oldu. Çünkü üstüne bir de öğretmenlik rolü eklendi neredeyse. Online eğitim programlarına çocuklar adapte olmaya çalışırken, bizler de onların yanında sürece dahil olduk. Çocucuğu program saatine hazır edip, masasında tutabilmek ayrı bir özveri gerektirirken ödevlerin kontrolü ise ayrı bir aşama…

Yetiştirilmesi gereken mesleğinizle ilgili sorumluluklarınız, evin düzeni açısından üstesinden gelmeniz gereken işler sizi beklerken kendimizi sıkışmış, kaygılı, öfkeli, kafese kapatılmış gibi ve mutsuz hissedebilirsiniz.

Her şeyden önce çocuklu bir evde yaşıyorsanız işinizin biraz daha zor olduğu kabul edilebilir bir gerçek ve tıpkı çocuğunuzun da sizin gibi daha önce yaşamadığı bu süreçte kaygılanması, öfkelenmesi, daha önce yapmadığı davranışlar sergilemesi son derece normal. Sadece bizim değil çocuklarımızın da rutini değişti. Üstelik durumu anlamlandırmaları yaş seviyelerine göre farklılık göstermekte. Okul öncesi dönemdeki çocuğunuz şu anda her zamankinden daha çok bir şeyleri ağlayarak istiyor olabilir ya da sizinle yapışık olarak evin içinde geziyor olabilir. (Özellikle 3-6 yaş arası çocuklarda gelişimsel açıdan gerileme görülebilir. Altına kaçırma, sizinle birlikte uyuma, gün içinde size aşırı bağlılık gibi.)

Elbette tüm bu davranış örüntüleri çocuğun sahip olduğu mizaç ve karakterle yakından ilgili olarak değişecektir. Daha kaygılı mizaca sahip olan çocuklar süreç ile ilgili daha çok soru sorup bilmek isteyebilir. Çünkü biliyor olmak onları rahatlatır. Belirsizlikle mücadele etmelerine olanak tanır. Belirsizlik bizler için olduğu kadar çocuklar için de ürkütücüdür. Böyle bir durumda anlayabileceği seviyede çocuğun soruları içtenlikle cevaplanmalıdır.

Kaçıngan mizaca sahip başka bir çocuk ise direnç gösterebilir. Soru sormak istemez bile. Konu ile ilgili anlattıklarınızı duymaz. Çeker gider başka oyun oynar. Size vermek istediği mesaj “Bu konu hakkında duyduklarım beni daha çok kaygılandırıyor ve bilmek istemiyorum”dur. Çocuk hazır değildir ve yüzleşmek istemez.

Çocuğunuzun üstüne gitmeden, yanınızda ve ev ortamında güvenli olduğuna dair bedensel dilimizi de işin içine sokarak ona yanıt verebiliriz. Model alma yoluyla öğrenen çocuklarımıza rol model olmak işi kolaylaştıracaktır. Biraz çocuk odaklı gitmek, çalışma saatlerimizi ya da yapacağımız görüşmeleri onun uyku saatine denk getirmek gibi ayarlamalar faydalı olacaktır. Çünkü o sizin hem evde olup hem de çalışmak zorunda olduğunuzu anlamayabilir. Sizin evde olmanıza alışık değilse bu zamanları daha çok birlikte bir şeyler yaparak geçirmek isteyebilir. Ona alışması için biraz zaman tanımayı unutmamanız gerekecektir. Birlikte kaliteli vakit geçirebilmek adına evde yapılabilecekler listesi ve paylaşımları bir çok yerde var. Bu nedenle tekrar edip sıkmak istemem ama bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim; çocukları etkinlik adı altında sürekli yapılandırılmış faaliyetlere boğmanın anlamsızlığı…

Tamam bunları da yapalım ama asıl çocuğun hayal dünyası, kişilik gelişimi, iletişim kurma becerisi, hatta içindeki öfke ve korkusunu dışa vurması için en temel olan yapılandırılmamış oyun, yani onun kurduğu oyuna dahil olma gerekliliğini lütfen atlamayalım. Biliyorum zor. Biliyorum A’dan Z’ye ne yapmanız gerektiğini söylüyor ve pek çoğumuz için bu durum sıkıcı olabiliyor. Ancak bilin ki bu sürece dahil olduğunuzda aranızdaki iletişim güçlenecek, biraz daha sonra sadece gözlemci olarak onu izlediğinizde bile iç dünyasını keşfetmeye başlayacaksınız.

Eğer ergenlik dönemi içerisinde olan bir çocuğunuz varsa, konu ile ilgili bilgi aldığı kaynakların güvenirliğini takip edebilirsiniz. Ergenler kendilerine doğrudan bir şeylerin söylenmesinden hoşlanmazlar, bu nedenle daha çok kendini korumadığı takdirde ona zarar gelmesinden korktuğunuzu söylemek gibi daha çok duygunuzun ifadesi yoluna gidebilirsiniz. Duygu durumları inişli çıkışlı olduğundan tartışma içine girmeden, onu o anda konuşmak için zorlamadan kendini daha iyi hissettiği başka bir zaman dilimi beklenmelidir. Olayları abarttığınızı düşünmesi, daha çok odasında kalarak vakit geçirmeyi istemesi olasıdır. Telefon ve bilgisayar başında geçirdiği süre bu aralar uzayabilir. Sorgulayıcı olmadan nelerle uğraştığı hakkında fikir edinmeniz doğru olacaktır.

Kendinizi unutmadan tüm bunları hallettiniz. Önceliğiniz çocuklar, ev ve iş rutinleriniz diyelim. Kendinizi koltuğa atabilme fırsatını buldunuz. Burada bir parantez açmak isterim. Çoğu insan maalesef bu yanılsamayı yaşıyor. Bu nedenle de günün sonunda yorgun düşüp kendine ayıracak zamanı kalmıyor. Oysaki uçak yolculuğu sıradında acil durum prosedürü olarak önce maskeyi annenin takması istenir, sonra bebeğini güvence altına alması beklenir. Yaşam da böyle…

Önceliğiniz her zaman sizin dışınızdakiler olursa -kim olduğu hiç fark etmez; çocuğunuz, eşiniz, işiniz, sevdikleriniz- bir bakmışsınız ki bu en değer verdiklerinize bile artık yetemediğinizi hissediyorsunuz. Tahammül sınırınız düşmüş belki de… Çünkü ruhunuzu, arzunuzu beslememişsiniz. Bunlarla temas etme fırsatını yaratmamışsınız ve canlılığınızı yitirmişsiniz. Zayıf bir ışık olursanız ne size ihtiyacı olan tohumları büyütebilirsiniz, ne de sıcaklığınızı etrafınıza yayabilirsiniz. Böyle olmaması için de günlük akışta kendimize ufak tefek molalar verelim. Gün içinde yaptıklarınızı bu bakış açısı ile tekrar bir gözden geçirin derim.

Şimdi gelelim koltuktaki kendimize, içinizde nasıl bir duygu var? Her birimizin, sahip olduğumuz dinamiklerden kaynağını alan farklı tepkiler geliştiriyor olması olası. Önemli olan biraz da altta yatan bu sebepleri görebilmek. Kendimize doğru sorular sorarak önümüze açılan kapılardan içeri girebilmek. Örneğin bu süreçte sürekli buzdolabının önünde buluyorsak kendimizi, sürekli bir şeyler atıştırıyorsak ilk anda kendimize “gerçekten aç mıyım?” sorusunu sorabiliriz.

“Gerçekten aç değilsindir ama ağzın yalnızlık çektiği için yersin” sözü bedenimizi hissettiğimiz boşluk duygusuna karşı doldurma isteğimizi iyi tanımlar. Ya da sıkıntılı süreçlerden geçerken oral doyum yolu ile rahatlamaya çalışan bir kişi olmanız, devamlı bir şeyler yeme isteği yaratıyor olabilir. Gerçekte, bize sosyal medyada sunulanın aksine bu süreçte yeni hobiler edinemiyebilirsin. Gazete, dergi bile okumak gelmeyebilir içinizden. Çok normal çünkü kaygı düzeyiniz yüksek. Zihniniz şu an başka şeyle uğraşmanıza engel oluyor. Çünkü tüm dünyayı etkileyen zor bir deneyimin içinden geçiyoruz. Bu bir tatil değil, evlerimize de bu nedenle çekilmedik. Kendimizi bu dönemde üretken olmaya zorlamadan bu tekinsizliğin içinde tüm hijyenik tedbirlerimizi alıp, olumlu olumsuz tüm hisslerimizle birlikte, gelecek ile ilgili felaket senaryoları üretmemeye çalışarak biraz sakin kalabilmeyi, beklemeyi başarmamız gerekiyor sanırım.

Şu anda yaşadığımız kaygı, kaynağını somut bir stres faktöründen alan güncel bir kaygı. Bu kaygı ile temasımızı masanın yüzeyine benzetirsek, üstüne yüklenen stres faktörlerini şu an için değiştirip yok etmemiz imkansız ancak önümüzde iki seçenek var;

1. Mümkünse yüzeye yeni yükler eklememek. Ani kararlar almamak, bizi daha fazla duygusal yüke sokacak durumları şu süreçte biraz ertelemek. Bu zorlu dönemde kendimizle, hayatımızla ilgili fark ettiklerimiz varsa, almak istediğimiz yeni kararlar, sorgulamak istediğimiz ilişkiler, bunları bir kutuya koyduğumuzu düşünüp kaldıralım, ancak yakın görünür bir yere. Pandemi sona erip önceki hayatımıza döndüğümüzde kutuyu açmak üzere…

2. Bu kaygı, belirsizlik ve stres yükünden etkilenip zayıf olduğumuz yönde kırılmamak için masanın altını doldurup, destekleyebiliriz. Bunlar da bu süreçte bize neyin iyi geldiğini bulmak ve kendinize bu anlamda ışık tutmaktır. Günlük akışımızda bu deneyimlere alan açmamız gerektiğidir. Belki sadece durmak, düşünmek, belki rutinlerimizi devam ettirmek ve yapılabilir olanlarla değiştirmek, belki hayal kurmak, hayat ile ilgili bağ kurmayı bırakmamak için, belki istediğin bir şeyleri satın almak, gelecekle bağ kurmayı kaybetmemek açısından sana iyi gelen olabilir. Tutunduğunuz şey her ne ise, her şeyin geçeceğine dair inancımızı yitirmeden onu yapmak…

Tolstoy’ un şu sözü zor bir deneyimin içinden geçtiğimiz bu günlerde kulağımızda olsun hep; “En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır!

İlginizi çekebilir: Çocuk yetiştirmek neden bizi zorluyor: Stres altında sakin kalma yöntemleri

Aslı Songün: Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede yaptığım Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimi tamamlayarak uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım. 2005 yılı itibari ile çeşitli sağlık ve eğitim kuruluşlarında görev aldım. Sağlık alanındaki stajımı Balıklı Rum Hastanesi Anatolya Kliniklerinde gerçekleştirdim. Projektif Testler Derneğinden Rorschah, T.A.T testleri eğitimini aldım. Çocuk gelişim testleri eğitimini tamamladım. 2019 yılında Mindfulness Institute’de Mindfulness tabanlı stres azaltma eğitimi (MBSR) programına katıldım. Konuyla ilgili çalışmalarım devam etmektedir. İstanbul Psikanaliz Derneği’ne bağlı olarak Psikanaliz eğitimim sürmektedir. 2013 yılından beri Nişantaşı’ında eğitim veren United Kids Academy'nin kurucu ortağı olarak çocuklarla birlikte çalışmaya devam etmekteyim. Ayrıca özel bir klinikte danışan görmekteyim.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale