X

En iyi diziler, yeni keşifler, seyahat önerileri: 2021 yılının en çok okunan Explore Up yazıları

2021 yılı hepimiz için pandemi kısıtlamaları sonrası kontrollü de olsa özgürlüğümüze kavuştuğumuz; tiyatro, sinema, konser ve festival gibi pek çok etkinliğin yeniden başladığı, yeni restoranlar keşfettiğimiz ve uzaktan çalışmanın hala bazılarımız için geçerli olduğu bir düzende çalışırken aynı zamanda seyahat etmenin tadını da doya doya çıkardığımız bir yıl oldu. Yepyeni kitaplarla, etkinliklerle ve keşiflerle renklenen Explore Up kategorimizde bu yılın en çok okunan yazıları da hem evde dizi ve film izlemeyi seven ‘ev kuşları’nın hem de keşif meraklılarının seçimleriyle şekillendi.

Uplifers olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da, Feel Up, Live Up, Parent Up, Pleasure Up, Style Up, Explore Up, Home Up ve Green Up kategorilerimizden, tüm yıl boyunca sizlerin severek okuduğu yazıları bir araya getirerek ‘2021 yılının en çok okunan yazıları’ seçkilerimizi oluşturduk. Geçtiğimiz yılı film önerileri, en iyi diziler, seyahat önerileri ve kitap önerileri gibi konuların yer aldığı ‘Explore Up’ kategorisiyle değerlendirmek isteyenler için işte 2021 yılının en çok okunan Explore Up yazıları:

10. İki kişi oynanabilen en eğlenceli kutu oyunları

Evde daha fazla zaman geçirdiğimiz ve arkadaş buluşmalarının evlere taşındığı bu dönemde büyük çoğunluğumuzun eğlenceli zaman geçirmek için tercihi kutu oyunları oldu.‘Oyun’ kelimesi günümüzde konsol oyunlarından uygulamalara pek çok farklı oyun türünü kapsasa da; kutu oyunları her yaştan oyun sever için bambaşka bir yere sahip. İçindeki çocukla bağlantı kurmak, onun da eğlenmesine izin vermek isteyen tüm oyun severler, listemizdeki oyunlara büyük bir ilgi gösterdi. Evde geçirdiğiniz zamanları daha akılda kalıcı hale getirmeyi başaracak ve eğlenirken oyun arkadaşınızla birlikte keyif almanızı sağlayacak, sevilen kutu oyunlarına yer verdiğimiz yazımızdaki tüm oyunları Uplifers Kutu Oyunları Seçkisi‘nde bulabilirsiniz!

Yazıyı inceleyin: İki kişi oynanabilen en eğlenceli kutu oyunları

9. Body Positivity: Beden olumlama ile ilgili izleyebileceğiniz dizi ve film önerileri

Son yıllarda literatürde sıkça karşılaşılan bir kavram: “Body Positivity” yani “Beden Olumlama”, dünyada ve ülkemizde hareketin farklı temsilcileri ile çalışmalarını sürdürmeye bu yıl da devam etti. 2021 yılında çok daha fazla gündemde olan beden olumlamaları ve beden tarafsızlığı gibi akımlar, moda ve medya dünyasındaki söylemleri değiştirmeye çalışarak gerçekçi olmayan güzellik standartlarından kurtulmayı ve tüm beden tiplerini görünür kılmayı hedefliyor. Bu hareketler, sadece bir tek beden tipinin çekici olmadığını; tüm beden tiplerinin değerli ve sağlıklı olduğunu savunuyor. Siz de bu konu ile ilgili farkındalık geliştirmek veya düşünce yapınızı değiştirmek istiyorsanız beden olumlama temasını işleyen dizi ve film önerilerini inceleyebilirsiniz. 

Yazıyı inceleyin: Body Positivity: Beden olumlama ile ilgili izleyebileceğiniz dizi ve film önerileri

8. Hikayesi nedir acaba: Hippiler, Lale Pudding Shop’ta ne yapıyordu?

Sultanahmet’in 1960’lı yıllarda hippilerin uğrak noktası olduğunu biliyor muydunuz? Peki o zamanlar Sultanahmet’ten otobüsle Katmandu’ya gidildiğini? Yazarımız Pınar Özpak, İstanbul’daki hippilerin sürekli uğradıkları ve çokça zaman geçirdikleri mekan olan ve bugün hala Sultanahmet’te hizmet vermeye devam eden Lale Pudding Shop’un ilginç hikayesini bizlerle paylaşıyor. Eğer bir gün yolunuz düşerse içeride hala hippilerden kalan mektuplarla ve o dönemden kalma birçok fotoğrafla dolu bir panoyla karşılaşabilirsiniz!

Yazıyı inceleyin: Hikayesi nedir acaba: Hippiler, Lale Pudding Shop’ta ne yapıyordu?

7. Çizer Sercan Tunalı ile çizimleri üzerine renkli bir sohbet

Çok renkli rüyalar içinden dünyaya geliyorum” cümlesiyle en az çizimleriyle olduğu kadar, bizleri tekrar tekrar düşünmeye sevk eden fikirleriyle de ilgi toplayan, Instagram’da The Cloud Collector adıyla tanıdığımız Sercan Tunalı ile yazarımız Yağmur Aşık Mola keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Sizlerin gösterdiği ilgiyle bu renkli sohbet, 2021 yılının en çok okunan Explore Up yazıları arasındaki yerini aldı.

Yazıyı inceleyin: Çizer Sercan Tunalı ile çizimleri üzerine renkli bir sohbet

6. “Workation”: Uzaktan çalışırken tatil yapabileceğiniz keyifli destinasyonlar

İngilizce work (çalışmak) ve vacation (tatil) kelimelerinin birleşiminden doğan ‘workation’ bir yandan çalışırken bir yandan da tatil yapmak anlamına geliyor. Yani, işin ve eğlencenin birleşiminden ortaya çıkıyor. Uzaktan çalışma sisteminin pandemi ile birlikte hayatlarımızda daha sağlam bir yer alması, işlerimizin neredeyse tamamını bilgisayarlarımızdan, telefonlarımızdan yönetmemize imkan sağlıyor. İnternet varsa işler aksamadan yürüyebiliyor. Böyle bir hareketlilik de özellikle evden çalışmaktan sıkıldığımız zamanlarda büyük bir şans yaratıyor…

Bir yandan işlerinizi hallederken bir yandan da dinlenip kendinize özel zamanlar ayırabileceğiniz “workation” destinasyonlarını bir araya getirdiğimiz yazımız, 2021 yılının en çok okunan Explore Up içerikleri arasında yer alıyor.

Yazıyı inceleyin: “Workation”: Uzaktan çalışırken tatil yapabileceğiniz keyifli destinasyonlar

5. Ağrı Dağı’nın zirvesine doğru: Türkiye’nin zirvesine tırmanış günlüğü

Kutsal kitaplarda adı geçen, Marco Polo’nun “Hiçbir zaman çıkılamayacak bir dağ,” olarak tanımladığı, Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı dünyanın üstüne oturmuş ayrı bir dünya gibidir, ağır, heybetli… Ağrı Dağı gecelerde daha büyür, ağırlaşır, dünya yalnız Ağrı Dağı’ymış gibi gelir insana. Ulu sessizliğini korkunç gümbürtüler parçalar. Bir uçtan bir uca…” cümleleriyle anlattığı, 5137 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin en yüksek dağı Ağrı Dağı’ndaki tırmanış deneyimini ve içsel yolculuğunu anlatan Nihan Yığın‘ın muhteşem anılarını merakla okuyacağınıza eminiz.

Yazıyı inceleyin: Ağrı Dağı’nın zirvesine doğru: Türkiye’nin zirvesine tırmanış günlüğü

4. Topraklanma: Doğadan gelen şifa kaynağı

Topraklanma: Doğadan Gelen Şifa kitabı bize çok basit bir iyileşme ve huzur kaynağını hatırlatıyor. Toprak ile bağlantısını yitiren insanlar ve hayvanlar, bir süre sonra sağlığını da yitirmeye başlıyor, çünkü Toprak’tan ayrı yaşamanın üzerine bir de elektromanyetik kirliliğin eklenmesi, insan bedenini, daha önce tanımadığı bir yükle tanıştırıyor. Bu yükü ancak toprakla ilişki kurarak devredebiliyoruz, aramızdaki ilişkinin temelinde bu var. Topraklanma: Doğadan Gelen Şifa kitabını önemli yapan iki şey var: İlki, bize toprak ile yeniden bağ kurmanın zamanının geldiğini hatırlatması ve bunun için yollar sunması. İkincisi de kitabın içerisinde bilimsel araştırmalara ve sürece dair deneyimlerin yorumlarına bol bol yer verilmesi.

Yazarımız Özge Uysal‘ın, Topraklanma: Doğadan Gelen Şifa kitabını insanın doğayla olan bağlantısını kaybetmesinin sonuçları üzerinden yorumladığı yazısı, 2021 yılının en çok okunan ilk üç Explore Up yazısı arasında yer almayı başardı.

Yazıyı inceleyin: Topraklanma: Doğadan gelen şifa kaynağı

3. Kimimiz için gelecek planlarını hayata geçirmek neden daha zor?

Her türlü seçiminde bilinçli, çokça seçenek arasından kendine en uyanı seçme lüksüne sahip kişiler arasında bir süredir yaşamıyla ilgili değişim ihtiyacı doğdu. Büyük şehirlerden uzaklaşmayı tercih eden, küçük kasabalarda yeni iş fırsatları yaratan, influencer olarak hayatına devam eden, yoga, meditasyon, koçluk gibi alanlarda kendisine ikinci meslek seçen, belki bir süredir ertelediği planlarını hayata geçiren çokça kişi bu çeşitliliğin olumlu yanlarını yaşıyor, hayatını oldukça keyifli şekilde sürdürüyor. Öte yandan pek çok fikri olup hangisinden başlayacağını bilemeyen, pandemi ya da kendi dışında gelişen olayların etkisiyle adım atmaktan çekinen veya “Bu saatten sonra nasıl yapacağım?” diye düşünen bir grup da bizimle birlikte.

Yetersizlik ve ‘ben yapamam’ hissinin küçüklükten bu yana duyulamamış şefkat duygusuyla ilişkisini 2020 Kasım ayında Netflix’te vizyona giren “The Life Ahead” filmi üzerinden ele alan yazarımız Didem Sümer Tiryaki‘den tadı damağınızda kalacak bir film okuması!

Yazıyı inceleyin: Kimimiz için gelecek planlarını hayata geçirmek neden daha zor?

2. Amazon Prime dizileri: Bir oturuşta bitirebileceğiniz 4 dizi önerisi

Dijital platformlar hiç şüphesiz son yılların parlayan yıldızı. Sosyal medyadan daha da hızlı bir şekilde hayatlarımıza giren bu sektör, tüm dünyanın son yıllarda başına gelen en güzel şeylerden biri. Özellikle pandemi kısıtlamaları sırasında bol bol keyifli vakit geçirmemize olanak veren, bizi farklı dünyalara ışınlayan sayısız seçenek arasından herkesin ilk tercihi Netflix olsa da, Amazon Prime için de 2. sırada yer alıyor diyebiliriz.

Yazarımız Gizem Okut, kendi tabiriyle ‘Ah ne de tatlıydı, bir oturuşta bitirdim’ dediği 4 Amazon dizisini bizlerle paylaşmıştı. Yalnızca bir günde bitirebileceğiniz, kısa ama öz, keyifli ve tadı damağınızda kalacak muhteşem Amazon Prime dizi önerileri, 2021 yılında en çok ilgi gören içerikler listesinde 2. sırada yer alıyor.

Yazıyı inceleyin: Amazon Prime dizileri: Bir oturuşta bitirebileceğiniz 4 dizi önerisi

1. Hindistan’da bir ışık şehir: Auroville’i keşfedin

Auroville, Pondicherry şehrinde Mirra Alfassa tarafından 1968 yılında kurulan bir mini şehir. Yaklaşık 850 hektarlık bir alana kurulan bu oluşum “Geleceğin Şehri” olarak tanımlanıyor. Auroville isminin anlamı da Fransızca “Işık Şehir.” Web sitelerinde paylaşılan güncel bilgilere göre 57 farklı ülkeden 2393 kişi yaşıyor burada. Hindistan hükümeti ve Unesco tarafından da desteklenen bu şehirde sürdürülebilir tarım, enerji ve farklı iş kollarında çalışan insanlar, din, dil, inanç kısıtlarından uzak, insani bir harmoni ve barış içinde yaşıyorlar.

Yazarımız Semanur Aksoy‘un Hindistan’daki bu ilginç şehirle ilgili izlenimlerini keyifle okuyacağınıza eminiz!

Yazıyı inceleyin: Hindistan’da bir ışık şehir: Auroville’i keşfedin

Şimdiden keşiflerle dolu, bol seyahatli ve kültür-sanat etkinliklerine doyduğunuz bir yıl geçirmenizi diliyoruz!

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale