X

Ekolojik yas nedir: Doğayla birlikte kaybettiklerimiz ve ekolojik yasın 5 aşaması

Ormanlar yanarken; canlılar yaşamlarını, yuvalarını, geçmişlerini ve geleceklerini kaybederken, uzaktan ya da yakından ‘Ne yapabilirim?’ sorusuna cevap bulmaya çalışmak, bir yandan bireysel olarak bir şeyler yapmaya çalışırken bir yandan da bu duruma seyirci kalmak zorunda bırakılmak büyük bir çoğunluğumuz için yaşanan yangınların geride bıraktığı en derin izler oldu.

Toplumsal bir travmanın, kolektif bir öfkenin ve çaresizliğin ortasında bu süreçten bireysel olarak da büyük hasarlar aldık, almaya devam ediyoruz. Bunun en büyük sebeplerinden biri hiç şüphesiz iklim krizinin bireysel olarak attığımız adımlarla çözülemeyeceğini birinci elden deneyimlememiz oldu. Sadece ağaçları, hayvanları, evlerimizi, eşyalarımızı değil inancımızı, umudumuzu ve motivasyonumuzu da kaybettik. 

Çoğumuz yas sürecini sevilen birinin kaybından sonra yaşanan duygusal olarak yoğun süreçle ve kederle ilişkilendiriyoruz. Bu nedenle yas kavramını iklim değişikliği gibi küresel çaplı, somut etkileri yeni yeni görülmeye başlanmış, görünüşte belirsiz bir duruma nasıl uyarlanabileceğiyle ilgili net bir çıkarım yapamıyor olabilirsiniz. Ancak iklim değişikliğinden doğrudan etkilenen ya da şahit olan kişiler, iklim değişikliği üstüne çalışan bilim insanları ya da aktivistler doğanın talan edilmesi, kaynakların yok olması ve gelecekte yaşanabilecek olası kayıplar karşısındaki duyguları tanımlamak için ekolojik yas kavramını kullanıyorlar. Peki, iklim krizinin neden olduğu ekolojik yas nasıl bir şey? Diğer yas türlerinden ve yas sürecinden nasıl farklılaşıyor?

İlginizi çekebilir: Eko-anksiyete (eco-anxiety): İklim değişikliği, gelecek kaygısı ve varoluş sancısı üçgeninde hayatta kalmak

Ekolojik yas nedir?

Orman yangınlarıyla küle dönüşen milyonlarca ağaç ve canlıyla ilgili haberleri okuduğunuzda kendinizi üzgün, öfkeli, umutsuz ya da çaresiz hissediyor musunuz? Bulunduğunuz bölgede köprü, yol, inşaat, AVM yapımı için yeşil alanların yok edilmesi, canlı türlerinin giderek azalması size nasıl hissettiriyor? Gelecek nesillere bırakacağınız dünyanın bu hale gelmesinde kendinizi ve önceki nesilleri sorumlu tutuyor ve suçlu hissediyor musunuz?

Bu durumlardan herhangi biri size tanıdık geliyorsa, ekolojik yasın nasıl bir his ve süreç olduğunu az çok anlamlandırabilirsiniz. Ekolojik yas kavramı özünde, yerel ya da küresel çapta, üzerinde yaşadığımız yer küreyle ilgili değer verdiğimiz şeylerin beklenen ya da beklenmedik kaybını temsil ediyor. Sizin için değerli olan herhangi bir şeyi sonsuza kadar kaybettiğinizi düşündüğünüzde açığa çıkan tüm duygular, doğal bir duygusal tepki olan yas sürecini beraberinde getiriyor ve kaybedilen ya da kaybedilecek olan şey yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan doğaya aitse bu süreç, ekolojik yas olarak ifade ediliyor.

Ekolojik yas süreci, yalnızca doğanın ya da canlıların doğrudan kaybıyla değil, bu kayıpların yaşam tarzımızda meydana getirdiği değişikliklere tepki olarak da ortaya çıkabiliyor. Fiziksel ekolojik kayıplar ve beraberinde değişen/değişmek zorunda kalan yaşam tarzı ve kültürle ilişkilendirilen yas, doğayla olan etkileşimimizin sağladığı bilgi kaynaklarının kaybedilmesi ve bunun sonucunda bireysel kimliğimizin bir parçasını da kaybetmemiz sonucunda ortaya çıkan yas ve gelecekteki yeşil alan, canlı çeşitliliği ve habitatların olası kaybıyla ilişkilendirilen yas süreçlerinin tamamı ekolojik yas kavramı içinde inceleniyor.

Ekolojik yasın 5 aşaması

Yas sürecini anlamlandırmak için geliştirilmiş olan modelleri ve bu modellerin ekolojik yas kavramını nasıl ele aldıklarını açıklamadan önce, tüm yas türlerinde olduğu gibi ekolojik yası da deneyimlemenin “doğru yolu” olmadığını, herkesin yas sürecinin uzunluğunun ve özelliklerinin kişiye özgü olduğunu hatırlatmak isteriz. 

İnsanlardaki yas sürecinin anlamak ve anlamlandırmak için en yaygın olarak kullanılan modellerden biri Kübler-Ross’un geliştirdiği 5 Aşamalı Yas Modeli olarak biliniyor. 1960’ların sonlarında ölümcül hastalığa sahip kişilerle yapılan çalışmalar sonucunda geliştirilen bu kapsamlı modeli, araştırmacı Stephen W. Running 2007 yılında ekolojik yas kavramına uyarladı ve ekolojik yas sürecini daha iyi açıklayabilmek için kullandı.

1. Aşama: İklim değişikliğini ve sonuçlarını inkar etmek

Ekolojik yasın bu aşaması genelde, sonuçlarından korktukları için iklim değişikliğinin bilimsel kanıtlarına inanmamayı tercih eden ya da bilimsel bulgulara inansa da potansiyel sonuçları ve acil önlem alınması gerektiğini görmezden gelen insanların deneyimlerini temsil ediyor.

İklim değişikliğiyle, sonuçlarıyla ve yapılması gerekenlerle ilgili inkarları ‘kayıp’ gerçeğinden kaçmanın bir yolu olarak görmek kolay olsa da, iklim bilimci/aktivist Susanne Moser, karşı karşıya olduğumuz kaybın gerçekliğini zihnimizin bir köşesinde bulundurarak yaşama kaldığı yerden devam etmenin, günlük alışkanlıkları ve rutinleri sürdürmenin ruh sağlığı için son derece önemli bir koruma mekanizması olduğunun altını çiziyor.

Karşılaştığımız muazzam sorunlar karşısında hepimizin yaşamaya devam etmesi için bir bu türde ve derecede bir inkar gerekli olabilir. Ancak, iklim değişikliğine bağlı yaşanan kayıpların gerçekliğini, sırf bizi korkuttuğu ya da üzdüğü için inkar etmek işlevsel olmayacaktır. Böyle bir inkar, eyleme geçme ihtiyacını görmezden gelir ve iklim değişikliğiyle başa çıkmak için atmamız gereken adımları, çözüm sürecini ve hazırlıklı olmamızı engelleyerek daha büyük kayıplara yol açabilir.

2. Aşama: Öfke

Öfke ve kızgınlık gibi duygular bazı kuramcılar tarafından “ikincil duygular” olarak adlandırılır ve bu duygular üzüntü, umutsuzluk ve kafa karışıklığı gibi çok yoğun ve kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyen birincil duygularla baş etmeyi kolaylaştırır. İklim bağlamında, iklim değişikliğini inkar edenler, iklim aktivistlerine karşı bir öfke geliştirebilir. İklim değişikliğiyle ilgili acil bir eylem planı oluşturulması konusunda elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan insanlar içinse öfke statükoya, hiçbir önlem almayan devlet kurumlarına, dünyanın kaynaklarını bilinçsizce tüketen kapitalist sisteme, sosyal medyada karşıt görüşte olan diğer kişilere, toplumun bilinçsizliğine, bazen de kişinin kendisine yöneltilebilir.

Öfke, kolaylıkla baş edilemeyecek kadar derin yaralar bırakan iklim krizi gibi durumlarla ve çaresizlik, umutsuzluk, üzüntü gibi duygularla baş etmek konusunda son derece fayda sağlayabilen, sağlıklı bir duygudur, çoğu zaman harekete geçmek için bir katalizör görevi görür. Öfkenin probleme dönüştüğü nokta, bu duyguya takılıp kalmamız, onu yanlış yerlere kanalize etmemiz ve ekolojik yas sürecini atlatmak için işlememiz gereken üzüntü ve acı gibi duyguları örtbas etmek için bahane olarak kullanmamızdır.

3. Aşama: İklim değişikliğinin olumlu yönlerine odaklanmaya çalışma (pazarlık)

İklim değişikliği ile ilgili yaklaşımımız ‘pazarlık etmek’ olduğunda, iklim değişikliğinin potansiyel sonuçlarını azımsamaya ve ‘ben zaten yaz insanıyım, havaların sürekli sıcak olması aslında güzel olabilir’ gibi trajikomik zihinsel çarpıtmalara ve iklim değişikliğinin olumlu yanlarına odaklanmaya neden olabilir.

Elektrikli arabaya geçiş yaparak, pet şişede su satın almayıp suyumuzu su matarasında taşıyarak, çöplerimizi dönüştürerek dünyayı kurtardığımızı sanabilir, büyük resmi gözden kaçırarak iklim değişikliği sorununun çözümü için daha büyük adımlar atmamız ve tüketim alışkanlıklarımızı çok daha geniş ölçekte değiştirmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleşemeyebiliriz. Ekolojik yasın bu aşamasının en öne çıkan özelliği, göstermelik çabalarla kendimizi daha iyi hissetmeye çalışmak ve kayıpla yüzleşmekten bu şekilde kaçınma eğilimidir.

4. Aşama: Depresyon

Bu aşama, iklim değişikliği gerçeğini ve bunun korkutucu sonuçlarını kabul ettiğimizde başlar. Ancak bu gerçekliğin sonuçlarıyla baş edebileceğimiz konusunda kendimizi karamsar, çaresiz ve umutsuz hissederiz. ‘Bu kadar büyük bir problemle tek başıma nasıl baş ederim?’ gibi bireysel düşüncelerin yanı sıra ‘İnsanoğlu bencil ve bu asla değişmeyecek. İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarından etkilenmeye mecburuz.’ gibi daha toplumsal ve küresel boyuttaki eleştiriler bu aşamada gün yüzüne çıkabilir.

Bu tarz olumsuz düşüncelerle boğuşmaya ve gerçeklikle yüzleşmeye çalışırken enerji ve motivasyon eksikliği, günlük sorumlulukları yerine getirememe, sosyalleşmekten kaçınma, iştah değişiklikleri ve uyku problemleri gibi depresyon belirtileri kendini gösterebilir. Ekolojik depresyonla baş etmeye çalışan birey gelecekle ilgili umudunu tamamen yitirir, çözüm bulunamayacağına inanır ve harekete geçmek için gerekli motivasyonu kendinde bulamaz. Özellikle bu gerçekliğin tam ortasında duran iklim bilimcilerin ve iklim aktivistlerinin daha çok yasın bu aşamasını deneyimledikleri gözlemlenir. Bu kişiler öz bakımlarını ihmal edebilir, tükenmiş hissedebilir, sonu intihara kadar varabilen umutsuzluk ve çaresizlik hissiyle çevrelenebilirler.

5. Aşama: Kabul

Kübler-Ross’un geliştirdiği orijinal yas süreci modelinde bu aşama, ölümün kaçınılmazlığının sakince kabul edilmesini içeriyor. Bununla birlikte, ölümcül bir hastalık nedeniyle deneyimlenen yas süreci, hem sonucun kesinliği hem de kaçınılmaz olması bakımından ekolojik yastan farklıdır. Ekolojik kayıp perspektifinden bakıldığında, insan neslinin tükenmesi kaçınılmaz son değildir ve değişen koşullara uyum sağlayabilen tüm türlerin yaşama devam etme olasılığı yüksektir.

İklim değişikliğinin sebep olduğu kayıplar geri getirilemeyecek olsa da, uzun vadede yaşamın son bulması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır. Bir insanın ölmesiyle yaşanan kayıp ile doğanın adaptasyonla var olmaya devam etmesine farklı pencerelerden yaklamamız gerekir. İnsanoğlu olarak önümüzde çok daha uzun bir ömür, umudumuzu canlı tutmamız için çok fazla sebep ve değiştirebileceğimiz çok sayıda şey var. Yaratıcılılığımızı, zekamızı, etik değerlerimizi, birlikte yaşadığımız tüm canlılara saygımızı ve sevgimizi sürdürebildiğimiz sürece yaşamı yeniden güzelleştirme şansımız var. Küçük de olsa bir adım atarak başlamak ve çabamızı sürdürmek için sizce de çok geçerli sebeplerimiz yok mu?

İlginizi çekebilir: Ekolojik travma: Doğal afetler ve ekolojik dengenin bozulması sinir sistemimizi nasıl etkiliyor?

Kaynaklar: Climate and Mind, One Woman Project, Psychology Today

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale