X

Dördüncü içgüdünüzün sesine kulak verin: Kendinizle bağ kurun

Pandemi hepimizin hayatında pek çok fiziksel değişikliğe neden oldu. Çalışma hayatı, eğitim hayatı, sosyal hayat, ev düzeni artık eskisi gibi değil. Pandeminin neden olduğu değişim, fiziksel hayatımızla sınırlı değil. İç dünyamızda da pek çok değişim yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Sosyal hayattaki görünürlüğümüz ve varlığımız azalırken, iç dünyamızdaki varlığımız arttı, diyebiliriz.

Elbette bu değişim, bazı sonuçlara neden oluyor. Nellie Bowles, geçtiğimiz günlerde The NY Times’taki yazısında, kurumsal dünyada spiritüel konular üzerine çalışan danışmanlara ilginin arttığından bahsediyordu ve şöyle diyordu:

“Çalışanlarının ruhsal açıdan parçalara ayrılmış ve kaygılı olduklarını söyleyen pek çok işveren var. Onları yeniden toparlamak için danışmanlara yöneliyorlar. Bu danışmanlar esnek çalışma saatlerinin yeni ritüellerini belirlemeye ve hayatın anlamını aramak için belli rutinler geliştirmelerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.”

Huffington Post’un kurucusu Arianna Huffington ise geçtiğimiz günlerde yazdığı bir yazısında, bunun bir sürpriz olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Kendimizden daha yüce bir şeyle bağ kurma arzumuz evrensel bir olgu. Bu hepimizde var. The Forth Instinct: The Call of the Soul kitabımda bahsettiğim arzunun aynısı. Dördüncü içgüdü; hayatta kalma, cinsellik ve güç içgüdülerimizin ötesinde bir şey. Dördüncü içgüdü; hayatın anlamını arama, kendini keşfetme, kendini anlama yolculuğunda hiç bitmeyen isteğimiz ve aslında bizi birbirimize bağlayan şey. Diğer üç içgüdümüz kadar derin ve içimize işlemiş ancak daha az konuşulan ve daha az anlaşılan bir içgüdü.”

Arianna Huffington, bu içgüdünün en derinlere gömüldüğünü ve kriz zamanlarında ortaya çıktığını söylüyor. Yapılan araştırmalar da Huffington’ın bu çıkarımını doğruluyor. Din bilimciler, yaşanan travmaların insanı hayatın anlamını aramaya ve inanışa yönlendirdiğini söylüyor. 2020 yılında yapılan  Pew Research’e katılanların yüzde 24’ü pandemi sonrasında inançlarının daha kuvvetli hale geldiğini söylüyor.

Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisi aslında hastalık, izole olma, korku, ölüm gibi ciddi travmaları beraberinde getirdi. Bu da hepimizi hayatın anlamını aramaya ve spiritüel konulara yönlendirdi. Ariana Huffington, pandemiden önce de dünyanın ciddi bir zihin sağlığı krizi içinde olduğunu söylüyor ve tüm dünya genelinde 264 milyondan fazla insanın depresyonla mücadele ettiğini hatırlatıyor. Huffington, Cigna tarafından yapılan bir araştırmanın “yalnızlığın bir salgın seviyesine ulaştığı” şeklindeki tespitine yer veriyor ve pandeminin bu krizi daha da derinleştirdiğini söylüyor. “Ruh sağlığımız için hangi pratikleri uyguladığımız değil; bunun farkında olup olmadığımız önemli” diye Huffington, şöyle devam ediyor:

“Fransız filozof Blaise Pascal ‘İnsanlığın tüm sorunu, tek başına bir odada sessizce oturamamasıdır’ diyor. Bir odada, tek başımıza, sessizce, birkaç dakika bile oturmayı öğrendiğimizde kendi içimizle bağ kurmayı başarabiliriz. Yalnız başımıza veya kalabalık bir evden ya da kaotik bir ofisten çalışma esnekliğine sahip olmanın tek kaynağı bu. Kendi iç dünyamızı besleme ihtiyacımız, bir şehir efsanesi değil. Bu ahengi, evrenin kendisinde de görmek mümkün. Hayattaki her şey birbiriyle bağlantılı. Her bir molekül, yaşayan her canlı, her bir taş, hatta boşluğun kendisi bile… Kendimizi değiştirmeye başladığımızda, dünya da değişmeye başlar. Yaptığımız seçimler, dünyamızı oluşturuyor.”

Pandemi, kuşkusuz hepimizin hayatını değiştirdi. Bu değişim sadece fiziksel değil, ruhsal ve zihinsel noktalarda da yaşandı. Önemli olan bu değişimi fark etmek… Dünya Sağlık Örgütü Ekim 2021’de yayımladığı pandemiyle mücadele yöntemleri arasında “İki dakikanızı ayırıp çevrenizde neler olduğuna odaklanın” diyor ve kendinizle yeniden bağ kurmak, iç dünyanıza temas etmek, farkındalığınızı artırmak için çok basit birkaç adım öneriyor:

-Birkaç derin nefes alın ve kendinize şu soruları sorun:
-Etrafımda gördüğüm 5 şey nedir?
-Duyduğum 4 ses hangileri?
-Şu an hangi kokuları alıyorum?
-Uzanabildiğim yerden bir şeylere dokunmak bana nasıl hissettiriyor?
-Parmaklarımın ucunu hissetmek nasıl bir duygu?

Sadece birkaç dakika ayırıp, ruhunuzun isteklerine kulak vermek insanlık adına büyük bir değişimi başlatabilir. Belki de Fransız filozof Pascal’ın tespitini akla getirip, insanlığın büyük sorununun çözümü olabilir.

Kaynak: thriveglobal

İlginizi çekebilir: Yalnız olmak ve yalnız hissetme arasındaki ince çizgi

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale