X

Dinlemek: “İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de”

Nasılsın?
Hayatımızda belki de en sık kullandığımız ve “iyiyim” diye en sık söylenen yalanı duymamızı sağlayan, bununla birlikte esasen çok güçlü olan soru.

Bizim “havadan sudan” dediğimiz ama İngilizce’de “small talk” olarak daha iyi ifade edildiğini düşündüğüm küçük konuşmaları pek sevmem. Sığ konuşmalardır. Bu nedenle de, “Nasılsın?” sorusunu ezberden bir “İyiyim.”le cevaplanmaya mecbur bırakmam, bırakmamaya çalışırım en azından.

Gerçekten merak ederim sorduğum kişinin haletiruhiyesini. Merak çok güzeldir ve gereklidir. Siz de merak edin hallerini hayatınızda değer verdiğiniz kişilerin. Gerçekten nasıllar? Merak etmediklerinize de sormayın zaten, -mış gibi yapmayın, ilgilenir-miş gibi yapmak mecburiyetinde değilsiniz. Cevabını dinlemeye razı olduğunuz soruları sormak en akıllıcası.

Peki, razı oluyor muyuz genelde? Yani soruyoruz sormasına da, dinliyor muyuz karşımızdakini gerçekten? Hayır!

Çoğumuz biri bizimle konuşurken ona vereceğimiz cevabı hazırlıyoruz o sırada kafamızda. Bunu yapmıyorsak da etiketler yapıştırmaya başlıyoruz duyduklarımıza. Yani ya konuşmanın ya da yargılamanın derdindeyiz, anlamanın değil.

“Yorgunum bugün.”
-pıt etiket: yine geç yatmıştır.
“Dün de uyuyamadım zaten.”
-pıt etiket: biliyordum bak zaten.
“Komşuda parti vardı sesler kesilmedi bir türlü.”
-pıt etiket: taşınma demiştim ben sana.
“Ama beni uyutmayan o değildi.”
“Ah canım ya uyuyamazsın tabii, komşular rahat bırakmamış ki, alışırsın ama daha dur yeni taşındın zaten.”

Pıt pıt yapıştırdığı etiketleri cümle içinde kullandı, rahatladı ama esas soruyu kimse sormadı.

“Neydi karşındakinin aklına takılan?”

Sorsan anlatmak isterdi belki de. Belki de anlatmaya başlayabilmek için yorgun olduğundan bahsetmesi gerekiyordu önce. Sen değil miydin nasıl olduğunu soran, anlatmaya hazırdı belki ancak konu burada kapandı. Çöpe atılmış bir “Nasılsın?” daha.

Joker filmini izlediniz mi bilmiyorum ama sahnelerden birindeki konuşma aslında durumu çok iyi özetliyor. Joker’in sosyal hizmetlerde çalışan kadınla konuştuğu bir sahne var: “Beni dinlemiyorsun, değil mi? Beni hiç dinlediğini düşünmüyorum. Her hafta aynı soruları soruyorsun. “İşin nasıl? Negatif düşüncelerin var mı?” Tek sahip olduğum şey, negatif düşünceler. Ama sen dinlemiyorsun.”

Filmin psikolojik ve sosyolojik boyutlarını bir kenara bırakırsak, bu sahne başlı başına çok güçlü. İşi gereği psikolojik sorunları olan birini dinlemesi gereken kişi bile buna yeltenmiyor. Kimse kimseyi artık dinlemiyor.

Belki de, bu bir kaçış çünkü beynimizin yapmakta en zorlandığı şey dinlemek. Ancak dinlemeden anlayamazsın karşındakini, tanıyamazsın ve bağ da kuramazsın.

Ve unutmayalım ki, hepimiz aslında duyulmak istiyoruz, fark edilmek, değer görmek. Bu ihtiyaca bu kadar vakıf olup karşındakinin bu ihtiyacı yokmuşçasına davranmak da insanoğlunun zanaatı pek tabii. Ama bunda ustalaşmak aslında kimseye kazandırmıyor.

Koçlukta da en önemli bulduğum konulardan biri “dinlemek”, hatta bana sorarsanız ön şart. Birini dinlemek demek kendi bildiklerinizi onun söylediklerine pıt pıt beyninizde yapıştırmadan, vereceğiniz tepkiyle onu kendi istediğiniz yola saptırmadan, sadece olan haliyle karşınızdakinin size söylediğini duymak demek. Kendi önyargılarınızdan, yargılarınızdan, deneyimlediklerinizden, hatta o kişi hakkındaki dilek ve temennilerinizden sıyrılarak o kişiyi anlamak. Bu olmadan olmuyor.

Tabii ki, bunu profesyonel olarak yapmadığımız sürece bu kadar kontrollü olmaya gerek yok ancak en azından kafamızda cevaplar hazırlamaya değil de, gerçekten o anda o kişinin duygu ve düşünce durumunu anlamaya çalışmak çabalamaya değer bir konu bence. Hem sizin için, hem değer verdiğiniz kişi için. Bir de iletişiminizin ne kadar güçlendiğini görünce etkisini daha iyi anlayacaksınız. Duyulduğunu hisseden kişinin size yaklaşımı da değişecektir.

Bugün sevdiklerinizin nasıl olduğunu sorun tüm samimiyetinizle ve cevabı “dinleyin”. Çünkü, “İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de.” -Söz George Orwell’e ait, ama ben de imzamı atardım altına.

İlginizi çekebilir: Destek alın, yardım isteyin ama kurtarılmayı beklemeyin: Kim kurtaracak seni?

Ceyda Tepret: İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümü mezunudur. Koç Üniversitesi’nde MBA eğitimi alıp, Madrid’deki IE Business School’da International MBA programında eğitimini tamamlamıştır. Pazarlama alanında bir kariyer tercih etmiştir ve bu alandaki çalışmalarına devam etmektedir. İnsan davranışları ve psikolojiye duyduğu ilgi onu koçluk eğitimi almaya yöneltmiştir. ICF sertifikalı profesyonel bir koç olarak, danışanlarına kendi yolculuklarında destek vermektedir. Pazarlama profesyoneli kimliğiyle marka hikayelerinin, profesyonel koç kimliğiyle de insan hikayelerinin peşindedir.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale