X

Dinamik, eğlenceli ve özgüvenli egzersizler için: Doğru spor kıyafeti nasıl seçilir?

Spor kıyafetleri, hepimizin farkında olduğu üzere son yıllarda bir hayli ön plana çıkmaya başladı. Özellikle pandemi döneminde çoğumuz evde daha fazla vakit geçirdiğimiz için rahat hissettiren, ev konforuna uyum sağlayan sportif parçalara yöneldik. Birçok markanın spor markası olmasa da koleksiyonunda farklı egzersiz türlerine uygun kıyafetlere yer vermesi de bu sürece eşlik etti. Ancak, rahatlıkları nedeniyle tercih edilmelerinin yanı sıra spor kıyafetlerinin asıl kullanım amacının egzersizlerin verimini artırmak olduğunu da belirtmek gerek. Bin bir çeşit renkte, kumaşta, teknolojide bizlere sunulan bu geniş yelpazede seçim yapmak zorlayıcı olsa da, yaptığımız egzersizlere uyum sağlayan, bedenimizi saran ve spor yaptığımız süreçte konforumuzu artırmak ve olası sakatlanmaları önlemek amacıyla tercih ettiğimiz spor kıyafetlerini seçerken dikkatli davranmak şart. Rahatlık, konfor, stil, beden, kumaş ve daha birçok değişkene göre şekillenebilen seçimlerden egzersizlerinizde sizin için en doğru olanları bulmak istiyorsanız ya da sıfırdan bir spor tarzı yaratmayı düşünüyorsanız bu yazımız tam size göre. İşte spor kıyafetlerinizi seçerken dikkat etmeniz gerekenler:

Spor kıyafetlerinizi seçerken dikkat etmeniz gerekenler

Aynada kendinize baktığınızda modunuzu düşüren, içerisinde iyi hissetmediğiniz kıyafetler, verimli bir egzersiz için uygun seçimler olmayabilir, yanılıyor muyuz? Bilimsel birçok araştırma, spor kıyafetlerinin motivasyonu etkileyen önemli bir unsur olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle, spor kıyafetleri hareketlerinizi yapmanızı kolaylaştıracak, egzersizleriniz boyunca sizi destekleyecek, konforunuzu artıracak yardımcılar olmanın yanı sıra güçlü motivasyon kaynakları olarak da değerlendiriliyor. Ayrıca, bilim renklerin önemine de değiniyor ve yüksek tempolu antrenmanlar için kalp atış hızını artıran kırmızı ve benzeri renkleri; yoga, meditasyon gibi yavaş hareketli egzersizler içinse sakinlik veren nötr tonları öneriyor. Yine de, tabii ki en önemlisi sizin hangi renklerde, kalıplarda kendinizi ‘en iyi’ hissettiğiniz. Gelin, spor kıyafetlerini seçerken nelere dikkat edilmeli, detaylıca bakalım:

1. Yapacağınız egzersiz türünü belirleyin.

Elbette ki yaptığınız her antrenman için aynı kıyafetleri tercih edebilirsiniz ancak aktiviteye uygun kıyafetler kullanırsanız bazı egzersiz türlerini daha konforlu bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Örneğin, bisiklet süreceksiniz dolgulu, kalça bölgesine ekstra rahatlık sağlayan taytlar ile daha rahat edebilirsiniz; ama koşuya çıkacaksanız muhtemelen dolgulu bir tayt istemezsiniz. Daha ince dokulu, terletmeyen, rahat koşmanızı sağlayacak şekilde vücudunuzu saran taytlar ile konforlu bir koşu deneyimi yaşayabilirsiniz.

Eğer birden fazla spor dalıyla ilgileniyorsanız her birindeki performansınızı artırmak için o tür için özel olarak tasarlanmış kıyafetleri tercih edebilirsiniz. Ya da hepsinde rahatlıkla kullanabileceğiniz, birçok ortak özelliği bir arada barındıran spor giyim parçalarını da değerlendirebilirsiniz. Ancak seçtiğiniz kıyafetler, bazı egzersizlerinizi rahatlıkla yapmanıza yardımcı olurken diğerlerini zorlaştırıyorsa olası sakatlık risklerinden dolayı onlardan vazgeçmenizde fayda var.

2. Kumaş tercihinde dikkatli davranın.

Spor yaptığınız sırada vücudunuzdan toksinleri tam anlamıyla atabilmek istiyorsanız, doğru kumaş seçimi bir hayli önemli. Spor yaparken terlediğinizde kıyafetlerinizin üzerinize yapışmasını ve ıslak kalmasını istemiyorsanız, hangi kumaşı seçmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Nefes alabilen kumaşlar sayesinde egzersizleriniz süresince terlediğinizde kendinizi rahat hissetmeye devam edebilirsiniz. Bambu, pamuk, naylon ve polyester kumaşlardan üretilmiş spor kıyafetleri hem rahatlık hem nefes alabilirlik açısından en iyileri arasındadır, bu nedenle seçimlerinizi bu kumaşlardan yana yapabilirsiniz. Diğer yandan, kumaşın uygunluğunu kontrol ettikten sonra denemenizde de fayda var. Sizi rahatsız ediyorsa, tüm gerekli kriterleri sağlıyor olsa bile satın almamalısınız. Çünkü seçtiğiniz spor kıyafetlerin özellikleri, yaptığınız egzersiz türüne uygunluğu kadar sizin içerisinde kendinizi iyi hissetmeniz de önemli.

3. Kıyafetlerin bedeninize uygun olup olmadığına dikkat edin.

Koşarken sizi rahatsız eden göğüs hareketleri ya da yürürken ayağınıza dolanan eşofman paçaları, modunuzu düşürebilir. O nedenle spor kıyafetlerinizin bedeninizi sarması oldukça önemli. Genelde spor yaparken rahat hissetmek için bol kıyafetler giyilmesi gerektiği düşünülse de, bedeninize büyük gelen bol ve salaş kıyafetler, yaptığınız egzersiz türüne göre değişmekle beraber, hareket kabiliyetinizi kısıtlayabiliyor; hatta sakatlanmalara neden olabiliyor. Örneğin, günlük hayatınızda tercih ettiğiniz sütyenler göğüs hareketlerinizi kontrol etmenizi engelleyeceğinden ve konforunuzu, dolayısıyla motivasyonunuzu düşüreceğinden spor yaparken kullanmak için ideal değiller.  Spor sütyenler, braletler ya da büstiyerler, göğüslerinizi sararak hareketlerinizin kalitesini artırmakta ve spordan aldığınız verimin daha yüksek seviyelere erişmesini sağlamakta. Hala denemediyseniz bir şans vermenizde fayda var. Ne kadar rahat ettiğinizi gördükten sonra vazgeçemeyeceksiniz…

4. Mevsim koşullarını göz önünde bulundurun.

Mevsim şartları değiştikçe bedenimizi ona uyumlamak için nasıl ki günlük kıyafetlerimizde değişikliğe gidiyorsak, spor kıyafetlerimizi de farklı mevsimlere uyumlu olacak şekilde seçmeliyiz. Buz gibi bir havada kısa tayt ve büstiyer ile yürüyüşe çıkmak pek akıllıca olmayabilir. Ya da yaz akşamlarında polar bir eşofman üstü ile koşuya çıkmak… Gardırobunuzda yaz ayları için terletmeyen, daha ince ve hafif formdaki spor giyim parçalarının yanı sıra kış ayları için de rüzgardan, yağmurdan etkilenmeyen, soğuğu geçirmeyen, daha kalın ve sıcak tutan yapıdaki egzersiz kıyafetlerine de yer vermelisiniz. Bedeninizi gereksiz yere zorlamamak ve sağlığınızı tehlikeye sokmamak için mevsim şartlarına uygun seçimler yapmalısınız.

5. Ayağınıza en uygun spor ayakkabıyı bulun.

Her ayağın kendi anatomisine göre farklı ihtiyaçları var ve her ayakkabı bambaşka özelliklerle öne çıkıyor. Yani bir başkasına göre rahat olan bir ayakkabı hem sizin ayağınıza hem de yaptığınız spora uygun olmayabilir. Yaptığınız egzersiz türü ve egzersiz süresi doğru ayakkabıyı bulmak için en belirleyici iki unsur.

Değişen ve gelişen teknoloji sayesinde artık spor ayakkabıların birçoğu tek bir alana hizmet etmek amacıyla tasarlanıyor; kimi koşu, kimi tırmanış, kimi saha sporları… Yaptığınız egzersiz türüne uygun olan ayakkabılar arasından ayağınızın en rahat ettiği ve stili beğendiğiniz bir modeli seçebilirsiniz. Uzun süre giyecekseniz aradığınız modelin daha dayanıklı ve özel teknoloji ile oluşturulmuş konforlu bir tabanının olmasını da listenize eklemelisiniz.

Ayrıca, mevsim koşullarını da göz önünde bulundurmanızda fayda var. Eğer, yağmurlu, rüzgarlı, soğuk bir mevsimde açık alanda yapacağınız egzersizleriniz için bir spor ayakkabı arayışındaysanız su geçirmeyen, üşütmeyen, rüzgara karşı dayanıklı olan bir model işinizi görecektir. Sıcak havalar içinse terletmeyen bir yapıda olmasını önceliklendirebilirsiniz.

Önemli not: Spor ayakkabılarının hangi aralıklarla yenilenmesi gerektiği konusunu da hatırlatmakta fayda var. Eğer her gün egzersiz yapan biriyseniz spor ayakkabınızı 3 ayda bir değiştirmeniz gerekiyor. Aksi takdirde ayakkabı sahip olduğu konforu yitirebilir ve ayağınıza zarar vermeye başlayabilir.

6. Güvenliğinizi önceliklendirin.

İlgi alanınız açık hava sporlarıysa ve özellikle geceleri yürüyüş ya da koşu yapmayı seviyorsanız, görünebilir ve yansıtıcı kıyafetler, bir arabanın ya da bir bisikletlinin sizi kolayca fark etmesine yardımcı olabilir. Fosforlu ve gece parlayan spor kıyafetleri ile kişisel güvenliğinizi sağlayabilirsiniz. Ayrıca, canlı ve parlak renklerin özgüveninizi artırabileceğini de belirtmekte fayda var. Gecenin karanlığında ışıl ışıl parlayarak spor yapmayı kim istemez ki…

Öte yandan, yaptığınız her egzersiz türünde gece-gündüz fark etmeksizin gerekli önemleri almayı da unutmamalısınız. Örneğin, bisiklet sürecekseniz kaskınızı, dizliklerinizi yanınızdan ayırmamalı; yüzmeye gidecekseniz daha rahat görebilmek ve gözlerinizi koruyarak konforlu bir şekilde suda hareket edebilmek için deniz gözlüklerinizi spor çantanıza eklemelisiniz.

7. Destek ekipmanlarını unutmayın.

Birçok kişi su matarasını ya da havluları spor kıyafetinin bir parçası olarak görmese de, egzersizlerin verimliliğini artırmak için çeşitli aksesuarlara da ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerek. Spor esnasında biriken terleri bir havlu yardımıyla silmek, gözeneklerinizin açılmasına ve temizlenmesine yardımcı olarak toksinlerden arınma sürecinizi destekleyebilir. Öte yandan, dayanıklı, sağlam, kaliteli bir su matarası da egzersizleriniz esnasında dehidrasyon yaşamanızı önleyerek, bütüncül sağlığınızı koruyucu bir etki yaratabilir. Size uzun yıllar başka bir tanesine ihtiyaç duymadan eşlik edecek bir matara, en önemli spor aksesuarınız olabilir. Tabii, tüm kıyafetlerinizin ve aksesuarlarınızın kolayca yanınızda olabilmesi için onları rahatça taşıyabileceğiniz spor çantası da şart. Ofise gittiğiniz kol çantanızın içine spor ayakkabılarınızı sıkıştırmak istemezsiniz, değil mi?

8. Bonus: Teknolojik ve fonksiyonel aksesuarlardan yararlanın.

Devir, şüphesiz ki teknoloji devri. Yaşamımızın her alanında bize hizmet eden teknoloji, egzersizlerimizi de renklendirmeyi ve kolaylaştırmayı başarıyor. Özellikle tek başına spor yapmayı sevenlerdenseniz, spordaki gelişiminizi, hedeflerinize yakınlığınızı, fiziksel koşullarınızı ve mevcut durumunuzu tespit etmek için teknolojik aletlerden faydalanabilirsiniz. Eğer yaptığınız sporu ciddiye alıyorsanız, bu tür aletler ile motivasyonunuzu artırırken hareketlerinizden daha fazla verim alabilirsiniz. Akıllı saatlerin farklı egzersiz türlerine uygun olarak sunduğu programlar işinizi kolaylaştırabilir. Kaç kalori yaktığınızı, kan basıncınızı, su içmeniz gereken zamanları ve hatta doğru nefes alış-verişlerinizi bile akıllı saatler aracılığıyla kontrol edebilirsiniz. Dilerseniz spor tarzınıza teknolojik dokunuşlar da yapabilirsiniz.

Yukarıda bahsettiğimiz tüm maddeleri göz önünde bulundurarak seçim yapacağınız spor kıyafetleri ile hem uzun süre egzersizlerinizi gerçekleştirebilir hem de daha konforlu ve sağlıklı bir şekilde hareket ederek spordan aldığınız verimi artırabilirsiniz. Kendinizi içerisinde iyi hissedeceğiniz kıyafetlerin motivasyonunuzu perçinleyecek olması da cabası. Spor kıyafetlerinizi özenle seçtiğinizde bir an önce giyinip spor yapmaya başlamak için can atacaksınız, bizden söylemesi.

İlginizi çekebilir: Tasarımlarıyla göz doldururken motivasyonunuzu artıran egzersiz ekipmanları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale