X

Diken Çiçeği Bakım Kılavuzu

Diken çiçeği, parlak yeşil renkli yaprakları ve yeşil çiçekleri bulunan bir sukulenttir. Bitkinin dışarıdan rengarenk çiçek olarak görünen kısımları ise brakte adı verilen yaprakçıklardır. Kırmızı, turuncu ve pembe gibi çeşitli renklerde olabilen bu yaprakçıkları bulunan diken çiçeğine iç mekanda kolayca bakabilir ve evinizi renklendirebilirsiniz.

Diken çiçeği yetiştirmek için genel olarak kuru ya da biraz nemli bir ortam ile drenajı iyi bir toprak gerekir. Güneşi seven diken çiçeği düşük sıcaklıkları ve toprağının ıslak olmasını sevmez. İç mekanda yetiştirmesi kolay olan diken çiçeğine bahçede bakmak isterseniz, yazların sıcak geçtiği yerlerde bitkinin öğlen sıcağında gölgede olabileceği bir yerde olmasına dikkat etmelisiniz. Diken çiçeğine dair merak ettiğiniz her şeyi ve diken çiçeği bakımında dikkat etmeniz gereken püf noktalarını bu yazıda okuyabilirsiniz.

Diken Çiçeği Nedir?

Diken çiçeği, iç mekanda bakıldığında dahi yıl boyunca çiçek açabilen bir sukulenttir. Kalın, parlak ve yeşil yaprakları bulunan bitkinin dikenlerine dikkat etmek gerekir. Bitkinin gerçek çiçekleri küçük ve yeşil renkli olsa da bunların etrafı kırmızı, turuncu, pembe, sarı veya beyaz renkteki brakte adı verilen yaprakçıklarla çevrilidir. Diken çiçeği yavaş büyüyen bir bitki olmakla birlikte dış mekanda neredeyse 2 metre yüksekliğe ulaşabilmektedir. İç mekanda bakılan diken çiçeğinin yüksekliği ise genelde 60 cm civarında olmaktadır. Diken çiçeğinin genel özellikleri ve ihtiyaçları şu şekildedir:

  • Botanik adı: Euphorbia milii
  • Aile: Sütleğengiller (Euphorbiaceae)
  • Türü: Sukulent
  • Olgunlaştığında ulaştığı ölçüler: Dış mekanda 90-180 cm yükseklik, iç mekanda 60 cm yükseklik
  • Güneş isteği: Tam, kısmi
  • Toprak isteği: Drenajı iyi toprak
  • Toprak pH’ı: Nötr ila asidik
  • Çiçeklenme dönemi: İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
  • Çiçek rengi: Kırmızı, turuncu, pembe, sarı, beyaz
  • Kökeni: Afrika
  • Toksisite: İnsanlar ve evcil hayvanlar için zehirlidir

Diken Çiçeği Nasıl Bakılır?

Diken çiçeği, oda sıcaklığında kolayca bakılabilen ve çok fazla neme ihtiyacı olmayan bir bitkidir. Hem iç mekanda hem de dış mekanda bakılabilen diken çiçeğinin bakımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sıcaklıkların bitki için çok düşük olmamasıdır. Gece sıcaklıklarının 10°C’nin altına düşmesi halinde bitkinizi dış mekandan içeri taşımayı ihmal etmemelisiniz. Diken çiçeğine dört mevsim iç mekanda bakmak mümkün olmakla birlikte bitkinin aydınlık bir pencere kenarında olmasına özen gösterilmelidir. İç mekanda ve dış mekanda diken çiçeği bakmak için dikkat etmeniz gereken noktalar şu şekildedir:

Işık isteği

Diken çiçeği, güneş ışığını seven bir ev bitkisidir. Tam güneş ışığı altında en iyi şekilde yetişen diken çiçeğinin günde en az 3-4 saat doğrudan güneş ışığı alması gerekir. Diken çiçeğine günde 3-4 saat güneş ışığı sağlamanın mümkün olmadığı durumlarda ise bitkinin evdeki en aydınlık yere konulması gerekir. Aksi halde bitkinin yapraklarının küçüldüğünü ve çiçek açmadığını fark edebilirsiniz.

Su isteği

Diken çiçeği genelde kuraklığa dayanıklı bir bitkidir. Bitkinizin sulanma zamanının gelip gelmediğini anlamak için toprağın üstteki 2-2,5 cm’lik kısmını parmağınızla kontrol edebilirsiniz. Toprak kuruysa bitkinizi sulayabilirsiniz. Bununla birlikte diken çiçeğini sularken dikkatli olmalısınız. Toprağın fazla olması bitkide kök çürümesine neden olabileceği için aşırı sulamadan kaçınmalısınız. Diken çiçeğini ilkbaharın sonlarından sonbaharın başlarına kadar daha fazla sulayabilir ve kış geldiğinde özellikle sıcaklıkların düşmesiyle daha az sıklıkta sulayabilirsiniz.

Toprak isteği

Bahçede bakılan diken çiçeği toprağının drenajının iyi olmasına ve bitkinin güneş almasına dikkat edilmelidir. İklimin kuru olduğu bölgelerde öğle vakti gölge alan yerler tercih edebilirsiniz. İç mekanda bakacağınız bitkiler için ise drenajı iyi kaktüs toprağı tercih edebilirsiniz. Ancak seçtiğiniz saksının diken çiçeğinin kök topundan çok fazla geniş olmamasına özen göstermelisiniz. Aksi halde toprağın çok fazla olması nedeniyle toprak su tutabilir ve bitkinin köklerinde çürüme meydana gelebilir.

Sıcaklık isteği

Diken çiçeği için 18-25°C arasındaki sıcaklıklar idealdir. Bununla birlikte bitki soğuğa nispeten dayanıklı olduğu için 10°C’ye kadar olan gece sıcaklıklarının diken çiçeği açısından bir sakıncası olmayacaktır.

Gübre isteği

Diken çiçeğinin çok fazla besine ihtiyacı olmasa da çiçek açması için belli bir ölçüde beslenmesi gerekecektir. Bu nedenle bitkinizi her birkaç ayda bir kaktüsler için hazırlanmış sıvı gübre ile besleyebilirsiniz. Ayrıca bitkinizin saksını değiştirmeyi veya çoğaltmayı düşünüyorsanız, yavaş salınımlı gübre kullanmayı düşünebilirsiniz.

Diken Çiçeği Nasıl Çoğaltılır?

Diken çiçeğini tohumdan çoğaltmak yerine bitkiyi keserek çoğaltmak daha kolaydır. Bitkinizi bu şekilde çoğaltmak isterseniz, yeni bitkinizin çiçekleri esas bitkinizle aynı renklerde olacaktır. Diken çiçeğini çoğaltmak için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz:

  • Öncelikle bitkinizi çoğaltmak için uygun bir sap bulun. Diken çiçeğinin yaygın bir şekilde büyümesi yerine dik durması daha güzel görüneceği için özellikle yana doğru giden sapları tercih edebilirsiniz.
  • Seçtiğiniz sapı kestikten sonra üzerindeki yaprakların yarısını ve tüm çiçekleri çıkarmanız gerekir. Bunun nedeni, bitkinin enerjisini yeni kökler üretmek için harcamaya teşvik etmektir.
  • Kesme ve temizleme işlemleri tamamlandıktan sonra sapın kesilen kısımlarından özsuyu sızdığını görebilirsiniz. Bitkinin bu öz suyunu kağıt havluyla kurulayabilir veya akan suyun altında 30 saniye kadar tutabilirsiniz.
  • Kestiğiniz yeri birkaç gün kurumaya bırakın. Bu süreçte alt kısmın sertleştiğini ve kalan yapraklardan bazılarını kaybettiğinizi görebilirsiniz. Bunlar normal olduğu için hiçbir şey yapmanız gerekmez.
  • Son olarak kestiğiniz yeri esas bitkininkine benzer toprak karışımı bulunan bir saksıya yerleştirin. Saksıyı aydınlık ve sıcak ortama taşımadan önce sulayın. Doğrudan güneş ışığından uzak tutun ve toprağın birkaç ay boyunca nemli kalmasını sağlayın. Birkaç ay sonra bitkinin kök sisteminin geliştiğini göreceksiniz.

Diken Çiçeği Ne Zaman Açar?

Diken çiçeğinin ne zaman çiçek açacağı, iç mekanda veya dış mekanda olması gibi ortam koşullarına bağlı olarak farklılık gösterecektir. Diken çiçeğinin tüm yıl çiçek açması mümkün olmakla birlikte iç mekanda kış aylarında bitkinin çiçek açması azalabilmektedir.

Bitkinizin çiçek açmasını desteklemek için öncelikle yeteri kadar güneş ışığı aldığından emin olmanız gerekir. Güneş ışığından sonra dikkat etmeniz gereken bir diğer önemli faktör ise gübre kullanımıdır. Diken çiçeği için çok amaçlı gübreler kullanabileceğiniz gibi fosfor oranı daha yüksek bir gübre de tercih edebilirsiniz.

Bitkiniz çiçek açtıktan sonra çiçekler birkaç hafta kadar hayatta kalacaktır. Kurudukları zaman düşen çiçeklerin toprağa karışmasına izin verebilirsiniz. Bununla birlikte isterseniz solmakta olan çiçekleri bitkiden keserek ayırabilirsiniz.

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



İlgili Makale