X

Çevrimiçi topluluklar gerçek bağlantı ihtiyacını karşılayabilir mi? 

Pandeminin ardından iyice hızlanan dijital sosyalleşme kültürü, günümüzde hayatın kalıcı bir parçası haline gelmiş durumda. Artık sevdiklerimizle konuşmak, ilgi alanlarımızı takip etmek ve yeni şeyler öğrenmek için ilk soluğu online topluluklarda arıyoruz. Ekran üzerinden kurduğumuz bağlantılar, anında yanıt vererek bize hız kazandırırken aynı zamanda lokasyona bağlı erişim engellerini ortadan kaldırıyor. Ancak son dönemde akla gelen bir soru daha var. O da dijital dünyada kurulan bu bağlantıların insanın gerçek sosyalleşme ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı.

Dijital etkileşimin sosyalleşme ihtiyacındaki yeri

İnsan olarak hepimiz sosyal varlıklarız ve sosyalleşmenin günümüzde fiziksel ortamdan dijital platformlara kayması, hiç olmadığı anlamına gelmiyor. Görünüş itibariyle form değiştiren sosyalleşme ihtiyacı; artık dijital platformlarda, whatsapp gruplarında, blog bağlantılarında veya sosyal medyada karşılanıyor. Birçok araştırma, dijital toplulukların, aynı ilgi alanlarına veya sorunlara sahip kişilerin kendilerini ifade etme ve destek bulma ihtiyaçlarına yanıt verdiğini gösteriyor. Nitekim; hamileler, yeni anneler, spora yeni başlayanlar, yogacılar, dil öğrenenler ve daha pek çoğu, ortak bir amaç etrafında birleşme şansı buluyor.

TUİK raporu; Türkiye’de 2023 yılında %87.1 olan bireysel internet kullanım oranının, 2024 yılında %88.8’e çıktığını ve 16-74 yaş aralığındaki erkeklerin %92.2’sinin, aynı yaş aralığındaki kadınların ise %85.4’ünün interneti çeşitli amaçlarla kullandığını gösteriyor. Diğer çalışmalar, durumun dünya genelinde benzer olduğunu ve romantik bağlantılardan arkadaş sohbetlerine ve önemli konularda akıl almaya kadar hemen her alanda, insanların öncelikle dijital bağlantılara yöneldiğini vurguluyor. Elbette bu tutum, birçok farklı desteğe aynı anda ulaşma imkanı sunsa da online platformların mimik ve yüz ifadelerinden yoksun oluşu, ayrıca olumlu dijital kimliği sürekli sürdürme çabası kişi üzerinde baskı yaratabiliyor.

Gençler üzerinde yapılan bir çalışma, dijital toplulukların ergenlerde arkadaşlık kalitesini artırırken aile ilişkilerini zayıflatma ve ruh sağlığını olumsuz etkileme gibi sonuçları olduğunu belirtiyor. Bir diğer çalışma ise; çevrim içi toplulukların, özellikle sosyal kaygısı olan kişilerdeki aidiyet duygusunu geliştirerek kendini ifade etme ve duygusal yakınlık kurma desteği sağlayabileceğini kanıtlıyor. Özetle; dijital ağların gerçek bağlantı ihtiyacını karşılayıp karşılamadığını ele alırken konuyu çok yönlü şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.

Online toplulukların güçlü ve güçsüz yönleri

Online toplulukların, ortak ilgi alanlarına ve bilgiye yönelik anlık destek sunduğu tartışılmaz bir gerçek. Öte yandan, kurulan bu dijital köprüler çoğu zaman bire bir sosyalleşmenin sunduğu derinliği ve fiziksel yakınlığı sağlayamıyor. Yine de online kanalların güçlü yönlerini fiziksel bağlantılarla desteklemek, sosyalleşme keyfini pekiştirebiliyor.

1. Niş destek

Dijital platformlar ve bloglar, fiziksel çevrede bulamayacak kadar çok ve her ilgi alanına hitap edecek seçeneğe sahip. Örneğin; söz konusu eğitimde motive kalmak, yogaya başlamak veya yeni hobiler keşfetmek olduğunda başkalarının deneyimlerinden öğrenecek çok fazla veri sunuyor. Ayrıca nadir karşılaşılan bir sendroma sahip olmak ya da belirli bir konuyu derinlemesine araştırmak isteyenlere gereken olanağı sağlıyor. Benzer deneyimler yaşayan kişileri birbirine yaklaştıran bu platformlar, insanların birbirinden öğrenerek belirli bir sorunun üstesinden gelmesine ve günlük hayatında anlatamadığı sorunları hakkında konuşarak rahatlamasına yardımcı oluyor. Bir nevi, köprü işlevi görerek yalnızlık ve aidiyetsizlik hissini azaltıyor.

2. Coğrafi sınırsızlık

Online toplulukların en önemli avantajlarından biri de coğrafi sınırları ortadan kaldırması. Bu sayede uzaklık kavramını sorun olmaktan çıkararak dünyanın farklı noktaları arasında köprü görevi görüyor. Alanındaki en iyi eğitmene, kişiye en uygun ders saatlerine veya en uzak noktalarda gelişen yeni fikirlere anında erişim imkanı sunuyor. Böylece lokasyona bağlı dezavantajları ortadan kaldırarak yeni bir sosyalleşme ağı yaratıyor. Ayrıca fiziksel sosyalleşmenin yol açtığı zaman kaybı bariyerini de aşıyor.

3. Esneklik

Online ortamlardaki iletişimin anlık olmaması, kimi zaman kişiye avantaj sağlayan özelliklerden. Belirli bir blog yazısı veya başlık altında toplanan insanlar, genellikle farklı bölgelerde yaşayan ve farklı uyku/çalışma düzenlerine sahip kişilerden oluşuyor. Bu durum, fiziksel sosyalleşmedeki anlık yanıt isteyen konuların, kişiye en uygun zamanda yanıtlanmasına imkan tanıyor. Belirli bir ekran arkasından ve genellikle sadece yazı yoluyla yapılan yorumlar, hem fiziksel görünüş baskısını ortadan kaldırıyor hem de özellikle sosyal fobisi olan kişilerin yeni kendini ifade biçimleri bulmasına yardımcı oluyor. Bu da aranan fakat günlük ortamda talep edilemeyen desteğe ulaşmak anlamına geliyor.

4. Eksik beden dili

Bütün artılarına rağmen, online platformlar fiziksel ortamın sunduğu yakınlığı sağlayamıyor. Her ne kadar emoji ve gif benzeri araçlar sık sık kullanılsa da dijital ortamlardaki sosyalleşme sadece ekranlarda kilitli kalıyor. Gerçek insan etkileşimindeki göz teması, mimikler ve enerji paylaşımının verdiği ipuçları çevrim içi platforma aktarılamıyor. Böylece yakınlık hissi ancak belirli bir noktaya kadar ilerleyebiliyor ve kişiye yeterince temas etmiş, sesi duyulmuş veya anlaşılmış hissettirmiyor. Özetle, dijitale aktarılmış uzun yorumlar ve mektuplar, bazen küçücük bir gülümsemenin veya omuz sıvazlamanı yerini tutamıyor.

5. Yüzeysellik

Online platformlar ortak amaca odaklandıklarından, üyelerin hayatındaki sorunlarla gerçekten ilgilenmiyor. Kişisel hikayeler sık sık paylaşılsa da alınan yanıtlar genellikle geçiştirmeye yönelik ve olumlu görünümde oluyor. Altında gerçek bir yakınlık kurma hissi değil de kötü bir şey söylememe amacı barındırıyor. Bu durum, özellikle duygusal bağlantıların yeterince derin ve güçlü olmamasına yol açıyor. Ortamdaki yüzeysellik hissi ve sürekli olumlu görünme baskısı, taklitçilik hissini artırıyor. Bu da kişiye sosyal hayatta daha yalnız hissettirebiliyor. Ek olarak dijital ortamdaki ilişkilerde, fiziksel ortamdaki otantiklik ve kendine özgülük de olmuyor.

Özetle; günümüzde birçoğumuzun kurduğu sanal destek, çoğu zaman fiziksel sıcaklığın karşılayamayacağı kadar basit ve yüzeysel kalıyor. Ancak online platformların kendine özgü avantajlarını fiziksel bağlantılarla birleştirmek ve her iki alanın artısından faydalanmak, gerçek mutluluk ve yakınlık için ilham olabiliyor.

Kaynak: mndaily, psychologytoday

İlginizi çekebilir: Sosyal medya fiziksel ve zihinsel sağlığımızı etkiliyor mu?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale