X

Çevre dostu markalar: Ekolojik dengeye saygılı, yerel ve sürdürülebilir markalarla tanışın

Küresel iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte ekolojik dengenin de altüst olması, kolektif çapta doğayla daha uyumlu bir yaşam tarzı sürdürülmesini zorunlu kılıyor. Globalleşmeyle birlikte gelinen noktada, ekonomik faaliyetlerin çevreye zarar vermeden sağlanması, dünyanın sınırlı olan kaynaklarının minimum düzeyde kullanılması, tüm insanların refah düzeyinin eşit ve adil çalışma koşullarıyla sağlanması büyük şirketlerin olduğu kadar, o şirketlerin ürünlerini kullanan her bir tüketicinin de sorumluluğunda. 

Ekolojik dengenin korunması ancak ekolojinin ayrılmaz bir parçası olduğumuzu ve attığımız her bireysel/toplumsal adımın bu dengenin korunmasına zarar verebileceğinin farkında olmamızla mümkün. Dolayısıyla günlük yaşam alışkanlıklarımızı sürdürürken yaptığımız, özellikle tüketim konusundaki tercihlerimiz markaların da tüm süreçlerini tüketiciden gelen talep doğrultusunda tüm vizyonlarını ve misyonlarını değiştirerek doğa dostu markalara dönüşmesine aracı oluyor. 

Bir markanın doğa dostu olması ne anlama geliyor?

Günümüzde markaların daha sürdürülebilir, çevreye saygılı, çevre dostu olma gibi iddialarının ne anlama geldiği, çevre dostu olmanın herhangi bir ürünün üretim aşamasından tüketiciye ulaştığı noktaya kadar hangi süreçleri kapsadığı ya da kapsaması gerektiği gibi konularda fikir ayrılıkları söz konusu. Görece çok yeni bir konsept olduğu için, eco friendly bir marka olmanın neleri gerektirdiği, hangi markanın bu söylemin altını nasıl doldurduğu ve dolduramadığı ya da bunu yalnızca bir pazarlama stratejisi olarak kullandığı gibi konularda güvenilir ve doğru bilgi edinebilmek oldukça zor.

Eco-branding, yani ekoloji dostu markalama hem tüketiciler hem de markalar için oldukça yeni bir terim. Yaygın olarak kullanılmadığı için ‘sürdürülebilir’ ya da ‘çevre dostu’ gibi söylemlerle karışabilen eco branding kavramını doğru şekilde tanımlayan ya da bu kavramın genel çerçevesini sunabilen kaynaklar bulabilmek de bir hayli güç. Eco branding ile ilgili yeni yeni yapılmaya başlanan bilimsel araştırmalarda ise bu kavram ‘Hem şirketlerin hem de tüketicilerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına, çevrenin korunmasına ve iyileştirilmesine katkıda bulunmaya yardımcı olan bir pazar aracı.’ olarak tanımlanıyor.

Daha basit bir ifadeyle, ‘çevre dostu marka’ olma hedefi ve iddiası aslında bir pazarlama yaklaşımını ifade ediyor. Spesifik olarak, bir ürünün tasarlanma aşamasından tüketiciyle buluştuğu ana, üretim ve tüketim sonucunda o ürünün oluşturduğu atıkların nasıl değerlendirildiğine varıncaya kadar, tüm süreçlerde çevreyi, doğayı ve ekolojik dengenin korunmasını odağına alan üretim faaliyetlerini içeriyor.

Pazarlama amacıyla sıkça kullanılan “çevre dostu”, “doğaya saygılı”, “geri dönüştürülebilir” ve “geri dönüştürülmüş” gibi ekolojik dengenin korunmasını odağına alan spesifik ‘eco branding’ ifadeleri, bu markalara ait ürünlerin çevre bilinci olan ve sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını önceliklendiren tüketicilerin dikkatini çekmesini sağlamakla birlikte; altı doldurulabildiği sürece tüketiciye, ekolojiye ve ekonomiye katkı sağlayan, son derece verimli çalışabilecek bir model olmasıyla dikkat çekiyor.

Endüstriler mi değişmeli yoksa tüketicilerin tercihleri mi?

Daha ekoloji dostu markalar yaratmak söz konusu olduğunda önce endüstrilerin mi yoksa tüketici davranışlarının mı değişmesi gerektiği hala tartışma konusu olsa da, her iki taraftan da katılımın karşılıklı olması bu yönde atılabilecek adımları belirlemek konusunda eşit bir etkiye sahip. Sektörler, tüketicilerin önemsediği ve ilgi gösterdiği şeylere göre değişen ihtiyaçları karşılamaya çalışıyor. Tüketicilerse sektörler tarafından sunulan binlerce marka ve ürün çeşidi arasından ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabileceklere yönelerek ürünleri satın alıyor ve bu şekilde arz-talep döngüsü kendiliğinden sürdürülmüş oluyor.

Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar, tüketicilerin ekoloji dostu bir duruş sergileyen markalara daha fazla ücret ödemeye hazır ve istekli olduğunu gösteriyor. Hali hazırda pek çok tüketici, seçme şansı olduğunda çevre ve ekoloji konusunda etik bir yaklaşıma sahip markaları tercih ediyor. Yavaş moda, cruelty free (üretim sürecinin herhangi bir aşamasında hayvanlar üzerinde deney yapılmayan, hayvanların hiçbir aşamada zarar görmediği) cilt bakım ürünleri, hibrit ve elektrikli otomobiller ve çok daha fazlası, şirketlerin çeşitli şekillerde ekolojik dengenin korunmasını temel değerlerinden biri haline getirmeye çalıştığının göstergeleri arasında.

Peki, tüketiciler neden daha fazla ödemek durumunda kalsalar da ‘çevre dostu’ ürünler satın alma eğilimindeler? Bunun en önemli sebebi tabii ki yaşadıkları tatmin duygusu. Ekolojik dengeye saygılı bir ürün satın aldığımızda üzerinde yaşadığımız dünya ve diğer tüm canlılar için üzerimize düşen görevi yapmış, ‘iyi insanlar’ gibi hissediyoruz.

Çevre dostu yerel markalar

Tüm dünyada geniş bir tüketici kitlesi olan önemli global şirketlerin bazıları, hali hazırda devam eden üretim, pazarlama ve satış stratejilerini ‘ekoloji dostu’ söylemi etrafında yeniden çerçevelendirip önemli geliştirmelere imza atıyor. Ancak bazı markalar var ki, kuruldukları ilk günden bugüne, üstelik sadece sürdürdükleri faaliyetlerde değil kuruluş amacı olarak da, ‘çevre dostu’ yaklaşımıyla hareket ediyor. Gelin bu markaları, amaçlarını ve bu amacı uygulamada nasıl başarılı adımlar attıklarını yakından inceleyelim.

1. Darwin’s Botanicals

Doğanın yaşam döngüsünde atık olmamasından ilham alan Darwins’ Botanicals markası, bu döngüyü gündelik hayatımıza nasıl entegre edebileceğimize dair vizyonu ve süreçleriyle öne çıkan yerel markalardan biri. Yaşam evresinin sonuna gelmiş bitkilerin, çiçek, meyve ve yapraklarını çöpe atmak yerine, onlardan elde edilen renkleri doğal kumaşları boyamak için kullanıyorlar ve petrol ya da yağdan üretilen, fabrikalarda sentezlenen, yenilenemez ve geri dönüştürülemez sentetik boyaların aksine, bu doğal boyalar sayesinde ileri dönüşüme ve döngüsel modaya katkı sağlamayı hedefliyorlar. Saç aksesuarları ve kurdeleler üreten Darwin’s ürünleri, hiçbir kimyasal kullanılmadan, tamamen bitkilerden elde edilen renklerle, tek tek elde boyanıyor. Bu sebeple de her bir parça tıpkı doğadaki diğer tüm canlılar gibi tek ve eşsiz.

2. Ekolojik Dönüşüm

Ekolojik Dönüşüm, tek kullanımlık plastiklere alternatif olabilecek, yerel, doğal ve geri/ileri dönüştürülmüş atık hammaddeleri kullanarak kaliteli ürünler üreten, beslenmeden kişisel bakıma tüm günlük alışkanlıklarımızı ve ihtiyaçlarımızı ‘ekoloji dostu’ yollarla sürdürmemizi amaçlayan bir oluşum. Kurumlar için ekolojik projeler geliştirerek ekolojik yaşamla ilgili deneyimlerini ve bilgilerini herkesle paylaşan Ekolojik Dönüşüm, sosyal medya paylaşımlarıyla çok daha geniş kitlelere ulaşarak tüketicilerin satın aldıkları ürünleri üreticisinden kullanılan malzemelere kadar, tüm detaylarıyla tanımalarına olanak sağlıyor. Kullandıkları ekoloji dostu ürünleri ve üreticileri tek bir platformun çatısı altında bir araya getirerek tanıtmayı ve daha geniş kitlelerce kullanılmasını hedefleyen bu oluşum, bu yolla alternatif ve ekolojiye dost tüketim alışkanlıkları sürdürmenin aslında o kadar da zor olmadığını hepimize göstermeye çalışıyor.

3. Epidotte

2017 yılında Esther Levi tarafından kurulan Epidotte, tasarladığı ve ürettiği moda ve ev aksesuarlarına bilinçli yaşam felsefesini aşılamayı amaç edinen bir marka olmasıyla ön plana çıkıyor. Yıkanabilir, yırtılmaya ve suya dayanıklı, uzun ömürlü sıkıştırılmış selüloz kağıtların yanı sıra kenevir kumaşların ve pamuk kordonların da kullanıldığı, %100 doğal malzemelerden yapılan ürünler ekolojik yaşamı ve doğayı sevenlerin, stil ve modadan ödün vermeden yaşayabilecekleri bir dünyanın mümkün olabileceğini gösteriyor.

4. Gaia’s Minies

Anne olduktan sonra öğrendiklerini, çocuk tekstili alanında edindiği geçmiş deneyimleri ile harmanlayarak kendi markasını kurmak için harekete geçen “Gonca Gül Denizci”, Gaia’s Minies’in başarılı yaratıcısı. Etik üretim anlayışını benimseyerek, bebeklerin büyüme serüvenlerine güvenli bir ürün ile eşlik etmek isteyen Gaia’s Minies markasının amacı aynı zamanda bilinçli tüketim konusunda da farkındalık yaratmak.

5. Gaia’s Store

Hindistan cevizi kaseleri ile sosyal medyada sıkça karşılaştığımız Gaia’s Store markası, sürdürülebilir yaşamın en önemli kuralı olan sıfır atık prensibiyle üretim yapıyor. Aynı zamanda bambu pipetleriyle de ilgi çekmeyi başaran bu marka, plastik kullanımına sürdürülebilir ürünler ile alternatifler sunmayı hedefliyor.

6. Huner The Brand

İleri dönüşümle atık materyallerin yeniden hayat bulmasını sağlayan bir diğer marka olan Huner The Brand, sürdürülebilir moda konusunda eğitim almış olan tasarımcı Hüner Aldemir’in  İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi – La Biennale Di Venezia kapsamında, Haliç Tersanesi’nde kullanım ömrünü tamamlamış ve çöpe atılmayı bekleyen yelken bezlerinden çantalar tasarlamasıyla ortaya çıkmış. Özellikle yelken yarışlarında kullanılan yelken bezlerinin güneş, tuzlu su, kuvvetli rüzgar gibi sebeplerle 2-3 yıl sonra teknelerde kullanılamayacak hale gelmesiyle birlikte aslında son derece sağlam ve kaliteli olan kumaşları farklı bir amaçla kullanarak yeniden hayata döndüren Aldemir, her üretim döngüsünde çok daha dayanıklı ve uzun yıllar kullanılabilir çantalar tasarlıyor ve üretiyor.

7. Leoya

Kendi tanımlamalarıyla “bedensiz, cinsiyetsiz ve zamansız” kimonolar ve peştemaller üreten, çevre dostu olduğu kadar şıklığınızın da tamamlayıcısı tasarımlarıyla son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz LEOYA markası da, organik keten kumaşlardan üretilen, tamamen doğal boyalarla süslenen konforlu kimonoları, peştemalleri ve gömlekleriyle çevre dostu üretimi benimsemiş, yerel markalardan biri. İpliklerini özel olarak yerel üreticilerden alan, bu ipliklerle elde dokunmuş kumaşlar kullanan, hatta kumaş üstündeki baskılarını organik boyalarla ve taş baskı tekniğiyle yapan markanın ürünleri uzun yıllar kullanılabilecek kadar dayanıklı ve zamansız.

8. Less.

Less. markası alışveriş deneyimine bambaşka bir soluk getiriyor. Ahşap fırçalar, kumaş çantalar, keten keseler, doğal süngerler ve daha birçok sürdürülebilir ürün ile atıksız yaşamı benimsemek isteyen herkes için plastik ambalajlara doğal alternatifler sunuyor.

9. Lokal Hareket

Lokal Hareket, dekorasyon, çocuk giyim, mobilya, aksesuar, kişisel bakım ve daha birçok farklı kategoride yerel ve temiz üretim yapan markaları bir araya getiren başarılı bir platform. İşçi haklarına saygılı olunmasından, sürdürülebilir kaynakların tercih edilmesine; hızlı değil yavaş üretim yapılmasından ve müşterilerin doğru üretime odaklanan markaları seçmelerine kadar birçok konuda yardımcı olmayı hedefliyor.

10. Mumo Wrap

Atık üretiminin ve plastik kirliliğinin en büyük sorumlusu olan gıda paketlerinin tüketimini sıfıra indirmeyi amaçlayan Mumo Wrap, kumaş ve kese formunda farklı ölçülerde üretilen; plastik poşet ve streç film gibi tek kullanımlık plastiklere alternatif, uzun ömürlü ürünler üretiyor. Bal mumu, reçine ve Hindistan cevizi yağının kumaş ve kağıtla bir araya gelmesi sayesinde üretilen Mumo ürünleri, özellikle mutfaklarda plastik kullanımının azaltılmasına katkı sağlayarak ekolojik dengenin korunmasına yardımcı oluyor. Kullan-at yerine kullan-sakla-tekrar kullan felsefesiyle döngüsel ekonomi sistemini destekleyen markanın ürünleri, aynı zamanda gıda israfını da engelliyor.

11. Seih

SEIH (sleeping elephants in heaven), 19. yy ortalarından bu yana kullanıldığına inanılan, özel üçgen formdaki geleneksel minderler üreten bir anne-kız markası. Doğal, sürdürülebilir ve yerli malzemelerden üretilen bu minder, hem tasarım hem de işlevsellik olarak oldukça başarılı. Sert hasırdan üretilen minderleri istediğiniz yerde kullanabilir ve sırtınızı yaslandığınızda nasıl desteklediğini fark edebilirsiniz.

12. Sinek Sekiz Yayın Evi

Türkiye’de ekolojik yaşamın korunması ve ekolojik denge konsundaki bilincin yaygınlaştırılması söz konusu olduğunda akla ilk gelen markalardan biri de Sinek Sekiz Yayın Evi. Sinek Sekiz, ekolojik yaşam literatüründeki ilham verici ve dönüştürücü temel eserleri Türkçe’ye çevirmek ve daha fazla insana ulaşmasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir yayınevi. Tüketicilerine basit, sade, kendi kendine yetebilen, dayanışmacı, yerelliği önemseyen yaşam tarzının yaygınlaşmasının önemine olan inançla üretilen kitaplar, defterler ve basit yaşam gereçleri sunan yayınevinin kurucusu ve çalışanları kırsaldan yaşayıp çalışmayı, kendi hayatlarında kullandıkları basit gereçleri üretmeyi, doğal malzemeleri elleriye işleyerek geçimlerini sağlayan yerel zanaatkarları desteklemeyi ve bunları ulaşılabilir kılmayı hedefliyor.

13. SuCo

Hammaddesi petrol olan ve üretiminde de bir o kadar fosil yakıt kullanılan pet şişeler, aynı zamanda çöp yığınlarının da plastik poşetlerden sonraki en kalabalık üyesi. Türkiye’de yılda yaklaşık 3 milyon ton plastik ambalaj malzemesi üretiliyor. Bu da Türkiye’de yaşayan her bir bireyin yaklaşık 40 kg plastik ambalaj malzemesi kullanması demek ve bu plastik ambalajların büyük bir kısmını pet şişeler oluşturuyor. En temel amacı su içme alışkanlıklarını iyileştirmek ve plastik atığını azaltmak olan SuCo, dayanıklı ve sağlam olduğu kadar portatif ve katlanabilir de olan hafif su mataralarıyla tek kullanımlık pet şişelerin kullanımının azaltılmasını hedefliyor. Tekrar tekrar kullanılabilen çevre dostu mataralarının yanı sıra SuCo, Aquatic SuCo satışlarından elde ettiği gelirle Tanzanya’da temiz suya erişimi sağlamayı hedefleyen Akıllı Köy projesini fonluyor.

14. WWF Market

Vahşi yaşamın, nesli tükenmekte olan türlerin ve ekolojik dengenin korunmasını hedefleyen WWF kuruluşunun mağazası olan WWF Market, çevre dostu ve adil üretim, çevresel etki gibi pek çok konuda özenle hazırlanan tekstil ürünleriyle ön plana çıkıyor. WWF ürünlerinde kullanılan pamuk, Ege’de hasat edildikten sonra İstanbul’a getiriliyor. Pamuğun kumaş haline gelmesinden dikimine; etiketlerin üretiminden operasyon sürecine kadar olan tüm işlemler, İstanbul sınırlarında, sadece 116 km’lik bir mesafe içerisinde gerçekleşiyor. Markanın tedarik zinciri yerel üretime dayalı olduğu için, karbon ayak izini minimum seviyede tutabiliyor.

Üretim operasyonlarının her adımında şeffaflıktan yana olan marka; satın alınan tüm ürünlerin nerede, kimler tarafından, hangi şartlar altında yapıldığını ve ürünlerin daha uzun süreler kullanılabilmesi için bakımının nasıl yapılması gerektiğini de ayrıntılı şekilde tüketiciyle paylaşıyor. Tüm bunların yanı sıra, üretim sürecinin her bir aşamasını ve sürdürülebilirlik raporlarını şeffaf şekilde tüketicilerle paylaşıyor.

15. %100 İstanbul

Çevre dostu bir marka olmak üretim süreçlerinde doğaya zarar vermeyen faaliyetlerin yürütülmesi, ürünlerde doğal materyallerin kullanılması ve yerel üreticilerin desteklenmesinin yanı sıra atık yönetimi konusunda geri dönüşümü ve ileri dönüşümü odağına alan bir çerçevede hareket etmeyi gerektiriyor. ‘Sizin çöpünüz bizim hazinemiz.’ sloganıyla ürünlerini ileri dönüşüm yaparak üreten %100 İstanbul markası, eski reklam afişleri, gıda çuvalları gibi kullanılmış malzemeleri yepyeni tasarımlara dönüştürüyor ve doğayı atıklardan korumayı hedefliyor. Eşsiz tasarımlara sahip sırt çantaları, kol çantaları, seyahat çantaları ve çanta içi düzenleyicilerin tamamı kullanım ömrünü tamamlamış çuvallardan, kağıtlardan ve vinil materyallerden, ileri dönüşüm tekniğiyle üretiliyor.

Çevre dostu global markalar

Yukarıdaki yerel markaların yanı sıra, dünyaca tanınmış, ekoloji dostu üretim yapmaya çalışan ve bu konuda son derece başarılı olan global markalar da bulunuyor.

1. Beyond Meat

İklim değişikliğinin en büyük sorumlularından biri hayvancılık endüstrisi ve endüstriyel et tüketimi. Vegan ya da vejeteryan beslenme tarzı endüstriyel et üretiminin ve hayvancılığın çevreye ve ekolojik dengeye verdiği zararı önlemenin en iyi yollarından biri ve Beyond Meat, tadı ve yerkenki hissiyatı ete benzeyen bitkisel bazlı ürünleriyle hayvansal bazlı gıda endüstrisini önemli ölçüde etkileyen bir marka olmasıyla ön plana çıkıyor.

Beyond Meat şirketi, ürünlerinin tüketiciler için daha erişilebilir hale gelmesi için Subway ve Dunkin’ Donuts gibi markalarla işbirliği yaparak vegan ve vejeteryan alternatiflere herkesin ulaşabilmesine aracı oluyor.

2. Lush Cosmetics

Dünyanın en popüler çevre dostu kişisel bakım markalarından biri olan Lush Cosmetics, ülkemizde olmamasına karşın özellikle banyo topları ve kişisel bakım ürünleriyle çoğumuzun yakından tanıdığı bir marka. Tamamen doğal içeriklerdeki, yüksek kaliteli vücut, yüz ve saç bakım ürünlerini, hayvanlar üzerinde test yapmadan ve hem doğa hem de insan sağlığı için zararlı olabilecek hiçbir kimyasal kullanmayarak tüketicilerine ulaştıran Lush, paketleme gerektirmeyen kalıp şampuan akımının dünyaya yayılmasının da öncülerinden. Lush’ın güzellik ve kişisel bakım sektöründeki başarısı, özellikle de geri dönüşümle ilgili attığı adımlar, pek çok kişisel bakım markasının faaliyetlerinde doğal ve sürdürülebilir bir bakış açısıyla üretim yapmasına da ilham oldu.

3. Patagonia

Dünyanın en popüler outdoor markalarından biri olan Patagonia, bu ününü sadece dayanıklı ve geniş bir yelpazede sunduğu ürünlerine borçlu değil. Patagonia aynı zamanda çevreye ve ekosisteme hiçbir şekilde zarar vermeksizin üstün kalitede ürün üretmeyi de misyon edinmiş bir marka. Ürünlerinde kullandığı malzemelerden üretim, pazarlama ve satış faaliyetlerine kadar tüm süreçlerini büyük bir şeffaflıkla tüketiciyle paylaşan marka, çevreye minimum zarar vermeyi hedefliyor olsa da çevre dostu olmayan uygulamalarını da dürüst bir şekilde paylaşarak ekolojiye daha saygılı olmak için sürekli olarak kendini geliştirmeyi hedefliyor.

Tüm süreçlerinde şeffaf ve dürüst olmak, Patagonya’nın tüketiciler tarafından tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri. Çevre kirliliği, ekolojik dengenin korunması, sürdürülebilirlik gibi konularda sosyal medya hesaplarında aktif bir şekilde bilgi paylaşan Patagonya, aynı zamanda satışlarından elde ettiği karın %1’ini ormanların ve nesli tükenmekte olan türlerin korunması için çalışan bir sivil toplum insiyatifi olan Earth Tax’e bağışlıyor.

4. TOMS

TOMS kuruluş amacı itibariyle dünyanın en bilinen çevre dostu markalarından ve şirketlerinden biri. Marka yalnızca üretimin ve tüketimin her aşamasında sürdürülebilirliğe katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda her satın alınan ayakkabı için bir çift daha üreterek dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Blake Mycoskie tarafından 2006 yılında kurulan TOMS markasının kuruluş amacı, Mycoskie’nin dünya turu sırasında çok sayıda çocuğun ayakkabısız büyüdüğünü keşfetmesiyle oluşmaya başlıyor.

Mycoskie bu sorunu nasıl çözebileceğini düşünürken dahiyane bir fikir üretiyor ve TOMS markalı bir ayakkabı satın alan her müşteri için ihtiyacı olan topluluklara bir çift ayakkabı da kendisi bağışlayarak, eşi benzeri görülmemiş bir iş modeli ve sosyal sorumluluk projesi geliştiriyor.

Buna ek olarak TOMS, ihtiyaç grubunda olan topluluklara temiz içme suyu, göz sağlığı hizmetleri, güvenli doğum kitleri gibi temel ihtiyaçların ulaştırılması konusunda da çalışıyor. Mümkün olabildiğince fazla insana yardım ederek daha eşit ve adil bir dünya yaratılmasına katkıda bulunurken, ayakkabılarını ve ayakkabı kutularını %100 geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir malzemelerden üreterek gezegene saygılı üretim yapıyor. TOMS, günümüz tüketicilerinin ‘iyi görünmek’ ile ‘iyi olmak’ arasında bir seçim yapmak zorunda olmadıklarının somut bir kanıtı gibi.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir hayatı desteklerken ekolojik yaşam imkanı sunan 30 çiftlik

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale