X

Çevre dostu malzemeler aslında ne kadar sürdürülebilir?

Plastik kirliliğinin gezegenimize verdiği zararlar göz ardı edilemez hale geldiğinde, toplum üzerinde etki sahibi olan pek çok insan (a.k.a. influencer’lar) bu konuda bir şeyler yapmamız gerektiği konusunda araştırmalar yapıp hedef kitlelerini bilinçlendirdiler. Toplum da araştırıp öğrendi ve günümüzde hatırı sayılır bir çevre bilinci oluşmuş durumda. Herkesin her şeyi bildiğini varsayamasak bile en azından artık herkes plastiğin ekolojik denge için hiç de iyi olmadığını, naylon poşetlerin ve tek kullanımlık diğer plastik gereçlerin çevreye zarar verdiğini biliyor. Zararlı olan bu tek kullanımlık eşyaların yerine zararsız olduğuna inandığımız başka malzemeler koyuyoruz. Peki, bu malzemeler gerçekte ne kadar çevre dostu? Gelin, bir göz atalım.

Metal

Demir, bakır, gümüş, altın ve alüminyum gibi metaller, günlük hayatta her gün karşılaştığımız araç ve gereçlerin üretiminde kullanılır. Sıfır atık akımı ilk popüler olduğu zamanlarda tek kullanımlıkların yerini alacak paslanmaz çelikten yapılmış eşyalar oldukça revaçtaydı. Paslanmaz çelikten termoslar, kahve kapları, pipetler, sefer tasları ve benzeri pek çok sıfır atık eşyaya eminim denk gelmişsinizdir. Plastikten daha sürdürülebilir olduğu inancı hala da yaygın ama aslında, sanıldığı kadar masum değil.
Öncelikle metal bir doğal kaynaktır ve milyonlarca yılda oluşmuş maden yataklarından çıkarılmaktadır. Bu da metalleri, tıpkı petrol gibi “yenilenemeyen” bir hammadde sınıfına dahil eder. Gezegenimiz, tükettiğimiz hızda yeni metal ve mineraller üretemez. Bir süre sonra bu kaynakların tükenmesi kaçınılmaz.

Bir diğer sorun da metal elde etmek için gerçekleştirilen madencilik çalışmalarıdır. Yeraltı maden kaynaklarına ulaşmak için çok geniş bir alandaki tüm bitki ve hayvan yaşamının temizlenmesi, büyük makinelerle toprağın delinmesi, altının üstüne getirilmesi ve maden bulunduktan sonra da onun çıkarılıp saflaştırılması gerekir. Kesilen ağaçlar ve yaşam alanları yok edilen hayvanlar tek başına büyük bir çevre sorunu zaten. Bir de buna kazı çalışmalarında açığa çıkan zehirli gazları, tozları ve gürültüyü de eklediğimizde sadece madencilik yapılan alanı değil, çevresindeki yaşam alanlarını olumsuz etkilediğini, hava ve gürültü kirliliğine sebep olduğunu görürüz. Dahası da var; bazı durumlarda metallerin saflaştırılması için kullanılan kimyasallar (Örn: siyanür), kazı çalışmalarında açığa çıkan ağır metaller ve paslanmış metaller, toprağa ve yeraltı içme sularına karışarak bölgede geri dönüşü olmayan ekosistem değişikliklerine sebep olabilir.

Cam

Geri dönüşümü ve yeniden kullanımı kolay, toprakta veya denizde zararlı kimyasallar yaymadığı için de nispeten daha güvenli olarak gördüğümüz cam araçlar da nihayetinde birer üründür ve her ürünün üretiminde olduğu gibi cam üretiminde de enerji tüketilir ve atık açığa çıkar. Camın üretiminde “silis kumu” denilen özel bir kum çeşidi kullanılır. Bu kum bir doğal kaynaktır ve doğa bunu, bizim aldığımız hızla geri üretemez.

Cam üretim bandının tükettiği tek kaynak silis kumu değildir; Cam üretimi, büyük miktarda enerji gerektiren bir işlemdir. Kum ve kimyasal karışımının eriyip homojen bir bütün oluşturması için fırınlar 1550ᵒC’ye kadar ısıtılmalıdır. Bu fırınlarda kömür gibi fosil yakıtların kullanıldığını ve 1550ᵒC’ye ulaşmak için gerekli yakıt miktarını düşünecek olursak, camın karbon ayak izi hiç de küçük olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Camın doğada bozunup kaybolması için 1 milyon yıl geçmesi gerekir. Yani cam biyobozunur veya kompost edilebilir bir materyal değildir. Üretilmiş tüm cam araç ve gereçlerin geri dönüştürülmesi ve mümkünse yenisi üretilmemesi gerekir. Neyse ki cam, geri dönüşüme oldukça elverişli bir malzeme. Geri dönüşüm esnasında cam kalite kaybına uğramaz, bu nedenle de tekrar tekrar eritilip yeniden üretimde kullanılabilir. Camın geri dönüşümü, doğal kaynakların tüketimine ihtiyaç duymaz ve kumdan cam üretmekten çok daha az enerji tüketir. Çünkü elimizde halihazırda cam haline getirilmiş bir malzeme vardır ve tek yapmamız gereken onları eritip kaynaştırmaktır. Bunun için 1550ᵒC gibi astronomik sıcaklıklara ihtiyaç duyulmadığından, daha az fosil yakıt tüketir ve bu nedenle geri dönüştürülmüş camın karbon ayak izi, sıfırdan cam üretmeye kıyasla çok daha düşüktür.

Kağıt

Hepimizin bildiği gibi kâğıdın hammaddesi ağaçtır. Ağaçlar da birer doğal kaynaktır, hem de hayati öneme sahip bir doğal kaynak. Ormanların tahrip edilmesi, atmosferdeki karbondioksiti emecek ağaç sayısı azaldığı ve daha az oksijen üretildiği için hava kirliliğine, sera etkisinin artmasına ve dolayısıyla iklim değişikliğine neden olur. Bir ton A4 kağıdı üretimi için 24 ağaç kullanıldığını düşünecek olursak bu hiç de küçümsenmeyecek bir sorun. Union of Concerned Scientists verilerine göre, dünyada ormanlık alan kaybının %10’undan ahşap ürünleri (kağıt dahil) sorumlu.

Kağıt ile ilgili sürdürülebilirlik endişesinin tek sebebi ağaç kesilmesi değil. Kağıt hamuruna karıştırılan diğer malzemelerin sebep olduğu tahribat da başka bir mesele. Dergiler, karton ambalajlar ve karton bardaklar gibi bazı kağıt ürünlerinin hamuruna plastik eklenir ve/veya yüzeyleri ince plastik bir film ile kaplanır. Başka amaçlar için üretilen kağıtlar da amacına uygun olarak farklı renklendiriciler, ağartıcılar ve kimyasallar ile işlem görürler. Bu işlemler sonucu açığa çıkan üretim atıkları toksiktir ve uygun şekilde saklanıp imha edilmediklerinde -ki genelde edilmezler- içme suyu kaynaklarını kirletirler.

Kağıdın geri dönüşümü mümkündür. Bir ton geri dönüştürülmüş kağıt, sıfırdan üretilmiş bir ton kağıda kıyasla 17 ağaç, 26,500 litre su ve kullanılan enerjinin üretimi için gerekli fosil yakıtın 1700 litresini kurtarır. Kağıdın geri dönüşümü bu nedenle çok önemli ve gereklidir. Fakat kimyasal işlemden geçmiş, plastikle karıştırılmış kağıtlar geri dönüştürülemez. Doğrudan atık sahalarına atılıp çürümeye bırakılan bu toksik boyalı ve plastikli kağıtlar, güneş ışığı ve sıcaklık etkisiyle metan gazı açığa çıkararak havayı da kirletirler.

İlginizi çekebilir: Atıkları değerlendirmenin iki farklı yolu: Geri dönüşüm ve ileri dönüşüm

Peçeteler, tuvalet kağıtları ve kağıt havlular

Peçeteler de tıpkı kağıtlar gibi bitki liflerinden elde edilir. Bir insanın hayatı boyunca kullandığı tuvalet kağıdının üretimi için ortalama 380 tane ağaç kesilmesi gerekir! İçlerinde genelde plastik bulunmaz ama peçetelerle ilgili endişe plastik değil, ağartıcı kimyasallardır. Peçete üretiminde açığa çıkan üretim atıkları bu ağartıcı kimyasalları içerir. Bu kimyasallar doğal yaşam için tehlikelidir ve doğaya karışmaları durumunda su ve toprak kirliliğine sebep olurlar. Kullanılmış peçetelerin geri dönüştürülmemesi ve atık sahalarına atılması da aynı sonucu verir.

Pamuk

Pamuk, yiyecek olarak tüketilmeyen bitkiler içerisinde dünyada en fazla yetiştirilen bitki türüdür. Tıp, kozmetik ve tekstil sektöründe çokça kullanılan pamuk bitkiseldir, vegandır, kompost edilebilir ve toprağa ya da suya doğrudan zararı dokunmaması sebebiyle oldukça çevre dostu görünmektedir. Ancak hiç de öyle sayılmaz.

Pamukla ilgili en büyük ve en önemli sorun, bitkinin çok fazla suya ihtiyaç duymasıdır. Bir pamuklu tişört üretmek için gerekli pamuğun yetiştirilmesinde 2700 litre su harcanır. Pamuk yetiştiriciliği ile tüketilen su, barajların doluluk oranını, doğal göllerin ve yeraltı su kaynaklarının devamlılığını tehdit eder. Su tüketimi en büyük sorun ama tek sorun değil. Bitkisel ürünlerin genelinde olduğu gibi pamukta da denetimsiz kullanılan tarım ilaçları sebebiyle kimyasal kirlilik açığa çıkar. Böylece su kaynaklarını tüketmekle kalmaz, bu kimyasallar ile geriye kalan tatlı suyu da kirletir. Bu tarım ilaçlarından bazıları buharlaşarak havaya karışır. Pamuk tarlalarının yakınında yaşayan ve pamuk tarlalarında çalışanların sıklıkla solunum rahatsızlıkları çekmesinin başlıca sebebi bu zehirli gazlardır.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek

Peki ya organik pamuk? Organik demek tarım ilacı kullanılmıyor demektir, dolayısıyla organik pamuk daha çevre dostu bir seçenek olmalı. Gerçekten organik ise tabi. Büyük firmalar, markalar ve şirketler için gerçekte organik olmayan veya sadece birazcık organik olan bir ürünü sanki tamamen çevre dostuymuş gibi pazarlamak çok kolaydır. Yasal boşluklardan faydalanıp tüketiciyi kandırma yoluna gidebilirler. Resmi organik sertifikası taşımıyorsa, bir ürünün gerçekten söylendiği gibi organik olup olmadığını anlamak neredeyse imkansızdır.

İlginizi çekebilir: Greenwashing: Büyük şirketlerin “yeşil” yalanları

Bambu

Ekolojik yaşam hareketi ile birlikte popülerleşen bambu, tek kullanımlık plastik gereçlerin yerini alacak eşyaların üretiminde sıkça karşımıza çıkıyor. Sadece eşya da değil; paketlemede, kumaşlarda, mobilya yapımında, gıda amaçlı tüketimde hatta ev inşaatında bile bambuyu görmek mümkün. Karbon ayak izi en düşük ve çevreye olumsuz etkisi en az hammadde bambudur. Bunun sebeplerinden biri, bambunun büyümek için verimli arazilere ihtiyaç duymaması. Engebeli, taşlı ve normalde ekip biçmek için kullanılamayacak alanlarda bambu yetiştiriciliği yapılabiliyor. Bu sayede bambu tarlası oluşturmak için ormanları tıraş etmek ya da verimli tarım arazilerini işgal etmek gerekmiyor. Bir diğer sebebi ise çok hızlı büyümesi. Bir ağacın kereste üretimine elverişli boya ulaşması için en az 30 yaşına ulaşmış olması gerekir. Bambu ise 3 yılda üretime uygun hale gelir. Bu özelliği sayesinde ağaca ihtiyacı azaltarak orman tahribatını engeller.

Bambu ile ilgili karşılaştığımız ilk sorun, ulaşımdan kaynaklanan sera gazı salınımıdır. Günümüzde en büyük bambu üreticileri Çin ve Hindistan’dır. Bambu dünyanın hemen her yerinde pek çok farklı amaçla kullanılır, bu da kıtalararası yük taşımacılığı ve taşıma esnasında tüketilen tonlarca petrol demektir. Bir diğer sorun ise, bambu yetiştiriciliğinde kullanılan tarım ilaçlarının yarattığı kimyasal kirlilik. Daha hızlı, daha fazla ve daha kaliteli bambular yetiştirme hırsı, bambu çiftçilerini fazla miktarda tarım ilacı kullanmaya itiyor ve denetimlerin yetersizliği, bambu tarlalarını etrafındaki kimyasal kirliliği engelleyemiyor.

Çok daha şaşırtıcı olarak, bambunun karbon ayak izi, plastikten daha yüksektir! Çünkü plastikle kıyaslandığından bambu elde etmek için daha fazla doğal kaynak kullanılır. Sayılarla karşılaştırmak yaparsak; 0,2 gram ağırlığında ortalama bir plastik pipetin karbon emisyonu 1,45 gramdır. 3,8 gram ağırlığındaki ortalama bir bambu pipetin karbon emisyonu ise 38.87 gramdır, yani neredeyse 26 kat fazla. Ancak bambu, sahip olduğu avantajlı özellikleri ile bu dezavantajı elimine eder. Bir plastik pipet tek kullanımlıktır, bir bambu pipet ise en az 5 yıl kullanılabilir. Üstelik plastik pipetin aksine bambu geri dönüştürülebilir ve bambu özünde yeşil yapraklı bir bitki olduğundan, kesilip pipet haline getirilmeden önce havadan pek çok karbondioksit çekip onu oksijene dönüştürmüştür.

Çözüm nedir?

Tüm bunları, moraliniz bozulsun ve çevre dostu alışkanlıklar oluşturma şevkiniz kırılsın diye anlatmadım elbette. Sanıldığı kadar çevre dostu olmasalar bile saydıklarımın hepsi hala plastik ve petrol türevlerinden daha ekolojik malzemelerdir. Eğer gezegenimiz için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaksak, bunu doğru bilgiler ışığında yapmalıyız ki tüketim kaynaklı olumsuz etkimizi en aza indirebilelim. Bunun yolu da tüketimi olabildiğince azaltmakta ve üretilmiş olanı olabildiğince uzun süre kullanmakta yatıyor.

Yapabildiğimizi evde kendi imkanlarımızla yapmak, yapamadığımızı alacağımız zaman geri dönüştürülebilir ambalaja sahip olan çeşitleri tercih etmek, paylaşım ekonomisinden ve ikinci el pazarından yararlanmak, ihtiyaç dışı tüketimden kaçınmak ve atıkları çeşitlerine göre ayırıp geri dönüşüm kutularına atmak, hepimizin kolaylıkla alabileceği önlemlerdir. Türümüzün varlığı, ekosistemin dengesine bağlı. Gezegenimiz bizi besliyor, bizi koruyor, yaşamamız için bize gerekli suyu ve oksijeni veriyor. Bizler de onun için biraz zahmete girebiliriz, değil mi?

Kaynaklar

https://www.parkcam.com.tr/cam/camin-uretimi
https://www.madenprofesyonelleri.com/madencilik-ve-cevre-uzerine/
https://ekolojibirligi.org/turkiyede-madencilik-ve-yarattigi-cevre-sorunlari/
https://www.explainthatstuff.com/papermaking.html
https://www.planetpaper.com/environmental-impact-on-recycling-cardboard-boxes/
https://www.ucsusa.org/resources/wood-products
Vogtländer J., van der Lugt P., Brezet H., The Sustainability Of Bamboo Products For Local And Western European Applications. LCAs And Land-Use, Journal of Cleaner Production, Volume 18, Issue 13, September 2010, Pages 1260-1269. LINK: https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0959652610001666
Bowyer J., Bamboo Products And Their Environmental Impacts, Dovetail Partners Inc., March 2014. LINK: https://www.dovetailinc.org/upload/tmp/1580142066.pdf
https://www.appropedia.org/HSU_straw_analysis
White Gold – The True Cost Of Cotton- https://www.youtube.com/watch?v=3n39T35Ia_4
The Environmental Impact Of Cotton – https://www.youtube.com/watch?v=vyWlguh8-mI

İlginizi çekebilir: Atık cam kavanozları değerlendirmenin 10 yolu

Çağla Lotinac Akman: Galatasaray ve UPS spor kulüplerinde 12 yılını verdiği voleybol kariyerine, bilim insanı olma isteğiyle son vermiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji Genetik ve Biyoteknoloji alanında yüksek lisans yapmaktadır. Toplum Gönüllüleri Vakfı'nda aktif olarak gönüllü faaliyetlere katılmaktadır. 3 yıl önce İstanbul'dan koşar adım kaçan ailesi ile birlikte Muğla'nın bir köyünde yaşamaktadır. İstanbul'dan köye taşınması ile birlikte doğal yaşama adapte olduktan sonra üniversite için İstanbul'a geri gelmesiyle neye uğradığını şaşırmış, köydeki düzenini devam ettirmek istemiş ve Sıfır Atık hayat tarzıyla tanışmıştır. Yazılarında da Sıfır Atık ve Çevre Kirliliği konularına sıkça yer vererek bu konularda farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale