X

Çekim yasası: Kendine güvensizlik, kendine güvenmeyenlere çekiyor bizi

Kendine güvensizlik, kendine güvenmeyen bir diğerlerine çekiyor seni ya. Onların üzerinden kendine söyleniyorsun;
Beceriksiz,
Anlamaz!
Ezik!
Ve o eziğin yanında, onu yok sayarak, itibarsızlaştırarak veya başka şekillerde “nasıl ezik olunmaz”ı sunuşa başlayarak kendi içindeki ezikliği “görmezden” geliyorsun. Onu ezerek kendine güvenli hissediyorsun bir taraftan ama diğer yandan kendini görmezden gelişini ortaya döküp, sana da nasıl davranılacağını karşındakine öğretiyorsun.
Cevaplar her zaman sorunun içindedir.
Cevabı bilinmeyenin, sorusu oluşmaz.
Aslında kendini eziyorsun, kendine şefkatsiz davranıyorsun.
“İşte böyle sevmiyorum seni!” diyorsun
“İşte böyle bir öfkeyle eziyorum seni!”
Kendine duyduğun öfke,
Toprağın kilometrelerce altında kambur yürüyen köstebek gibi, söylene söylene kendine; yüreğini yakan, ne olduğunu çoktan unuttuğun şeyin yasıyla dolanıp duruyorsun. Başın güneşin sırma tellerine dokunamıyor bir türlü. Çıkamadıkça, orada karanlıktan ve ıslak topraktan başka bir şeyin kokusunu alamadıkça öfken büyüyor.
Ve bu ıslak toprakları sana hatırlatan her ne ve kim ise, onu cezalandırıyorsun! Seni oraya sokan oymuş gibi…
Tam unutmak üzereyken, tam kendine tamam dediğini sanırken, köşe başından çıkagelen “münasebetsiz” seni tekrar o dünyaya geri atıveriyor.
Ve bir başka yüzleşilmesi gereken durum “kendini kandırma” hali ile birlikte. Kutsal kaçışın işbirlikçisi, tanrı Loki!

Böylelikle kendini karşısında görmekten deliren yara, “sensin” der! Tam karşısındaki de ona “sensin” derken… Bu sonsuz bir savaştır.

Ancak bir gün karşındakine “sensin” demeyi bırakırsan…
O zaman her şey sakinleşir, savaş biter!
Diğer “sensin” diyen de kendi kendine sayıkladığını fark ettiği gün, karşılıklı şifa gerçekleşir.

Karşındakine “suçlu sensin” demek için yaptığın, sunduğun davranışları bir gözlemle.
Neler yapıyorsun?
Amaaan, şuursuz” deyip yok mu sayıyorsun?
Tepkisizlik ile sessiz bir gerilim mi yaratıyorsun?
Kavga mı çıkarıyorsun?
Akıl oyunları ile aptal durumuna mı düşürmeye çalışıyorsun?
Senden beklenenleri yapıp, uyumlu görünmek için tüm kara suyunu yerlere akıtıp gerçeğini saklıyor musun? Ne almak için?
Açıkmış gibi davranıp, işine gelen birkaç duyguyu açık edip, asıl sorumluluğun karşındakinde ait olduğuna mı ikna etmeye çalışıyorsun kendin hızlı adımlarla ardına bile bakmadan sokağın köşesini dönerken?
Ağlayıp isyanlarda veya
Hiç acımadı ki!” naralarında ufku seyre mi dalıyorsun, içindeki sinsinin gözü etrafı kolaçan ederken?
Yoksa değer verip, kendi hislerini mi dile getiriyorsun?
Hani her şeye rağmen…

Kendine de aynısını yapıyorsun.
Nasıl mı? Yaşamı kullanarak! Yaşam da sana aynısını yapıyor. Seninle aynı dilde iletişim kuruyor. Sen nasıl iletişim kuruyorsan o da öyle…
Kavga çıkarıyorsan, kavga çıkarıyor.
Aptal durumuna düşürüyorsan, o da seni aptal durumuna düşürüyor.
Bir iletişim dili geliştiriyoruz yaşamla aramızda.
Sen kendine değer verirsen, o da veriyor.
Görüntüde bir değer verirsen, o da -mış gibi bir değerle geliyor önüne.
Güvenmiyorsan kendine, o da sana güveni vermiyor. Kimselerde bulamıyorsun. Hiçbir maddi koşulda doyamıyorsun, olmuyor.
Çünkü hayata “ben kendimi böyle seviyorum” demişsin. O da sana “seni seviyorum” derken, senin ona öğrettiğin şekilde konuşuyor. Seni cezalandırsın diye değil, sen öyle seviyorsun sanıyor…
Doğrusu da bu, öyle istiyorsun!
O öfke, o acı kalsın istiyorsun. Aksini istediğimiz her durum için neler yapabildiğimizi hepimiz biliyoruz. Çok susadığında, rüyanda şelalelerden su içmek gibi bu.

Sanırım önce, girdiğimiz bu hapishanelerden memnun olduğumuzu kabul edeceğiz. Bu hapishanelerde duruyoruz çünkü burada bize bedava ekmek var!
Az çabayla sevgi, sorumluluk almadan sürdürülen hayat, risk almadan ilerleme… Suya sabuna dokunmadan, diğerlerini alaşağı ederek kendini yüceltme -çabasız başarmışlık hissi, seçim yapma sorumluluğundan kaçıp kader algısı içinde sorgulanmamış bir teslimiyetin huzuru, kendine acıyıp “tembel cesaretini” huzurla uyutmaya devam etme gibi çoğaltabileceğimiz çavdarlı, tam buğdaylı, beyaz unlu ekmeklerimiz mevcut! 

Güvensizliğin en alt katmanlarında, sorumluluk almayı istememek var. Sorumluluk almak, kendi varoluşunu tüm gerçekliği ile kabul edip sunmakla oluyor. Bundan kaçmamak, kendi duygularına açık ve dürüst olmak. O zaman o sorumluluğun yükü olmaz. Ağız burun kıvırarak elimizin tersi ile ittiklerimize, kendimizi güvende hissetmediğimiz her durum ve kişi karşındaki hislerinize bir bakın. Orada neyin sorumluluğunu almaktan korktunuz? Oradaki ne sizi, kendinizi açık etmeye itiyor? Korkup yukarıda bahsettiğimiz oyunlara girmek yerine, bu sefer duygularınızı ifade etmeye çalışın.
Şefkat budur çünkü ve hepimizin çok ihtiyacı var. O güzel kalbinden geçen dikenli öfkenin görülüp sarmalanmaya çok ihtiyacı var. O “pis” dediğin kambur köstebeğin soluklanıp kucaklanmaya…
Yaparsın arkadaşım, korkma.
Yapa yapa inanacaksın, düşe kalka güveneceksin. Hepsi olacak, hepsi gelecek, hepsi geçecek. En sonunda biz bir yazının iki ucunda el ele şahitlik edeceğiz.

Kendini kandırmayacak kadar kendine şefkatli, gerçeğini dile getirecek kadar saygıda mısın?

Şüphesiz samimiyettir dileğim, aynı ekmeğin ucundan paylaşıyorsak senin için de dilerim!

Rüzgara karşı yürürken içimde bu parça çalıyor, ayaklarımda dalgalar, dostlarım etrafımda yürüyoruz bir tepeye…

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Kendi kendinin hazine avcısı olmak: Önce kendi değerini bileceksin

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale