X

Bizi korkutan şeyleri nasıl yaparız?

Okulun ilk günü, tek başınıza çıktığınız ilk seyahat, bungee jumping, yeni bir şehre taşındığınızda uçaktan inerken attığınız  ve hayatınızın değiştiğini fark ettiğiniz ilk adım, aşkınızı dile getirdiğiniz ilk sözler…Ya da önemli bir sunum yapmak için sahneye çıkarken nefes alışverişinizin değiştiğini fark ettiğiniz o an. Hepsinin kesişim kümesinin ne olduğunu tahmin ettiniz mi? Evet; korku. Korku, doğal, güçlü ve ilkel bir duygu. Evrensel olmasına rağmen farklı nedenleri içeren, hemen hemen her insanı bir diğerinden ayıran, yapmaktan kaçınmak için kendine özgü sebepleri olduğunu karşımıza çıkaran korku duygusu, biyokimyasal bir tepkinin yanı sıra bireysel duygusal tepkiler de içermekte.

Doğal bir duygu olan ve aslında bir çeşit hayatta kalma mekanizması biçiminde işleyen korku sayesinde vücut, algılanan bir tehditle karşılaştığında tepki verir. Bu tepki korkuyu hissetmeye başladığınızda terleme, yükselen adrenalin seviyesi ve artan kalp atış hızı olarak kendini gösterebilir. Bunlar fiziksel tepkiler arasındadır. Öte yandan, duygusal tepkiler kişiden kişiye büyük farklar gösterebilir ve zaman içinde farklı duygulara dönüşebilir. Korktuğunuz ilk an sanki ölecekmişsiniz, kalbiniz duracakmış ya da her an bayılabilirmişsiniz gibi hissedebilirsiniz; bunlar korkunun duygusal tepkilerini oluşturur.  Zaman ilerledikçe ise tükenmişliğe, bunalmışlığa veya derin bir mutsuzluğa evrilebilir.

Korku, evrimin hem hediyesi hem de laneti olarak düşünülebilir. Neden mi? Çünkü, korkularımız bazen bizi harekete geçirecek güçlere bazense bizi ele geçiren ve hayattan geri kalmamıza neden olan engellere dönüşebilir. Şehrin ortasında yürürken bir aslanla karşılaşma ihtimalimiz çok çok düşük olduğu için aslandan korkuyor olmak, hayatımızı derinden etkilemiyor olabilir. Ancak, değişimden korkmak, konfor alanının dışına çıkamamak, yaşamdan daha fazlasını elde etmemizi engelleyebilir. Bu nedenle modern dünyada korku, kendimizi gerçekleştirmemize engel olan yıkıcı bir güç şeklinde yaşamımıza yön veriyor olabilir. 

Bir düşünün: Yıllardır şikayet ettiğiniz işinizden işsiz kalma korkusuyla bir türlü istifa edemiyor oluşunuz, yepyeni kariyer fırsatlarını kaçırmanızın sebebi olabilir mi? “Herkes gibi benim de korkularım var ama artık onların üstesinden gelmek istiyorum!” diyorsanız ve ilerlemeyi, önünüzde engel teşkil eden korkularınızı ezip geçmeyi istiyorsanız gelin “Bizi korkutan şeyleri nasıl yaparız?” sorusunun cevabını birlikte bulalım.

Korkuyu tanımlayın

Duygular, vücudun duyumsadığı şeyleri anlamlandırmak için beynin yaşananları temel alarak yaptığı en iyi tahminler olarak tanımlanır. Güçlü bir duygu olan korku da doğası gereği iyi ya da kötü olmak zorunda değildir; önce bunu hatırlayın. Korkunuzu anlayın ve onu kucaklayın. Korkuyla yüzleşmek için önce onunla tanışmalı ve ne olduğunu öğrenmelisiniz. Korkularınız, sizi hareketsiz tutmak için değil; aksine ihtiyacınız olan, istediğiniz sonuçları üretmeniz için harekete geçmenize yardımcı olmak için oradalar. Bazen sadece korkunuzun ne olduğunu söylemek bile size onunla başa çıkma gücü verebilir. Korkunuzun kaynağını bulmak, onun üstesinden gelmeniz için size yol gösterebilir. Korkunuzun kaynağını yüksek sesle söyleyin, yazın veya zihninizi ona odaklayın. Korkunuzu görmezden gelmeye çalıştığınızda, büyür; yüzleşince küçülür.

Korkunuzla baş başa kalın

Korkunun üzerine gitmek başlı başına korkutucu bir şey olabilir. Ancak, Mark Twain’in de dediği gibi, “Cesaret, korkusuzluk değil, korkuya rağmen yol alabilmektir.” Kişisel gelişim, korktuğunuz şeyi tanımakla; kabuğunuza çekilmek yerine, korkunun üzerine gitmenizle gerçekleşir. 

Nörobilim uzmanı Philippe Goldin, maruz bırakma terapisinin önemini şu şekilde açıklıyor: “Korktuğumuz ve kaçındığımız şeylerle bir bahane bularak yüzleşemiyoruz, bastırdığımız küçük canavarlardır onlar; kemikleşmiş korkularımız bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Korktuğumuz şeyleri yapmayı yinelediğimizde, korkunun üstümüzdeki fizyolojik etkisinin azaldığını, en azından daha başa çıkılabilir bir hale geldiğini görürüz.”

Durun ve bekleyin

Çevrenizde korkusuz olduklarını düşündüğünüz insanlara rastlıyor ve hızlı aksiyon alabildikleri için içten içe onlara hayranlık duyuyor olabilirsiniz. Ancak, bu pek de özeneceğiniz veya kendinizi kötü hissedeceğiniz bir durum değil. Neden mi? Çünkü, hızlı hareket etmek, korku anında panikle sonradan büyük yanlışlara sebep olabilecek adımlar atmak, önlem almamak, başarısızlıklara neden olabilir. Korkularınızla yüzleşerek, elinizdekileri analiz ederek, hızlı karar alma niyetiyle yanlış kararlar almadan, sakince düşünerek en doğru eyleme karar verebilirsiniz. Korkularınızı tanımlamaya, çözümlemeye, kendinizi dinlemeye zaman verin; aceleci davranmayın.

Hayal edin

Hayal kurmak, güç, yaratıcılık ve kalıpların dışında düşünme yeteneği sağlayabildiği için sizce de harika bir şey değil mi? Ancak, iki yönü olduğunu unutmamak şart. Hayal gücünüz, korkularınızı büyüterek durumunuzu olduğundan daha kötü görmenize neden olabilir. Öte yandan, onun sizi korkunun karanlık derinliklerine çekmesine izin vermezseniz, hayal gücünüzü korkunuzun üstesinden gelmek için kullanabilirsiniz. Hemen açıklayalım: Rahatladığınız ve endişeli olmadığınız sakin bir anınızı seçin. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi normalde korkuya neden olan bir durumda hayal edin. Örneğin, başka bir şehre taşındığınızı yeni bir başlangıç yaptığınızı düşünün. Ancak, korktuğunuz gibi yalnız ve mutsuz değilsiniz. Sıcak arkadaşlıklar içerisinde, yeni yerler keşfederken ve taşındığınız şehrin güzelliklerini yaşarken kendinizi görün. Korkularınızı değil, mutluluğunuzu hayal edin. Hayal ettiğiniz senaryoda deneyimlediğiniz huzur, korkularınızın üstesinden gelme konusunda size yardımcı olabilir.

Pozitif yanınıza tutunun

Brian Tracy, The Power of Self-Confidence: Become Unstoppable, Irresistible, and Unafraid in Every Area of Your Life adlı kitabında, “Herhangi bir girişimde kesinlikle başarı olacağınızın garantisi olsaydı, neyi farklı yapardınız? Daha fazla dener miydiniz, başkaları pes ettikten sonra da çalışmaya devam eder miydiniz?”  diye sorar ve ekler: “Olumlu tutumlar sergileyen, pozitif bakış açısına sahip insanlar başarılı olurlar, çünkü diğerleri pes ettikten sonra onlar denemeye devam ederler.  Sizce de pes etmemek, pozitif kalmak, korkulara rağmen denemekten vazgeçmemek için fazlasıyla motive edici bir söz değil mi? İyimser yönünüze tutunarak korkularınıza meydan okuyabilir, başarılarınızın önündeki engelleri kaldırabilirsiniz. Bir deneyin, ne kaybedersiniz?

En kötü senaryoyu düşünün

Korkularınızı düşündüğünüzde aklınıza ilk olarak başarısızlık gelebilir. “Başarısız olurum.”, “Beş parasız kalırım.”, “Acı çekerim.”, “Utanırım.”, “Suçlu hissederim.”, “Yalnız kalırım.” “Rezil olurum.” diyebilirsiniz. Başınıza gelebilecek en kötü şeyleri sıraladığınızda, kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabilirsiniz. Evet, şaşırtıcı olabilir ama öyle. Çünkü kontrol sizdedir ve mümkün olan en kötüyü senaryoyu canlandırabiliyorsunuzdur. “En kötü kötü ne olur?” sorusunu kendinize sorduğunuzda, verdiğiniz cevaplar size “korkunun kendisi” kadar korkutmayabilir, bu da aradığınız cesareti bulmanıza yardımcı olabilir. En kötü ihtimalle başarısız olursanız, yeniden başlarsınız; hem de cebinizde bir dolu tecrübeyle.

Jim Collins Great by Choice kitabında, “Girişimcilerin en kötü senaryoyu kafalarında kurguladıklarını, kendilerini buna hazırlayarak çalkantılı zamanları atlatabildiklerini” söylüyor. Buna verimlilik paranoyası deniyor. Paranoyanızı verimliliğe dönüştürmek, düşüncelerinizi faaliyete geçirebilmek demek. Böylece, duygularınızdan çok olaya, sizin için asıl önemli olana odaklanabilirsiniz.

Bakış açınızı değiştirin

Korkularınız sizi ele geçirdiğinde, bir şeyleri yapmanızı engellediğinde bu kez bakış açınızı değiştirip kendinize şu soruyu yöneltin: En iyi ne olur? Çünkü, beyniniz, siz neye inanmasını isterseniz ona inanır. Eğer kafanız olumsuz düşüncelerle doluysa beyniniz size aksini kanıtlamak için uğraşmaz; eski deneyimlerinize dayanan ve onlara sıkı sıkı tutunmuş tahminlerinizi, endişelerinizi değiştirmenin zor olduğunu bilir. Topluluk önünde konuşma deneyimleriniz kötüyse, beyniniz bunu size en korkulu rüyanız olarak düşündürmeye devam edecektir. O yüzden, beyninizi önceki deneyimlerden sonuç çıkarma döngüsünden kurtarmanız gerekir. Burada yapabileceğiniz şey, düşünce şeklinizi değiştirmeniz. Neyi amaçladığınıza ve başarmak istediğinize odaklanmak bir başlangıç olabilir. Korkunuzu değil, hayallerinizi besleyin. Korkularınıza rağmen aksiyon aldığınızda ortaya çıkabilecek iyi sonuçları düşünmek, sizi korkularınıza aldırış etmeden bir şeyler yapmaya motive edebilir.

Pişmanlık yaşamaktansa deneyin

Size, ileride yaptıklarınızdan değil; yapmadıklarınızdan daha fazla pişmanlık duyabileceğinizi söylesek ne düşünürsünüz? Korkularınıza yenik düşüp harekete geçmediğiniz için “Acaba deneseydim ne olurdu?” sorusu içinizde her zaman ukde kalabilir. Korku, yapabileceklerinizden, başarabileceklerinizden büyük olamaz. Denemeyip her zaman gizemini koruyacak bir pişmanlıkla yaşamınızı sürdürmektense korkularınızın üstüne gidip, onlara rağmen bir şeyleri yapabildiğinizde edineceğiniz tecrübe, tahmin edebileceğinizden çok büyük mutlulukları içinde saklıyor olabilir.

Başa çıkma yollarını keşfedin

Cesur olmak, içinde fırtınalar koparken etrafına gülücükler dağıtmak değil; duygularınızla başa çıkabilme yollarını da bulmak demektir.  Bazen sizi mutlu eden şeyleri yaparak da korktuğunuz şeylerin üstesinden gelebilirsiniz. Sarıldığınızda korkunuzu azaltacak biri, sizi iyi hissettiren hobileriniz, sakinleştirici bir müzik, deniz kenarında yürüyüş, egzersiz, en sevdiğiniz yemek, ailenizle geçirdiğiniz zamanlar…

Yardım alın

Yardım istemekten çekinmeyin. Bir düşünün; korktuğunuz şeyin üstesinden gelmenize yardımcı olacak bir akıl hocası veya destek grubu bulabilir misiniz? Uzmanlara danışmak için çok vakit kaybetmeyin, size yol gösterecek biri bakış açınızı tamamen değiştirerek korkularınızı aşmanız için sizi yüreklendirebilir. Sevdikleriniz, aile üyeleriniz, arkadaşlarınız da uzmanlıkları olmasa bile size destek olabilir. İçinizdeki gücü keşfetmenize yardımcı olabilir. Sosyal ağınızda güvenli limanlar bularak korktuğunuz şeyleri gerçekleştirebilmek için ihtiyacınız olan desteği hissedebilirsiniz.

Korkularınızla yüzleşme ve başa çıkma yönteminiz ne olursa olsun; kendinize güvenmekten, inanmaktan asla vazgeçmeyin ve her zaman içinizdeki gücü açığa çıkarmanızı destekleyecek eylemlerde bulunun. Zaman geçtikten sonra geriye dönüp baktığınızda “Keşke korkularıma yenik düşmeyip deneseydim…” dememek için harekete geçin.

İlginizi çekebilir: Nörobilim’e göre herhangi bir korkunuzu yenmeniz için yardımcı olabilecek taktik

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale