X

Bizi korkutan şeyleri nasıl yaparız?

Okulun ilk günü, tek başınıza çıktığınız ilk seyahat, bungee jumping, yeni bir şehre taşındığınızda uçaktan inerken attığınız  ve hayatınızın değiştiğini fark ettiğiniz ilk adım, aşkınızı dile getirdiğiniz ilk sözler…Ya da önemli bir sunum yapmak için sahneye çıkarken nefes alışverişinizin değiştiğini fark ettiğiniz o an. Hepsinin kesişim kümesinin ne olduğunu tahmin ettiniz mi? Evet; korku. Korku, doğal, güçlü ve ilkel bir duygu. Evrensel olmasına rağmen farklı nedenleri içeren, hemen hemen her insanı bir diğerinden ayıran, yapmaktan kaçınmak için kendine özgü sebepleri olduğunu karşımıza çıkaran korku duygusu, biyokimyasal bir tepkinin yanı sıra bireysel duygusal tepkiler de içermekte.

Doğal bir duygu olan ve aslında bir çeşit hayatta kalma mekanizması biçiminde işleyen korku sayesinde vücut, algılanan bir tehditle karşılaştığında tepki verir. Bu tepki korkuyu hissetmeye başladığınızda terleme, yükselen adrenalin seviyesi ve artan kalp atış hızı olarak kendini gösterebilir. Bunlar fiziksel tepkiler arasındadır. Öte yandan, duygusal tepkiler kişiden kişiye büyük farklar gösterebilir ve zaman içinde farklı duygulara dönüşebilir. Korktuğunuz ilk an sanki ölecekmişsiniz, kalbiniz duracakmış ya da her an bayılabilirmişsiniz gibi hissedebilirsiniz; bunlar korkunun duygusal tepkilerini oluşturur.  Zaman ilerledikçe ise tükenmişliğe, bunalmışlığa veya derin bir mutsuzluğa evrilebilir.

Korku, evrimin hem hediyesi hem de laneti olarak düşünülebilir. Neden mi? Çünkü, korkularımız bazen bizi harekete geçirecek güçlere bazense bizi ele geçiren ve hayattan geri kalmamıza neden olan engellere dönüşebilir. Şehrin ortasında yürürken bir aslanla karşılaşma ihtimalimiz çok çok düşük olduğu için aslandan korkuyor olmak, hayatımızı derinden etkilemiyor olabilir. Ancak, değişimden korkmak, konfor alanının dışına çıkamamak, yaşamdan daha fazlasını elde etmemizi engelleyebilir. Bu nedenle modern dünyada korku, kendimizi gerçekleştirmemize engel olan yıkıcı bir güç şeklinde yaşamımıza yön veriyor olabilir. 

Bir düşünün: Yıllardır şikayet ettiğiniz işinizden işsiz kalma korkusuyla bir türlü istifa edemiyor oluşunuz, yepyeni kariyer fırsatlarını kaçırmanızın sebebi olabilir mi? “Herkes gibi benim de korkularım var ama artık onların üstesinden gelmek istiyorum!” diyorsanız ve ilerlemeyi, önünüzde engel teşkil eden korkularınızı ezip geçmeyi istiyorsanız gelin “Bizi korkutan şeyleri nasıl yaparız?” sorusunun cevabını birlikte bulalım.

Korkuyu tanımlayın

Duygular, vücudun duyumsadığı şeyleri anlamlandırmak için beynin yaşananları temel alarak yaptığı en iyi tahminler olarak tanımlanır. Güçlü bir duygu olan korku da doğası gereği iyi ya da kötü olmak zorunda değildir; önce bunu hatırlayın. Korkunuzu anlayın ve onu kucaklayın. Korkuyla yüzleşmek için önce onunla tanışmalı ve ne olduğunu öğrenmelisiniz. Korkularınız, sizi hareketsiz tutmak için değil; aksine ihtiyacınız olan, istediğiniz sonuçları üretmeniz için harekete geçmenize yardımcı olmak için oradalar. Bazen sadece korkunuzun ne olduğunu söylemek bile size onunla başa çıkma gücü verebilir. Korkunuzun kaynağını bulmak, onun üstesinden gelmeniz için size yol gösterebilir. Korkunuzun kaynağını yüksek sesle söyleyin, yazın veya zihninizi ona odaklayın. Korkunuzu görmezden gelmeye çalıştığınızda, büyür; yüzleşince küçülür.

Korkunuzla baş başa kalın

Korkunun üzerine gitmek başlı başına korkutucu bir şey olabilir. Ancak, Mark Twain’in de dediği gibi, “Cesaret, korkusuzluk değil, korkuya rağmen yol alabilmektir.” Kişisel gelişim, korktuğunuz şeyi tanımakla; kabuğunuza çekilmek yerine, korkunun üzerine gitmenizle gerçekleşir. 

Nörobilim uzmanı Philippe Goldin, maruz bırakma terapisinin önemini şu şekilde açıklıyor: “Korktuğumuz ve kaçındığımız şeylerle bir bahane bularak yüzleşemiyoruz, bastırdığımız küçük canavarlardır onlar; kemikleşmiş korkularımız bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Korktuğumuz şeyleri yapmayı yinelediğimizde, korkunun üstümüzdeki fizyolojik etkisinin azaldığını, en azından daha başa çıkılabilir bir hale geldiğini görürüz.”

Durun ve bekleyin

Çevrenizde korkusuz olduklarını düşündüğünüz insanlara rastlıyor ve hızlı aksiyon alabildikleri için içten içe onlara hayranlık duyuyor olabilirsiniz. Ancak, bu pek de özeneceğiniz veya kendinizi kötü hissedeceğiniz bir durum değil. Neden mi? Çünkü, hızlı hareket etmek, korku anında panikle sonradan büyük yanlışlara sebep olabilecek adımlar atmak, önlem almamak, başarısızlıklara neden olabilir. Korkularınızla yüzleşerek, elinizdekileri analiz ederek, hızlı karar alma niyetiyle yanlış kararlar almadan, sakince düşünerek en doğru eyleme karar verebilirsiniz. Korkularınızı tanımlamaya, çözümlemeye, kendinizi dinlemeye zaman verin; aceleci davranmayın.

Hayal edin

Hayal kurmak, güç, yaratıcılık ve kalıpların dışında düşünme yeteneği sağlayabildiği için sizce de harika bir şey değil mi? Ancak, iki yönü olduğunu unutmamak şart. Hayal gücünüz, korkularınızı büyüterek durumunuzu olduğundan daha kötü görmenize neden olabilir. Öte yandan, onun sizi korkunun karanlık derinliklerine çekmesine izin vermezseniz, hayal gücünüzü korkunuzun üstesinden gelmek için kullanabilirsiniz. Hemen açıklayalım: Rahatladığınız ve endişeli olmadığınız sakin bir anınızı seçin. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi normalde korkuya neden olan bir durumda hayal edin. Örneğin, başka bir şehre taşındığınızı yeni bir başlangıç yaptığınızı düşünün. Ancak, korktuğunuz gibi yalnız ve mutsuz değilsiniz. Sıcak arkadaşlıklar içerisinde, yeni yerler keşfederken ve taşındığınız şehrin güzelliklerini yaşarken kendinizi görün. Korkularınızı değil, mutluluğunuzu hayal edin. Hayal ettiğiniz senaryoda deneyimlediğiniz huzur, korkularınızın üstesinden gelme konusunda size yardımcı olabilir.

Pozitif yanınıza tutunun

Brian Tracy, The Power of Self-Confidence: Become Unstoppable, Irresistible, and Unafraid in Every Area of Your Life adlı kitabında, “Herhangi bir girişimde kesinlikle başarı olacağınızın garantisi olsaydı, neyi farklı yapardınız? Daha fazla dener miydiniz, başkaları pes ettikten sonra da çalışmaya devam eder miydiniz?”  diye sorar ve ekler: “Olumlu tutumlar sergileyen, pozitif bakış açısına sahip insanlar başarılı olurlar, çünkü diğerleri pes ettikten sonra onlar denemeye devam ederler.  Sizce de pes etmemek, pozitif kalmak, korkulara rağmen denemekten vazgeçmemek için fazlasıyla motive edici bir söz değil mi? İyimser yönünüze tutunarak korkularınıza meydan okuyabilir, başarılarınızın önündeki engelleri kaldırabilirsiniz. Bir deneyin, ne kaybedersiniz?

En kötü senaryoyu düşünün

Korkularınızı düşündüğünüzde aklınıza ilk olarak başarısızlık gelebilir. “Başarısız olurum.”, “Beş parasız kalırım.”, “Acı çekerim.”, “Utanırım.”, “Suçlu hissederim.”, “Yalnız kalırım.” “Rezil olurum.” diyebilirsiniz. Başınıza gelebilecek en kötü şeyleri sıraladığınızda, kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabilirsiniz. Evet, şaşırtıcı olabilir ama öyle. Çünkü kontrol sizdedir ve mümkün olan en kötüyü senaryoyu canlandırabiliyorsunuzdur. “En kötü kötü ne olur?” sorusunu kendinize sorduğunuzda, verdiğiniz cevaplar size “korkunun kendisi” kadar korkutmayabilir, bu da aradığınız cesareti bulmanıza yardımcı olabilir. En kötü ihtimalle başarısız olursanız, yeniden başlarsınız; hem de cebinizde bir dolu tecrübeyle.

Jim Collins Great by Choice kitabında, “Girişimcilerin en kötü senaryoyu kafalarında kurguladıklarını, kendilerini buna hazırlayarak çalkantılı zamanları atlatabildiklerini” söylüyor. Buna verimlilik paranoyası deniyor. Paranoyanızı verimliliğe dönüştürmek, düşüncelerinizi faaliyete geçirebilmek demek. Böylece, duygularınızdan çok olaya, sizin için asıl önemli olana odaklanabilirsiniz.

Bakış açınızı değiştirin

Korkularınız sizi ele geçirdiğinde, bir şeyleri yapmanızı engellediğinde bu kez bakış açınızı değiştirip kendinize şu soruyu yöneltin: En iyi ne olur? Çünkü, beyniniz, siz neye inanmasını isterseniz ona inanır. Eğer kafanız olumsuz düşüncelerle doluysa beyniniz size aksini kanıtlamak için uğraşmaz; eski deneyimlerinize dayanan ve onlara sıkı sıkı tutunmuş tahminlerinizi, endişelerinizi değiştirmenin zor olduğunu bilir. Topluluk önünde konuşma deneyimleriniz kötüyse, beyniniz bunu size en korkulu rüyanız olarak düşündürmeye devam edecektir. O yüzden, beyninizi önceki deneyimlerden sonuç çıkarma döngüsünden kurtarmanız gerekir. Burada yapabileceğiniz şey, düşünce şeklinizi değiştirmeniz. Neyi amaçladığınıza ve başarmak istediğinize odaklanmak bir başlangıç olabilir. Korkunuzu değil, hayallerinizi besleyin. Korkularınıza rağmen aksiyon aldığınızda ortaya çıkabilecek iyi sonuçları düşünmek, sizi korkularınıza aldırış etmeden bir şeyler yapmaya motive edebilir.

Pişmanlık yaşamaktansa deneyin

Size, ileride yaptıklarınızdan değil; yapmadıklarınızdan daha fazla pişmanlık duyabileceğinizi söylesek ne düşünürsünüz? Korkularınıza yenik düşüp harekete geçmediğiniz için “Acaba deneseydim ne olurdu?” sorusu içinizde her zaman ukde kalabilir. Korku, yapabileceklerinizden, başarabileceklerinizden büyük olamaz. Denemeyip her zaman gizemini koruyacak bir pişmanlıkla yaşamınızı sürdürmektense korkularınızın üstüne gidip, onlara rağmen bir şeyleri yapabildiğinizde edineceğiniz tecrübe, tahmin edebileceğinizden çok büyük mutlulukları içinde saklıyor olabilir.

Başa çıkma yollarını keşfedin

Cesur olmak, içinde fırtınalar koparken etrafına gülücükler dağıtmak değil; duygularınızla başa çıkabilme yollarını da bulmak demektir.  Bazen sizi mutlu eden şeyleri yaparak da korktuğunuz şeylerin üstesinden gelebilirsiniz. Sarıldığınızda korkunuzu azaltacak biri, sizi iyi hissettiren hobileriniz, sakinleştirici bir müzik, deniz kenarında yürüyüş, egzersiz, en sevdiğiniz yemek, ailenizle geçirdiğiniz zamanlar…

Yardım alın

Yardım istemekten çekinmeyin. Bir düşünün; korktuğunuz şeyin üstesinden gelmenize yardımcı olacak bir akıl hocası veya destek grubu bulabilir misiniz? Uzmanlara danışmak için çok vakit kaybetmeyin, size yol gösterecek biri bakış açınızı tamamen değiştirerek korkularınızı aşmanız için sizi yüreklendirebilir. Sevdikleriniz, aile üyeleriniz, arkadaşlarınız da uzmanlıkları olmasa bile size destek olabilir. İçinizdeki gücü keşfetmenize yardımcı olabilir. Sosyal ağınızda güvenli limanlar bularak korktuğunuz şeyleri gerçekleştirebilmek için ihtiyacınız olan desteği hissedebilirsiniz.

Korkularınızla yüzleşme ve başa çıkma yönteminiz ne olursa olsun; kendinize güvenmekten, inanmaktan asla vazgeçmeyin ve her zaman içinizdeki gücü açığa çıkarmanızı destekleyecek eylemlerde bulunun. Zaman geçtikten sonra geriye dönüp baktığınızda “Keşke korkularıma yenik düşmeyip deneseydim…” dememek için harekete geçin.

İlginizi çekebilir: Nörobilim’e göre herhangi bir korkunuzu yenmeniz için yardımcı olabilecek taktik

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale