X

Öfkenize teslim olmayın: Belki ihtiyacınız olan biraz hoşgörü ve anlayıştır

Günümüzde insanlar trafikte, sokakta, toplu taşıma araçlarında veya iş yerlerinde hiç tanımadıkları insanlarla incir çekirdeğini doldurmayacak olaylardan tartışıp kavga edebiliyorlar. Belki de birçok önemsiz durum çok büyüyerek birbirini yaralamaya kadar gidebiliyor. Eminim çoğumuzun hayatında bu denli büyük olaylar olmuyor ama kızıp öfkelenerek günlük hayatımızda birçok tartışmanın içinde buluyoruz kendimizi. Kendi adıma bu durumu doktor olarak çalıştığım ilk meslek yıllarımda yaşıyordum. Eğitim ve araştırma hastanesinin yoğun hasta randevu ve muayene düzeni içerisinde bazı hastalarla tartışıyor, yok yere sinirlenip kendimi öfkeli hissediyordum. Tabii bu tepkisel davranışlarım beni hiçbir yere götürmediği gibi günümün kötü geçmesine sebep oluyordu. Daha sonrasında hastaların tepkilerinin benim şahsıma olmadığını anladım ve onların, içinde bulundukları durum yüzünden hissettikleri üzüntü, çaresizlik ya da kızgınlığı sadece bana yansıttıklarını fark ettim. Bu farkındalık sonrası hastalarıma anlayış ve şefkat ile yaklaşmaya başladığım zamanda ise hastalarımla olan iletişimim değişti. Onlarla daha empatik bir iletişim kurarak, hoşgörülü olmaya başladım. Hatta artık şu cümleyi kurar olmuştum: “Bir hasta gelip yüzüme küfretse bile ona gülümser geçerim.”

İnsanların davranışlarının nedeni ve sorumlusu biz değiliz ve insanların yarattıkları etkiye her zaman tepki vermek zorunda değiliz.

Bu durum kendi hayatımdan sadece kısa bir örnek, eminim sizler de iş yerinizde ya da dışarıda hiç tanımadığınız insanlarla olan iletişiminiz sonucu öfke ve kızgınlık yaratan durumlarla karşı karşıya kalıyorsunuzdur. Fakat güzel bir haberim var, o da şu ki bir olay ve durum karşısında vereceğiniz yanıtı sadece ve sadece siz seçiyorsunuz. Başınıza gelen olay her ne olursa olsun bu olay karşısında anlayış ve hoşgörü göstermeyi seçtiğiniz takdirde, bu durum sizin için kızgınlık yaratacak ve öfkelendirecek bir hal olmaktan çıkacaktır. Peki bu olaylar karşısında anlayış ve hoşgörüyü nasıl gösterebiliriz?

Öncelikle başımıza gelen herhangi bir olayda ya da diyalogda otomatik bir tepki vermek yerine olayı anlamaya çalışmak gerekiyor. Direkt öfke ya da kızgınlık cevabı vermek en kolay tepki. Fakat şöyle bir durup “Şu an bu olay neden bu şekilde yaşanıyor?” diye kendimize sorarsak olayda hem kendimizi hem de karşı tarafı daha objektif görme şansımız olabilir. Yaşanılan olayın derininde hangi durumlar var anlamaya çalışmalı. Belki durum bizimle hiç alakalı değil sadece o an o kişinin enerjisine maruz kalıyoruzdur. Böyle bir durumda bu enerjiyi kabul etmek yerine karşınızdaki kişinin şu anda neden böyle davrandığını anlamaya çalışarak ona anlayış gösterebiliriz. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak mesela yolda yürürken karşınızdan gelen birisi size çarparak hızlıca geçti ve pardon bile demeden gitti. O an o kişiye sinirlenmek en kolay tepki. Oysa belki o kişi o an sevdiği birinin yaralandığı haberini aldı ve kime çarptığının farkında bile olmadan hastaneye doğru gitmeye çalışıyor. Bu yüzden kalabalığı yararcasına sabırsızca hızlı adımlarla gidiyor. Siz o an karşısına çıkan herhangi birisiniz ve konu sizinle alakalı değil. Evet toplumda genel saygı kuralları bir arada yaşamamızı kolaylaştırıyor fakat bazen kişiler kendi duygularına ve hislerine yenik düşerek farkındalıksız olabiliyor. Verdiğim örnekte kişi belki bu kadar acil olmayan bir sebeple, sadece günü kötü geçtiği için ve bir an önce evine varmak istediği için de çarpmış olabilir ama bu kesinlikle sizinle alakalı değil. O kişinin nasıl bir ruh halinde ya da durumda olduğunu bilmeden onu yargılamak haksızlık olur. Bizim yapabileceğimiz, kişilere her durumda anlayış göstermek ve hoşgörümüzü korumaya devam etmek. Ayrıca gösterdiğimiz anlayış ve hoşgörü sayesinde kendi hissiyatımızı dışarıdan gelen olaylarla değil, kendimiz belirlemiş oluyoruz.

Bu konuda aydınlanmış kişi Gautama Buda’nın çok sevdiğim bir hikayesi sizlerle paylaşmak istiyorum:

Bir gün Buda bir köyün içinden geçerken, genç bir keşiş karşısına dikilmiş ve ona hakaretler etmeye başlamış. Ve en sonunda “İnsanlara eğitim vermeye hakkın yok!” diye haykırmış. Buda, bu hakaretlerden dolayı hiç incinmemiş ve delikanlıya sakince bir soru yöneltmiş:

Merak ediyorum. Diyelim ki birine bir hediye aldın, ama o kişi bu hediyeyi kabul etmedi. Bu durumda hediye kime aittir?

Genç keşiş bu soru karşısında afallasa da, cevaplamış:

Bana ait olurdu elbette, hediyeyi alan benim sonuçta.

Buda bunun üzerine gülümsemiş ve şöyle demiş:

Evet, doğru. Ve aynısı senin öfken için de geçerli. Eğer bana karşı öfkeliysen ama ben senin hakaretlerini kabul etmiyorsam, öfken sana geri döner. Mutsuz olan bir tek sen olursun. Tek yaptığın kendini incitmek olur.

Başımıza gelen olayları biz seçemesek de, başımıza gelen her olayda davranış ve tutumumuzu biz belirleyebiliriz. O yüzden öfkenize yenik düşmeyin ve teslim olmayın. Her durumda anlayışa ve hoşgörüye şans verin. Bizim olmayan hediyeleri de kabul edip etmemek sadece bizim elimizde.

Anlayış ve hoşgörü eşliğinde güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle…

 

İlginizi çekebilir: Sürecin farkında olarak varacağın hedefe değil, önündeki yola odaklan

Burak Ayhan: 1987 yılında, Akdeniz'in sıcakkanlı şehri Mersinde gözlerini dünyaya açan Burak, kendi kişisel öyküsüne başlamış. Herkes gibi kendi öyküsünün kahramanı olan bu şahıs, üniversitede tıp okumayı seçerek etrafındaki kişilere şifa vermeye niyetlenmiş. Sonrasında Radyoloji dalında uzmanlaşarak yolculuğuna devam etmiş. Fakat bu süreçlerde içinde hep bir şeylerin eksik olduğu duygusunu taşıyan kahramanımız, çeşitli kişisel gelişim seminerlerine, ruhsal öğreti danışmanlıklarına katılmış ve bu alanlarda bilgi sahibi olabileceği araştırmalar yapmış. Ta ki bir gün bütün öğretilerin dediği gibi "KENDİNİ BİL, KENDİNİ TANI" ifadesini uygulamaya ve gerçekten sadece kendi içine yönelmeye karar verip, meditasyon yapmaya başlayana kadar. Meditasyon yapmaya başlayıp kendini anlamaya ve tanımaya başladıkça, onun için süreç hızlanmış, işinin onu ifade etmediğine karar vererek işini bırakmış ve bir süre sonra da yolunu aydınlatan öğretmeni ile tanışıp YOGA yapmaya başlamış. Artık kendisi Yoga yolunda kendine giden bir yolcu. Bu yolda bir yandan öğretmeye devam ederken kendisi de bir yandan öğrenmeye, kendini keşfetmeye devam ediyor. İnsanlara artık bu yolla şifa vermeye ve aslında insanların kendi şifalarını bulmalarına destek oluyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale