X

Beklentiyle yapmaktan sadece yaptığın şey olmaya: Gerçek iyilik

Sevmek bu kadar güzelse, kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir…” Şems-i Tebrizi

Ah o bizim bitmeyen beklentilerimiz… Çok küçük yaşlarda öğreniriz aslında, acıktığımızda karnımızın doyurulmasını bekleriz. Bu olmadığında ağlarız ve daha çok ağladığımızda daha da çok alırız. Sonra bu bir alışkanlık olur öğreniriz, “hayatta neye çok ağlarsak verilir” deriz. Büyüdükçe bunun da olmadığını görürüz. Fakat yine de vazgeçmeyiz, sürekli beklemekten yani nasıl anlatabilirim “bir fayda düşünerek” vermekten, bir yarar alacağımızı düşünerek yardım önermekten veya sonucu olacak diye bir diğer kişiye “iyilik” etmekten…

Çok küçük yaşlarda öğreniriz aslında, acıktığımızda karnımızın doyurulmasını bekleriz.

Oysa bu ne kadar doğrudur? Yani biz gönülden vermediğimizde, gönülden sadece vermek için vermediğimizde, sadece gerçekten önermek için önermediğimizde ne kadar doğru bir iyilik hali oluruz? İyilik yapmak bir iyilik beklemek ile özdeş midir? İyilik yapan kişi mutlaka karşılığında bir iyilik mi alacaktır?

İşte ben bugün bir şey verirken, bir kişiye yardım önerirken veya evrende var oluşumuzla birlikte örneğin işimizi yaparken sadece o iş olmaya odaklanalım istiyorum. Karşılığını düşünmeden “dünya bana ne verecek?” başarı, başarısızlık, tatmin, tatminsizlik, insanların takdiri, takdir görememek… Bunları hiç düşünmeden bunlarla hiç yorulmadan sadece o işi yapabiliyor muyuz bir bakalım istiyorum.

Neden bir şey bekleriz? Yani hayata emek koyduğumuzda bir kişiye yardımcı olduğumuzda bir diğerinin iyiliği ve saf iyiliği için uğraştığımızda neden sadece verdiğimiz için mutlu olmayız? Neden bizim de bundan bir “menfaat” ummamız gerekir? Neden hiç karşılık beklemeden sevemeyiz? Örneğin, o çok sevdiğimiz kişi bizi aynı türlü aynı şekilde sevmiyor olsa da sadece ona “karşılıksız da olsa” sevgimizi veremeyiz?

İyilik yapmak bir iyilik beklemek ile özdeş midir?

Karşılık beklemeden örneğin, gücümüz yetiyorsa bir çocuğun okul masraflarını karşılayamayız, belki bize de hayatta iyi şeyler olsun isteriz içten içten… Yaptığımız “iyiliklerin” karşılığını görmek isteriz. Eğer ilahi bir “adalet” var ise o adalet yaptıklarımızı görsün isteriz. Bekleriz değil mi? Biz iyilik yapıyorsak bizi de iyilikler bulsun isteriz… Peki, sizce bu iyilik ne derece dürüsttür? 

Yani biz yola “karşılık” beklentisinde çıktığımızda gerçekten kalbimizi verdiğimiz emeğe eklemiş olabilir miyiz, kalbimizi bu akışa yeterince koyabilir miyiz? Çok çalıştığımız için karşılığını beklersek gerçekten öğrenmemiz mümkün müdür? Sadece olduğumuz insan gibi olmamız mümkün müdür? Sanki perdelerin arkasından “evet ben çok çalışıyorum ve tabii ki çok kazanmayı bekliyorum” dediğimizde sizce o “emek” saf bir emek olabilir mi?

Bu soruların en değerlisi benim için Yaradan örneğinden gelir, eğer bir Yaradan var ise, örneğin bize ellerimizi verdiğinde sadece bir beklenti ile mi verir? Evet, belki kendisini hatırlamamızı istiyordur, fakat yine de bize verdiği özgür iradeyle bu ellerimizle her ne yapacaksak yapmak bize kalmıştır. Suç işlemek de, spor yapmak da, belki bu ellerle daha büyük iyiliklere aracı olmak da veya dua etmek de bize bırakılmıştır… Her ne kadar iyi veya kötü olursak olalım (neyin iyi veya kötü olduğuna biz karar verebilirmişiz gibi) karşılıksız seviliriz… İşte ilahi sevgi, ilahi veriş, ilahi olan bu karşılıksız beklentisiz çıkarsız olan vermek fiilinin en güzel örneklerindendir…

J. Krishnamurti’den iyilik üzerine…

Bakın sevgili J. Krishnamurti güzel eseri Yaşam Kitabı ile “iyilik” ve iyi olmayı, kalbimizi beklentisiz bir emeğe koymayı nasıl yorumluyor:

…İyiliğin niyeti yoktur. İyi olmak gibi bir amacım varsa bu iyilik getirir mi? Yoksa iyilik her zaman amaca bağlı olan iyi olma dürtüsünün tümüyle dışında bir şey mi? İyi kötünün, şerrin karşıtı mı? Her karşıt, kendi karşıtının tohumunu taşır, değil mi? Açgözlülük var bir de tok gözlü olma ideali var. Zihin tok gözlü olma idealine sahip ise, açgözlü olmamak için çabalıyorsa hala açgözlüdür çünkü bir şey olmak istemektedir. Açgözlülük, arzu etmek, elde etmek, genişlemek anlamına gelir ve zihin açgözlü olmanın, bir işe yaramadığını görürse, tok gözlü olmaya karar verir; sonuç olarak amaç aynıdır, bir şey olmak veya bir şey elde etmek. Zihin istememeyi istediği zaman istemenin, arzu etmenin kökü hala oradadır. Sonuç olarak, iyilik kötülüğün karşıtı değildir, o bambaşka bir haldir. Peki, bu hal nedir?

Açıkça görülüyor ki iyiliğin amacı yoktur, çünkü tüm amaçlar benliğe dayalıdır, zihnin benmerkezci devinimidir. O zaman iyilik ile ne demek istiyoruz? İyilik kesinlikle tam dikkatin olduğu anlarda vardır. Dikkatin amacı yoktur. Dikkatin bir amacı olduğu zaman dikkat var mıdır? Bir şey elde etmek için dikkat edersem, kazanılan şey, iyi veya kötü dikkat dediğimiz nitelik olamaz; bu ancak oyalama, bölünmedir. Yalnızca tam dikkatin olduğu ve olmak veya olmamak için bir çaba gösterilmediği zamanlar iyilik vardır.

Bugün bu yazımı okuyorsanız hayatta beklentiyle çıktığınız iyi olmak yollarına bakmanızı dilerim. Kim ki “ne gelecek?” diye bir şey vermek ister aslında olan vermek değildir, iyilik beklentisizce, çıkarsızca, düşünmeden ne alacağına önem vermeden, neyin geleceğinden çok “nasıl yardımcı olabilirim?“e odaklanarak gerçekleşir… Diğerleri sadece “sonuç” beklenti çıkar ve istekler olarak hayatımızda yer ederler…

Karşılık istemeden sevebilmek, sevgi verebilmek, iyilik edebilmek, bir şeye tüm kalbimizle emek vermek, ter dökmek, çok çalışmak, çok yardım etmek, bize bağlıdır… Gerçek iyiliğe giden yol ise işte bu “beklememek” halinden geçer…

 

İlginizi çekebilir: Kendine dönebilen ve kendinde kalabilen: İşte o sürekli mutlu

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale