X

“Basit olan gerçek evrende sınırların olmadığıdır”: Her Şeyin Teorisi

Ne mutlu bizlere ki eski zamanlarda yaşamış insanların tanıklık edemeyeceği, erişemeyeceği bilgilere kolayca ulaşabiliyoruz. Pandeminin zorluklarını saymazsak coğrafi olarak rahatça hareket edebildiğimiz, internet sayesinde gezip görmeden bile deneyimleyebildiğimiz bu gezegendeki kültürler artık evrensel olarak dolaşabiliyor. Tüm çağlar boyu biriken medeniyetlerin bilgisi, deneyimi, bilgeliği ve yansıması artık hepimize açık. 

Yaşadığımız dönemde farklı bakış açılarının hem yerel hem de tüm dünya üzerinde ifade edilmeyi hasretle beklediğini açık olarak hissedebiliyoruz. Genellikle birbirlerine karşı nefret temasıyla tepki gösteren dünya görüşlerinin karmaşıklığı hepimizin zihnini bulandırsa da artık herkes bir şekilde sesini duyurmak istiyor. Bu sadece siyasi sistemlerle ilgili de değil. Artık insanların varlık gösterdiği tüm alanlarda bu talep daha da güçleniyor. 

Hiç düşündünüz mü acaba çeşitli kültürlerin insan potansiyeli hakkında bize göstermesi gereken her şeyi öğrensek neler olur?

Kulağa karmaşık gelse de bu sorunun peşinden koşan bir çalışma yapılmış ve kültürlerarası karşılaştırmalar incelenerek ortaya bütünsele yakın bir harita çıkartılmıştır. Tabii ki bu harita asla gerçek dünyayı tüm çıplaklığıyla tarif edemez. Nasıl bir navigasyon aleti aracılığı ile yolunuzu bulmaya çalıştığınızda asıl yol ile makine de görünen yol birbirinden bambaşkaysa bu harita da farklıdır asıl araziden ancak yine de yön bulmayı kolaylaştırır.

İntegral teori, antik medeniyetlerin bilgeliğinden günümüzün bilişsel bilimdeki atılımlarına kadar bilinen tüm gelişim sistemleri ve modelleri kullanmış ve insan gelişiminin temel unsurları açıklanmaya çalışmıştır. Bu sayısız perspektif ve potansiyelde etkili ve saygılı bir şekilde nasıl gezinebileceğimizi anlamak için yaratmıştır bahsi geçen haritayı. İntegral teorinin en etkili yararı; biyolojik oluşum, dünya görüşleri, benlik duygusu ve sosyal sistemler gibi gerçekliğin farklı yönlerinin herhangi bir bilgi arayışında kritik önemde olduklarının kabulünü güçlendirmesidir. Bu teorinin iddiası; bakış açılarının önemli katkılarını onurlandırmak ama aynı zamanda bu bakış açılarının dar görüşlü sınırlarını ve yanlış anlamalarını da içerebilecek bir çerçevenin varlığını ortaya koymaktır. Başka bir deyişle, integral teori farklı yaklaşımların birbirleriyle olan çatışmalarına değil de birbirlerini tamamlayacak şekilde konumlandırılmalarına alan açmayı hedefler.

Çağdaş Amerikan filozofu Ken Wilber tarafından tanımlanan integral teori esasen eski-yeni 100’den fazla teoriyi bir araya getiren felsefi bir haritadır. Bu yaklaşım; “tek bir doğru görüşü” tanımlamaya çalışmaz. Bunun aksine her bir teorinin ve felsefi geleneğin perspektifini saygılı bir biçimde anlamak ve bunların birbirleriyle nasıl ilişkili olduklarını fark edebilmek amacı taşır. Bu saygılı ve bütünleştirici dünya görüşü aracılığıyla önceki perspektifleri değersizleştirmek veya yok etmek yerine birleştiren bir evrimsel dürtü oluşmasını hedefler. Hem geleneksel hem modernist hem de postmodernist dünya görüşlerinin temel perspektiflerini içerir. 21. yüzyılda ortaya çıkan ve giderek karmaşıklaşan zorlukları ele alırken bu dünya görüşlerinin her birinin sınırlamalarını da kabul ederek ilerler.

Nörobiyolojiyi, Jung’ın arketiplerini, kadim toplumları, hermeneutiği, Hegelci diyalektiktiği, Zen koanlarını, Hinduizmi, kapitalist sistemleri, felsefeyi ve dini gelenekleri gözden geçiren Ken Wilber yarattığı “Her Şeyin Teorisi” modeliyle ilgili şöyle yazar:

“İntegral teori; kapsamlı ve kapsayıcı olmakla birlikte asla marjinalleştirici olmayan bir harita tanımlar. Herhangi bir alana yönelik bütünsel yaklaşıma sahip olmanın yolu konunun içine mümkün olduğu kadar çok perspektif, stil ve metodolojiyi dahil etmektir.

Hiçbir insan zihninin yüzde yüz oranda hatalı olduğuna inanmıyorum. Hangi yaklaşımın doğru hangisinin yanlış olduğunu sormak yerine, her yaklaşımın hem kısmen doğru hem de kısmen yanlış olduğunu varsayabiliriz ve sonra bu kısmi gerçekleri nasıl birbirine uyduracağımızı, nasıl bütünleştireceğimizi bulmaya çalışabiliriz.”

İntegral kavramının kökenleri iki yüzyıl öncesinden de eski olan filozoflara, psikologlara ve sosyologlara dayanır:

-Georg Hegel (1770-1831) ilk “bütünsel filozof” olarak kabul edilebilir. Kant’ın aksine Hegel, bilgi ve bilinci, kişiyi farklı aşamalarda gelişmeye zorlayan kalıcı bir dinamik olarak tanımlamıştır. İnsan bilincinin evriminin, evrenin mutlak olana doğru hareket etme dürtüsünü yansıttığını öne sürmüştür. Hegel, her evrimsel aşamanın önceki aşamaları içerdiğini ve asla yok etmediğini de eklemiştir. “Her çağın dünya görüşü; hem kendi başına geçerli bir hakikat hem de mutlak gerçeğin daha geniş açılım sürecindeki kusurlu bir aşamaydı” diye yazmıştır. 

-Sri Aurobindo (1872–1950) integral kelimesini kullanan ilk kişidir. Kişinin bilincini, duygularını, aklını ve bedenini yani tüm varlığını bütünlüğe evriltme anlamıyla kullanan Aurobindo’nun fikirleri, o dönemde Batı psikolojisine taban tabana zıt olan “Bütünsel Psikoloji” modeline dayanak sağlamıştır.

-İsviçreli görüngübilimci Jean Gebser (1905–1973) insan bilincinin evrimi modelini tanımlamak için bağımsız bir  integral kavramı ortaya atmıştır. Ona göre,  insan bilincinin arkaik, sihirsel, efsanevi, zihinsel ve integral gibi 5 farklı bilinç yapısı vardı.

-James Mark Baldwin (1861–1934) çocukların entelektüel ve duygusal gelişimini inceleyen ilk psikologlardan biriydi. İnsan bilincini mantıksal, mantık dışı ve aşırı mantıksal aşamalar tasnifiyle ele almış ve diyalektik gelişimi yapılandırmaya çalışmıştı. Gelişim psikologları için önemli bir kaynak yarattı.

-Abraham Maslow (1908–1970), psikolojinin çeşitli alanlarında güçlü bir etki yaptı. Hayatta kalma ile başlayan ve kendini gerçekleştirme ile sonuçlanan bir gelişim hiyerarşisi tanımladı. Maslow, “pozitif psikoloji” terimini icat etti ve her insanın doğuştan gelen potansiyelini tanımanın ve desteklemenin önemini vurguladı. Maslow integral teorinin entelektüel atasıdır diyebiliriz. 

-Clare Graves (1914–1986) , New York Union College’da psikoloji profesörüydü. Üniversitedeki lisans öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmalara dayanarak bir insan psikolojisi epistemolojisi geliştirdi. Graves de insan bilincinin belirli aşamalarda ortaya çıkışını tanımlayan bir gelişim hiyerarşisi tanımladı. Kendi deyimiyle;

“Yetişkin insanın psikolojisi, eski davranış sistemlerinin yeni sistemlere tabi kılınmasıyla işaretlenir. Olgun insan, varoluş koşulları değiştikçe psikolojisini de sürekli değiştirme eğilimindedir. Her ardışık var oluş aşaması veya seviyesi, insanların diğer denge durumlarına giderken geçebilecekleri bir alandır. Kişi denge durumlarından birinde merkezlendiğinde, o duruma özgü bir psikolojiye de konumlanır. Duyguları, etiği ve değerleri, biyokimyası, nörolojik aktivasyon durumu, öğrenme sistemleri, eğitim tercihi vb. tüm yaşadıkları da aynı şekilde evrilir.” 

-Ken Wilber (1949–) kapsamlı bir İntegral model geliştirmek için dünyanın birçok felsefi ve dini geleneğini araştıran ve bütünleştiren bağımsız bir filozoftur. İntegral teori, birbiriyle çelişkili görünenler de dahil olmak üzere tüm insan bilgeliğini yeni bir dünya görüşüne entegre etmeye çalışan bir meta-teoridir. İntegral model karmaşıklık içinde sürekli olarak genişler ve iş, siyaset, etik, din, psikoloji ve felsefe gibi birçok alana uygulanabilir. Wilber şöyle söyler:

“Evrensel integralizm felsefesinin; başka bir deyişle, bilimin, ahlakın, estetiğin, Doğu felsefesinin yanı sıra Batı felsefesinin ve dünyanın büyük bilgelik geleneklerinin birçok çoğulcu bağlamını sahicilikle bir araya getirecek bir dünya felsefesi – bütünleyici bir felsefe- aradım. Ayrıntılar düzeyinde değil ki zaten bu kesinlikle imkansız; ama yönlendirici genellemeler düzeyinde: dünyanın gerçekten tek, bölünmemiş, bütün ve her şekilde kendisiyle ilişkili olduğunu önermenin bir yolunu, makul bir ‘Her Şeyin Teorisi’ ni bulmayı amaçladım. “

Ken Wilber tüm yaşam koşullarının;  “içeri-dışarı” ve “tekil-çoğul” olarak sayılabilecek 4 perspektif aracılığıyla filtrelendiğini açıklar. Bu gerçekliklerden birini sadece diğerlerinin merceğinden bakarak anlayamazsınız ve ayrı ayrı bu kesitler sadece kısmi gerçeklerdir. Bu dörtlü;

  • “Ben” perspektifi: Bu, bireyin birinci şahıs olarak öznel deneyimini temsil eder. Bedensel duyumları, düşünceleri, ruhtan ve bilincin içsel akışından gelen deneyimleri içerir.
  • “Biz” perspektifi: Bu, toplumsal bakış açısını temsil eder; kolektif öznelerarası alandaki ortak değerlerle ve kültürel bakış açıları ile karakterize edilir.
  • “O” perspektifi: Bu, üçüncü şahıs bakış açısını temsil eder. Örneğin; bilimsel objektif denilen alan üçüncü şahıs verileriyle karakterize edilir.
  • “Onun” perspektifi: Bu, dışsal (ekolojik) yapıları temsil eder. Sosyal, düzenleyici ve politik sistemler tarafından karakterize edilir.

Ken Wilber’ın teorisinin alanını resmetmenin bir yolu da beden, zihin ve ruhun aşamalarına bakmaktır. 

Birinci aşama kaba fiziksel gerçekliğimizin egemen olduğu  “beden” aşamasıdır. Yalnızca ayrı bedensel organizma ve onun hayatta kalma dürtüleri ile özdeşleştiğimiz için, bu aşamada aynı zamanda “ben”in alanında oluruz.

İkinci aşama kimliğin izole edilmiş kaba bedenden taştığı ve belki de ortak değerlere, ortak çıkarlara, ortak ideallere veya ortak hayallere dayalı olarak diğer birçok kişiyle ilişkileri paylaşmaya başladığı “zihin” aşamasıdır. Zihnimizi başkalarının rolünü üstlenmek, kendimizi onların yerine koymak ve onlar olmanın nasıl bir şey olduğunu hissetmek için kullanabildiğimiz için, kimliğimiz “ben”den “bize” doğru genişler.

Üçüncü aşamada kimliğimiz bir kez daha genişler, bu sefer “biz” alanından “hepimiz” e doğru yolculuk ederiz. Etnosentrikten dünya merkezli olmaya bir geçiştir burası. Aynı zamanda da ruhsal bir yolculuktur. İnsanların ve kültürlerin çeşitliliğine ve farklılığına bir de onların ortak noktalarını eklemeye başlarız. Tüm varlıkların ortak zenginliğini keşfederiz.

Ken Wilber’ın çalışmalarının en etkili yönlerine değinmek gerekirse:

  • Hiçbir şey %100 doğru ya da yanlış değildir, her şey sadece eksiklik ve işlevsizlik derecelerinde farklılık gösterir. Hiç kimse ya da hiçbir şey %100 iyi ya da kötü değildir, bu oran cehalet  derecelerine göre değişir. Tüm bilgi temelde devam eden bir çalışma akışıdır.
  • Evrimdeki sıçramalar, daha önce olanları silerek değil, genellikle “aşma ve içerme” tarzında gerçekleşir. Örneğin, tek hücreli bir organizmanın evrimi, onun önceki moleküllerini yok etmemiştir; onları daha büyük bir karmaşıklık düzenine dahil etmiştir. Wilber, bu evrim modelinin tüm fenomenlerde meydana geldiğini iddia eder. Gerçekten evrimleşeceksek, bunu daha önce gelenleri daha büyük bir şeye dahil ederek yaparız, onları yok ederek değil.
  • Maneviyatın amacı egoyu yıkmak veya bastırmak değil onu aşmaktır. Kendilerini egodan kurtardıklarını iddia eden birçok ruhani liderin sadece egolarını bastırdığı ortaya çıkmıştır.
  • Wilber, bilincin hem iç hem de dış biçimlerinin yalnızca eşit derecede gerçek değil, aynı zamanda birbirlerinin yansımaları da olduğunu belirtir. Gerçekten de, nöro-plastisite (düşünce kalıplarını ve davranışları değiştirerek beyninizin fiziksel konfigürasyonunu değiştirme yeteneği) üzerine yapılan araştırmalar bu sonucu desteklemeye başlamıştır.
  • Hiyerarşiler vardır, ancak mutlak anlamda ahlaki üstünlüğe sahip değildirler. Daha yüksek gelişim ve karmaşıklık seviyeleri, daha fazla beceri ve yeteneğe sahip insanlar vardır, ancak bu onların ahlaki olarak üstün oldukları veya gerçekliğin daha eksiksiz ifadeleri oldukları veya hiyerarşideki daha düşük seviyelere saygı duyulmaması gerektiği anlamına gelmez. Örneğin, nükleer bilim; dini dogmalardan daha yüksek bir anlayış biçimidir, ancak Wilber bunun birinin diğerine empoze edilmesi gerektiği anlamına gelmediğini savunur. Her birinin, bir kişinin bilinç seviyesinin nerede olduğuna bağlı olarak kullanımları vardır.

İntegral teori  birçok alanda kabul görmüş olsa da, onu sadece bir model olduğu ve evrimsel değişimi desteklemek için pratik bir yöntem tanımlamadığı için eleştiren muhaliflerin sayısı oldukça fazladır. Düşünürler teorinin içeriğinden ziyade onu hayata geçirmedeki zorluklara vurgu yapmaktadır. İntegral teori ayrıca biyolojik olarak beynin yapısındaki değişiklikleri de hesaba katmadığı için eleştirilmiştir. Ken Wilber eleştirilere oldukça çocuksu tepkiler vermiş olduğundan bu teorinin popülaritesi de zaman içinde oldukça yıpranmıştır. Bu yıpranmada Wilber’ın sürekli olarak spiritüel bir “guru” gibi davranmasının da payı büyük olmuştur. Teorisini savunmak için geliştirdiği mekanizmalar nedeniyle egosuna yeni düşse de Ken Wilber’ın kurduğu modeli anlamaya çalışmak dünyanın karmaşasına aşina olabilmek için aydınlatıcı bir yol gibidir. Ayrıca onun hikayesinden hepimize gelen bir ders de vardır;

Eğer o egolarına yenik düşebiliyorsa bizler de rahatça o alanda kaybolabiliriz. Ne kadar ‘aydınlanmış’ olursak olalım zihnimiz ve bedenimiz bubi tuzaklarıyla doludur.

Hepimiz belirli fikirlere bağlanmaya hazırızdır; herhangi bir düşünce ne kadar dürüst, gerçekçi ve bütünsel olursa olsun onu bir inanç sistemi haline getirdiğimiz anda içindeki tüm olumlu yönler de hızla erimeye başlar.  Bir bakarsınız bir zamanlar zihin açan fikirler birden sistemlere dönüşür ve savaşlara dahi  yol açmaya başlar. O yüzden tapınmadan, sınırları kalınlaştırmadan, bağımlı hale gelmeden her şeyden öğrenerek yaşamanın en güzel halini üretmeye çalışmak belki de en güzel yoldur. Ken Wilber’ın da dediği gibi;

“Basit olan gerçek evrende sınırların olmadığıdır. Sınırlar gerçekliği haritalama ve düzenleme şeklimizin ürünleri olan yanılsamalardan ibarettir…”

Kaynaklar:

  • The Spectrum of Consciousness, 1977
  • A Sociable God: A Brief Introduction to a Transcendental Sociology, 1983
  • Sex, Ecology, Spirituality: The Spirit of Evolution, 1985
  • A Brief History of Everything, 1996
  • A Theory of Everything: An Integral Vision for Business, Politics, Science and Spirituality, 2000
  • Integral Spirituality: A Startling New Role for Religion in the Modern and Postmodern World, 2006
  • James D. Duffy-A Primer on Integral Theory and Its Application to Mental Health Care

İlginizi çekebilir: Her alanda işlenen, üzerine çalışılan, kitaplar yazılan “öfke” nedir?Her alanda işlenen, üzerine çalışılan, kitaplar yazılan “

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale