X

Bahar mevsimini karşılarken evlerimizde olumlu enerjiyi arttırmanın yolları

Çin metafiziğinin temel kavramlarından olan 5 Elementin felsefesi, mevsimlerin değişimini ve doğayı gözlemlemektir. 5 Element, etrafımızdaki yaşam enerjisini, hayatımızın her alanında harekete geçirir. Her elemente karşılık gelen bir yön, duygu, renk, mevsim, ses, form, organ gibi nitelikler vardır. Elementler arasındaki denge ise esastır. Bu 5 Element, birbirleri arasındaki döngüde, denge, düzen ve değişim sağlamak için yaşamımızı destekler. Her mevsimi temsil eden elemente uygun davrandığımız sürece de, hem mevsimi kucaklamış, hem de döngüde uyumlu bir şekilde hareket etmiş oluruz…

Yaklaşan Bahar ayı  “Ağaç “ elementinin karşılığı. Ağaç yeni başlangıçları, ilkbaharı, gelişmeyi ve büyümeyi sembolize eder. Etrafımızdaki mucizevi doğanın uyanışı, filizlenip, yeşermesi ve çiçeklenmesi gibi, içimizde de yeni kıpırtılar, coşkular, heyecanlar hissederiz. Doğanın yeniden uyanışını, hem ruhumuzda hem bedenimizde hissetmeye başladığımız günler kapıdadır…

Artık geceler kısaldı, günler uzuyor…  Bundan yararlanıp, güne erken başlamak, ilk önce güzelce bir gerinmek lazım. Bedenimizi gevşetmeli, rahat bırakmalıyız. Açık havada, güneşi tenimizde, rüzgârı saçlarımızda hissederek yürüyüşler yapmalıyız. İlkbaharın hayat veren  “Ağaç” elementine uygun olarak, hayatımızı olumlu düşüncelerle besleyerek güçlendirmeli, her günümüz için minnettar olmalı, eski, bize hizmet etmeyen duygu, kişi ve eşyalardan kurtulup yeniye yer açmalıyız. Tabii bunlar zihnimiz ve bedenimiz için olanlar…

Evlerimizin de, dönem dönem tazelenmeye, yenilenmeye ihtiyacı vardır. İşte Bahar ayı dediğimiz yenilenme ayı, bu işler için en uygun dönem.  Hepimizin evlerimizde uygulayabileceğimiz bu reçete ile hayatlarımızın farklı yönlerinde olumlu dönüşümü başlatmamız mümkün. 

Dağınıklıktan kurtul…

İşe en başta etraftaki dağınıklıktan başlamak lazım. Dağınıklık, yaşam enerjisinin, mekânlarımızda rahatça akmasını engellediği için, zihnimizde de aynı etkiye neden olup karmaşa yaratarak, zihnimizi bulanıklaştırır.  Hayatımızda sürekli ertelemelere neden olur. Hâlbuki biz yeni, coşkulu girişimlere yelken açmak için bekleyen bir mevsime girdik ve bunun bilinciyle yola çıkmalıyız.

Ruhuna iyi gelmeyen, eşyalardan kurtul…

Kıyamayıp atmadığımız, hediye geldi diye sakladığımız, sevmeden kullandığımız bütün eşyalar bizim enerjimizden çalar. Etrafımızdaki bütün eşyalar bizimle iletişim içindedir. Eğer bizde olumsuz duygular, hatıralar canlandırıyorsa yaşamımıza çekebileceğimiz olumlu enerjiyi bloke ederek kendimizi sabote edeceğimizi unutmamalıyız.

Yenilen…

Evlerimiz de bakım ister, sevilmek, ihtiyaçları giderilmek… Çünkü onlar da canlı varlıklar ve içlerinde yaşayan bizlerin ruhlarını, kişiliklerini, sevgilerini, özenlerini, tercihlerini, hayata bakış açılarını yansıtıyorlar. Mekânlarımıza ufak tefek değişiklikler katmak, bakımlarını ve tamirlerini yapmak yaşam enerjisini olumlu yönde arttıracaktır. Bahar mevsimi, niteliği gereği zaten yenilenmenin de dönemidir. Mevsimin itici gücünden yararlanmanın tam da sırası o zaman!

Sadeleş…

Çoğunlukla biriktirmeyi severiz. Bir gün lazım olur korkusuyla tuttuğumuz bir sürü şeyi sayabiliriz: Kitaplarımız, kıyafetlerimiz, kırtasiyeler, elektronik eşyalar, mutfak gereçleri… Hâlbuki bir gün bile lazım olmadığı gibi her tarafa yayılmaya başlayan bu ”parazitten” kurtulamadığımız her gün bizde bağımlılık duygusu yaratır.  Aynı zamanda da her gereksiz eşya zihnimiz üzerinde de bir “yük” oluşturur. Ve bu yük, biz ondan vazgeçmediğimiz sürece de büyümeye devam eder.  Özgürleşme hissinin verdiği hafifliği ve rahatlığı tatmak için Bahar ayının enerjisini kullanalım. Bahar temizliğini sadece evimizde, dolaplarımızda değil, bilgisayarımızda, telefonumuzda da yapmak için kolları sıvayalım.

Yaşam enerjisinin mekân içinde rahat akmasını sağlayıp ve hızını dengele…

Yaşam enerjisi evlerimize kapıdan girerek, mekân içinde dolaşmaya başlar. Eğer ki etrafta fazla eşya, gereksiz mimari ayrıntılar, karanlık ve kullanılmayan köşeler, kayıp alanlar varsa, enerji buralarda durağanlaşır ve rahat akamaz. Bu da hayatımızda coşkumuzu kaybetmemize tıkanıklıklara neden olur.

Yaşam Enerjisi, mekânlarımızdaki bu gezintisinde ne fazla hızlı akmalı, ne de çok yavaş hareket etmeli… Uzun ve dar koridorlar, akışın en hızlı hareket ettiği yerlerdir. Biraz yavaşlayıp dengelemek için, iyi bir ışıklandırmadan, duvarlara asacağımız tablolardan veya yere koyacağımız bir halıdan destek almak en iyisidir. Hızla akıp giden, dengelenemeyen bir yaşam enerjisi, hayatımızda önümüze çıkacak fırsatların da hızla uçup gitmesine neden olur.

Olumlu enerjiyi arttır…

Yaşam enerjisi ile dolu her şey pozitif enerjiler taşır. Evde çalan güzel bir müzik, gerçek çiçek kokusu, aromaterapi, neşe ve tabii ki bol bol kahkaha… Bunların hiçbirini hayatımızdan eksik etmemeye çalışalım.

Feng Shui’de hareketli su objeleri de, salonlar gibi aktif alanlarda olumlu enerjiyi çekmek için çokça kullanılır. Hatta araştırmalar, balıklarla dolu akvaryumların, endişe, kan basıncı ve ağrıyı azaltmada ve bellek kapasitesini arttırmada olumlu etkilerini göstermiş. Bu küçük canlıların dünyası ile ilgilenmek, seyretmek bile bazen insana meditasyon gibi gelebilir. Denemekte yarar var.

Evini her gün havalandır, güneşi içeri davet et

Güneş en güçlü enerji kaynağıdır ve 5 Elemente hayat verir. Evimizi sadece aydınlatmakla kalmaz aynı zamanda sağlığımız, fiziksel ve ruhsal bedenimiz üzerinde de etkisi büyüktür. Güneş, uyku döngülerimizi, saç büyümemizi ve bağışıklık sistemimizi destekleyen inanılmaz bir kaynaktır. Sabah kalkıp da perdemizi açtığımızda gördüğümüz ışıl ışıl parlak güneşin ruhumuzu da nasıl ısıttığını ve coşkuyla doldurduğunu unutmamak lazım. O zaman “Let the sunshine in”…

Gerçek bitkiler kullan…

Bitkiler yaşam enerjisi ile doludur. Onlar büyüyüp gelişirken canlı, dinamik ve sağlıklı bir “Chi” yayarlar. Yaşamlarımıza da gelişme, canlılık, iyimserlik getirirler.  Yapılan bilimsel çalışmalar, ev bitkilerinin 24 saat içinde hava toksininin yüzde 87’sini kaldırabildiğini de ortaya koymakta. Bu işin bilimsel tarafı ama aynı zamanda onlarla ilgilenmek, bakımlarını yapmak, ruh halimize de iyi gelmiyor mu? Daha üretken, odaklı, yaratıcı ve daha az stresli olmak için en basit yollardan biri de doğayı evlerimizin içine taşımak… Eve geldiğimizde bizi ve misafirlerimizi karşılayacak bir buket çiçeğin bile olumlu etkisi tartışılmaz. Siz de baharın renklerini, kokularını mekânlarınıza taşıyıp ruhunuzda uyandırdığı coşkuyu hissetmeye başlayın.

21. yüzyılda, hem bireysel hem de küresel iyileşme için, artık doğal kaynakları kullanmanın, çok uzun yıllar boyunca yavaş yavaş uzaklaştığımız doğaya geri dönmenin önemini, daha fazla hissetmeye başladık. Baharın olumlu enerjisi ile işe en azından yaşam kozalarımız evlerimiz ile başlayalım. Mekânlarımızı yaşatmaya, ilgilenmeye, sevmeye, ihtiyaçlarını karşılamaya, dengeli tutmaya çalışalım ki; onlar da onlara verdiğimiz olumlu enerjiyi bize yansıtsınlar.

Kadim bilgiler değerlidir ve her daim geçerliliğini korur; aynı Feng Shui de olduğu gibi…

Hepimiz için, yeni başlangıçlarla dolu, büyüten geliştiren bir Bahar olsun…

Bahar Gücüyener Pardorokes: 1970 yılında İstanbul’da doğan Bahar Pardorokes Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesinin ardından Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek Lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2012 senesine kadar çeşitli mimari ofislerde, yurt içi ve yurt dışı projelerde, daha sonra da kendi mimarlık şirketinde aktif olarak çalıştı. 2013 senesinden itibaren ise kişileri, yaşadıkları mekânlar ile uyumlayarak mekânları düzenleme fikri gelişmeye başladı… 2013 senesinden itibaren mesleki bilgisine, Feng Shui öğretisini eklemeye karar verdi. Önce IFSA (International Feng Shui Association) Türkiye temsilcisi Master Esra Koyuncu’nun eğitimlerini tamamladı. Daha sonra Grand Master Raymond Lo’dan Klasik Feng Shui, Çin Astrolojisi ve I Ching eğitimlerini alarak danışmanlık derecesi kazandı. Y. Mimar Banu Olcay Akkiprik ile beraber “madeinfengshui” şirketini kurdu. O günden beri, ev ve işyerlerine, profesyonel Feng Shui danışmanlık hizmeti vermeye devam ediyor, mekânları, sahipleriyle dengeli hale getirmeye çalışıyor. “Aynı Feng Shui uzmanı gibi mimarın da amacı yaşanılan mekânları iyi işlev görecek şekilde tasarlamak, her mekânda var olacak faaliyete uygun dekorasyon ve düzenleme sağlamaktır. Yaşadığımız mekânlarda, yaşam enerjisini yok saymamız mümkün değil. Bu enerjinin, mekân içinde mükemmel şekilde akması, içinde yaşayanlara da mutluluk sağlık, denge getirir. Bütün tarihsel süreçte ve şimdi günümüzde yine hepimiz, huzur ve mutluluk peşinde değil miyiz?”

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale