X

“Atipik” anoreksiya nervozayla ilgili önyargıları kıralım: İki “atipik” vaka örneği

Anoreksiya nervoza rahatsızlığından bahsedildiğinde insanların aklında çoğu zaman aşırı zayıf bir kadın imgesi canlanır. Hâlbuki gerçek çok daha faklıdır çünkü anoreksiya nervoza cinsiyet, beden ölçüsü ya da kilo fark etmeksizin toplumun her kesiminden insanı etkileyebilir, hasta edebilir. Geçtiğimiz yazıda “atipik” anoreksiya nervoza hakkında genel bir bilgi vermiş, bu hastalığın “tipik” anoreksiya nervozadan farklarını ve benzer noktalarını ele almış, ayrıca “atipik” anoreksiyanın neden ihmal edildiği ve tedavi yollarının ne olabileceği hakkında konuşmuştuk. Bu hafta da aynı konu üzerinden devam edip, geçen yazıda yer veremediğim bazı noktalara değineceğim ve ardından “atipik” anoreksiyayla ilgili birkaç örnek paylaşacağım.

“Atipik” anoreksiya nervoza, “tipik” anoreksiya nervoza rahatsızlığını yaşayan ama normal kilosunun altında olmayan hastalar için kullanılıyor. Öte yandan, beslenme uzmanı Carrie Dennett’in ifade ettiği üzere, “atipik” anokresiya nervoza yanlış bir adlandırma çünkü normal kilosunda ya da normal kilosunun üzerinde olan anoreksiya nervoza hastalarının ender olduğu ya da “tipik” anoreksiya nervoza hastaları kadar ciddi sağlık sorunları olmadığı yanılsamasını yaratıyor. Bu kesinlikle büyük yanlış anlamalara, ihmallere ve tehlikeli sonuçlara yol açan bir durum. Çünkü anoreksiya nervoza rahatsızlığıyla mücadele eden ve normal kilosunda ya da bu kilonun üzerinde olan insanlar da en az kilosu düşük olan hastalar kadar ciddi sağlık sorunları, yeme bozukluğunu tetikleyen davranışlar ve bilişsel semptomlarla karşı karşıyalar. 

Bir kimsenin anoreksiya nervoza olup olmadığını onun kilosuna bakarak anlayamayız. Anoreksiya nervozanın kişiyi ne ölçüde etkilediği beden ölçüsüne bağlı değildir. Aşırı zayıf bedenleriyle anoreksiya nervoza rahatsızlığını yaşayanlar, normal kilosunda ya da bu kilonun üzerinde olan hastalara göre iyileşmeyi “daha fazla” hak etmiyor. Her iki durumda da hastalar, anoreksiya nervozanın bedenlerinde ve psikolojilerinde yarattığı ağır tahribat yüzünden ciddi bir tehlike yaşıyorlar ve tedavi için destek bekliyorlar.

İnsanlar, doğuştan farklı beden ölçülerine ve biçimlerine sahiptir. Bu nedenle, kişi toplumsal standartların dayattığı bir takım keyfi kabullere göre “kilolu” sayılabilir, hâlbuki gerçekte doğal ve sağlıklı kilosunun altında olup bedeninin rahat ettiği kiloyu bastırdığından bunun fiziksel ve psikolojik semptomlarından olumsuz etkilenebilir. Örneğin, beden kitle endeksinin 50’den 19’a düşmesi ile 19’dan 16’ya düşmesi birbirinden faklıdır.

“Atipik” anoreksiya üzerine çalışmalar yapan Erin Harrop’a göre, doktorlar kilosu düşük olan anoreksiya hastalarına iyileşmeleri için daha fazla yemeleri ve kilo almaları gerektiğini söylerken, normal kiloda olan hastalara aynı yönlendirmeyi yapmıyorlar. “Onlara çok fazla yediklerini ve bu yüzden kilolu olduklarını söyleyerek zaten akıllarına yer etmiş yanlış bir inancı daha da besliyoruz. Onları yeme bozukluğunun kollarına daha fazla itiyoruz.” Harrop devam ediyor: “Baygınlık geçiriyorlar ya da sindirim sistemlerinde birtakım sorunlar görülüyor fakat düşük kiloda olan anoreksiya hastalarıyla aynı tedavi koşullarına sahip olamıyorlar ve çok fazla yemek yedikleri fikriyle yanlış yönlendirmelere maruz kalıyorlar.

“Atipik” anoreksiya nervoza vakaları

“Atipik” anoreksiya nervoza tanılı aşağıdaki örnekler üzerinden bu hastalığın nasıl geliştiğini daha iyi anlayabiliriz.

Angela

Angela, 14 yaşında 8. sınıf öğrencisi, 52 kilo gelen bir kız çocuğu. Yaz kampına katılır, diyete ve her gün yürüyüş yapmaya başlar, eve döndüğünde ise yaklaşık 7 kilo zayıflamıştır. Menstrüasyon bozuklukları yaşamaya başlamıştır, cildi solgunlaşmıştır ve yaz sıcağında bile üşüyordur. Evine döndüğü gün annesi onun halini görünce çok endişelenir. Kamptan döndüğünün ertesi günü kızını bir çocuk doktoruna götürür ve Angela’ya anoreksiya nervoza tanısı konur. Ardından yeme bozuklukları konusunda uzman bir psikiyatriste yönlendirilir. Angela, bir hafta geçmeden yeme bozukluğu için dışarıdan tedaviye başlar. 9. sınıfın ikinci döneminde sağlıklı kilosuna geri dönmüştür ve yeme alışkanlıkları düzelmiştir. O senenin sonunda yeme bozukluğu tedavisi sonlandırılır.

Mariah

Mariah, 14 yaşında 8. sınıf öğrencisi, yaklaşık 90 kilo gelen bir kız çocuğu. Ebeveynleri, kızlarının “sağlıklı” olması için onu bir zayıflama kampına gönderir ve kendine güveninin artacağını umut ederler. Mariah, liseye başlamadan önce kilo vermeye ve görüntüsünü değiştirmeye odaklandığından, kampta kendisine verilen günde 1200 kaloriyle kısıtlı bir beslenme düzenine başlar ve her gün hızlı yürüyüşler yapar. Yaz sonunda eve 14 kilo zayıflamış olarak geri döner. Ailesi ona sarılır, ne kadar harika göründüğünü söyler ve bu kadar azimli olduğu için onu kutlar.

Sonraki haftalarda, Mariah, karbonhidratları keserek “sağlıklı” beslenme seçimleri yaptığı ya da her gün hava nasıl olursa olsun 8 km yürüdüğü için ailesinden övgü dolu sözler duyar. Yıllık kontroller için aile doktoruna gittiğinde, doktor kilo vererek çok sağlıklı bir davranışta bulunduğunu ve “aynı kararlılıkla devam etmesi” gerektiğini söyler Mariah’ya.

9. sınıfta Mariah kısıtlı yemeye ve yürümeye devam ederek 14 kilo daha verir. Kilosu azaldıkça, öz güveni artar. 10. Sınıfta okulun en iyi futbol takımına seçilir ve artık sabahki koşularının yanında her öğlen 2 saat antrenmana katılıyordur. Arkadaşları onu dışarı yemeğe çağırdığında eskisi gibi heyecanlanmıyor, hatta katılıp katılmamak konusunda endişeleniyordur. Yemeğe giderse “sağlıksız” şeyler yemek zorunda kalacağından korkuyor ve tekliflerini reddediyordur. Sık sık baş ağrıları çekmeye başlar. Çoğu zaman başı döner ve bayılacak gibi olur. Regl düzeni önce bozulur sonra reglleri tamamen kesilir. Kilo vermesi eski hızında devam etmeyince, çok sinirlenir ve sadece sebze, haşlanmış yumurta, diyet kola ve kahveyle beslenmeye başlar.

10. Sınıfta 5 kilo daha verir ve yaza kadar daha fazla zayıflamak için her şeyi dener. Her gün kusmaya ya da aşırı egzersiz yapmaya yönelir ve o yaz 5 kilo daha verir. Sonunda, gıdasızlıktan ve vücudun su kaybetmesinden dolayı ailesiyle dağ yürüyüşündeyken bayılır. Doktorları, Mariah’nın 42 sayılan kalp atışını atlet olmasına bağlar, “ideal” kilosundan ötürü onu tebrik eder ve daha fazla su içmesini söyleyerek eve gönderir.

9. sınıfta Mariah 59 kilodur; ruhen son derece depresif ve kaygılıdır, ayrıca sosyal çevresinden uzaklaşmıştır. Maç sırasında sahada baygınlık geçirince hemen acile kaldırılır.  Düşük nabız, düşük kan basıncı tanısı konup vücudun gıdasız ve susuz kaldığı saptanınca hastaneye yatılır. 2 hafta hastanede kalarak tıbbi semptomları izlenir ve durumu stabil hale gelince sonraki 3 ayı yeme bozuklukları kliniğinde geçirir. Takip eden iki sene bu kliniğe birkaç defa daha yatmak zorunda kalır, derslerini uzaktan eğitimle tamamlar. 

Bu iki kız çocuğu arasında ne fark vardır? Aynı tip davranışlar Angela’da görüldüğünde endişe ve korku yaratırken, Mariah’ya övgü ve daha fazla teşvik getirmiştir. Hızlı teşhis ve semptomların başında alınan 3 aylık yoğun tedavi, Angela’yı hastaneye yatmaktan kurtarmış ve kısa süre içinde dışarıdan müdahaleyle tam olarak iyileşmesini sağlamıştır. Mariah ise çok daha uzun süre hasta kalmış, gerek fiziksel gerek psikolojik olarak daha olumsuz etkilenmiştir. Angela, lise yıllarını evinde ailesiyle huzurlu bir ortamda geçirir ve arkadaşlarıyla çeşitli etkinliklerde bulunarak o yaşların tadını çıkarırken, Mariah neredeyse üç yılını anoreksiya nervozanın sebep olduğu kaygılarla boğuşarak harcamış ve son bir buçuk yılını çoğunlukla ailesinden, okulundan uzakta bir klinik odasında harcamıştır.

>Ne yapmak gerek? 

Bu soruya en net cevap şu: Yeme bozukluğu yaşayan herkes, kilosu ya da beden ölçüsü fark etmeksizin, ciddi bir tehlike altındadır ve iyileşmeyi hak ediyordur.

Yeme bozuklukları üzerine yapılan çalışmalara rağmen anoreksiya nervoza gibi rahatsızlıkları engellemenin mümkün olup olmadığını henüz bilemiyoruz. Öte yandan, erken teşhis ve hızlı, etkili bir tedavinin hastalık iyice kökleşmeden kişiyi belki de ölümle sonuçlanacak ağır bir tahribattan kurtarabileceğine şüphe yok. Tam da bu nedenle, tedavimizle sorumlu profesyoneller ve aileler, yeme bozukluklarının her kiloda yaşanabileceğini, cinsiyet, yaş, beden şekli ya da sosyal ekonomik ortam ayırmaksızın her insanı yakalayabileceğini gözden kaçırmamalı.

Anoreksiya nervoza özelinde konuşacak olursak, kısıtlı beslenme herkes için fiziksel ve zihinsel sağlığı tehdit edici bir davranıştır. Kilo kaybı, çocuklarımızın ya da ergenlik dönemindeki gençlerimizin yeme bozuklukları yaşadığının sinyalini veriyor olabilir. Teşhis koymak için hiçbir bilimsel temele dayanmayan toplumsal normlara ya da bedenlerimizi manipüle etmeye çalışan yanılgılara güvenemeyiz. Kilosuyla ya da beslenmeyle sıkıntı yaşayan kimseleri, dengeli ve yeterli gıda almaları, keyif duydukları fiziksel aktivitelerde bulunmaları için teşvik etmeliyiz. Bedenlerimiz, oldukları halleriyle güzeller. Onların doğallıklarını bozarak, rahat etmedikleri biçimlere sokmaya çalışmak ancak kendimize zararla sonuçlanır ve çoğu zaman da içgüdülerimizden koparak beslenmeyle sağlıksız ilişkiler kurmamıza neden olur.

O halde, önce bedenlerimize yönelik kendi yargılayıcı iç sesimizi susturmaya çalışalım. Ve daha sonra kilomuz, beslenmemiz ya da beden şeklimizle ilgili etraftan duyduğumuz keyfi yorumları dikkate almamayı öğrenelim

Yeme bozuklarının zamanında teşhisi ve etkili bir şekilde tedavi edilmesi ancak ve ancak bu türden dayatmaların ve önyargıların kırılmasına bağlıdır.

Kaynaklar:

https://www.seattletimes.com/life/wellness/anorexia-knows-no-body-type-and-thinking-otherwise-can-be-a-barrier-to-treatment/
https://www.mirror-mirror.org/higher-weight-atypical-anorexia-nervosa.htm

İlginizi çekebilir:

https://www.uplifers.com/bedenlerimizi-ne-cok-elestiriyoruz-farkinda-misiniz/
https://www.uplifers.com/tikanircasina-yeme-bozuklugu-neden-teshis-edilemiyor/
https://www.uplifers.com/anoreksiya-nervozadan-tam-anlamiyla-kurtulmak-mumkun-mu/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2020/02/26/yeme-bozukluklari-farkindalik-haftasi/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2019/11/22/yediklerimiz-ya-da-yemediklerimiz-kadar-mi-masumuz-gercekten/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2020/04/06/bedenimize-guvenmek-neden-bu-kadar-zor/

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale