X

Adaptojen nedir: Doğadan gelen şifa kaynağı adaptojen bitkiler ve mantarlar

Yapılacaklar listenize her dakika yeni bir sorumluluk eklenirken, bir yandan işyerinden erken çıkıp akşamki arkadaş buluşmasına yetişmeye çalışıyor, bir yandan da yavaş yavaş arabanızı park ettiğiniz yere yaklaşırken orada olmadığını ve çekildiğini görüyorsunuz. Kalp atışlarınız hızlanıyor, terliyor ve titriyorsunuz. Stres dolu bu birkaç dakikalık anın sizin için çok tanıdık olduğunu tahmin ediyoruz. Zira hepimiz, gün içinde belki onlarca kez bu ve benzeri stres unsurlarının baskısı altında yaşıyoruz. Çoğumuz yaşadığı stresi yönetebilmek ve kontrol altına alabilmek için kahve, alkol, sigara gibi sağlıksız baş etme yöntemlerine başvursa da, bu yazımızda size stresle baş etmede yüzyıllardan beridir geleneksel Çin tıbbında ve Ayurvedik şifa yöntemlerinde yer alan, başka bir yolundan bahsedeceğiz: Adaptojen bitkiler ve mantarlar.

Adaptojen nedir?

Adaptojenler, vücudun fiziksel, kimyasal ya da biyolojik her türlü stres faktörüne karşı direnmesine yardımcı olduğu bilinen, toksik olmayan bitkiler ve mantarlardan oluşuyor. Yüzyıllardan beridir Çin tıbbı ve Ayurvedik şifa geleneklerinde önemli bir yer edinen bu şifalı otlar, kökler ve mantarlar; günümüzde alternatif tıp uygulamalarında ve destekleyici tedavilerde sağladıkları onlarca faydayla gittikçe daha da popüler hale geldi.

Uçsuz bucaksız çöller, dağların zirveleri, kuru ve çorak topraklar gibi, dünyanın en elverişsiz ve coğrafi olarak zorlayıcı bölgelerinde yetişme eğiliminde olan adaptojen bitkiler ve mantarlar, beden üstündeki etkileriyle oldukça şaşırtıcı özelliklere sahip.

Adaptojenler, zorlu çevresel koşullarda, çevresel ‘stres’ faktörleriyle baş etmek için inanılmaz bir esneklik geliştirirler. Ve bu özellikleriyle de insan bedenine alındıklarında hayatta karşılaşılması kaçınılmaz olan stres verici durumlara bedenin uyumlanmasını da kolaylaştırırlar. Bu şifalı bitkiler ve mantarlar, bedenin olağanüstü durumlar karşısında verdiği fizyolojik ve zihinsel stres tepkisini, hem kısa hem de uzun vadede düzenlemeye ve azaltmaya yardımcı olurlar.

Adaptojenler, fizyolojik ve zihinsel bir tepki olan stres tepkisini, adrenal bezlerden salgılanan hormonların salınımını kontrol ederek düzenledikleri için tek bir işleve (stresle baş etme) hizmet etmezler. Bedenin o anda başa çıkmaya çalıştığı her neyse, salgılanan hormonların duruma uygun şekilde düzenlenmesine yardımcı olarak semptomları hafifletmeye ve azaltmaya yardımcı olurlar. Bu nedenle yorgunluk, endişe, uyuşukluk, halsizlik gibi pek çok semptomun iyileştirilmesine destek oldukları bilinir.

Adaptojenler nasıl çalışır?

Adaptojenlerin bedenimiz üzerindeki etkileri, egzersizin bedensel performansı artırmasına benzetilebilir. Uzun bir aradan sonra ilk kez egzersiz yaptığınızda bedeniniz kendini stres altında hisseder ve bu stresle baş edebilmek için yüksek miktarda enerji harcayarak yorgun düşer. Ancak antrenman yapmaya devam ettikçe, zamanla daha az yorulduğunuzu, hareketleri çok daha kolay yaptığınızı ve bedeninizin güçlendiğini hissedebilirsiniz. Bu nedenle aynı antrenman yoğunluğuna rağmen bedeninizdeki stres tepkisi zamanla azalır. Düzenli olarak adaptojen kullanmak da vücudunuzu stresin etkileriyle başa çıkması için eğitmenize ve strese karşı ‘bağışıklık’ kazanmanıza yardımcı olur.

Adaptojenler bunu, her ikisi de vücudun strese tepkisinde görev alan hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) ekseni ve sempatoadrenal sistem ile etkileşime girerek yaparlar. Fiziksel ya da zihinsel bir stres faktörüyle karşılaştığımızda, vücudumuz Genel Adaptasyon Sendromu (GAS) olarak adlandırılan; alarm, direnç ve tükenme olmak üzere üç aşamalı bir tepki sürecine girer. Adaptojenler, bu süreçte oluşan yorgunluk ve tükenmişlik hissini engelleyen uyarıcı bir etki yoluyla, direnç aşamasında daha uzun süre kalmamıza yardımcı olur. Bu yönleriyle adaptojenler, strese karşı adeta koruyucu bir aşı gibi etki gösterir ve bedenin stres tepkisiyle baş etmesini kolaylaştırır.

Stresli olduğunuzda, adrenal bezler stres hormonu olarak bilinen kortizol hormonunu salgılar ve bu yolla olağanüstü bir durumla savaşmanız ya da kaçmanız için gerekli olan enerjinin üretilmesi sağlanır ancak beden stresle baş etmek için çok fazla ve sürekli olarak enerji harcadığında uzun vadede yorgun düşer. Adaptojenler aracılığıyla stres verici durumlara uyum sağlamayı öğrenen metabolizmanız, stres unsurları ne kadar fazla olursa olsun daha iyi odaklanmanızı, daha iyi performans göstermenizi ve daha iyi hissetmenizi sağlar.

Stres, bağışıklık fonksiyonunu, hormonlarımızı, bilişsel işlevlerimizi ve sirkadiyen ritmimiz olarak adlandırılan biyolojik saatimizi etkileyen bir dizi fiziksel tepkiyi tetiklediği için, devamlı olarak yoğun stres altında olmak kronik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Adaptojenler doğrudan stresle baş etmeyi kolaylaştırdığı gibi, dolaylı olarak da çoğunlukla stres tepkilerinin neden olduğu ağrı, sindirim sorunları, uykusuzluk gibi diğer sağlık sorunlarını iyileştirme potansiyeline de sahiptir.

Adaptojen bitkiler ve mantarlar

Geleneksel doğu tıbbında yüzyıllardır kullanılan, 70’ten fazla adaptojen özellikte bitki ve mantar türü olduğu biliniyor. Günümüzde en sık kullanılan ve stres azaltıcı etkilerinin yanı sıra stresle bağlantılı diğer semptomların azaltılmasında ve iyileştirmesinde etkili olduğu bilinen bilinen adaptojen bitkileri ve mantarları gelin daha yakından tanıyalım.

Önemli not: Adaptojenler günümüzde herhangi bir hastalığın tespitinde ve tedavisinde kullanılmamakta, yalnızca destekleyici takviyeler olarak kişinin tercihine bağlı kullanılabilmektedir. Bu yazıda bahsedilen adaptojen bitkileri ve mantarları hangi durumlarda kullanmanız ve kullanmamanız gerektiğini, kullanım sıklığını ve miktarını öğrenmek için öncesinde mutlaka bir uzmana danışın.

1. Ashwagandha

Bu yaprak dökmeyen çalı bitkisi Hindistan, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde yetişir. Ayurvedik şifa yöntemlerinde yaygın bir kullanımı olan ashwagandha bitkisi, bu nedenle günümüzde adını en sık duyduğumuz, en çok kullanılan ve araştırılan adaptojen bitkilerin başında geliyor.

Şimdiye kadar yapılan sınırlı sayıdaki araştırmalar, ashwagandha’nın beden enerjisini artırdığını, hafızayı ve konsantrasyonu güçlendirdiğini, anti-aging (yaşlanma karşıtı) etkilerinin olduğunu ve libidoyu yükselttiğini gösteriyor. Anti-enflamatuar ve antioksidan etkisi de olan ashwagandha aynı zamanda bedendeki yangılarla ve oksidatif stresin etkileriyle başa çıkmada da son derece etkili bir bitki olarak biliniyor.

2. Astragalus (Geven Bitkisi)

Geleneksel Çin tıbbında geniş bir kullanım alanı olan astragalus, özellikle yüksek ateş ve enflamasyona bağlı problemlerle baş etmede oldukça etkili olduğu bilinen, bağışıklık sistemi destekçisi bir kök olma özelliği taşıyor.

3. Bakopa (Bacopa Monnieri)

Güney ve Doğu Hindistan, Avustralya, Avrupa, Afrika, Asya ve Kuzey ve Güney Amerika’nın sulak alanlarında yetişen bir bitki olan bakopa, beyin sağlığının korunmasında, hafızanın geliştirilmesinde ve zihinsel işlevlerin düzenlenmesinde etkili olduğu bilinen bir bitki.

4. Chaga mantarı

Kuzey Avrupa, Sibirya, Rusya, Kore, Kuzey Kanada, Alaska ve Asya’nın soğuk bölgelerinde, huş ağacı kabuğunda yetişen bir mantar türü olan chaga, bağışıklık sistemini ve genel sağlığı destekleyici etkileriyle biliniyor. Az sayıda araştırma, chaganın antioksian özellikte bir mantar olduğunu ve diyabet, sindirim ve bağışıklık sistemi problemleriyle baş etmede destekleyici olabileceğini gösteriyor.

5. Eleuthero (Sibirya Ginsengi)

Geleneksel Çin tıbbında kas spazmları, eklem ağrısı, uyku sorunları ve yorgunluk için kullanılır. Batıdaysa ilk kez Almanya’da, kronik yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu ve kronik hastalıkların iyileşmesine destek amaçlı kullanımı tıbbi otoritelerce onaylanmıştır. Faydaları bilimsel olarak henüz kanıtlanmamış olsa da kullananlar tarafından hafızayı güçlendirdiği, ruh halini iyileştirdiği ve daha iyi hissetmeye yardımcı olduğu söyleniyor.

6. Ginseng

Binlerce yıldır dünyanın en değerli şifalı bitkilerinden biri olarak bilinen ginseng, bedenin strese karşı daha dayanıklı hale gelmesine yardımcı olduğu ve bağışıklık sistemini desteklediği çok sayıda bilimsel araştırmayla da kanıtlanmış bir adaptojen olarak biliniyor. Hücresel metabolizmayı güçlendiren, bedenin normal bağışıklık tepkisini düzenlemeye yardımcı olan ve hücre gelişimini destekleyen ginseng tüm bu özellikleriyle dünya üstünde en yaygın kullanılan adaptojen kök bitkilerden biri.

7. İnci (tozu)

İstridyenin içinde büyüyen inci tozu, enzimler, amino asitler ve temel mineralleri içermesiyle son zamanlarda oldukça popüler hale gelen adaptojenlerden biri. Özellikle cilde ışıltı verme, saç ve tırnakları besleyerek güçlendirme ve antioksidan özellikleriyle yaşlanma karşıtı destek olarak sıkça kullanılıyor ve genelde içeceklere karıştırılarak tüketiliyor.

8. Kordiseps (Cordyceps) mantarı

Hormon seviyelerinin düzenlenmesini sağlayarak bedenin stresle savaşma kapasitesini güçlendiren kordiseps mantarı, Çin’in dağlık bölgelerinde, özel birkaç tırtıl türünün üstünde yetişiyor. Atletik performansı iyileştirme, böbrekle ilgili bozukluklar, karaciğer sorunları ve cinsel sorunlar için kullanılıyor olsa da, kordisepsin sağlık üzerindeki etkilerini destekleyen bilimsel bir araştırma henüz bulunmuyor.

9. Maca kökü

Genel modu iyileştirmesi ve enerji seviyesini yükseltmesiyle bilinen maca bitkisi, sıklıkla Güney Amerika’da bulunan Andes bölgesinde yetişiyor ve alternatif tıp uygulamalarında cinsel sağlığı desteklemek için de kullanılıyor. Maca, zengin C vitamini içeriğiyle bağışıklık sisteminin desteklenmesine yardımcı oluyor.

10. Meyan kökü

Enerji artıran, fiziksel performansı güçlendiren ve bağışıklık sistemini destekleyen meyan kökü, aynı zamanda adrenal bezleri uyararak kortizol seviyelerinin düzenlenmesine de yardımcı oluyor.

11. Moringa

“Mucize yaprak/ağaç” olarak da bilinen moringa, A, B ve C vitaminlerince ve potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum mineralleriyle besin değeri oldukça yüksek adaptojen bitkiler arasında yer alıyor.  Sindirimi desteklemek, kan şekeri seviyelerini düzenlemek, kan basıncını stabilize etmek ve uykuya geçişi kolaylaştırmak gibi pek çok farklı amaçla kullanılan moringa, genelde çay formunda tüketiliyor.

12. Reishi mantarı

Yaygın olarak kullanılan adaptjenlerden bir başkası olan reishi mantarı, bedenin yoğun stres tepkilerine adapte olmasını kolaylaştıran ve özellikle sağlıklı uyku düzenine geçilmesini kolaylaştıran özel bir mantar türü olarak biliniyor. Kan şekerini düzenleyici etkisiyle ön plana çıkan reishi mantarı, bu özelliğiyle yorgunluk ve bitkinlik gibi semptomların iyileştirilmesine; antioksidan özelliğiyleyse oksidatif stresin ve hücre hasarının etkilerinin azaltılmasına yardımcı oluyor.

13. Rhodiola Rosea (Altın Kök)

Rhodiola Rosea, vücuttaki sağlıklı kortizol seviyelerinin korunmasına yardımcı olmak için kullanılıyor. Hücresel metabolizmayı destekleyen altın kök, zihinsel işlevleri ve ruh halini iyileştirmeye de yardımcı oluyor.

14. Shatavari (Hint Kuşkonmazı)

Başlıca etkisi kadın üreme sistemini ve cinsel sağlığını iyileştirmek olan bu bitki, adet öncesi (PMS) semptomlarının azaltılmasına, adet sancılarının hafifletilmesine, kanamaların düzenlenmesine ve libidonun yükseltilmesine yardımcı oluyor. Pek çok kadında görülebilen polikistik over sendromunun tedavisinde destekleyici olarak da kullanılan bu şifalı bitkinin diğer faydaları bilimsel olarak hala araştırma sürecinde.

15. Tulsi (Kutsal Fesleğen, Hint Fesleğeni)

Doğuda “bitkilerin kraliçesi” olarak adlandırılan bu güzel kokulu bitki çoğunlukla Hindistan’da tıbbi amaçlı kullanılsa da, Asya’nın pek çok bölgesinde yetişiyor. Alternatif tıp uygulamalarında öksürük ve soğuk algınlığından akrep ısırıklarına kadar her şey için kullanılıyor. Ayrıca, beyin sisini önlediği ve zihinsel fonksiyonları iyileştirdiği de biliniyor.

Günümüzde yukarıda bahsettiğiniz pek çok adaptojeni besin takviyesi olarak, kapsül formunda bulabilmeniz mümkün. Bu adaptojenleri besin takviyesi şeklinde almadan önce mutlaka doktorunuzla görüşmeniz ve doktorunuz tarafından onaylanmış bir takviyeyi, tavsiye edildiği şekilde kullanmanız gerektiğini lütfen unutmayın.

Adaptojenlerin yan etkileri nelerdir?

Sadece adaptojen bitkiler ya da mantarlar değil, herhangi bir bitkisel takviye, reçetesiz ya da reçeteli olarak satılan ilaçlarla etkileşime girebilir. Bu nedenle adaptojen kullanmaya başlamadan önce bir uzmana danışılması hayati bir öneme sahip. 

Adaptojenlerin genel sağlığı destekleme, yoğun stresin neden olduğu etkileri azaltma gibi etkilerini inceleyen bilimsel araştırmaların sayısı şimdilik oldukça kısıtlı. Ancak yapılan sınırlı sayıdaki araştırma adaptojenlerin büyük çoğunluğunun çok uzun süreli kullanımda ve çok yüksek dozlarda alındığında alerjik reaksiyonlar, zehirlenme, sindirim sistemi bozuklukları gibi yan etkilerinin olabileceğini gösteriyor. Adaptojenlerin uzun vadeli kullanımına dair henüz hiçbir araştırma bulunmadığı için, uzun vadede beden ve ruh sağlığını nasıl etkilediğine dair herhangi bir bilgi henüz bulunmuyor. Dolayısıyla özellikle hamilelerin, çocukların, kronik hastalığı olanların ve alerjik bünyeye sahip kişilerin adaptojen bitkileri ve mantarları kullanmamaları öneriliyor.

İlginizi çekebilir: Süper gıdalar nelerdir: Besleyici değeri yüksek, antioksidan ve anti-yaşlanma özellikli süper besinlerle tanışın

Kaynaklar: Mind Body Green, Well + Good, Hello Glow, Healthline, Times, Verywell Health

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:

Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.

Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.

Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale