X

Zordan daha da zor: Sahici olabilmek

Benim için sihirli bir kelimedir ‘sahici’. Diğer bir kullanımıyla ‘sahici olmak’. Neden bir yazı başlığı bu derece rahatsız edici oldu, birazdan hep birlikte öğreneceğiz. Zor olarak nitelendirdiğimiz için belki de…

Sahici olmak nedir?” diye soralım kendimize. Farklı cevaplar verebiliriz; gerçek olmak, belki olduğumuz gibi olmak, gerçek şekliyle olmak, yanıltmadan olmak, değiştirmeden, saklamadan, gizlemeden, açık açık ifade edebildiğimiz olmak…

Zaman geçer ve bizler yavaş yavaş “sahici” olmaktan uzaklaşırız.

İşte güç olan kısım da buradan geliyor. Kimse bakmıyorken ve herkes bize bakıyorken de aynı şekilde kalabilmek yani sahici olabilmek… Bir çocuk olarak dünyaya geldiğimizde sahiciyizdir aslında. Sadece olduğumuz halimiz vardır yansıtabileceğimiz, çünkü “diğer türlü” yani sahici olmayan şeklin ne olduğunu bile bilmeyiz. Buna neden gerek olduğunu, örneğin sırf arkadaşlarımız bizi aralarına alsınlar diye X marka ayakkabı giymemiz gerektiğini bilmeyiz o dönemde. Veya Y hoşlanıyor diye hiç sevmiyor olsak da ruhsuz mekânlarda zaman geçirmeye evet demeyiz. Yalınızdır, gerçeğizdir ve sahiciyizdir…

Zaman geçer ve bizler aslında yavaş yavaş “sahici” olmaktan uzaklaşırız. Dünyanın dengesini keşfederiz de diyebiliriz. Desteklenmeyi, koşullu sevilmeyi, başkasının hoşuna giden şeyleri yaptığımız için arkadaş olarak kabul edilmeyi, başarı ve başarısızlıklarımıza göre yargılanmayı ve ne yazık ki bu hayatta karşılıksız olarak sevgiyi ve takdiri sadece olduğumuz gibi olmayı unutmanın en iyisi olduğunu öğreniriz…

Bu kadarla da kalmaz bunlar bize “tecrübe” ile gelir. En sevdiğimiz kişinin ihanetine uğrarız, bu bir arkadaş da olabilir bir eş veya sevgili de… Beğenilmemek nedir bunu öğreniriz. Olduğumuz gibi olduğumuzda tercih edilmemiş olmak, sevilmeye layık görülmemek veya değeri bilinmemek. Dışarıdan farklı bir kişi bize bunu öğretirken ve bizler bu veya benzer tecrübelerin içerisinde bulunduğumuzda bunun sadece “o diğer kişi” ile ilişkili olduğunu da unutuveririz. Sahici olanın “ben” olduğunu çoktan unutuvermişizdir işte…

Bu kadarla da kalmaz bunlar bize “tecrübe” ile gelir.

Sonra sahici olduğumuzda “takdir” edilmediğimizi tecrübe ederiz. Çok başarılı bir öğrenci olabiliriz ama ailemiz için yeterli değildir. Mutlaka bir doktor olabilmemiz gerekir örneğin. Diğer çocuklarla karşılaştırılırız, kendi türümüzde dünya üzerinde tek ve eşi benzeri olmadan yaratılmış olmamıza rağmen, yine de diğer kişilerin neyi başardıkları, ne yaptıkları, meslekleri ve edindikleri gelir “en önemli” kıyaslama konusu oluverir. Ve bizler, sahici halimizin bu kıyaslamada her zaman “kaybettiğini” görürüz. Daha iyi, daha huzurlu, daha verici, daha olgun olmak gibi “sahici” sıfatlarımız yetersiz kalırlar bu noktada; doktor değilizdir ne de olsa. Kıyaslamayı çoktan kaybetmişizdir…

Sahici olmak için artık akşam belirli saatleri bekler hale geliriz. Belki işten çıktıktan sonrayı belki sabahın ilk uyandığımız anlarını. Sonra o diğer kişilerle onların beklentilerine göre, onların uygun gördükleri şekilde ve yıllarca bizlere öğretildiği gibi sahici hallerimizi kaldırır cebimize koyarız. Evet, tüm gün yanımızdadırlar ama işte sorun yaratmayacak kadar, gerçek olmasa da (ve ne yazık ki bunu açıkça bilsek de) değer görebileceğimiz kadar, arkadaş olarak kabul edileceğimiz kadar, bazen bir eş olarak daha çok sevilmeyi hak edeceğimiz kadar…

Sahici halimizle o tek başımıza kaldığımız anda gizli bir hazine odasına girer, sandığı açar, ışıl ışıl parıldayan hazinemize bakar gibi bakmaya itiliriz. Herkesten saklamamız gerekir. Kimilerimiz bu sahici halimizi saklayamayız bir yandan; alternatif ilişkiler yaşarız, eşimiz bilmiyor diye “yalan” söylemiyor oluruz. Örneğin, kendimizi aldattığımız kadar başka insanları da aldatıyor olmaya hakkımız olduğunu düşünürüz. Ne de olsa diğer kişileri memnun ediyor, onların istediği gibi yaşıyoruzdur ve işte o gizlediğimiz sahici “ben” için de en azından mutlu olabileceğimiz birkaç saat çok görülmemelidir bizlere değil mi?

Sahici sadece bir kelimeden ibarettir. Bu kelimeyi önemli yapan aslında bizlerin “sahici” anlayışımızdır.

Bazen işler daha da kontrolümüzden çıkar. Uzun süredir sevmediğimiz bir işi yapıyorsak o sahici ben “yeter artık” diye haykırıverir bir gün, “Neden buradayım?” diye sorgulamaya başlar, “ben neden tüm bu sahici “olmayan” hayatı yaşıyorum, yıllardır buna katlanıyorum?” Kimimiz bu sesi duyar ve değişime kucak açar, kimilerimiz bu sesi bastırır “ya nasıl olacaktı?” der geçer ve ömrünün geçirdiği bir bu kadarını daha o hiç sevmediği, ilham alamadığı “sahicilikten” uzak iş yerinde geçirir…

Sahici sadece bir kelimeden ibarettir. Bu kelimeyi önemli yapan aslında bizlerin “sahici” anlayışımızdır. Bugün bu yazımı “sahici” sen olarak okuyorsan, kendine dönerek yürekten sormanı dilerim, “sahici” sen kimdir, bir gününün ne kadarında gerçekten sen sensin, içinde gizlediğin onlarca kimliğin varken neleri bastırmaya çalışmaktasın, hangi tarafların kontrolünün bile dışında? Neden “sahici” olandan bu kadar uzaklaştın, ne zaman sahici olan seni gizlemeyi öğrendin?

Peki ya tüm bunlara gerek olmasaydı, sen sadece olduğun gibi, olduğun kadar, yaradılışınla, dünyada tek ve bir oluşunla, kendine has güzelliğinle, kendin gibi olmanın muhteşemliğiyle “olmaya” yani “sahici olmaya” karar verseydin ve attığın adımdan aldığın nefese her an “sahici” sen olsaydın?

Her şey nasıl olurdu?

 

İlginizi çekebilir: Tesadüf diyip geçtiklerinize yeniden bakmak ister misiniz? 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale