X

Zaman, özgürlük ve gösteri üzerine

Günlere yüklediğimiz anlamın ağırlığıyla çalıştığımız işlerimizde çoğunlukla ‘mesai dışı’ zamanlarımıza yönelik planlar yapıp hafta sonlarını iple çekiyoruz. Her pazartesi gününün arkasından cuma gününü beklediğimiz isteksizliklere sıkışıp kalıyoruz. Bazen işimizi sevsek de… 

Küçük tatiller, kaçamaklar, mekan değişiklikleri yaparak yerine bulmaya çalıştığımız motivasyonumuz sanki daha çalışma ortamımızı görür görmez kaybolabiliyor. Artık süreli izinler değil hiçbir şey yapmak zorunda kalmadığımız süresiz günlere özlem duyuyoruz. ‘Durabilme’ eyleminin normalleştiği günlere… 

Uyaranlar çevremizde şekillenirken ‘durabilmek’ bir lüks belki de bir özgürlük noktası olarak kalıyor modern insan için. Oysa tarihin bir döneminde siyahiler için özgürlük, tüm insanlarla eşitliği; kadınlar için özgürlük, tüm erkeklerle eşitliği… içeriyordu. Şimdiyse sözde eşitlikler dünyasında özgürlük her insan için farklı tanımlanabilir bir kavram halinde. Öyleyse özgürlük, bulunulan durumdan bir üst seviyeye taşıyabileceğimiz bir durum hali mi? Ulaştığımız her noktada özgürlüğümüzü yeniden şekillendirip bükebilir miyiz? Eğer öyleyse sürekli gelişen ve değişen modern dünyanın yarattığı mevcut düzen içerisinde hep özgürlüğü bulduğumuzu sanıp tekrar aramaya başladığımız döngüde mi var oluyoruz? 

Bu varoluş içerisinde özgürlük, insanlara sadece hissettirilen bir kavram olarak kalıyor. Hafta sonları, sayılı günlük izinler, küçük tatiller ya mesai dışı ulaşabilen aktivitelerin kendine ait olduğunu sanan insana kodlanmış ‘sınırlı özgürlük hali’. 

Guy Debord, Gösteri Toplumu isimli kitabında serbest zaman ile çalışma zamanının ayrışmasını da gösterinin bir parçası olarak gördüğünü ifade eder. Anlamı, çalışma sürecinden söküp alır ve onu, bize bir lütuf olarak sunulan ‘boş zaman’a yerleştirir. Bu, sistemin en büyük aldatmacasıdır. Boş zaman, gündelik hayatın yabancılaşmasına bir reddiye, gerçek bir özgürlük alanı olmaktan çıkar. Aksine, tüketime yönlendirildiğimiz, gösterinin bize ‘dinlenme’ ve ‘eğlence’ kisvesi altında yeniden hükmettiği bir ‘sahte özgürlük’ alanına dönüşür. Dolayısıyla sistem, bizi önce anlamsız işlerle köleleştirir, sonra da bu köleliğin telafisi olarak sunduğu ‘boş zaman’ ile aslında bizi tüketim kölesi haline getirir. Özgürleşeceğimizi sandığımız anlar bile, gösterinin planladığı bir tüketim faaliyetinden ibarettir. Gerçek özgür zaman ise, bu meta olmayan, pazarlanmamış ve kendi deneyimimize ait olan ‘yaşanmış an’dır; gösteri toplumunun unutturmaya çalıştığı tek şey de budur. İşte bu nedenle Debord, psikoloji biliminin bireysel vurgusunun aksine, ‘İnsanlar babalarından çok, yaşadıkları zamana benzer’ der. Çünkü insan, özgürlüğü babasından devralınan kalıtsal bir mülkten ziyade, içine doğduğu gösteri toplumunun dayattığı bir ‘tüketim çerçevesi’ olarak öğrenir ve benimser. Özgürlüğü, kendisine sunulan seçenekler arasından bir tatil rotası, bir hafta sonu etkinliği ya da bir tüketim nesnesi olarak kodlar. İşte bu yüzden, ulaştığı her hedefte özgürlüğün yeniden tanımlandığını hisseder ve onu bir sonraki tüketim nesnesinde aramaya devam eder. Çünkü kendinden önceki kuşaklardan çok, kendisine ‘boş zaman’ ve ‘özgürlük’ diye dayatılan bu çağa benzer.

İlginizi çekebilir: Sürdürülen eylemsizlik: Atalet

Simay Gür: Merhaba, ben Psikolog Simay Gür. 2022 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum. O günden bu yana psikolojiyi, insanı anlamaya yönelik bitmeyen bir keşif süreci olarak görüyorum. Bu anlayışla, hem kendimi geliştirmeye hem de danışanlarımla aktif olarak çalışmaya devam ediyorum. Her insanın hikayesinin kendine özgü olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, karşılaşmalarımızda dinlemeyi, anlamaya çabalamayı ve bu sürecin bir parçası olmayı son derece kıymetli buluyorum. Zaman içinde alandaki deneyimlerimi, öğrendiklerimi ve hayatın içinden gözlemlerimi kaleme alarak paylaşmak da benim için ayrı bir anlam taşıyor. Belki siz de bu yazılarda kendinizden bir parça bulur, bazı sorularınıza ışık tutacak satırlarla karşılaşırsınız. Eğer bu satırlar size tanıdık geldiyse, belki de yollarımız bir yerlerde kesişmek üzere…

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale